Esas No: 2011/1-54
Karar No: 2011/120
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/1-54 Esas 2011/120 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname 2010/325930
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BATMAN Ağır Ceza
Günü : 15.04.2010
Sayısı : 31-78
Sanık İ. A.."un, bilinçli taksirle öldürme suçundan 5237 sayılı TCY"nın 85/1, 22/3 ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis, ruhsatsız silah taşıma suçundan da 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 5237 sayılı TCY"nın 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis ve 375 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, zoralıma, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Batman Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.03.2008 gün ve 177-50 sayılı hüküm, Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.12.2009 gün ve 8539-7861 sayı ile;
“…Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık F.Ç..’ın 6136 sayılı Yasaya aykırılık, sanık İ.A..’un öldürme ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarının sübutu kabul, öldürme suçu hariç oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık F..müdafiinin temel cezada teşdit uygulanmasına, cezanın paraya çevrilmesi ve ertelenmesi gerektiğine, sanık İ.. müdafiinin eksik incelemeye, vasfa, temel cezada teşdit uygulanmasına, yasal savunma ve zorunluluk hali bulunduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,
A) Sanıklar F.Ç. ve İ.A. hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına,
B) Sanık İ. A.hakkında bilinçli taksirle öldürme suçundan kurulan hüküm açısından;
a) Olay günü sanıkların alacak meselesi yüzünden tartıştıkları, sanık İ.’in .... Çayevine giderek oturduğu, bir süre sonra sanık F..’ın da çayevinin önüne geldiği, karşılıklı olarak tabanca ile ateş ettikleri sırada, sanık İ..’in iki el atışından birinin, olay yerine 60-70 metre mesafedeki Belediye Lojmanları, 4. Kat, 13 numaralı dairede beyaz eşya tamiri için bulunan, silah seslerini duyarak pencereden bakmak isteyen V.C.O.’a sol gözünden isabet ederek, beyin harabiyeti sonucu gelişen beyin kanamasından ölmesine neden olduğu olayda; sanık İ..’in, yerleşim yerinde silahla, kendisinin de oturduğu lojmana doğru yaptığı atışlar sırasında bina içinde bulunanların yaralanabileceklerini ya da ölebileceklerini öngörebilecek durumda bulunması nedeniyle, olası kastla öldürme suçundan 5237 sayılı TCY’nın 81, 21/2, 53. maddeleri gereğince hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde bilinçli taksirle öldürme suçundan hüküm kurulması,
b) Kabule göre de;
aa) 5237 sayılı TCY"nın 85. maddesi gereğince belirlenen temel ceza üzerinden, 5237 sayılı TCY"nın 22/3. maddesi ile belirlenen ‘4 yıl 12 ay’ hapis cezasının ‘5 yıl 4 ay’, 62. maddesi ile belirlenen ‘4 yıl 2 ay’ hapis cezasının da, ‘4 yıl 5 ay 10 gün’ hapis cezası olması gerektiğinin gözetilmemesi,
bb) 5237 sayılı TCY"nın 53. maddesinin kasten işlenen suçlarda uygulandığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliklerinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Batman Ağır Ceza Mahkemesince 15.04.2010 gün ve 31-78 sayı ile;
Öldürme suçundan, 5237 sayılı TCY"nın 85/1. maddesi uyarınca belirlenen temel ceza üzerinden, anılan Yasanın 22/3. maddesi uyarınca artırım ve aynı Yasanın 62. maddesi ile de indirim yapılması sonucu belirlenen ceza miktarı ve hak yoksunluğuna ilişkin bozmaya uyulmuş, eylemin olası kastla gerçekleştirildiği yönündeki bozmaya karşı ise;
“Dosyanın incelenmesinde; mahkememizce 2007/177 Esas, 2008/50 Karar sayılı kararı ile İ. A.’un ruhsatsız silah taşıma ve taksirle ölüme neden olma eyleminden dolayı cezalandırılmasına karar verilmiş, bu karar, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2008/8539 Esas, 2009/7861 Karar sayılı kararı ile 6136 sayılı Kanun yönünden onanmış, diğer eylemin ise, olası kastla adam öldürme olarak vasıflandırılması gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma ilamında ayrıca sanık hakkında kurulan hükümde az ceza tayin edilmiş olması da bozma nedeni olarak gösterilmiştir.
