Esas No: 2018/989
Karar No: 2018/989
Karar Tarihi: 11/3/2021
AYM 2018/989 Başvuru Numaralı C.D. VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
C.D. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/989) |
|
Karar Tarihi: 11/3/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI |
Başvurucular |
: |
1. C.D. |
|
|
2. K.D. |
|
|
3. M.D. |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Bengü DURSUN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, çocuğun cinsel istismarı suçu kapsamında yürütülen soruşturmanın etkili olmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Birinci başvurucu, ikinci ve üçüncü başvurucunun çocukları olup 2005 yılı doğumludur. Olay tarihinde ailesiyle birlikte yaşayan çocuk başvurucu, ilkokul birinci sınıf öğrencisidir ve özel bir ilkokulda öğrenim görmektedir.
8. İkinci başvurucu olan baba ile üçüncü başvurucu olan anne, başvurucu çocuğun sınıf öğretmeninin eğitim yönteminden memnun kalmadıkları için 2012 yılının ilk eğitim döneminde ikinci sınıf öğrencisi olan çocuklarının kaydını bir başka özel okula naklettirmiştir.
9. 2015 yılı Aralık ayında ilkokul beşinci sınıf öğrencisi olan başvurucu çocuğun nakil geldiği okulda ilkokul birinci sınıfa devam ederken aynı okulda öğrenim gören yaşları büyük başka öğrenciler tarafından cinsel istimara uğradığını iddia etmiş, başvurucular Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) şikâyette bulunmuştur.
10. Başvurucuların anlatımına göre olay öncesinde tanımadığı aynı okulun lise bölümünde eğitim gören beş erkek öğrenci teneffüs zamanında başvurucunun yanına gelerek onunla tanışmak istediklerini ve ona bir şey göstereceğini söyleyip başvurucuyu tuvalete götürmüş, başvurucunun kaçmak istemesi üzerine iki çocuk ellerinden, bir çocuk bacağından tutarak başvurucu çocuğun kaçmasını engellemiştir. İddiaya göre tuvalet kabininde bir çocuk başvurucunun iç çamaşırını çıkararak cinsel organını başvurucunun anal bölgesine sokmaya çalışarak başvurucu çocuğu istismar etmiş; bu sırada iki öğrenci tuvalet giriş kapısında, diğer iki öğrenci de tuvaletin içindeki kabin kapısının önünde beklemiştir. Bu olaydan kimseye bahsetmemesi yönünde tehdit edildiğini söyleyen başvurucu çocuk; ikinci sınıfta da benzer olayların yaşandığını, yaşı küçük olduğu için fiilî livatanın gerçekleşip gerçekleşmediğini hatırlamadığını, daha sonraki eylemlerinde krem ile prezervatif kullanmalarına rağmen anal bölgesinin kanadığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca içlerinden sadece ikisi tarafından istismar eylemlerinin gerçekleştirildiğini, birinin iki, diğerinin yedi kez istismarına maruz kaldığını, kalan üç kişinin kapıda gözetleme görevini üstlendiklerini ileri sürmüştür.
11. Savcılıkça 21/12/2015 tarihinde soruşturma başlatılmış, bu kapsamda başvurucu çocuğa istismarda bulundukları iddia edilen öğrencilerin kimlikleri tespit edilmiştir. Başvurucu çocuk, şüpheli/suça sürüklenen beş çocuğu fotoğraflarından teşhis etmiş; ayrıca kendisine istismar eyleminde bulunan iki çocuk olduğunu dile getirmiştir. Olay tarihinde şüpheli çocukların yaşı yaklaşık 14-15"tir.
12. Şüpheli çocukların üçü hakkında il Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen raporda, çocukların olay tarihinde işlemiş oldukları iddia edilen suçların hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneklerinin yeterince gelişmiş olduğu, buna karşın bir diğer şüpheli çocuğun algılama yeteneğinin gelişmemiş olduğu belirtilmiştir. Olayda ismi geçen şüpheli çocuklardan beşincisi hakkında bu yönde bir rapor alındığına yönelik bilgi başvuruya yansımamıştır.
