Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/4-89 Esas 2011/108 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/4-89
Karar No: 2011/108

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/4-89 Esas 2011/108 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık A. Ö. tarafından görevli memura hakaret suçundan verilen ceza, yeni yasaların değerlendirilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yerel mahkemeye iade edildi. Lehe yasa değerlendirmesi sonucu sanığın 3.300 YTL adli para cezasına çarptırılması kararlaştırıldı. Sanığın temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı tartışılması gerektiğini belirterek hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verdi. Yerel mahkeme ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının mevcudiyeti olmadığını vurgulayarak önceki hükümde direnmeyi tercih etti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan \"bozma\" isteği sonucunda Ceza Genel Kurulu, yerel mahkemenin direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulması kararını verdi. Kararda geçen kanun maddeleri TCY 266/1, 71, 72; 647 sayılı Yasanın 4. maddesi; 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesi; 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi; CYY'nın 231. madd
Ceza Genel Kurulu         2011/4-89 E.  ,  2011/108 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname : 2009/94044
    Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : BAKIRKÖY 10. Asliye Ceza
    Günü : 23.07.2008
    Sayısı : 303-460

    Görevli memura hakaret suçundan sanık A. Ö.’in 765 sayılı TCY’nın 266/1, 71, 72 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca 4.009.848.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.11.2004 gün ve 430-1001 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmiş, dosya yürürlüğe giren yeni yasaların değerlendirilmesi amacıyla 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca Yargıtay C.Başsavcılığınca 12.07.2005 gün ve 238207 sayı ile mahalline iade edilmiştir.
    Lehe yasa değerlendirmesi yapan Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesince 22.12.2005 gün ve 430-1001 sayı ile; aynı yasa maddelerinin uygulanması suretiyle sonuç olarak sanığın 3.300 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
    Sanığın temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 17.03.2008 gün ve 901-3539 sayı ile;
    “Hükümlerden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY’nın 7/2. maddesi uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CYY’nın 231/5. maddesinde öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve anılan yasanın 2. fıkrası ile de 231/14. maddesindeki soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlı suç olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” gerekçesiyle hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 23.07.2008 gün ve 303-460 sayı ile;
    “…Bilindiği gibi 5271 sayılı CMK nın 231. maddesinde değişiklik yapan 06.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesi ile eklenen 5. fıkra hükmü ‘sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, 1 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir’ denilmektedir.
    08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile bu fıkrada öngörülen ceza miktarı arttırılmış ve iki yıl hapis cezasına kadar hükümlerin açıklanmasının ertelenmesi mümkün kılınmıştır.
    Bu hükmün uygulanması için de üç önemli sebep öngörülmüştür. Ancak bu sebeplere değinmeden önce yasanın açık hükmüne göre ancak sanığa yüklenen suçun sübutu sorununun çözümlenmesi ve verilen cezanın başka bir deyimle yapılan uygulamanın doğru bulunması halinde hükmün açıklanmasının ertelenmesi koşuların mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği açıktır ve bu durum Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36/1, 38/4. maddeleri ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6.maddesinde öngörülen adil yargılama hakkının gereği ve sonucudur.
    Yasa maddesinin düzenlenme biçimi ve özü ve sözüne göre öncelikle Yargıtay Dairesinin sanığa yüklenen suçun sübut bulup bulmadığını tespit edip ayrıca yapılan uygulamanın da doğru bağlamda uygulanıp uygulanmadığını saptadıktan ve doğal olarak işin esasına girdikten sonra eğer verilen karar doğru ise bu kez bunu belirterek yasa maddesinde belirtilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının mevcudiyeti halinde dosyayı yerel mahkemeye bozup göndermesi gerekirken işin esasına girmeden sadece yasa maddesinde yapılan değişikliği esas alarak mahkememize kararın bozması usul ve yasaya uygun olmadığı gibi yukarıda belirtilen adil yargılama ilkesine de, usul ekonomisine de uygun değildir. Bu nedenle Yargıtay bozma kararına uyulmamıştır” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
    Bu hükmün de, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” isteyen 10.03.2011 gün ve 94044 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından 5728 sayılı Yasa ile değişik CYY’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma koşullarının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    Yerel mahkemenin ilk hükmünden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı CYY’nun 231. maddesinin 14. fıkrasında gerçekleştirilen değişiklik sonucunda, bu maddede öngörülen objektif ve subjektif koşulların varlığı halinde uygulanması olanağı bulunan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kurumunun tatbik alanı genişletilmiş ve daha önce sadece “soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suçlarla” ilgili olarak uygulanabilen kurum, somut olay açısından da istemesi halinde sanık hakkında da uygulanabilir hale gelmiştir.
    Kurulan hükmün sanık hakkında hukuki sonuç doğurmamasına olanak sağlayan ve bu yönüyle sanık lehine sonuç doğurduğunda kuşku bulunmayan bu müessesenin, sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağı, öncelikle birinci derece yargılamasını yapan mahkemece değerlendirilmelidir.
    Bu yöndeki uygulama gerek Yargıtay Ceza Genel Kurulunca, gerekse Özel Dairelerce istikrarlı olarak sürdürülmektedir.
    Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.07.2008 gün ve 303-460 sayılı hükmünün, diğer yönleri incelenmeksizin, BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.05.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara