AYM 2018/21788 Başvuru Numaralı C.Ö. Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/21788
Karar No: 2018/21788
Karar Tarihi: 11/3/2021

AYM 2018/21788 Başvuru Numaralı C.Ö. Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

C.Ö. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/21788)

 

Karar Tarihi: 11/3/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Hüseyin Özgür SEVİMLİ

Başvurucu

:

C.Ö.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/6/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler

9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

10. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

B. Başvurucuya İlişkin Süreç

11. Başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte Erzincan"da avukatlık yapmaktadır.

12. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) FETÖ/PDY"nin Erzincan"daki yapılanmasına yönelik araştırma yapılmasına dair verdiği talimat doğrultusunda Erzincan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce (EGM-KOM) çalışma gerçekleştirilmiştir.

13. EGM-KOM tarafından yapılan araştırma devam ettiği sırada, H.A. adlı kişi Başsavcılığa sunduğu 14/10/2016 tarihli dilekçeyle başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğundan bahisle ihbarda bulunmuştur. Bunun üzerine başvurucu hakkında Başsavcılık tarafından 2016/6406 sayılı soruşturma başlatılmıştır.

14. Şikâyet dilekçesinde H.A; internet üzerinden yayın yapan bir haber sitesinin kurucusu ve imtiyaz sahibi olduğunu, sitede uzun süredir FETÖ/PDY ile mücadele kapsamında hem Türkiye genelinde hem de Erzincan"da yürütülen soruşturma ve yargılamalarla ilgili haberler ve makaleler yayımladığını, örgütün Erzincan"daki yapılanmasına dair yaptığı yayınlar nedeniyle başvurucunun adli makamlar nezdinde kendisi hakkında birçok kez şikâyetçi olduğunu, bu şikâyetleri üzerine kendisi hakkında soruşturma ve yargılama yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının da darbe girişimi sonrasında FETÖ/PDY ile mensubiyetleri nedeniyle meslekten ihraç edildiklerini, başvurucunun örgüt adına bu kişilerle birlikte hareket ederek kendisine baskı uyguladığını ileri sürmüştür.

15. 2016/6406 sayılı soruşturma devam ettiği sırada EGM-KOM tarafından yapılan araştırma sonucunda düzenlenen rapor Başsavcılığa sunulmuştur. Anılan raporda başvurucu hakkında bazı bilgilere yer verilerek başvurucunun Erzincan"da FETÖ/PDY ile irtibatları nedeniyle haklarında adli işlem yapılan kişilerin özel avukatlığını yaptığı, ByLock programını kullandığı ve sosyal paylaşım siteleri üzerinden örgüt lehine paylaşımlarda bulunduğu tespitleri yapılmıştır. Bunun üzerine başvurucu hakkında Başsavcılıkça 2016/6471 sayılı soruşturma başlatılmış ve her iki soruşturma 2016/6471 sayılı dosyada birleştirilmiştir.

16. Diğer yandan S.D. adlı kişi Başsavcılığa sunduğu 30/9/2016 tarihli dilekçesinde; oğlunu Erzincan"daki FEM dershanesine gönderdiğini, başvurucunun bu dershanenin avukatı olduğunu, dershane borçlarını ödememesi nedeniyle başvurucunun kendisi hakkında icra takibi başlatıp arsa ve aracına haciz koydurduğunu, ödediği paraya karşılık olarak başvurucudan makbuz alamadığını, başvurucunun bürosunda FETÖ/PDY hakkında konuştuklarını, kendisine "FETÖ"nün yaptıklarına ne dersin?" diye sorduğunda başvurucunun "Doğru veya yanlış diyemem." şeklinde yanıtladığını ve başvurucunun FETÖ/PDY mensubu olduğunu söyleyerek ihbarda bulunmuştur. Bu ihbar üzerine Başsavcılık tarafından 2016/6492 sayılı dosyada başlatılan soruşturma da 2016/6471 sayılı dosya ile birleştirilmiştir.

17. Soruşturma sırasında Başsavcılık 24/10/2016 tarihinde başvurucunun gözaltına alınması talimatı vermiş, aynı gün gözaltına alınan başvurucu 24/10/2016 ila 27/10/2016 tarihlerinde gözaltında kalmıştır. Hâkim kararı doğrultusunda başvurucunun evi ve işyerinde25/10/2016 tarihinde arama işlemi yapılmıştır.

