Esas No: 2016/4950
Karar No: 2016/4950
Karar Tarihi: 11/3/2021
AYM 2016/4950 Başvuru Numaralı ŞENEL ALTAN Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ŞENEL ALTAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/4950) |
|
Karar Tarihi: 11/3/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Hüseyin KAYA |
Başvurucu |
: |
Şenel ALTAN |
Vekili |
: |
Av. Berrin DEMİR |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; bir gösteriye kolluk görevlilerince yapılan müdahale sırasında meydana gelen yaralanma ve bu olaya ilişkin yürütülen soruşturmanın etkisiz olması nedeniyle kötü muamele yasağının, barışçıl olan gösterinin kolluk görevlilerince gerekli olmadığı hâlde dağıtılması nedeniyle de toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/3/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; kamuoyunda Gezi Parkı eylemleri olarak bilinen gösteri kapsamındaki bir konsere 15/6/2013 tarihinde katıldığını, kolluk görevlilerince orantısız şekilde kullanılan göz yaşartıcı gazdan etkilenerek yaralandığını iddia ederek 11/6/2014 tarihinde İstanbul 10. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde kolluk görevlilerinin hukuka aykırı eylemleri nedeniyle meydana gelen yaralanmadan bahsedilmesine karşın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı özelinde bir şikâyetin ileri sürülmediği görülmektedir.
9. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 30/4/2015 tarihinde ret kararı verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Bu belirlemeler karşısında; somutolay açısındançözümlenmesigerekenşey, davacı açısından oluşan zararın, davalı idarenin yürüttüğü güvenlik kamu hizmetinden bağımsız olarak düşünülüp düşünülemeyeceği; yani, zarar ile eylem arasındaki illiyet bağının olup olmadığı ile ilgilidir.
Özetle; yukarıda da izah edildiği gibi; idarenin güvenlik kamu hizmetini yürütürken gerek güvenlik kamu hizmetinin muhatabı olan kişiye ve gerekse üçüncü kişilere vermiş olduğu zarardan sorumlu olup, kamu hizmetinin yürütümü ile ilgili olarak her türlü önlemi ve denetimi yapma sorumluluğu olduğu da açıktır. Ancak, yukarıda da izah edildiği gibi; idarenin kamu hizmetinin yürütümündeki denetim eksiklikleri ve ya kamu hizmeti sırasında personelin işlediği suç düzeyindeki eylemlerinden sorumlu olabilmesi için; ortada kusurlu bir eylemin varlığının yetmediği, idarenin kusurlu eylemi ile oluşan zarar arasında bir illiyet bağı olması gerektiği; yani, idareye atfedilebilecek bir kusurlu davranışın bulunması gerektiği, idarenin davranışının aktif ve ya pasif nitelikte olması gerektiği aşikardır.
Dava dosyasının incelenmesinden; 15.06.2013 tarihinde Gezi Parkında gerçekleştirilmek istenen "yayalaştırma projesine" karşı gezi parkında yapılmak istenen konsere katılmak için bulunduğu alanın polis müdahalesi sonucunda dağıtıldığı, bu nedenle yakında bulunan bir otelin lobisine girdiği, polis memurları tarafından otelin içine biber gazı sıkması sonucunda ciddi şekilde yaralanması sebebiyle işkence/kötü muamele maruz kaldığından dolayı duyduğu elem ve kedere karşılık gelmek kaydıyla 10.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi
Gösteri ve yürüyüş yapmak Anayasal bir hak olmakla birlikte, bu hak kimi zaman toplumun huzur ve sükunu ve kamu güvenliğinin gerektirdiği hallerde sınırlanabilmektedir. Bu gibi hallerde mülki amirlikçe ya da kolluk kuvvetlerince izin verilmeyen durumlarda polisin bu gösterilere müdahalesi ve mevzuat çerçevesinde izin verilen müdahale araçlarının kullanılması bu hakların kullanılmasına engel bir durum olarak değerlendirilemez. Keza, kolluk kuvvetlerinin meşru sayılabilecek bir müdahalesi nedeniyle ortaya çıkan ve idarenin ajanlarına yöneltilemeyecek olan zarar ve ziyandan idarenin sorumlu tutulması da beklenemez.
Bu bağlamda, 15.06.2013 tarihinde yapılan gösterilerin izinsiz olduğu, izinsiz gösteri yapan grubun dağıtılması için gaz bombası kullanıldığı, ayrıca davacının yaralandığına ilişkinherhangi bir bilgi ve belge sunulamadığı gibikendi beyanından başka bir belirleme olmadığı hususları da göz önüne alındığında olayda davalı idareye atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı sonucuna varılmakta olup davacının manevi tazminat isteminin reddi gerekmektedir."
