Esas No: 2016/22510
Karar No: 2016/22510
Karar Tarihi: 11/3/2021
AYM 2016/22510 Başvuru Numaralı T.A.A. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
T.A.A. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/22510) |
|
Karar Tarihi: 11/3/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Sinan ARMAĞAN |
Başvurucu |
: |
T.A.A. |
Vekili |
: |
Av. Mehmet OKATAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı verilmesi ve geri gönderme merkezindeki tutma koşulları nedenleriyle kötü muamele yasağının, hukuka aykırı olarak idari gözetim altında tutma nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/10/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Komisyonca tedbir talebinin ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 3/11/2016 tarihinde başvurucuya yönelik derhal tedbir kararı verilmesini gerektiren ciddi bir tehlike bulunmadığı gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 1989 doğumlu bir erkek olup İran İslam Cumhuriyeti (İran) vatandaşıdır.
8. Başvurucu 22/4/2015 tarihinde Türkiye’ye yasal yollardan giriş yapmış ancak yasal olarak kalma süresini aşarak vize ihlalinde bulunmuştur.
9. Göçmenlere sahte kimlik düzenlenmesini konu alan bir adli soruşturma kapsamında başvurucu, Hatay"da yakalanmış; sonrasında İl Göç Müdürlüğüne teslim edilmiştir.
10. Hatay Valiliğinin kararıyla başvurucunun 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca sınır dışı edilmesine ve idari gözetim altına alınmasına karar verilmiştir.
11. Başvurucu, sınır dışı etme kararının iptali için 1/4/2016 tarihinde Hatay İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır.
12. Başvurucu; dava dilekçesinde özetle yasal yollardan Türkiye"ye geldiğini, kaldığı süre boyunca herhangi bir illegal faaliyette bulunmadığını, haksız yere hakkında sınır dışı etme kararı alındığını, Sünni olması nedeniyle ülkesinde baskı ve zulüm göreceğinin muhakkak olduğunu, bu nedenle geri gönderme yasağı kapsamındaki kişilerden olduğunu beyan ederek işlemin iptalini talep etmiştir.
13. İdare Mahkemesinin 3/8/2016 tarihli kararıyla başvurucunun açtığı dava kesin olarak reddedilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...İran uyruklu olan davacı hakkında 22.03.2016 günü Hatay Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri tarafından davacı hakkında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından ötürü (Suriye vatandaşlarına verilen yabancı tanıtma kartının kendi adına düzenlendiği ) adli işlemlerin yapıldığı, 22.04.2015 tarihinde yasal yollardan Türkiye"ye giriş yaptığı, buna karşılık Türkiye"de geçerli ikamet tezkeresinin bulunmadığı, dikkate alındığında, söz konusu işlemin dayanağı maddi ve hukuki olayların gerçeğe uygun olarak işlemin tesisini gerektirecek ağırlıkta olduğu, idarenin kamu düzenini tehdit ettiğini belirttiği olayların ilgilinin sınırdışı edilmesini haklı gösterecek nitelikte olduğu ve kamu yararı gözetilerek 6458 sayılı Kanun"un 54/1-d maddesi uyarınca tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine..."
14. Verilen karar 1/11/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 31/10/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
16. Başvurucu idari gözetim altında tutulduğu geri gönderme merkezinden salıverilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
17. İlgili hukuk için bkz. A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38; Abdolghafoor Rezaeı, B. No: 2015/17762, 6/12/2017, §§ 20-31; B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 11/3/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. İdari Gözetim Kararına İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; hukuka aykırı şekilde idari gözetim altında tutulması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, insan haysiyetiyle bağdaşmayan koşullarda geri gönderme merkezinde tutulması nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve bu konularda şikâyetini ileri sürebileceği etkili bir başvuru mekanizması bulunmadığını ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi B.T. başvurusunda idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan etkilenenlerin idari yargıda tam yargı davası açabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
22. Anayasa Mahkemesi aynı başvuruda, idari gözetimi sona erdirilen başvurucuların hukuka aykırı olarak idari bir kararla özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları nedeniyle uğradıklarını öne sürdükleri maddi ve manevi zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (B.T., § 73; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37).
