Esas No: 2017/16565
Karar No: 2017/16565
Karar Tarihi: 11/3/2021
AYM 2017/16565 Başvuru Numaralı HÜSEYİN CEM ARIKAN (2) Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HÜSEYİN CEM ARIKAN BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2017/16565) |
|
Karar Tarihi: 11/3/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Duygu KALUKÇU |
Başvurucu |
: |
Hüseyin Cem ARIKAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, dolandırıcılık suçundan mahkûmiyetine karar verilen başvurucunun hükmün infazı sürecinde mevzuatta meydana gelen değişiklik kapsamında uzlaştırma hükümlerinin uygulanması talebinin reddi nedeniyle adil yargılanma hakkının; yine aynı kapsamda infazın geri bırakılması talebinin reddi nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında dolandırıcılık suçunu işlediği gerekçesiyle Kozan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 7/1/2009 tarihinde hazırlanan iddianame ile Kozan Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde kamu davası açılmıştır. Mahkeme tarafından 12/3/2009 tarihli karar ile başvurucunun dolandırıcılık suçunu işlediği gerekçesiyle 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiş; bu karar Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 11/6/2013 tarihli kararı ile onanarak kesinleşmiştir. Kararın akabinde infaz işlemlerine başlanmış ve dosya başvurucu hakkındaki diğer mahkûmiyet hükümleri dikkate alınarak içtimaya tabi tutulmuştur.
8. 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253. maddesinde birtakım değişiklikler yapılmış ve başvurucuya isnat edilen dolandırıcılık suçu uzlaştırma kapsamına alınmıştır
9. Başvurucu 15/12/2016 tarihli dilekçesi ile uzlaştırma hükümlerinin tarafına uygulanması talebi ile uyarlama yargılaması yapılmasını ve bu kapsamda infazın geri bırakılmasını talep etmiştir. Başvurucunun talebi Kozan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/12/2016 tarihli ek kararı ile reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Eski adıyla "uzlaşma" 6763 sayılı Kanunla değişen adıyla "uzlaştırma" müessesesi Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiştir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 1. maddesinden anlaşılacağı gibi bu kanun soruşturma ve kovuşturma aşamasını düzenlemektedir. Zaten uzlaştırma müessesesini düzenleyen bu kanunun 253.maddesindede uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturma aşaması için uygulanacağı yazılıdır. Doktrinde ve bazı içtihatlarda uzlaştırmanın maddi hukuka ilişkin sonuçlar doğurması sebebiyle hem maddi hukuku hem de usul hukukunu ilgilendiren bir müessese olduğu belirtilmekle birlikte anılan müessesenin usul kanununda düzenlenmesi ve asıl amacının bazı dava konusu olabilecek olayları alternatif yöntemlerle çözerek yargı mercilerinin iş yükünün azaltılması olması dikkate alındığında öncelikle usul hükmü olduğunu kabul etmek gerekmektedir.
...
Bu açıklamalar ve 6763 sayılı Kanunla zaman bakımından uygulama için özel bir hüküm bulunmaması karşısında, kesinleşen hükümlerde 6763 sayılı Kanunla değiştirilen5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253. maddesi uyarınca uzlaştırma için dosyaların yeniden ele alınması, uyarlama yargılaması yapılması gerekmemektedir. Kaldı ki kesinleşen hükümlerde uzlaştırma yapılması bu müessesenin mahiyetine ve amacına aykırı olacağı gibi hukuki kaosa sebep olacak, geçmişten günümüze kesinleşmiş tüm ilamların ele alınması gerekecektir.
Bu sebeplerle talebe konu hükümlüyle ilgili olarak uygulanabilecek lehe bir düzenleme söz konusu olmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir."
10. Başvurucu, uyarlama ile infazın geri bırakılması taleplerinin reddi kararına karşı Kozan Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz etmiş ancak itirazı 23/1/2017 tarihli karar ile kesin olmak üzere reddedilmiştir.
11. Başvurucu 6/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Başvurucu, Kozan Ağır Ceza Mahkemesinin kararına karşı kanun yararına bozma talebinde bulunmuş; Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 9/10/2017 tarihli ilamı ile talebin kabulüne karar verilmiş ve bozmaya hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...uzlaşma, sadece sanığa değil aynı zamanda ve öncelikle, mağdurun zedelenen hukukunun düzeltilmesine hizmet amacı gütmesi ve biçimi itibariyle bir ceza yargılaması müessesesi olsa da, fail ile devlet ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi ceza hukukunu da ilgilendirmesi nedeniyle kesinleşmiş kararlar yönünden de uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiğinin anlaşılması karşısında; itirazın bu nedenlerle kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı..."