10. Başvurucu anılan ret kararına itiraz etmiştir. İtiraz dilekçesinde, Mahkemenin kararında belirttiği "izinsiz gösteri" belirlemesinin doğru olmadığını zira Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Anayasa uyarınca hiç kimsenin barışçıl bir toplantı yapmak için önceden idareden izin almasının gerekli olmadığını belirtmiştir. Başvurucu, idarenin bir imar faaliyetini protesto etmek amacıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullandığını dile getirmiş ve eylemin başından itibaren barışçıl olduğunu savunmuştur. Barışçıl bir toplantının gerekli olmadığı hâlde dağıtılması, dağıtılırken yoğun şekilde göz yaşartıcı gaz kullanılması, üstelik kaçarak kapalı bir mekâna sığındıktan sonra bile saatlerce yoğun gaza maruz kalmasının hukuka aykırı olduğunu dile getirmiştir. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dördüncü Kurulu 31/12/2015 tarihli kararında bozma nedeni bulunmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Ret kararı başvurucuya 9/2/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu 10/3/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Öte yandan başvurucu, kolluk görevlileri hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) suç duyurusunda bulunduğunu ve soruşturmanın devam ettiğini belirtmekle yetinmiş; buna dair başkaca bir bilgi ve/veya belgeye başvuru formu ve eklerinde yer vermemiştir.
13. UYAP üzerinden yapılan kontrolde başvurucunun şikâyetine ilişkin olay hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca 2013/79334 numaralı soruşturmanın açıldığı görülmüştür. Birden fazla şüpheli ve müşteki olan soruşturmada başvurucu yönünden 22/5/2015 tarihinde tefrik kararı verilmiş ve 2015/68163 numaralı dosyada soruşturmaya devam edilmiştir.
14. Anılan soruşturma Cumhuriyet Başsavcılığınca 8/10/2015 tarihinde -itirazı kabil olmak üzere- verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlandırılmıştır. UYAP üzerinden dosyaya erişim sağlanarak yapılan incelemede 22/10/2015 tarihinde kararı tebellüğ eden başvurucunun bu karara karşı itirazda bulunduğuna dair bir bilgi ya da belgeye ise rastlanmamıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 11/3/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
16. Başvurucu; katılmış olduğu gösteriye kolluk görevlilerinin gerekli olmadığı hâlde ve orantısız güç kullanarak müdahalede bulunduğunu, kullanılan göz yaşartıcı gazdan etkilenerek yaralandığını, buna dair açmış olduğu tam yargı davasının da haksız şekilde reddedildiğini iddia etmiştir. Bu nedenle başvurucuya göre Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı ile Anayasa"nın 36. ve 40. maddelerinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı ve etkili başvuru hakkı ihlal edilmiştir.
17. Bakanlık görüşünde, başvurunun Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı çerçevesinde incelenmesi gerektiği belirtilmiş ve başvurucunun şikâyetine ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz etmediğine dikkat çekilmiştir. Başvurunun esasına ilişkin olarak ise Bakanlık; başvurucunun katıldığı toplantının barışçıl olmadığını, göstericilerin şiddete başvurarak kolluk görevlilerine saldırdığını, kamuya ve özel kişilere ait eşyaya zarar verdiğini, kanuna aykırı söz konusu toplantıya yapılan müdahaledeki güç kullanımının hukuka uygun olduğunu ifade etmiştir. Bakanlık ayrıca başvurucunun mahkeme önündeki yargılamada göz yaşartıcı gazdan etkilenerek yaralandığı yönündeki iddiasını delillendiremediğini de belirtmiştir.
18. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında daha önceki iddialarını yinelemiş; özellikle kapalı alanda göz yaşartıcı gaz kullanılmasının orantısız güç kullanımının delili olduğuna vurgu yaparak yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun ileri sürdüğü iddialar bir bütün hâlinde ele alındığında başvurunun Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma ve etkili başvuru hakkı kapsamında ileri sürdüğü şikâyetlerin ise kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında kaldığı anlaşıldığından anılan haklar yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek duyulmamıştır.
20. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
22. Başvuru yollarının tüketilmesi koşulu, bireysel başvurunun temel hak ihlallerini önlemek için son ve olağanüstü bir çare olmasının doğal sonucudur. Diğer bir ifadeyle temel hak ihlallerini öncelikle idari makamların ve derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, başvuru yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılmaktadır (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 20).
23. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
24. Anayasa Mahkemesi kolluk görevlilerinin güç kullanımı sonucunda gerçekleştiği ileri sürülen kötü muamele yasağının ihlali iddialarını incelediği birçok başvuruda tüketilmesi gereken etkili hukuk yolunun ceza soruşturması olduğunu belirtmiştir (birçok karar arasından bkz. Onur Cingil, 2013/7836, 16/4/2015, § 52; Zeki Güngör, B. No: 2013/8491, 31/3/2016, § 39; N.T.U. ve N.T., B. No: 2014/4372, 19/12/2017, § 28; Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017, § 140).
25. Başvurucu, kolluk görevlilerinin güç kullanımı sonucunda yaralandığı iddiasıyla idari yargıda açtığı tam yargı davasının reddedilmesi sonrası bireysel başvuruda bulunmuştur. Oysa ileri sürülen hak ihlali iddiasına ilişkin olarak delillerin etkili şekilde toplanması, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, sorumluların bulunarak gerekiyorsa cezalandırılması yönünde makul bir başarı şansı sunma ihtimali olan etkili hukuk yolunun ceza soruşturması olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Nitekim başvurucu da Cumhuriyet Başsavcılığına ilgili kolluk görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Ne var ki başvuru formunda anılan ceza soruşturmasının devam ettiği belirtilmekle yetinilmiş, akıbeti hakkında bilgi verilmemiştir. UYAP üzerinden yapılan kontrolde ise söz konusu soruşturmanın -başvuru tarihinden önce- 8/10/2015 tarihinde verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlandırıldığı ve kararın 22/10/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği görülmüştür (bkz. § 14). Başvurucu bu karara itiraz ettiğine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesine bir bilgilendirme ya da yeni bir başvuru yapmadığı gibi UYAP erişimi ile yapılan incelemede de itiraz talebine rastlanmamıştır. Dolayısıyla eldeki başvuruda bireysel başvuruda bulunmanın ön şartı olan olağan kanun yolunun tüketildiğinden bahsedilemeyecektir.
26. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu, kolluk görevlilerince toplantının gerekli ve orantılı olmayan güç kullanımı ile dağıtılması nedeniyle Anayasa"nın 34. maddesinde güvence altına alınantoplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde, başvurucunun katıldığı toplantının barışçıl amacının dışına çıkarak şiddet hareketine dönüştüğü, bu nedenle kolluk görevlilerince gösteriye müdahale edilmesinin kaçınılmaz bir hâl aldığı belirtilmiştir. Bakanlık, söz konusu müdahalenin yasal sınırlar içinde kaldığı ve başvurucunun iddiasına dayanak olacak herhangi bir delil sunmaması nedeniyle idareye atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı gerekçesiyle Mahkemenin ret kararı verdiğini ifade etmiştir.
29. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında toplantının barışçıl olduğunu, kendisinin de herhangi bir şiddet eylemine karışmadığını, toplantı hakkının kullanılması için önceden izin alınmasının gerekmediğini dile getirerek ihlal iddialarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi kötü muamele şikâyetleriyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin birlikte dile getirildiği başvurularda, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı yönünden de sadece ceza soruşturması yolunun tüketilmesini yeterli görmüş; bu hak açısından ayrıca başka bir hukuk yolunun daha tüketilmesini şart koşmamıştır (birçok karar arasından bkz. Cebrail Bektaş ve Yüksel Şahin, B. No: 2015/4787, 25/9/2019). Bununla birlikte başvurucuların ihlal edildiğini ileri sürdükleri her bir hak yönünden iç hukukta mevcut ve etkili olmadığı gösterilmemiş olan yollardan birini tüketmeleri de mümkündür.
31. Buna karşın somut başvuruda başvurucu, kötü muamele iddiası yönünden ceza soruşturması sürecini usulüne uygun şekilde tüketmemiş (bkz. § 25); kötü muamele iddiasını ileri sürdüğü tam yargı davasında ise toplantı ve gösteri hakkının ihlal edildiğini iddia etmemiştir (bkz. § 8). Derece mahkemesinin kararında ise dava dilekçesindeki talebe bağlı olarak kolluk görevlilerinin güç kullanımlarının hukuka uygunluğuna ilişkin değerlendirmeler sırasında toplantının izinsiz olduğuifade edilmekle yetinilmiştir.
32. Sonuç olarak başvurucu, açmış olduğu tam yargı davasında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmemiş; söz konusu şikâyeti ilk kez derece mahkemesi kararına itirazda dile getirmiştir. Başka bir ifadeyle başvurucu açmış olduğu tam yargı davasında kötü muamele yasağının yanı sıra toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının da ihlal edildiğini dava etmemiştir. Şu hâlde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucunun ne ceza soruşturması yolunu ne de tam yargı davası yolunu usulüne uygun şekilde tüketerek bireysel başvuruda bulunduğu söylenemez.
33. Açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/3/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.