18. Başvurucunun Başsavcılıkta müdafiinin hazır bulunmasıyla 27/10/2016 tarihinde ifadesi alınmıştır. Başvurucu ifadesinde;

i. Serbest avukat olarak çalıştığını, FETÖ/PDY üyesi olmadığını, ByLock programını kullanmadığını, örgüt ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle sonradan kapatılan Erzincan Girişimci İşadamları ve Sanayicileri Derneğine (EGİSAD) müvekkillerinin ısrarı üzerine üye olduğunu, 2014 yılında Derneğin Yönetim Kurulu üyeliğinden, 2015 yılında da Dernekten istifa ettiğini belirtmiştir.

ii. Mesleği gereği birçok bankada hesabı olduğunu, ekonomik avantajları nedeniyle 2008 yılında Bank Asya"dan kredi kartı aldığını, yatırımlarını hisse senedi alarak değerlendirdiği için 2015 yılında bu Bankanın Erzincan Şubesinde hesap açtırdığını, bu hesaba para gönderip Asya Menkul Değerler A.Ş. üzerinden hisse senedi alıp sattığını, Bankada hesap açtırıp işlem yapması hususunda kimsenin kendisini yönlendirmediğini, Asya Menkul Değerler A.Ş.nin dinî yönden uygun olmayan ve manipülasyona açık hisseleri sistem dışında tuttuğunu, bu şirketi o nedenle tercih ettiğini savunmuştur.

iii. Şelale Eğitim Kurumları A.Ş.nin avukatlığını yaptığını, bu Şirket bünyesinde FEM Dershanesinin de olduğunu, Şirketin icra işlerini mesleği gereği takip ettiğini, Şirket ve Derneğin örgütsel bağlantıları hakkında bilgisi olmadığını, kendisi hakkında ihbarda bulunan S.D.nin anılan dershanenin borçlusu olduğunu, borç nedeniyle S.D. hakkında icra takibi yaptığını, borç ödenince avukatlık masrafı dahi almadan hacizleri kaldırttıklarını, yaklaşık iki ay sonra S.D.nin ofise gelerek taşınmazdaki haczin devam ettiğini söyleyip kızdığını, durumu araştırdığında icra dairesinin tapuya bildirimde bulunmadığını öğrendiklerini, kendisinin talebiyle bildirim yapılıp haczin kaldırıldığını, S.D.nin ofisten ayrılırken 1.400 TL para isteyip bu paranın ödenmemesi durumunda şikâyette bulunacağını söyleyerek kendisini tehdit ettiğini, S.D. ile ofiste siyasi veya güncel bir konu konuşmadıklarını, S.D.nin ödemek zorunda kaldığı borcundan dolayı oluşan husumet nedeniyle kendisine iftira attığını belirtmiştir.

19. Başsavcılık başvurucu hakkında adli kontrol kararı verilmesi isteminde bulunmuş ve Erzincan Sulh Ceza Hâkimliğince 27/10/2016 tarihinde yurt dışına çıkış yasağı uygulanmasına dair adli kontrol kararı verilmiştir. Başvurucu, Hâkimlikçe alınan ifadesinde önceki savunmasını tekrar etmiştir.

20. Tokat Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen yetkisizlik kararı üzerine gönderilen ve Başsavcılığın 2016/6471 sayılı soruşturmasıyla birleştirilen diğer bir dosyada İ.T.nin FETÖ/PDY üyeliği suçundan emniyette alınan ifadesine yer verilmiştir. İ.T. bu ifadede, örgütün avukatlara dair yapılanması tarafından Ankara"da düzenlenen toplantıya başvurucunun da Erzincan Barosu başkanı olarak katıldığını ileri sürmüştür.

21. Başsavcılık tarafından tamamlanan soruşturma sonunda hazırlanan 17/1/2017 tarihli iddianamede, başvurucunun EGM-KOM raporuna göre ByLock iletişim programını kullandığı, örgütle iltisakı nedeniyle kapatılan EGİSAD"a üye olup bağış yaptığı ve Bank Asyada hesabının bulunduğu iddia edilmiş; ayrıca başvurucu hakkındaki ihbarlara yer verilmiştir. Başsavcılık, başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğundan bahisle silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği kanaatine vararak hakkında Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açmıştır.