Bozmadan sonra yapılan yargılama sırasında eylemin bilinçli taksirle adam öldürme olarak nitelendirilmesi gerektiği mahkememiz tarafından değerlendirilmiş, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin yukarıda anılan kararına direnilmesine karar verilmiş ve mahkememiz gerekçesi de bu karar doğrultusunda aşağıdaki şekilde önceki karardaki gibi şekillendirilmiştir.
Olay günü sanık İ.A.’un ..Çayevi’nde oturduğu sırada, çayevinin dışında diğer sanığı gördüğü, tanık H.G.."in beyanlarına göre; sanık İ.."in, hakkındaki karar kesinleşen diğer sanık F. Ç.."ı gördükten sonra ayağa kalkıp silahını çekmeye çalıştığı, daha sonra çayevinin dışına çıkarak havaya ateş ettiği anlaşılmış, tanığın olaydan hemen sonra verdiği ifadeyle mahkemedeki ifadeleri arasında farklılıklar olmasına rağmen ilk ifadesine, olayın hemen arkasından ifade verilmiş olması nedeniyle itibar edilmiş, tanık Ö.Ç..de ifadesinde; dışarıdan silah sesleri gelmesi üzerine İ.A..’un silahına davrandığını ve daha sonra bir iki el havaya ateş ettiğini belirtmiş ise de, bu tanığın, sanığın arkadaşı olması ve dosyadaki diğer delillere tam uygunluk arzetmemesi dikkate alınarak tanık H..ın beyanlarına öncelik verilmiş, mahkememizin kabulü de bu tanığın beyanlarına göre oluşturulmuştur.
İddia makamı; İ. A..’un 5237 sayılı TCK"nın 81/1 ve 21/2. maddeleri gereğince olası kast ile öldürme eyleminden cezalandırılması yönünde mütalaa vermiş ise de, mahkememiz sanığın eyleminin bilinçli taksir ile ölüme neden olmak olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varmış ve bu şekilde karar verilmiştir.
Olası kasttan bahsedebilmek için sanığın, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmüş olması şartı aranmaktadır. Olayımızda ise, sanık İ. A.’un havaya doğru ateş ettiği, diğer sanığa karşı öldürme kastıyla hareket ettiğinin belirlenemediği ve hiçbir şekilde adam öldürme eylemini öngörmediği görülmektedir. Bu şekilde karşıdaki şahsı öldürmeyi istemesi durumunda yoğun şekilde bu şahsa karşı ateş etmesi gerekirken karşıdaki şahsı korkutmak amacıyla havaya doğru ateş etmiştir. Bu ateş sırasında ölüm meydana gelmiş ise de, sanığın evinin maktulün öldüğü apartmanda olduğu, sanığın kendi evinin bulunduğu bir apartmana doğru ateş etmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak, sanık neticeyi istememesine rağmen, silahla havaya doğru ateş etmekte ve maktulün ölümüne neden olmaktadır. Bu nedenle 5237 sayılı TCK"nın 85/1. maddesinde belirtilen dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme neden olma ve TCK"nın 22/3. maddesinde belirtilen bilinçli taksir halinin varlığının kabulü gerekmektedir.
Mahkememiz tüm bu değerlendirmeler ışığında sanık İ.A.’un eyleminin, bilinçli taksir ile öldürme olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna ulaşmış ve sanığın bu eyleminden dolayı 5237 sayılı TCK"nın 85/1, 22/3 ve 62. maddeleri gereği cezalandırılmasına karar vermiş, ancak eylemin, hükümde belirtilen gerekçelerle ağırlığı dikkate alınarak asgari haddin üzerinde ceza verilmesi yoluna gidilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur” biçimindeki gerekçe ile direnilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından sanık aleyhine temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istemli, 18.02.2011 gün ve 325930 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yerel mahkeme direnme hükmünün ve temyizin kapsamına göre inceleme, sanık İbrahim Altun hakkında öldürme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin olası kastla öldürme suçunu mu, yoksa bilinçli taksirle öldürme suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Olay gecesi sanık İ. A. ile incelemeye konu olmayan sanık F. Ç."ın, bir otelde düğünde karşılaştıkları, aralarında F.Ç."ın ağabeyi ile İ. A. arasındaki bir bilgisayar ve bilezik meselesi yüzünden tartışma çıktığı, sanık İ. A."un düğünü terk ederek Diyarbakır Caddesi ile Üniversite Caddesi’nin kesiştiği yerde bulunan ... Çayevi isimli kahvehaneye geldiği, saat 22.45 sıralarında F. Ç.’ın da aynı çayevinin önüne geldiği, İ. A. ile F. Ç."ın, çayevinin önünde üzerlerinde bulunan tabancaları ile ateş ettikleri, ancak birbirlerine doğru ateş ettiklerine ilişkin dosyada kesin bir delil bulunamadığı, olay yerine 60-70 metre mesafede bulunan ve sanık İbrahim Altun"un da oturduğu Belediye Lojmanları 4. Kat, 13 numaralı, M. Ş. B.. isimli şahsa ait evde beyaz eşya tamiri ile uğraşan maktul V. C. O."un, silah seslerini duyarak pencereden bakmak istediği sırada, İ.A.’un silahından çıkan kurşunun, evin camını kırmak suretiyle maktulün kafa bölgesine isabet ederek, ölü muayene ve otopsi tutanağına göre; ateşli silah yarasına bağlı beyin harabiyeti sonucu gelişen beyin kanaması neticesi ölümüne neden olduğu,
Sanığın kullanmış olduğu tabancanın, CZ marka ve 9 milimetre çapında olduğu ve her iki sanığa ait tabancaların ruhsatının bulunmadığı,
Olay yerinde beş adet boş kovan ele geçirildiği ve ekspertiz raporuna göre, üç adet kovanın sanık F.Ç.’ın tabancasından, iki adet kovanın ise sanık İ.A.’un tabancasından çıktığı,
Ölü muayene ve otopsi işlemi sırasında maktulün kafa bölgesinden çıkartılan mermi çekirdeği parçasının ise, İ.A.."a ait silahtan atılmış olduğu,
Sanıkların tartıştıkları yerde konumları gereği;
F. Ç.ın silahından çıkan bir kurşunun, o sırada cadde üzerinde seyir halinde bulunan bir araca isabet ettiği,
F. Ç.’ın olaydan hemen sonra yakalandığı, kaçan İ..’un ise daha sonra kendiliğinden suç aleti ile birlikte teslim olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık İ. A.; “F. Ç. ile uzak akrabayız ve ailece görüşürüz. Olaydan yaklaşık bir yıl önce F."ın ağabeyi olan F.. bana hediye bir bilgisayar almıştı. Ben de F."in düğününde bir bilezik takmıştım. Daha sonra aramızda bir soğukluk oldu. F. benden bilgisayarın parasını istedi. Ben de kendisinden bileziği istedim. Olay gecesi ... Otel’de düğünde F.ile karşılaştık. F.’tan bileziğin parasını istedim. Aramızda tartışma oldu. Bunun üzerine eşime düğünden ayrılacağımı söyledim ve otelin dışına çıktım. F.aracının yanında idi. Çevresinde beş altı kişi vardı. Oradakiler F.’