13. Suça sürüklenen çocuklar genel olarak suçlamaları kabul etmemiş, lise bölümünde öğrenim görürken zaman zaman okulun ilkokul kısmına gittiklerini ancak kimseyi istismar etmediklerini ifade etmişlerdir.
14. Başvurucu çocuğun Savcılıkça Çocuk İzleme Merkezinde alınan ifadesinde hazır bulunan adli görüşmeci, başvurucu hakkında rapor düzenlemiştir. Düzenlenen 29/12/2015 tarihli raporun ilgili kısmı şöyledir:
"Mağdurun sorulara samimi yanıt verdiği ... mağdurun konuşmasını güçleştiren bir başka neden ise istismarcının çocuğa olanları gizli tutmasını tembihlemesini ve bu konuda tehdit etmesi, sıkılma ve yorgunluk belirtilerine rağmen, mağdurun sorulara verdiği cevapların tatmin edici bulunduğu, yapılan görüşmeler ve gözlemler sonucunda [başvurucu çocuğun] cinsel istismar mağduru olduğu yönünde kanaat oluşmuştur."
15. Başvurucu çocuğun ruhsal durumuna ilişkin olarak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 9/2/2017 tarihli sağlık raporu şöyledir:
"[Başvurucu çocuğun] 28/03/2016- 03/06/2016 tarihleri arasında yukarıda belirtilen şikayetler nedeni ile Polikliniğimizde takibi yapılmıştır. 03/01/2017 tarihinde görevli memur eşliğinde başvurduğunda muayenesi yapılıp 17/01/2017 tarihinde yeni randevusu verilmiştir. 17/01/2017 ve 08/02/2017 tarihli randevulara aile gelmemiştir, hali hazırdaki muayene ve değerlendirme bulguları eşliğinde hastada posttramvatik stres bozukluğu ve hafif depresyon belirtilerinin olduğu, iddia edilen olayla bağlantılı olarak ruh sağlığının etkilendiği kanaati oluşmuştur."
16. Olayla ilgili olarak İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından başvurucu çocuğun muayene edilmesi sonrasında düzenlenen 25/4/2017 tarihli sağlık raporu şöyledir:
"1-) Küçüğün 03/01/2017 tarihli alınan öyküsünde 2010-2011 yılları arasında 1.sınıf ve 2.sınıfın ilk döneminde okulun ortaokul bölümünde okuyan ve tanımadığı öğrenciler tarafından çok kez anal yolla cinsel istismara maruz kaldığını belirttiği,
2-) Küçüğün olay öyküsünde anal yoldan cinsel istismara maruz kaldığını belirttiği, tarafımızca 03/01/2017 tarihinde diz- dirsek pozisyonunda yapılan anal bölge muayenesinde; anal bölgede bu duruma ait her hangi bir tramvatik lezyonun olmadığı, anal mukozanın ve anal sfinkter tonusunun doğal olduğunun saptandığı, her ne kadar fiziksel muayenede anal bölgede her hangi bir lezyon tespit edilmemiş olmakla birlikte, anal bölgenin yapısal olarak çok fazla genişleme özelliğine sahip bir bölge olması ve korkutulup sindirilme sonucunda anal bölgenin daha rahat genişleyebileceği, penisin tamamının sokulmamış olabileceği, ayrıca tükürük ve benzeri kaygan maddelerin kullanılması sonrası penetrasyonunun kolaylaşacağı ve lezyon oluşturmaksızın da anal penetrasyonunun gerçekleşebileceği tıbben bilindiğinden anal bölgede fiziksel bir bulgu saptanmamasının tek başına cinsel saldırı eylemini reddetmek için yeterli olmadığı, bu koşullarda da çocukta var olabileceği değerlendirilen ruhsal tramva bulgularının olayın ortaya konmasında ve tanı sürecinde önemli olduğu,
3-) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları Anabilimdalı"nın raporunda; hali hazırdaki muayene ve değerlendirme bulguları eşliğindeki hastada posttramvatik stres bozukluğu ve hafif depresyon belirtilerinin olduğu, iddia edilen olayla ilgili bağlantılı olarak ruh sağlığının etkilendiği kanaatini oluştuğu,
4-) Küçüğün ayrıntılı ruhsal durum muayenesinde saptanan ruhsal tramva bulgularının aktardığı 1.sınıf ve 2.sınıfın ilk döneminde okuduğu okulda aynı okulun diğer bölümlerinde okuyan ve kendisinden büyük çocuklar tarafından çok kez anal yolla cinsel istismar eylemine maruz kalma öyküsüyle UYUMLU OLDUĞU kanaatimizi bildirir rapordur."