22. Mahkeme iddianamenin kabulü üzerine ilk duruşma öncesi 26/1/2017 tarihli tensip tutanağında başvurucunun atılı suçtan tutuklanmasına, tutuklama işleminin uygulanmasına yönelik yakalama kararı düzenlenmesine ve ilk duruşmanın 21/3/2017 tarihinde yapılmasına karar vermiştir. Ancak başvurucunun 30/1/2017 tarihinde kendiliğinden Mahkemeye gelmesi üzerine bu tarihte avukatının da hazır bulunmasıyla ifadesi alınmıştır. Başvurucu, ifadesinde önceki beyanlarını tekrar etmiş ve yazılı savunma dilekçesi sunmuştur. Duruşma sonunda başvurucu tutuklanmış ve Erzincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir. Mahkemece sonraki oturumun tensip tutanağında kararlaştırılan 21/3/2017 tarihinde yapılmasına karar verilmiştir.

23. Öte yandan başvurucunun tutuklu olarak bulunduğu Erzincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki görevliler ile Kurumda bulunan diğer tutuklu ve hükümlüler tarafından avukatlık mesleği nedeniyle tanınmakta olduğu, tutuklanmadan önceki dönemde Kuruma gelip gittiği ve avukatlığını üstlendiği bazı tutuklu ve hükümlülerle önceden görüşmeler yapmış olduğu, yine Kurumun İzleme Kurulunda daha önce görev aldığı belirtilerek ileride bu nedenlerle sorunlar yaşanmaması için asayiş ve güvenlik gereği başka bir ceza infaz kurumuna nakledilmesi talep edilmiştir.

24. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce (Genel Müdürlük) nakil talebinin uygun görülmesi üzerine başvurucu 21/2/2017 tarihinde Tokat T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) sevk edilmiştir. Sevkin uygun görüldüğüne dair 15/2/2017 tarihli yazıda, sevk edilen başvurucunun yargılandığı mahkemeden duruşmalarda bulundurulmalarına ilişkin müzekkere gelmesi hâlinde duruşmalara katılımının ne şekilde sağlanacağına dair açıklamada bulunulmamıştır.

25. Mahkeme, başvurucunun 21/3/2017 tarihinde yapılması planlanan duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılımının sağlanmasını temin etmek üzere İnfaz Kurumuna müzekkere yazmıştır.

26. Başvurucunun SEGBİS aracılığıyla katılımının sağlandığı ve müdafilerinin de hazır bulunduğu ikinci oturumda başvurucu hakkındaki ByLock tespitine dair EGM-KOM yazısı okunmuş ve başvurucu hakkında ihbarda bulunan H.A. hazır edilerek tanık sıfatıyla ifadesi alınmıştır. H.A.nın ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Sanal ortamda çıkan gazetede FETÖ/PDY silahlı terör örgütü aleyhine yayınlar yaptığım için bir gün sanıklardan [C.Ö.] ... tekzip yayınlamak için beni görüşmeye çağırdı, ben bürosunda görüştüğümde bu tekzi[b]i yayınlamayacağımı söyledim, ... kendisi bana FETÖ/PDY"yi kastederek biz çok güçlüyüz şeklinde söylemlerde bulundu ve beni Egisiat"a yönlendirdi, ben de buraya görüşmeye gittiğimde o dönem bu derneğin başkanı olan kişi ve yanındakiler hem silahlarını gösterir şekilde hem de tehdit vari olarak konuştular ... bu kişiler benim bu örgüte ilişkin yaptığım haberlerden rahatsız oldular ve bu nedenle üzerime geldiler, ben bu nedenle bu kişilerin bu yapının mensubu olduğunu biliyordum ..."

27. Başvurucu; tanık H.A. ile mahkemelik olduklarını ve aralarında husumet bulunduğunu, ByLock tespitini kabul etmediğini söylemiş ve ByLock tespitine dair araştırılmasını istediği hususlarla ilgili taleplerde bulunmuştur. Başvurucu ayrıca bu oturumda tutukluluk hâlinin devamına karar verilmesi durumunda bir sonraki oturuma SEGBİS aracılığı ile katılmak istemediğini, duruşmada hazır bulunmak istediğini belirtmiştir.