ı sakinleştirmeye çalışıyorlardı. F. bana; "git parayı babamdan iste, benden neden istiyorsun, bir daha benden isteme, bir daha istersen ya sen, ya ben" şeklinde sözler söyledi. Ben de üzerimde silah bulunmasına rağmen aracımı bırakarak yaya olarak oradan uzaklaştım. Diyarbakır Caddesi üzerinde bulunan ...Çayevi’ne gittim. Orada tek başıma oturmaya başladım. Biraz sonra Ö. Ç. ve H.G. geldiler. Birlikte yirmi dakika kadar oturduk ve çay içtik. Biz konuşurken çayevinin önüne gri renkli bir araç geldi. Araçta bulunan tanımadığım genç biri; "F.seninle konuşmak istiyor, arabaya gel" dedi. Ö. benim gitmemi engelledi. O sırada araçta bulunan şahıs, araçtan inerek 1-1,5 metre kadar yanıma yaklaştı. Tam bu sırada 3-4 el silah sesi duydum. Ancak nereden ateş edildiğini ve kimin ateş ettiğini görmedim. Bunun üzerine üzerimde bulunan ruhsatsız silahımı çekmeye çalıştım. Panik içinde silahımı çekerek, havaya 1-2 el ateş ettim. F.’ın, üzerimde silah olduğunu bilmesini istediğim için ateş ettim. Ben ateş etmeden önce F. da araçtan inmişti. Ancak ateş edip etmediğini görmedim. Orada bulunan bir aracın arkasına saklandım. Bunun üzerine F. bana doğru 3-4 el daha ateş etti. Ben kendisine karşılık vermedim. Korktuğum için olay yerinden kaçtım. O sırada F.’ın ne yaptığını fark edemedim. Ruhsatsız tabancamı 12 yıl önce tanımadığım bir tankerciden satın almıştım;”
Sanık F. Ç.ise; “Olay günü annemle birlikte otele düğüne gitmiştik. Düğünde İ. ile karşılaştık. Ağabeyim F."in kendisinden bilgisayar parası istediğini söyledi. Ben de bu konuyu ağabeyimle konuşması gerektiğini söyledim. Bunun üzerine bana; "sen delikanlı değil misin, gece gelip seni evden alırım, vururum" gibi sözler söyledi ve küfretti. Alkollü olduğu için kendisine karşılık vermedim. Daha sonra sakinleşmek için yürümek istedim. Turgut Özal Bulvarı üzerinde bulunan ... Çayevi önünde İ.A."u, Ö..isimli biriyle otururken gördüm. Biraz yatışmış olacağını düşünerek yanına gittim. Kendisine 1,5-2 metre kadar yaklaşmışken, İbrahim tabancasını çekti. Yanında bulunan Ö. isimli şahıs kendisini tuttu. Korktuğumdan dolayı sokakta park halinde bulunan bir arabanın arkasına saklandım. Bu sırada bir el ateş sesi duydum. Ancak İ."in ateş edip etmediğini görmedim. Bunun üzerine ben de üzerimde bulunan tabanca ile iki el ateş ettim. Daha sonra İ. bana doğru bir el ateş etti. Ben de karşılık verdim. Daha sonra olay yerinden uzaklaştım. Kullandığım silahı 5-6 ay önce Nusaybin’de tanımadığı bir şahıstan satın almıştım” şeklinde savunmada bulunmuşlardır.
Tanık Ö. Ç.; “Olay tarihinde, saat 22.00-23.00 saralarında Diyarbakır Caddesi üzerinde yürüyordum. ... Çayevi’nin önüne geldiğim sırada daha önceden tanıdığım İbrahim"in oturduğunu gördüm. Yanına gidip oturdum. Bir süre sonra İ.."in tanıdığı, ancak benim tanımadığım iki kişi daha gelerek yanımıza oturdu. 5-10 dakika kadar oturduktan sonra silah sesi duydum. Ancak kaç el ateş edildiğini ve nereden ateş edildiğini fark etmedim. Silah seslerini duyunca İ..de silahını çıkardı. Elini tutup İ.’i engelledim. Ancak elimden silahı çekip aldı ve iki el havaya ateş etti. Panikle olay yerinden kaçtım. Olay yerinde F. Ç."ı görmedim;”
Tanık H. G.; “Olay gecesi eve gidiyordum. ...Çayevi önünden geçtiğim sırada İ.A."u orada gördüm. İ..in beni çağırması üzerine yanına gidip oturdum. İ.."in yanında sonradan isminin Ö.. olduğunu öğrendiğim biri daha oturuyordu. Bir süre oturduktan sonra Devlet Hastanesi yönünden bir araç gelip Üniversite Sokağı’na girdi. İ..bu aracın yeğeninin arabası olduğunu söyledi. Daha sonra F..bulunduğumuz yere doğru gelmeye başladı. Bunun üzerine İ.yerinden kalkarak elini beline attı. Yanında bulunan Ö.isimli şahıs, İ.’in beline sarılarak silahı çekmesini engelledi. Ancak İ., Ö."in elinden kurtuldu. Bu sırada ben yere yattım. Silah seslerini duydum. Ancak kimin kimi vurduğunu görmedim;”
Tanık S.S.; “Olay tarihinde babam olmadığı için çayevini ben işletiyordum. Saat 22.30-23.00 sıralarında dışarıya çay servisi yaptığım sırada 5-6 el silah sesi duydum. Bunun üzerine hemen içeri kaçarak tezgâhın altına saklandım. İçeride olduğum sırada silah sesleri devam etti. Dışarıdan "neredesiniz, çıkın" gibi sözler duydum. Ancak kimin söylediğini bilmiyorum;”
Tanık Y.D.; “Olay gecesi A..ın evinde misafir olarak bulunuyordum. Saat 22.00 sıralarında A. ve A.’la birlikte, A."ın kullanmış olduğu araçla alış-veriş yapmak üzere markete doğru gidiyorduk. ...Çayevi önünden geçtiğimiz sırada aracın sol orta ve sağ orta camının kırıldığını fark ettim. Aracı kullanan A.D.hızlı bir şekilde Devlet Hastanesi Kavşağından geçerek Emniyet Müdürlüğüne doğru geri döndü. ...Çayevi’nin önünde polislerin yanında durduk. Araç üzerinde inceleme yapıldı;”
Tanık M.Ş.B..; “Olay gecesi saat 20.30 sıralarında eşim ve çocuklarımla birlikte alışverişe gidiyorduk. Kapının önünde çamaşır makinesini tamir için gelen V.. ile karşılaştık. Eşimi ve çocuklarımı markete gönderdim ve tamirci ile birlikte eve geri çıktık. V.., makinenin tamirini 21.30 gibi bitirdi. Ellerini yıkadığı sırada silah sesi gelmesi üzerine perdeyi çekerek pencereden dışarı baktı. O sırada bir el daha silah sesi duydum. Silah sesiyle birlikte cam kırılma sesi geldi. V.. yere yığıldı. Yüzünün kanlar içinde olduğunu gördüm” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Somut olayın bu şekildeki oluşumunda ve sanığın, doğrudan öldürme kastı ile hareket etmediğinde Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; sanığın eyleminin olası kastla öldürme suçunu mu, yoksa bilinçli taksirle öldürme suçunu mu oluşturacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından; kast, olası kast ve taksir kavramlarının incelenerek karşılaştırılması gerekmektedir.
765 sayılı TCY’nda tanımlanmamış bulunmasına karşın, 5237 sayılı TCY"nın 21. maddesinin 1. fıkrasının ikinci cümlesinde kast; “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış, aynı Yasa maddesinin 2. fıkrasında ise; “kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” denilmek suretiyle “olası kast” tanımına yer verilmiştir.
Doğrudan kast, failin hareketinin yasal tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesini gerektirir. Ancak, failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanısıra, hareketinin zorunlu sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçları da, açık bir isteme olmasa dahi doğrudan kast kapsamında değerlendirilmelidir.
Öğreti ve uygulamada “dolaylı kast,” “belirli olmayan kast,” “gayrimuayyen kast,” “olursa olsun kastı” olarak da adlandırılan olası kast, 5237 sayılı TCY"nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanmıştır.
Taksir ise, 5237 sayılı TCY’nın 22/2. maddesinde; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmıştır.
Başka bir ayırıcı unsura yer verilmemesi nedeniyle, aynı Yasanın 22. maddesinin 2. fıkrasında; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır” şeklinde tanımlanan bilinçli taksirle karıştırılabileceği hususu öğretide dile getirilmiş, yasa koyucu madde metninde yer vermediği “kabullenme” ölçüsüne, madde gerekçesinde; “olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir” şeklinde açıklama yapmak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak ölçüyü ortaya koymuştur.