17. Savcılık 7/8/2017 tarihinde şüpheli çocuklardan ikisi hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin ek karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
" s.s.çocukların beyanları, dosyadaki diğer bilgi ve belgeler ve tüm soruşturma evrakı kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, s.s.çocuklar hakkında kovuşturma yapılabilmesi için soyut iddialar dışında yeterli, inandırıcı ve kesin delil elde edilemediği gibi, s.s.çocukların isnat edilen suçları işledikleri sabit olmadığı anlaşıldığından 5271 S. CMK"nın 223/2.e maddesi gereğince suça sürüklenen çocuklar hakkında kamu adına ayrı ayrı kovuşturma yapılmasına yer olmadığına..."
18. Diğer yandan Savcılıkça 8/8/2017 tarihinde, suça sürüklenen üç çocuk hakkında birden fazla kişi tarafından zincirleme şekilde çocuğa karşı nitelikli cinsel saldırı, birden fazla kişi tarafından cinsel amaçlı çocuk yaştaki kişiyi hürriyetinden yoksun kılma-iştirak etme, hakaret ve tehdit suçlarını işledikleri isnadıyla iddianame düzenlenerek ceza davası açılmıştır.
19. Başvurucuların Savcılığın kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin ek kararına itirazları, Sulh Ceza Hâkimliğinin 21/12/2017 tarihli kararıyla Savcılık kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesine istinaden reddedilmiştir. Anılan karar başvuruculara 10/1/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucular11/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. Başvurucuların bireysel başvurusundan sonra hakkında ceza davası açılan suça sürüklenen çocukların yargılanmaları sonucunda Ağır Ceza Mahkemesinin 6/7/2018 tarihli kararıyla mahkûmiyetlerine hükmedilmiştir. Mahkemece şüpheli iki çocuğun 5 yıl 10 ay, bir çocuğun3 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
22. İnceleme tarihi itibarıyla dava dosyasının istinaf inceleme aşamasında olduğu tespit edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 11/3/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
24. Başvurucular, başvurucu çocuğun istismara uğraması neticesinde fiziksel ve ruhsal sağlığını kaybettiğini, kimlik bunalımı yaşadığını, olayı ve faillerin eylemlerini ayrıntılı bir şekilde anlatmasına rağmen iki şüpheli çocuk hakkında ceza davası açılmamasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığını, soruşmanın makul hızla yapılmaması nedeniyle delillerin toplanmadığını ve dolayısıyla kovuşturmama ek kararı verildiğini, sonuçta faillerin cezasız kaldığını iddia etmiş; bu bağlamda Anayasa"nın 17. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
26. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, … kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
27. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §16). Başvuru, çocuğun cinsel istismarı soruşturmasının etkili yürütülmediği iddiasına dayandığından tüm şikâyetler Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
28. Başvurucular, başvurucu çocuğun cinsel yönden istismar edilmesine ilişkin yürütülen soruşturmada şikâyet edilen beş şüpheli çocuktan ikisi hakkında kovuşturma yapılmamasına ilişkin ek karar verilmesi nedeniyle etkili soruşturma yürütülmediğinden yakınmaktadır.
29. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
30. Bir devlet görevlisi ya da üçüncü kişi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir (Tahir Canan, § 25). Ancak yürütülen bu soruşturma, belirli bir kişinin sorumlu olup olmadığıyla sınırlı olmamalı; olayın tüm yönlerini ortaya koyacak kapsamda ve nitelikte olmalıdır. Nitekim soruşturmanın etkili olup olmadığına ilişkin değerlendirme -somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak- belirli bir kişi hakkında verilen kararla sınırlı olarak değil yürütülen soruşturma bir bütün olarak incelendikten sonra yapılabilecektir (Gülcan Keleş ve diğerleri, B. No: 2014/797, 22/3/2017, § 30).