28. Mahkeme bu oturumun sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına, bir sonraki duruşmada hazır bulunma talebinin oturum arasında değerlendirilmesine karar vermiştir.

29. Başvurucu 9/5/2017 tarihinde yapılması planlanan üçüncü oturumdan önce Mahkemeye sunduğu 11/4/2017 tarihli dilekçeyle salıverilmesi ve bir sonraki oturum için duruşmada hazır edilmesi isteminde bulunmuştur.

30. Oturum arasında başvurucunun tutukluluk durumunu ve salıverilme istemini değerlendiren Mahkeme 18/4/2017 tarihinde, başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ve önceki oturumda savunmasının alınmış olması nedeniyle bir sonraki oturumda hazır bulunma isteminin reddine karar vermiştir.

31. Mahkeme 9/5/2017 tarihinde yapılan üçüncü oturumda başvurucunun duruşmaya SEGBİS aracılığı ile katılımını sağlamıştır. Bu oturumda başvurucu hakkında ihbarda bulunan S.D.nin tanık sıfatıyla ifadesi alınmış ve Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını sunmuştur. Mütalaada, iddianameden farklı herhangi bir olaya ya da olguya yer verilmemiş ve başvurucunun atılı suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi talep edilmiştir. Başvurucu, tanık S.D.nin aleyhe ifadelerini kabul etmemiş; ceza infaz kurumunda tutulma koşulları nedeniyle savunmasını hazırlamak için uygun ortamı bulamadığını söyleyerek esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmak üzere süre istemiştir.

32. Başvurucu 30/5/2017 tarihinde yapılması planlanan son oturum öncesinde, esas hakkındaki mütalaaya yönelik savunma dilekçesini 24/5/2017 tarihinde Mahkemeye sunmuştur. Başvurucu, dilekçesinde esasa dair savunmalarının yanı sıra duruşmalara SEGBİS aracılığıyla katılmayı istemediği hâlde duruşmada hazır bulunma talebinin Mahkemece makul bir gerekçe ortaya konulmadan reddedildiğini ifade etmiştir.

33. Yargılamanın 30/5/2017 tarihli son oturumunda başvurucunun duruşmaya katılımı yeniden SEGBİS aracılığı ile sağlanmış ve oturumda başvurucunun müdafileri hazır bulunmuştur. Duruşma sırasında başvurucunun 24/5/2017 tarihli dilekçesi okunmuş; başvurucu, ceza infaz kurumunun koşulları nedeniyle savunmasını yeterince hazırlayamadığını söyleyerek yeniden süre istemiştir. Bu istem Mahkemece başvurucuya önceki oturumda süre verildiği ve savunma dilekçesinin sunulmuş olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Başvurucu müdafii; duruşmaya katılımın SEGBİS aracılığı ile sağlanmaya çalışılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini, ByLock tespitinin doğru olmadığını, bu konuda bilirkişi raporu alınması gerektiğini ve atılı suçun sabit olmadığını ileri sürmüştür.

34. Mahkeme 30/5/2017 tarihli kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Her ne kadar sanık tarafından söz konusu tanık beyanları inkar edilerek, tanıklar [S.D.] ve [H.A.] hakkında icra takibi başlattığı, bu nedenle aralarında husumet bulunduğundan beyanlarına itibar edilmemesi gerektiği, yine tanık [İ.T.nin] ise kendisini kurtarmak amacıy[la] iftira attığını beyan etmiş ise de, dosya kapsamındaki sanığın hukuki durumu, örgütün Erzincan ilindeki birçok kurum ve kuruluşun avukatlığını yapmış olması, birbirini tanımayan her üç tanığın da ifadesinde sanığın örgütsel ilişkilerinden bahsedilmiş olması bir arada düşünüldüğünde sanığın inkara yönelik savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğuna kanaat edilerek Mahkememizce itibar edilmeyip tanık beyanları hükme esas olarak alınmıştır.