Taksir, istisnai bir kusurluluk şeklidir. Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alma ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir. Fail, tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme olanak ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.10.2007 gün ve 192-221; 09.10.2001 gün ve 181-204; 21.10.1997 gün ve 99-202; 13.12.1993 gün ve 221-317; 08.07.2008 gün ve 1/99-185 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, öğretide ve uygulamada taksirin unsurları;
1- Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
2- Hareketin iradiliği,
3- Neticenin iradi olmaması,
4- Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
5- Neticenin öngörülebilir olması, şeklinde kabul edilmektedir.
Bütün suçlarda olduğu gibi, taksirli suçlarda da hareket ile sonuç arasında bir nedensellik bağının varlığı cezalandırmanın koşuludur. Taksirli suçlarda nedensellik bağının varlığının kabulü için, failin hareketinden bağımsız bir etkenin sonuca tek başına neden olmaması gerekir. Sonucun tamamen mağdurun kusurlu hareketinden kaynaklanması halinde bir başkasını bu sonuçtan sorumlu tutma olanağı bulunmamaktadır.
Olası kast ve bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüleri, yargısal kararlar ve bilimsel görüşlerden de yararlanmak suretiyle şu şekilde belirlemek olanaklıdır.
Gerek olası kast, gerekse bilinçli taksirde netice fail tarafından öngörülmektedir.
Bilinçli taksirde, öngörülen neticenin gerçekleşmeyeceği ümit edilmekte, olası kastta ise bu netice fail tarafından göze alınmakta ve kabullenilmektedir. Olası kastta fail öngördüğü sonucun meydana gelmesini kabullenip, sonucun meydana gelmemesi için herhangi bir önlem almazken, bilinçli taksirde fail neticeyi öngörmesine rağmen, şansa veya başka etkenlere, hatta kendi bilgi veya becerisine güvenerek öngörülen sonucun gerçekleşmeyeceği inancıyla hareket etmektedir.
Oluşu hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında uyuşmazlık bulunmayan somut olay, bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Sanığın, şehir merkezinde, iki caddenin kesiştiği yerde bulunan çayevinin önünde tabanca ile iki el havaya ateş ettiği ve maktulün de, sanığın tabancasından çıkan merminin isabeti sonucu öldüğü hususunda bir kuşku bulunmamasına karşın, sanığın; maktulü doğrudan hedef aldığına ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktadır.
Buna göre atış mesafesi, kullanılan silahın niteliği, elverişliliği ve etki alanı, tanık anlatımları ve dosyadaki kanıtlar gözönünde bulundurulduğunda; tartıştığı diğer sanığı korkutarak olay yerinden kaçırmak gayesiyle hareket eden ve kimseyi özelikle hedef almayan sanığın, doğrudan öldürme veya yaralama kastı ile hareket etmediği, ancak elindeki elverişli silahla ve silahın etki alanı içerisinde kendisinin de oturduğu ve maktulün öldüğü apartman da dâhil olmak üzere çok sayıda yüksek katlı ev bulunan şehir merkezinde havaya doğru iki el ateş etmesi sonucunda, mermilerden birinin herhangi birisine isabet edebileceğini öngördüğü, buna rağmen ateş etmek suretiyle öngördüğü neticeyi göze aldığı ve kabullendiği, bunun sonucunda da maktulün ölümüne neden olduğu olayda, eyleminin, “olası kastla öldürme” suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla; suç vasfının belirlenmesi yönünden isabetsiz bulunan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı ile bir kısım Kurul Üyesi ise; “sanığın öldürme ve yaralama kastıyla hareket etmediği, dolayısıyla eyleminin bilinçli taksirle öldürme suçunu oluşturacağı” görüşüyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Batman Ağır Ceza Mahkemesinin 15.04.2010 gün ve 31-78 sayılı direnme hükmünün, suç vasfının belirlenmesindeki yanılgı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.06.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.