Esas No: 2011/9-134
Karar No: 2011/152
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/9-134 Esas 2011/152 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
İtirazname: 2011/183853
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : KIRŞEHİR 2. Asliye Ceza
Günü : 15.03.2007
Sayısı : 436-58
Taksirle ölüme neden olma suçundan sanık M. R. Bingöl’ün, 5237 sayılı TCY"nın 85/1 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Kırşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.03.2007 gün 436-58 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 31.01.2011 gün ve 3810-569 sayı ile;
“Gerekçeli karar başlığına suçun işlendiği yerin ilavesi mümkün görülmüş; suçun ‘taksirle ölüme neden olma’ yerine ‘taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma’ olarak yazılmış olması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak kabul edilmiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Taksirle işlenen suçlarda uygulama yeri bulunmadığı gözetilmeden, sanığın 5237 sayılı TCK"nın 53/1. maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup hükmün bu nedenle bozulmasına, bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün hak yoksunluklarını düzenleyen beşinci bendinin hükümden çıkarılması suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunun hükmün düzeltilerek onanmasına” karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 11.05.2011 gün ve 183853 sayı ile;
“…Yüksek Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanık müdafii 15.03.2007 tarihli duruşmada sanığın lehine olan tüm haklardan yararlandırılması talebinde bulunduğu halde, hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilip çevrilmemesine ilişkin mahkemesince bir değerlendirme yapılmamasının yasaya aykırı olduğu noktasındadır.
5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin 1. fıkrasına göre kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre, aynı fıkrada 6 bent halinde sayılan seçenek yaptırımlara çevrilebilmektedir. Yine aynı maddenin 4. fıkrasında ise, ‘Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa, bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde 1. fıkranın (a) bendine göre adli para cezasına çevrilebilir’ hükmü düzenlenmiştir. Buna göre, sanık müdafii 15.03.2007 tarihli duruşmada sanığın lehine olan tüm haklardan yararlan¬dırılması talebinde bulunduğu halde, hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilip çevrilmemesine ilişkin mahkemesince bir değerlendirme yapılmamasının yasaya aykırı olduğu” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, suçun sübutu, nitelendirilmesi ve eylemde bilinçli taksir koşullarının bulunmadığı konularında Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, sanık müdafiinin “sanığın lehe olan tüm haklardan yararlandırılması” isteminin, taksirle ölüme neden olma suçundan verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasının para cezasına çevrilip çevrilmeyeceği hususunda değerlendirme yapılmasını gerektirip gerektirmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yargılama aşamasında sanık müdafiinin 15.10.2007 günlü oturumda “sanığın lehe olan tüm haklardan yararlandırılması” isteminde bulunduğu,
Yerel mahkemece sanığın taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan 5237 sayılı TCY’nın 85/1 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmolunduğu,
Ayrıca, “Sanık hakkında başkaca artırım ve indirim maddesinin uygulanmasına yer olmadığına,
5237 sayılı Yasanın 51. maddesi gereğince sanığa verilen cezanın ertelenmesi halinde ilerde bir daha suç işlemeyeceğine dair mahkememizde olumlu kanaat hasıl olmadığından cezasının ertelenmesine yer olmadığına” ve hak yoksunluğuna karar verildiği, hükmolunan hapis cezasının para cezasına çevrilip çevrilmeyeceği hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCY’nın “kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinde, “1-) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,… çevrilebilir.
(2) Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hâllerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.
(3) Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.
(4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir hâlinde uygulanmaz…” hükmü yer almaktadır.
Maddenin 4. fıkrasındaki düzenlemeye göre, taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa, bu ceza, diğer koşulların varlığı hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilecektir. Ancak, bilinçli taksir hâlinde bu hüküm uygulanamayacaktır.
Ayrıntıları 07.06.1976 gün ve 4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.
5237 sayılı Yasanın 50. maddesinin gerekçesinde, “...Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanı infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir...” denilmek suretiyle koşullarının oluşması halinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek seçenek yaptırımlara hükmedilebileceği açıklanmıştır. Yasa koyucu taksirli suçlarda özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle ceza uzun süreli de olsa paraya çevrilebileceğini kabul etmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Taksirle işlenen suçtan verilecek olan hapis cezasının uzun süreli de olsa paraya çevrilmesine yasal bir engel bulunmaması ve sanık müdafiinin 15.03.2007 günlü oturumda sanığın lehe olan haklardan yararlandırılması isteminde bulunması karşısında, yerel mahkemece hükmolunan 2 yıl 6 ay hapis cezasının para cezasına çevrilip çevrilmeyeceği hususunda bir değerlendirme yapılmaması yasaya aykırıdır.
Diğer taraftan, Özel Daire düzeltilerek onama kararında da belirtildiği üzere, yerel mahkeme hükmünde, taksirle işlenen suçlarda uygulama yeri bulunmadığı gözetilmeden, sanığın 5237 sayılı TCK"nın 53/1. maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verildiği ve gerekçeli kararın başında suç yerinin yazılmayıp, "taksirle ölüme neden olma" olan suç adının "taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma" olarak yanlış yazıldığı görülmektedir.
Bu nedenlerle, sanık müdafiinin “lehe olan tüm haklardan yararlandırılması” istemi nedeniyle, hükmolunan 2 yıl 6 ay hapis cezasının para cezasına çevrilip çevrilmeyeceği hususunda olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme içermeyen yerel mahkeme hükmü ile bu hükmün yalnızca 5237 sayılı TCY’nın 53. maddesi uygulaması yönünden düzeltilmek suretiyle onanmasına ilişkin Özel Daire kararı isabetli bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 31.01.2011 gün ve 3810-569 sayılı düzelterek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Kırşehir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.03.2007 gün ve 436-58 sayılı hükmünün,
a-) Suçun işlendiği yerin gerekçeli kararın başında gösterilmemesi,
b-) Suç adının gerekçeli karar başında yanlış yazılması,
c-) Sanık müdafiinin “lehe olan tüm haklardan yararlandırılması” istemi nedeniyle, hükmolunan 2 yıl 6 ay hapis cezasının adli para cezasına çevrilip çevrilmeyeceği hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi,
d-) Taksirle işlenen suçlarda uygulama yeri bulunmadığı gözetilmeden, sanığın 5237 sayılı TCK"nın 53/1. maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verilmesi,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.06.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.