Her ne kadar sanık tarafından örgüte ait kurum ve kuruluşların avukatlığını yapmasının sadece hizmet sözleşmesi kapsamında müvekkil avukat ilişkisi olduğu, EGİSAD isimli kuruluşa sadece üye olarak bulunduğu, herhangi bir faaliyetine katılmadığı, bunun örgütsel bir aidiyet olarak yorumlanamayacağı savunulmuş ise de, sanığın Erzincan ilinde başta örgütün en önemli kamu kurum ve kuruluşlarından olduğu anlaşılan Şelale Eğitim kurumlarının ve bağlı kuruluşlarının avukatlığını yaptığı, suça konu örgütün yapısı ve işleyişi dikkate alındığında örgüt mensubu olmayan bir kişiye çok sayıdaki kendisi için kritik önem arz eden kurum ve kuruluşların vekaletinin verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olması, sanığın savunmasında avukatlığını yaptığı kurum ve kuruluşların örgüt ile bağlantısı olduğunu bilmediğini beyan etmesinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğu, Erzincan ilinde söz konusu kurum ve kuruluşların örgüt ile bağlantısı olduğunun herkes tarafından bilinirken Erzincan ilinde ... görevini yapan bir şahsın bu durumu bilmemesinin mümkün olmaması, yine sanığın örgütün kontrolünde olduğu il genelinde herkes tarafından bilinen söz konusu EGİSAD derneğinin üyesi olduğu, söz konusu dernek ve faaliyetleri ile alakalı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kapsamlı soruşturma yürütüldüğü, her ne kadar sanık tarafından sadece derneğe üye olduğu, herhangi bir faaliyetlerine katılmadığı belirtilmiş ise de, sanığın derneğe ilişkin aidatları ödemiş olması ve dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre derneğe bağış yapmış olması göz önüne alındığında savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğuna kanaat edilerek Mahkememizce itibar edilmemiş ve tüm deliller kapsamında örgüt üyesi olduğu sonucuna varılmıştır."

35. Başvurucu; suçu işlemediğini, kendisiyle arasında husumet bulunan tanıkların beyanlarının hükme esas alındığını, ByLock kullanımına dair gerekli teknik araştırmaların yapılmadığını, İnfaz Kurumunda avukatıyla yaptığı görüşmelerin sınırlandırıldığını ve kayıt altına alındığını, SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmayı reddederek duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep ettiği hâlde usule aykırı bir şekilde yokluğunda duruşma yapıldığını belirterek hükme yönelik istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

36. Başvurucu 28/6/2017 tarihinde sunduğu dilekçe ile tutuklama tedbirinin hukuki olmadığına dair iddiayı içeren 2017/28553 sayılı bireysel başvuruda bulunmuştur.

37. Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 9/10/2017 tarihinde başvurucu hakkındaki hükmün 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun "Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma" kenar başlıklı 53. maddesinin uygulanması yönünden düzeltilerek esastan reddine karar vermiştir. Anılan kararda başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmasına yönelik istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"23/07/2016 tarihinde yürürlüğe giren 667 sayılı KHK"nın 6/1-i maddesindeki "hakim veya mahkemenin uygun gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle şüpheli veya sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir" hükmü gereği sanıklar müdafilerinin SEGBİS sistemiyle savunmalarının tespit edildiği ve böylece savunma haklarının kısıtlandığına ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir."

38. Başvurucunun benzer taleplerle temyiz ettiği karar, Yargıtay 16. Ceza Dairesince 29/3/2018 tarihinde onanmıştır. Onama kararında başvurucunun ByLock kullanımına dair tespitlerin yetersiz olduğu ancak dosya kapsamı ve tanık beyanları esas alındığında da mahkûmiyet kararı verilmesinin isabetli olduğu vurgulanmıştır.

39. Başvurucu 7/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

40. Duruşmada hazır bulunma yönünden ilgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

41. Mahkemenin 11/3/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Gözaltı Kararının Hukuka Aykırı Olduğuna İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

42. Başvurucu, gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

43. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).

44. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddiaları ile olağanüstü hâl şartları altında geçici bir süre için azami olarak otuz güne kadar uygulanan gözaltı süresinin uzunluğunun makul olup olmadığı şikâyetlerine ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, §§ 30-37). Somut olayda başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

46. Başvurucu, suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

47. Başvuru konusu olayda ileri sürülen tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin olarak daha önce bireysel başvuruda bulunulduğu ve başvurucunun anılan şikâyetiyle ilgili olarak 2017/28553 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden İkinci Bölüm İkinci Komisyon tarafından yapılan inceleme sonunda açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemezlik kararı verildiği tespit edildiğinden başvurunun bu iddia yönünden mükerrer başvuru niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının mükerrer başvuru olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

3. Resen Yapılan Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

49. Başvurucu, tutukluluk incelemelerinin duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karara bağlandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

50. Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

51. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

52. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme"ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular, bireysel başvuru kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

53. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci ve Sözleşme’nin 5. maddesinin (4) numaralı fıkraları, her ne sebeple olursa olsun hürriyeti kısıtlanan kişiye tutuklanmasının yasallığı hakkında süratle karar verebilecek ve tutulması kanuni değilse salıverilmesine hükmedebilecek bir mahkemeye başvurma hakkı tanımaktadır. Anılan Anayasa ve Sözleşme hükümleri, esas olarak tutukluluğun yasallığına ilişkin itiraz başvurusu üzerine bir mahkeme nezdinde yürütülmekte olan davalardaki tahliye talepleri veya tutukluluğun uzatılması kararlarının incelenmesi açısından bir güvence oluşturmaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 30).

54. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesinde, soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından 100. madde hükümleri gözönünde bulundurularak, kovuşturma evresinde ise tutuklu sanığın tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da en geç otuz günlük süre içinde hâkim veya mahkemece resen karar verileceği hükme bağlanmıştır.

55. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesine göre yapılacak değerlendirme resen yapılmakta olup Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine itiraz edebilme hakkı kapsamında değerlendirilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015, §§ 23, 24).

56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

57. Başvurucu; SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının savunma hakkını kısıtlaması nedeniyle bu şekilde duruşmaya katılmayı reddettiğini, ilgili mevzuat hükümlerine göre mahkeme salonunda bizzat hazır bulundurulması gerektiği hâlde duruşmalara katılamadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

58. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS"in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) kararlarına atıfla, video konferans yoluyla duruşma yapılmasının adil yargılanma hakkını ihlal etmediği savunulmuştur.

59. Bakanlık görüşünde; başvurucunun tutuklandığı ilk oturum dışındaki diğer oturumlara katılımının SEGBİS aracılığı ile sağlandığı, bu oturumlarda kendi aleyhinde ileri sürülen delillere karşı müdafileri ile birlikte aktif şekilde beyanda bulunup itiraz edebilme imkânı bulunduğu, savunma hazırlayabilmesi için oturumlar arasında kendisine yeterli süre verildiği, tutuklu bulunduğu İnfaz Kurumunun kayıtlarına göre savunma hazırlayabilmesi için başvurucuya Kurumdaki bilgisayar odasının kullandırıldığı, başvurucunun Kurumdan kitap veya başka bir materyal talebinde bulunmadığı belirtilmiştir.

60. Yargı çevresi dışında tutuklu bulunan başvurucunun duruşmalara katılımının SEGBİS aracılığı ile sağlanmasının makul sürede yargılanma hakkına da uygun olduğunu ileri süren Bakanlık, başvurucunun yargılama sırasındaki tüm işlemlerle ilgili olarak makul süre içinde müdafilerinin de katılımıyla etkin itiraz hakkına sahip olduğunu, bu şekildeki bir yargılamanın adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ile silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılık teşkil etmediğini savunmuştur.

61. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında talebi olmaksızın yargı çevresi dışındaki ceza infaz kurumuna nakledildiğini, atıfta bulunulan mahkeme kararlarının somut yargılamadaki koşullarla örtüşmediğini, duruşmada hazır edilmemesine dair Mahkemece somut bir gerekçe ortaya konulmadığını, SEGBİS aracılığı ile katıldığı duruşmalarda müdafileri ile yan yana olmayıp görüşemediği için aleyhinde ortaya konulan delillere karşı etkin itirazda bulunamadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca yargılamada geçen sürenin kısa olduğunu, bu nedenle SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının somut olayda makul sürede yargılanma hakkı ile ilişkilendirilemeyeceğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

62. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

63. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

64. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

65. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa"nın 36. maddesini ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa"ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).

66. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu kapsamda sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan Çoban, §§ 89-93).

67. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).

68. Somut olayda başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 5271 sayılı Kanun"un 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.

69. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı Mahkemenin bulunduğu il merkezinden farklı yerdeki İnfaz Kurumundan duruşma salonuna başvurucunun transferi nedeniyle oluşabilecek gecikmelerin azaltılması ve makul sürede yargılama yapılmasıdır. Buna göre yargılamanın uzun sürmemesi gibi meşru bir amaca ağırlık verilerek duruşmada hazır bulunma hakkına sınırlama getirilmesi anlaşılabilir bir durumdur. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin makul sürede yargılama yapılması amacına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.

70. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir. Terör örgütü üyeliği gibi nitelikli suçtan yargılanan başvurucu, yargılamanın başladığı tarihte Mahkemenin yargı çevresindeki ceza infaz kurumunda tutulmakta iken yargılama süresince Mahkemenin yargı çevresi dışındaki başka bir ceza infaz kurumuna sevk edilmiştir (bkz. §§ 23, 24). Bununla birlikte yargı organları ile İnfaz Kurumu idaresinin başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının gerekliliklerinin sağlanmasına uygun şekilde planlama yaptığına (sevk kararından önce başvurucunun devam eden yargılamasına ilişkin duruşma tarihinin dikkate alınıp alınmadığına ve sevkten sonra başvurucunun duruşma tarihinde Mahkemeye transfer edilmesi için gerekli işlemlerin yapılması noktasında makul bir çaba gösterildiğine) dair bir veriye de ulaşılamamıştır. Somut olayda ilk derece mahkemesi başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebini genel olarak savunmasının alınmış olmasına işaret ederek reddetmiş, duruşmaya katılması yönünde bir çaba içine girmemiştir.

71. Sorgusunun yapılarak tutuklandığı ilk oturum sonrasında yargılamanın tüm oturumlarında sesli ve görüntülü iletişim tekniği kullanılmak suretiyle duruşmaya katılımı sağlanmaya çalışılan ancak hem ikinci oturum sırasında hem de değişik tarihlerde sunduğu yazılı dilekçelerle duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla belirten başvurucunun yokluğunda başvurucu aleyhinde esaslı beyanlarda bulunan tanıklar dinlenmiş, Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş ve Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkeme; başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebini reddettiği 18/4/2017 tarihli resen tutukluluk incelemesinden sonra, benzer yöndeki taleplerini sürdürdüğü 24/5/2017 tarihli dilekçesini duruşmada okumuş ve başvurucunun duruşmada hazır bulunması aynı oturumda müdafii tarafından da talep edilmişse de bu taleplere dair bir karar vermeksizin yargılamaya devamla hüküm kurmuştur. Başvurucunun duruşmaya katılmasını mümkün kılmayan olaya özgü koşulların varlığı gösterilmemiş ve yeni bir duruşma günü verilmesi dâhil başka alternatiflerin de sonuçsuz kaldığı ortaya konulmamıştır. Başvurucu anılan hakkından feragat de etmemiştir. Mahkemenin başvurucunun duruşmaya katılmasını sağlamak için herhangi bir alternatif yöntemi denemeden ve bunun mümkün olmayıp SEBGİS yönteminin kullanılmasının zorunlu olduğunu göstermeden başvurucunun talebini önce reddettiği, sonra da benzer taleple ilgili yeniden bir karar vermeden yargılamaya devam edip karar verdiği görülmektedir.

72. Bu çerçevede derece mahkemelerince hiçbir alternatif değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler de sunulmadan doğrudan başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin reddedilmesi, devam eden oturumlarda da başvurucunun ve müdafiinin duruşmada hazır bulunmaya dair taleplerinin değerlendirilmemesi, en uygun aracın seçilmemesi sebebiyle müdahalenin gerekli olmadığı sonucunu doğurmuştur. Dolayısıyla başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmalarda hazır bulunma talebinin reddedilmesinin, sonrasında da benzer talepler dikkate alınmaksızın SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının zorunlu olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulamadığı için müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır.

73. Müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna varıldığından ölçülülük açısından ayrıca orantılılık incelemesi yapılmamıştır.

74. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

75. Başvurucu; tutuklu bulunduğu İnfaz Kurumunda avukatıyla yaptığı görüşmelerin süre bakımından sınırlandırıldığını ve kamera ile kayıt altına alındığını, savunma hazırlamak için talep ettiği kitap vb. materyallerin Kurum yetkililerince teslim edilmediğini, hükme esas alınan ByLock delilinin hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiğini, tanıkları sorgulayamadığını, kendisine bildirilmeyen ve savunmasının alınmadığı olguların mahkûmiyete esas alındığını, hükme etki edecek nitelikteki iddialarının gerekçeli kararda karşılanmadığını, mesleki faaliyetlerinin suç olarak kabul edildiğini ve yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, bu durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ifade etmiştir.

76. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyeti yönünden ulaşılan sonuç gözetildiğinde başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında müdafi yardımından yararlanma hakkının, savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının, tanık sorgulama hakkının, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin, gerekçeli karar hakkının ve hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

C. Çalışma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

77. Başvurucu, mesleki faaliyetlerinin suç sayıldığını ve hakkındaki adli işlemler nedeniyle çalışmasının engellendiğini belirterek çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

78. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme"ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, § 18).

79. Bireyin dilediği alanda çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa’nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme’de düzenlenen haklardan değildir. AİHM de kamu hizmetine girme ya da dilediği kamu görevinde çalışma hakkının Sözleşme’de ya da protokollerinde korunan bir hak olmadığını açıkça ifade etmektedir. (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24).

80. Somut olayda, başvurucunun başvuru dilekçesinde ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü çalışma hürriyeti ve hakkının Anayasa ve Sözleşme ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmediği anlaşılmıştır.

81. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Diğer İhlal İddiaları

1. Başvurucunun İddiaları

82. Başvurucu, Anayasa"da güvence altına alınan masumiyet karinesinin, özel hayata saygı, mülkiyet, maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi haklarının hukuka aykırı ve haksız ithamlar sonucunda ihlal edildiğini de ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

83. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda karmaşık veya zorlama şikâyetler, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki şikâyetler, başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği şikayetler ile temel haklara yönelik bir ihlalin olmadığı açık olan şikayetler açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, § 21).

84. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucuların yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak ve bunlara ilişkin delilleri Mahkemeye sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).

85. Nitekim 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına ilave olarak Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 59. maddesinde de başvurucuların yükümlülükleri kapsamında şikâyetin maddi ve hukuki temellerine başvuru formu ve eklerinde yer verilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş, böylece başvuru koşullarının öngörülebilirliği kuvvetlendirilmiştir (Cemal Günsel, § 23).

86. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa"ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Anayasa Mahkemesinin başvurucunun yerine geçerek ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma ve delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Söz konusu yükümlülükler başvurucuya aittir (Cemal Günsel, § 25).

87. Başvurucuların anılan yükümlülüklere uymamaları halinde şikâyetlerini temellendiremedikleri için başvuruları açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir. Anayasa Mahkemesi temellendirmeye ilişkin incelemesini her başvurunun somut koşullarında yapar. Kuşkusuz bu yükümlülüklere ellerinde olmayan nedenlerle uymamalarının ikna edici gerekçelerini Mahkemeye sunmaları ya da Mahkemenin bu durumu işin niteliğinden anlaması hali müstesnadır (Cemal Günsel, § 26).

88. Somut olayda başvurucu, söz konusu iddiaları soyut bir şekilde ileri sürmüş; bireysel başvuru formunda anılan iddialarıyla ilgili başka hiçbir açıklamaya yer vermemiştir. Bu nedenle söz konusu iddiaların temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.

89. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

E. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

90. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

91. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi ve tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

92. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

93. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

94. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

95. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

96. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

97. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

98. Bu ihlal kararı başvurucu hakkında beraat veya mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılmamalıdır. Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçeleri doğrultusunda yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin takdirindedir.

99. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun gizlilik talebinin kabulüne ve kimlik bilgilerinin kamuya açık belgelerde GİZLİ TUTULMASINA,

B. 1. Gözaltına almanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin şikâyet yönünden başvurunun mükerrer olması nedeniyle REDDİNE,

3. Resen yapılan tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

5. Çalışma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/37, K.2017/158) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. 294,70 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 11/3/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara