Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-148 Esas 2011/155 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/2-148
Karar No: 2011/155

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-148 Esas 2011/155 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2011/2-148 E., 2011/155 K.

Ceza Genel Kurulu 2011/2-148 E., 2011/155 K.

  • HIRSIZLIK
  • KAÇAK ELEKTRİK
  • 7201 S. TEBLİGAT KANUNU [ Madde 35 ]
  • 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 40 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 43 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 142 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 231 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 232 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 34 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 40 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 223 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 317 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanık İ.... E..."in hırsızlık suçundan eylemine uyan 5237 sayılı TCY"nın 142/1-f ve 43. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.07.2009 gün ve 292-486 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 20.01.2011 gün ve 1587-621 sayı ile;

    "Hükümlü müdafiinin mahkemeye sunduğu temyiz dilekçesi ile usulüne uygun temyiz başvurusunda bulunması karşısında, hükümde başvuru şeklinin gösterilmemesi suretiyle tereddüte neden olunduğundan söz edilemeyeceği gibi, yoklukta verilen ve yedi gün içerisinde temyiz edilebileceği bildirilen hükmün, temyiz süresi başlangıcının, en lehe olarak tebliğ tarihi olması ve Tebligat Kanunu"nun 35. maddesi uyarınca usulüne uygun tebliğ edildiği halde süresi içerisinde temyiz edilmemesi nedeniyle temyizin süresinde olduğu yönündeki tebliğname düşüncesine katılınmamıştır.

    17.11.2009 günü tebliğ edilen 23.07.2009 tarihli hükmü yasal temyiz süresinden sonra 12.07.2010 günü temyiz eden sanık müdafiinin, süresinde olmayan temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY"nın 317. maddesi uyarınca reddine" karar verilmiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 09.06.2011 gün ve 168032 sayı ile;

    "Somut olayda, Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.07.2009 tarih ve 2007/292 esas-2009/486 karar sayılı ilamı ile sanık İ.... E..."in, elektrik hırsızlığı suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûmiyetine karar verilmiştir. Kararda yasa yolu bildirimine ilişkin son bölümde temyiz süresinin tefhim veya tebliğden itibaren başlayacağı yolunda herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır.

    2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 40/2. fıkrasında: "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır" hükmüne yer verilmiş,

    Bu düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CYY"nın;

    34/2. maddesinde; "Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir",

    231/2. maddesinde; "Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir",

    232/6. maddesinde ise; "Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve mercinin tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir"

    Şeklindeki emredici düzenlemeler yer almıştır.

    Gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu süresi, başvuru yapılacak mercii ile başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur.

    5271 sayılı CYY"nın 40. maddesinin 1. fıkrasında, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, 2. fıkrasında ise, yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde, kişinin kusursuz sayılacağı açıkça belirtilmiştir.

    Anılan düzenlemelerden, hüküm ve kararlardaki yasa yolu bildiriminin; yasa yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu yanında, açıkça anlaşılabilir ve her türlü yanıltıcı ifadeden uzak olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

    Hükmün sanığın yokluğunda verildiği, mahkemece yasa yolu bildiriminde bulunulurken, başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağının belirtilmediği ve bu eksikliğin hükmü temyiz etme hakkı bulunanlar yönünden yanıltıcı nitelikte bir eksiklik olduğu, ayrıca sanığın sorgusu sırasında belirttiği adrese önceden usulüne uygun bir tebligat yapılmış bulunmadığından, sanığa bu adrese yapılan gerekçeli karar tebliğinin de Tebligat Kanununun 35. maddesine uygun olmadığı değerlendirilmiştir.

    Belirtilen nedenle sanık müdafiinin 12.07.2010 tarihli temyizinin, CYY"nın 40/1. maddesi uyarınca süresinde olduğunun kabulü ile temyiz incelemesi yapılması gerekmektedir.

    Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 09.02.2010 gün ve 2010/6-26E- 2010/18K. sayılı kararı da bu yöndedir" görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Dairenin temyizin reddi kararının kaldırılarak, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık müdafii tarafından yapılan temyiz başvurusunun süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

    İncelenen dosya içeriğine göre;

    Kaçak elektrik enerjisi kullanmak suretiyle hırsızlık suçu işlediği iddiasıyla hakkında soruşturma yapılan sanık İ.... E..."in 23.01.2007 günlü kolluk savunmasında ikamet adresini "C…

    ….. Mahallesi, S…

    ….. Sokak, T…

    ….. Apartman, No:3./8 B…

    …….-İstanbul" olarak bildirdiği, duruşma gününün bildirilmesi amacıyla aynı adrese tebligat çıkarıldığı, sanık tebligat esnasında işte olduğu için 7201 sayılı Tebligat Yasasının 21. maddesi uyarınca tebligat yapılarak komşusu A.... A....."a bilgi verildiği, duruşmaya gelmeyen sanığın zorla getirilmesine karar verilmesi üzerine kolluk görevlilerince yapılan araştırmada sanığın adresinden taşındığı ve yeni bir adres de bildirmediğinin tespiti üzerine yerel mahkeme tarafından sanık hakkında yakalama kararı çıkartıldığı, 30.04.2008 günü yakalanan sanığın mahkemedeki savunmasında yeni ikamet adresini "S…

    …. Mahallesi, A…

    ….Sokak, Y…

    ….. Apartman, No:1./2 B…

    …….-İstanbul" olarak bildirdiği, bu adresin tebligat adresi olduğuna ilişkin yerel mahkemece sanığa ihtarat yapıldığı, yargılama aşamasında müdafi talep etmeyen sanığın yokluğunda verilen kararda, yasa yolu bildiriminin; "Dair sanık ve katılan vekilinin yokluğunda C.Savcısı E…

    …… T…

    ……"in iştiraki ile talebe uygun 7 günlük Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı" şeklinde olduğu, hükmün sanığın mahkemede bildirdiği adrese 28.08.2009 günü tebliğe çıkarıldığı, adreste N…

    ….. U…

    ….."ın oturduğu ve sanığın tanınmadığının belirtilmesi üzerine yeni adresini bildirmeyen sanığın mahkemeye bildirdiği adrese 7201 sayılı Tebligat Yasasının 35. maddesine göre 17.11.2009 tarihinde tebligat yapıldığı, hakkındaki cezasının infazı için yakalanan sanığın hükümden sonra tayin ettiği müdafiin, hükmü 12.07.2010 tarihinde temyiz ettiği, eski hale getirme ve infazın durdurulması isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır.

    2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 40/2. fıkrasında: "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır" hükmüne yer verilmiş,

    Bu düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CYY"nın;

    34/2. maddesinde: "Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir",

    231/2. maddesinde; "Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir",

    232/6. maddesinde ise; "Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir" şeklinde emredici düzenlemeler yer almıştır.

    Gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda başvurulacak yasa yolunun süresinin, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur.

    5271 sayılı CYY"nın 40. maddesinin 1. fıkrasında kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, 2. fıkrasında ise yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde kişinin kusursuz sayılacağı açıkça belirtilmiştir.

    Buna göre, anılan hükümlerden, hak sahibi olanlar bakımından hüküm ve kararlarda yasa yolu bildiriminin; yasa yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsayacak şekilde açıkça anlaşılabilir ve her türlü yanıltıcı ifadeden uzak olması gerektiği hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın ortaya çıkmaktadır.

    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

    Yerel mahkeme tarafından yapılan yasa yolu bildirimi, süre ve şekil yönünden eksik olup, başvuru şekli hiç gösterilmemiş, süre ise yokluğunda karar verilen sanık açısından eksik ve yanılgıya yol açacak bir biçimde "…

    … 7 günlük Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere…

    …" şeklinde belirtilmiştir. Hazır bulunmayanlar için yasa yoluna başvuru süresi "tebliğ" ile başladığından, sürenin başlangıcının gösterilmemesi, yanılgıya yol açacak niteliktedir.

    CYY"nın 40. maddesinin 1. fıkrasındaki, kusuru olmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği ve 2. fıkrasındaki yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde, kişinin kusursuz sayılacağı hükümleri karşısında, somut olayda, başvuru süresi ve şeklinin gösterilmemiş olmasının açıklanan yasal düzenlemelere açıkça aykırılık oluşturduğu ve eski hale getirme isteminde bulunma koşullarının varlığını koruduğu görülmektedir.

    Bu nedenle, sanık müdafii tarafından verilen 12.07.2010 havale tarihli, eski hale getirme talebini de içeren dilekçenin öğrenme üzerine süresinde verilen temyiz dilekçesi olarak kabulü ile temyiz incelemesi yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.

    Özel Dairenin temyizin reddi kararının kaldırılarak, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verildiği nazara alındığında, sanığa 7201 sayılı Tebligat Yasasının 35. maddesi uyarınca yapılan tebligatın geçersiz olduğu hususundaki itiraz nedeninin, bu aşamada değerlendirilmesinde hukuki bir yarar bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

    Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Dairenin temyizin reddi kararının kaldırılarak, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

    Öte yandan, Özel Dairenin temyizin reddi kararının kaldırılarak, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiş olması nedeniyle, sanığın cezasının infazının durdurulmasına ve bir başka suçtan hükümlü veya tutuklu bulunmadığı takdirde tahliyesine de karar verilmesi gerekmektedir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi ise, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddi gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır.

    SONUÇ:

    Açıklanan nedenlerle;

    1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 20.01.2011 gün ve 1587-621 sayılı temyizin reddi kararının KALDIRILMASINA,

    3- Sanık İ.... E..."in cezasının infazının DURDURULMASINA, bir başka suçtan hükümlü veya tutuklu bulunmadığı takdirde derhal salıverilmesinin temini için Yargıtay C.Başsavcılığına yazı yazılmasına,

    4- Dosyanın, temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.07.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

    Hemen Ara