23. Başvurucunun geri gönderme merkezinden salıverildiği görülmüştür. Bu durumda başvurucunun geri gönderme merkezinde tutulması nedeniyle kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiaları bakımından yukarıda açıklanan ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
25. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle mevcut başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
26. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T. kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete"de yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakip açılacak davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., § 59).
27. Kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden başvuru yollarının tüketilmemesine istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasak ve hakla bağlantılı olarak Anayasa"nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
C. Sınır Dışı Etme İşlemine İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu; etnik, dinî, siyasi ve istikrarsız durum nedeniyle ülkesini terk ederek yasal yollardan Türkiye geldiğini, vatandaş olabilmek için sahte bir kimlik çıkarmak zorunda olduğuna inandırılarak kandırıldığını, kaldığı süre boyunca illegal bir eylemi olmadığını, hakkında tesis edilen sınır dışı etme işleminin haksız olduğunu, ülkesinde Sünnilere bakışın herkesçe bilindiğini, bu nedenle ülkesine geri gönderilmesi hâlinde tarif edilemez baskı ve zulme uğrayacağını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 676 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (676 sayılı KHK) ile 6458 sayılı Kanun"da yapılan değişiklik sonrasında sınır dışı etme işlemi yönünden etkili bir iç hukuk yolu bulunmadığını belirterek kötü muamele yasağı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu 676 sayılı KHK ile yapılan değişiklikler sonrasında idari yargıda dava açılmasının sınır dışı etme işlemini kendiliğinden durdurmayacağını, bu nedenle etkili bir başvuru yolu olmaktan çıktığını belirterek etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de açtığı iptal davasının söz konusu değişiklikten önce kesinleştiği, dolayısıyla kararnamenin kendisinin hukuki durumunda bir değişikliğe neden olmadığı anlaşıldığından bu hak yönünden ayrıca bir inceleme yapılmamıştır.
30. Anayasa"da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa"da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A., § 54).
31. Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrasında yaşama hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).
32. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama (negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak ve özgürlüklerin savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa"nın 15. maddesinde de maddi ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).
33. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması gerekir (A.A. ve A.A., § 57).
34. Nitekim Anayasa"nın 5. maddesinde "insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Anayasa"nın 5. ve 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde devletin bireyi işkence ve kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif) yükümlülüğünün de bulunduğu anlaşılmaktadır (A.A. ve A.A., § 58).
35. Anayasa"nın 5., 16. ve 17. maddeleri uluslararası hukuk ve özellikle de Türkiye"nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi"nin ilgili hükümleri ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).
36. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânı tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A., § 60).
37. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını araştırtma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A. ve A.A., § 61).
38. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).
39. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir (araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu, geri gönderileceği ülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı; (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır (A.A. ve A.A., § 63).
40. Geri gönderilen ülkenin koşullarının kamu makamları tarafından resen araştırılması gerektiğine ilişkin kural, başvurucunun bu konuda açıklamada bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B. No: 2016/7458, 20/4/2017, § 51).
41. Somut olayda başvurucu, hem İdare Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde hem de başvuru formunda mezhebi nedeniyle ülkesindeki kamu makamlarından baskı ve zulüm gördüğünü beyan etmiştir (bkz. §§ 12, 28). Başvurucu, iddialarını sunarken kendisiyle ilgili araştırmaya yapmaya yarar herhangi özel bir bilgi vermemiş; ülkesinden ayrılmaya zorlayan şartlara ve ne gibi sorunlar yaşadığına dair somut açıklamalar yapmamış ve (varsa) bunlara ilişkin belgeler ortaya koymamıştır. Başvurucunun kişisel durumuna ilişkin açıklama yükümlülüğünü yerine getirmediği görülmektedir. Kaldı ki başvurucu, Türkiye"ye giriş yaptıktan sonra ülkesinde yaşadığını iddia ettiği sorunlara dair genel nitelikli açıklamaları ilk kez sınır dışı etme kararından sonra dile getirmiştir. Bu durum başvurucunun beyanlarının inandırıcılığı konusunda şüphe uyandırmaktadır.
42. Sonuç olarak başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin iddialarının araştırmaya değer nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. İdari gözetim altında tutma dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sınır dışı etme işlemi dolayısıyla kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/3/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.