31. Bir ceza soruşturması veya yargılaması sürecinde kovuşturmasızlık, beraat, mahkûmiyet veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları ile farklı zamanlarda neticelenmiş aşamalar bulunması durumunda -bu aşamaların tek bir olay için farklı kişilerin sorumluluklarına yönelik olduğu gözetildiğinde- soruşturmaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekebileceğinden (Süleyman Deveci, B. No: 2013/3017, 16/12/2015, § 69) hareket eden Anayasa Mahkemesi; aynı olaya ilişkin sorumluluğu bulunduğu iddia edilen, birden fazla kişi hakkında yürütülen adli süreçlerin bir kısmı devam ederken bazı şüpheli/sanık bakımından sürecin sona ermesi üzerine yapılan bireysel başvurularda somut olayın ve tüm adli sürecin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna ulaşmıştır (Bilal Turan ve diğerleri (3), B. No: 2013/7418, 31/3/2016, § 72; Bülent Kurt, B. No: 2013/7408, 20/1/2016, § 40; Gülcan Keleş ve diğerleri, §§ 30, 31).
32. Başvuru yollarının tüketilmesi meselesine ilişkin anılan içtihadın ortaya çıkışında, ihlal iddiasına konu olaya dair sorumluluğu bulunduğu iddia edilen kişilerden her birine atfedilebilecek kusur durumu ile her bir kişi için adli süreçte elde edilecek delil durumunun farklı değerlendirilebileceğinin ve soruşturmanın etkililiği araştırılırken olayın tüm boyutlarıyla ele alınarak bir bütün olarak irdelenmesi gerekliliğinin gözönünde bulundurulduğu anlaşılmaktadır (Dilek Genç ve diğerleri [GK], B. No: 2014/3944, 1/2/2018, §55).
33. Bu ilkeler ışığında somut başvuru değerlendirildiğinde başvurucular, olay sırasında gözcülük yaptıkları iddia edilen iki şüpheli çocuk hakkında Savcılık tarafından haksız olarak kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin ek karar verildiğini ve bu bağlamda makul süratle delillerin toplanmaması nedeniyle iki çocuğun eyleminin cezasız bırakıldığını ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuşsa da istismar olayıyla ilgili yargılamanın devam ettiği, diğer üç şüpheli çocuk hakkında hapis cezaları verildiği ve cezaların kanun yolu inceleme aşamasında olduğu anlaşılmaktadır.
34. Bu aşamada Anayasa Mahkemesince yapılan tespitlerin kişilerin masumiyetine veya suçluluğuna ilişkin bir yorum yapıldığı şeklinde değerlendirilmemesi gerekliliği ifade edilmelidir. Bu bağlamda başvurucuların iddialarının ve olayla ilgili soruşturmanın etkili yürütülüp yürütülmediğinin, başvuruya konu olayın sebep ve koşulları yani gerçekleşme şartları adli makamlarca netleştirilmeden Anayasa Mahkemesince bir bütün olarak değerlendirilmesinin bu aşamada mümkün olmadığı, bu hususların olay hakkında görülmekte olan yargılama sürecinde elde edilen veriler bir bütün olarak incelenmek suretiyle değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
35. Diğer taraftan başvurucuların makul süratle soruşturma yapılmadığı yönündeki şikâyetlerinin incelenebilmesi için elbette yargılamanın tamamlanması gerekmemektedir. Ancak başvurucuların anılan şikâyetinin kapsamı Savcılıkça verilen ek karara kadar olan süreçle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda 21/12/2015 tarihinde başlayan soruşturmanın 7/8/2017 ek karar tarihine kadar olan 1 yıl 8 aylık kısmının olayın karmaşıklığı da nazara alındığında etkili soruşturma yükümlülüğünü zedeleyecek mahiyette uzun olmadığı açıktır. Yine başvurucuların üç şüpheli çocuk hakkında devam eden ceza yargılaması sürecine yönelik olarak başvuruya yansıyan şikâyetlerinin olmadığı da gözönüne alındığında makul süratle soruşturma yapma ilkesinin bu aşamada ayrıca ele alınmasını gerektiren bir olgu bulunmadığı değerlendirilmiştir.
36. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların kamuya açık belgelerde kimlik bilgilerinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 11/3/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.