13. Kanun yararına bozma kararının akabinde uzlaştırma işlemleri başlamış, 7/4/2018 tarihinde uzlaştırma raporu tamamlanmış ve uzlaşma sağlanmıştır.
14. Kozan 1. Asliye Ceza Mahkemesi 10/5/2018 tarihli ek kararı ile infazın geri bırakılmasına ve hapis cezasının tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
15. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un "Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama" kenar başlıklı 98. maddesi şöyledir:
"(1) a) Mahkûmiyet hükmünün yorumunda duraksama olursa veya sonradan yürürlüğe giren kanun hükmünün Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirse, hükmü veren mahkemeden,
b) Çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa ya da cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülürse, infaz hâkimliğinden, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için karar istenir.
(2) Birinci fıkra uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme veya infaz hâkimliği olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir."
16. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
...
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında
kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
..."
17. 5271 sayılı Kanun"un "Tazminat isteyemeyecek kişiler" kenar başlıklı 144. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden aşağıda
belirtilenler tazminat isteyemezler:
...
b) Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.
..."
18. 5271 sayılı Kanun"un "Uzlaştırma" kenar başlıklı 253. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(8) Uzlaşma teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesi, soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel değildir.
..."
19. 5271 sayılı Kanun"un "Kanun yararına bozma" kenar başlıklı 309. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir. (1)
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.
..."
20. 5271 sayılı Kanun"un "Yeniden duruşma sonucunda verilecek hüküm" kenar başlıklı 323. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
(3) Yargılamanın yenilenmesi sonucunda beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesi halinde, önceki mahkûmiyet kararının tamamen veya kısmen infaz edilmesi dolayısıyla kişinin uğradığı maddî ve manevî zararlar bu Kanunun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümlerine göre tazmin edilir. "
B. Yargıtay Kararları
21. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/10/2007 tarihli ve E.2007/4-200, K.2007/219 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesindeki "Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir." biçimdeki kural uyarınca, olaya her iki yasanın ilgili tüm hükümlerinin karma uygulamaya yer verilmemek suretiyle tatbiki neticesi ayrı ayrı sonuçlar belirlenmesini ve bunların karşılaş¬tırılmasını gerekli kılmaktadır. Ancak bu karşılaştırmada, hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken normlar esas alınacak, hükmün infazına ilişkin normlar değerlendirme konusu yapılmayacaktır.
Yerel Mahkemece tüm suçlar yönünden, lehe yasa değerlendirmesinin duruşmalı yapılarak, hükümlünün hukuki durumunun incelenmesi zorunluluğu bulunduğundan, uyarlama yargılaması için duruşma açıldığında, öncelikle taraflar yargılamadan haberdar edilip, 5271 sayılı CMY’nın 253 ve 254. maddeleri hükümlerince, uzlaşma kapsamında yer alan suçlar yönünden, uzlaşma girişiminde bulunulacak, başarılı olunması halinde, uzlaşma koşullarına göre o davaların düşmesine veya koşulların varlığı halinde hükmün açıklan¬masının geri bırakılmasına karar verilecek, bu şekilde uzlaşma kapsamındaki suçlarla ilgili uyuş¬mazlık sonuçlandırılacaktır. Uzlaşma girişiminin başarısız olması halinde ise, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesine göre, lehe yasa belirlenerek hükümlünün hukuki durumu hükme bağlanacaktır..."
22. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 4/6/2018 tarihli ve E.2017/11624, K.2018/6299 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... Davacının (sanığın) üzerine atılı karşılıksız çek keşide etme suçundan Üsküdar 1. Asliye Ceza Mahkemesi"nin ... karar sayılı ilamı ile neticeten 1 yıl2ayhapis cezasıve25.473.000 TL para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine yasa değişikliği nedeniyle davacı (sanığın) hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği...Üsküdar 1. Asliye Ceza Mahkemesi" nin.... ek kararı ile...hükmün iptaline, davacı (sanık) hakkında idari yaptırım uygulanmasına yer olmadığına karar verildiği ve kararın da 24/12/2012 tarihinde kesinleştiğinin anlaşılması karşısında, CMK"nın 144/1-b maddesindeki, tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenlerin tazminat isteyemeyeceği yönündeki düzenleme dikkate alınarak davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi... Kanuna aykırı..."
23. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 15/1/2018 tarihli ve E.2017/9938, K.2018/427 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Davacının (sanığın) silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan tutuklandığı, CMK"nın 250. maddesi ile görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin ... sayılı kararı ile üzerine atılı suçtan neticeten 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin... Karar sayılı ilamı ile hükümden sonra 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 85. maddesiyle TCK"nın 220/7. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle davacı (sanığın) hukuki durumunun yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği, bozma ilamı üzerine İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin .... sayılı karar ile lehe kanun değişikliği göz önünde bulundurularak davacının (sanığın) neticeten 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiğinin anlaşılması karşısında, CMK"nın 144/1-b maddesindeki, kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden, tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenlerin tazminat isteyemeyeceği yönündeki düzenleme dikkate alınarak davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi..."
24. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 11/12/2017 tarihli ve E.2013/157, K.2017/10037 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...cezaların infazı sırasında 5237 sayılı TCK gereğince uyarlama yapıldığı ve sonradan yürürlüğe giren 4616 sayılı Kanun gereğince infaz sürelerinin değiştiğinin anlaşılması karşısında, CMK"nın144/1-b maddesindeki, kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden, tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenlerin tazminat isteyemeyeceği yönündeki düzenleme dikkate alınarak davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz değerlendirme sonucu davanın kısmen kabulüne karar verilmesi..."
25. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 8/6/2016 tarihli ve E.2015/133, K.2016/9695 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...bozma ilamından sonra 6459sayılı Kanun gereğince yapılan uyarlama yargılamasında Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin ... sayılı ilamı ile sanık (davacı) hakkında “hükümden sonra yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile değişik 3713 sayılı Kanun’un 7/4. fıkrası gereğince unsurları oluşmayan müsnet suçtan beraatine” hükmedildiğinin anlaşılması karşısında,CMK"nın144/1-b maddesindeki, kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden, tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenlerin tazminat isteyemeyeceği yönündeki düzenleme dikkate alınarak davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz değerlendirme sonucu davanın kısmen kabulüne karar verilmesi..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 11/3/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; değişen mevzuat hükümleri kapsamında uzlaştırma müessesesinin tarafına uygulanması talebinin haksız bir şekilde reddedildiğini, aksi yönde verilen emsal nitelikteki kararlar ile başvuruya konu karara ilişkin lehe savcılık mütalaasının dikkate alınmadığını, bu nedenlerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmıştır. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar başvurucunun kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı güncel bir hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunması, iddia edilen ihlalden kişinin kişisel olarak ve doğrudan etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun mağdur olduğunu iddia etmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
29. Bir başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilebilmesi için başvurucunun mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp iddia edilen ihlalden doğrudan etkilendiğini, bir başka ifadeyle mağduriyetini kanıtlaması gerekir. Bu itibarla mağdur olduğu zannı veya şüphesi mağdurluk statüsünün kabulü için yeterli değildir (Ayşe Hülya Potur, B. No: 2013/8479, 6/2/2014, § 24). Öte yandan bir şüpheli hakkında yürütülen ceza soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya açılmış olan davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da sanığın beraatine hükmedilmesi hâlinde -makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel gelmemek şartıyla- bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle mağdur olduklarının kabulü mümkün değildir. Ancak bu durum, soruşturma veya kovuşturmaların yukarıda belirtilen sonuçlarının adil yargılanma hakkı dışındaki haklara etkisinin incelenmesine engel teşkil etmez (Mustafa Kamil Uzuner ve Mustafa Kadir Gül, B. No: 2013/3371, 9/3/2016, § 52).
30. Başvuru konusu olayda, başvurucunun uyarlama talebi derece mahkemesi tarafından reddedilmiş olmakla birlikte sonraki süreçte kanun yararına bozma talebinin kabulüyle birlikte uzlaştırma hükümlerinin başvurucu hakkında uygulanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda adil yargılanma hakkı bağlamındaki iddiaları yönünden başvurucunun mağdur sıfatı bulunmamaktadır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu, uyarlama talebi ile birlikte infazın geri bırakılması talebinde de bulunduğunu ancak taleplerinin haksız bir şekilde ve emsalleri dikkate alınmaksızın reddedilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
33. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; ... halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz."
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa"nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine yönelik iddiasının soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka bireysel başvuru kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekmektedir. Buna göre kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ve bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyamayan başvurucunun hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararının hukuka uygun olmadığına yönelik olarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiası, esas olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı çerçevesinde ele alınmalıdır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §§ 33, 34; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, § 32).
35. Anayasa"nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek koşuluyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kısıtlanması ancak Anayasa"nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
36. Kişilerin fiziksel hürriyetlerini güvence altına alan Anayasa"nın 19. maddesinin kişi hürriyetinin kısıtlanmasına imkân tanığı durumlardan biri de maddenin ikinci fıkrasında "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak belirlenmiştir. Bu nedenle yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet kararları kapsamında hapis cezasının veya güvenlik tedbirlerinin infaz edilmesi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmez (Tahir Canan (2), B. No: 2013/839, 5/11/2014, § 33).
37. Başvuruya konu olayda, başvurucunun şikâyeti uyarlama talebi ile birlikte infazın geri bırakılması talebinin reddedilmesine ilişkindir. Devam eden yargısal süreçte başvurucuya yönelik infazın tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırıldığı hususu (bkz. § 14) dikkate alındığında öncelikle 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesi kapsamında başvurucunun derece mahkemeleri nezdinde tazminat talep etme hakkının olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
38. 5271 sayılı Kanun"un 144. maddesinde tazminat talep edemeyecek kişiler arasında tazminata hak kazanmadığı hâlde sonradan yürürlüğe giren ve lehe düzenlemeler getiren kanun gereği durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler sayılmıştır. Nitekim Yargıtay kararlarında da kişilerin uyarlama yargılaması sonucunda beraat etmeleri ya da infazlarına son verilmesi durumunda 144. madde gereğince tazminat isteyemeyecekleri belirtilmiştir (bkz. §§ 21-25). Bu kapsamda her ne kadar somut olay nezdinde başvurucu hakkındaki cezanın infazına -başvuruya konu mahkûmiyet kararı özelinde- son verilmiş ise de 141. madde kapsamında tazminat talep edemeyeceği anlaşılmaktadır.
39. Mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet kararlarının yerine getirilmesi dolayısıyla ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri Anayasa"nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamına dâhil ise de anılan kural, mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamaz (Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18).
40. Anayasa"nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" ile bağlantılı bir ihlal iddiası söz konusu ise Anayasa Mahkemesinin görevi kişinin hürriyetten yoksun bırakılmasının kısmen ya da tamamen bu koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmekle sınırlıdır. Bir kimse Anayasa"da yer alan diğer sebepler (yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi) dışında ancak "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" kapsamında hürriyetinden yoksun bırakılabilir. Eğer tutmanın kısmen veya tamamen bu koşulları taşımadığı tespit edilirse bu durumun meşru bir amacının olduğundan veya ölçülü olduğundan söz edilemez ve doğrudan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlal edilmiş olur (Ercan Bucak (2), B. No: 2014/11651, 16/2/2017, § 39; Şaban Dal, B. No: 2014/2891, 16/2/2017, § 31).
41. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa"nın 19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Bununla birlikte Anayasa"nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38). Bir kimsenin mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi kapsamında hürriyetinden yoksun bırakıldığının söylenebilmesi için her şeyden önce hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin bir mahkeme tarafından verilmesi, ikinci olarak yerine getirilecek kararın hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirlerine ilişkin olması gerekir. Ceza veya güvenlik tedbiri içermeyen bir karara dayanılarak bir kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılması mümkün değildir. Son olarak hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin kapsamını aşmaması gerekir (Ercan Bucak (2), § 40; Şaban Dal, § 32).
42. Somut olayda başvurucu, Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen Kozan Asliye Ceza Mahkemesinin 12/3/2009 tarihli kararı uyarınca hükümlü olarak cezasını çekmekte iken 6763 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeye dayanarak uyarlama yapılması talebinde bulunmuştur.
43. Başvurucunun talebi Kozan 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/12/2016 tarihli ek kararı ile reddedilmiş, bu karara karşı yapılan itiraz da Kozan Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 23/1/2017 tarihli karar ile kesin olmak üzere reddedilmiştir. Başvurucu, Kozan Ağır Ceza Mahkemesinin kararına karşı kanun yararına bozma talebinde bulunmuş; Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 9/10/2017 tarihli ilamı ile talebin kabulüne karar verilmiş ve bozmaya hükmedilmiştir. Kanun yararına bozma kararının akabinde uzlaştırma işlemleri başlamış, 7/4/2018 tarihinde uzlaştırma raporu tamamlanmış ve uzlaşma sağlanmış, bunun üzerine Kozan 1. Asliye Ceza Mahkemesi 10/5/2018 tarihli ek kararı ile infazın geri bırakılmasına ve hapis cezasının tüm sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
44. Görüldüğü üzere başvurucunun uyarlama talebi ile infazın geri bırakılması talebi yetkili mahkeme olan Kozan 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından ve daha önceki kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü temelinde incelenmiştir.
45. Bunların yanı sıra mahkûmiyete bağlı olarak tutulan kişilerin tutulmalarının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmüyle ilgili olarak tutulmaya devam edilmeyi hukuka aykırı hâle getirecek yeni bir meselenin (mahkûmiyete konu olan eylemin suç olmaktan çıkarılması, bir cezasızlık hâlinin bulunduğunun anlaşılması, mahkûmiyet hükmünü geçersiz kılan bir kanun değişikliği yapılması gibi) ortaya çıktığını belirterek serbest bırakılmak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurduğunda da Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamındaki güvencelerin tatbiki söz konusu olabilecektir (Ç.Ö. [GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018, § 50).
46. Başvuruya konu olayda Kozan 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından başvurucunun talebinin değerlendirildiği, uzlaştırmaya ilişkin düzenlemelerin usul hükümleri olarak ele alınması gerektiği ve lehe uygulamaya konu olamayacağı belirtilerek reddedildiği görülmektedir (bkz. § 9). Nitekim Mahkemenin bu kararı üst merci incelemesi neticesinde de yerinde görülmüş ve karara yapılan itiraz reddedilmiştir. Ancak kanun yararına bozma incelemesinde Yargıtay; uzlaştırma hükümlerinin, bir ceza yargılaması kurumu olmasının yanı sıra maddi ceza hukukunu da ilgilendirdiğini belirtmiş ve kesinleşmiş hükümler yönünden uygulanabileceğini belirtmiştir (bkz. § 12). Mahkeme kararlarının gerekçeleri dikkate alındığında arada bir hukuki uyuşmazlığın görüldüğü ve bu durumun da Yargıtay kararı ile giderildiği anlaşılmaktadır.
47. Bu kapsamda ayrıca 5275 sayılı Kanun’un 98. maddesi ile 5271 sayılı Kanun"un 309. maddesinin de incelenmesi gerekmektedir. 98. maddede, uyarlama talebinin cezanın infazını durdurmayacağı fakat ilgili mahkemenin infazın geri bırakılması veya durdurulması yönünde bir karar alabileceği herhangi bir tereddüde yer bırakılmayacak açıklıkta ifade edilmektedir. Dolayısıyla uyarlama talebi ile birlikte kişinin salıverilmesini zorunlu hâle getiren bir durum olmadığı gibi uyarlama talebinin kabulü durumunda da aynı zorunluluk bulunmamakta, sadece tutmanın niteliği değişmektedir. Buna mukabil başvurucunun uyarlama talebi kabul edildiği hâlde ya da uzlaştırma hükümleri uygulandığı hâlde tutmanın devam ettiği veya salıverilme taleplerinin incelenmediği/reddedildiği gibi bir şikâyeti de bulunmamaktadır.
48. Somut olayda başvurucu hakkında mahkûmiyet kararının verildiği 12/3/2009 tarihinde başvurucunun suç isnadına bağlı tutulma hâli sona ermiştir. Başvurucunun uyarlama talebinin ilk aşamada reddedildiği ve bu kapsamda infazın devamına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun bu tarihten sonraki döneme ilişkin olarak hürriyetinden yoksun kalması, Anayasa"nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında mahkûmiyete bağlı tutma niteliğindedir.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mahkûmiyet hükmü ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazının karara bağlanmasındaki gecikme yönünden bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/3/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.