AYM 2018/27690 Başvuru Numaralı SANCER EKİM Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/27690
Karar No: 2018/27690
Karar Tarihi: 7/4/2021

AYM 2018/27690 Başvuru Numaralı SANCER EKİM Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SANCER EKİM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/27690)

 

Karar Tarihi: 7/4/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Gökçe GÜLTEKİN YILMAZ

Başvurucu

:

Sancer EKİM

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; ceza infaz kurumunda tek kişilik odada tutulma ile eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin kısıtlanması nedeniyle kötü muamele yasağının, başvurucunun ailesinin yaşadığı yerden uzak bir ceza infaz kurumuna nakledilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının, din görevlisi ile görüştürülmeme nedeniyle de din özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/8/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, darbe teşebbüsü sonrasında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan 5/8/2016 tarihli kararla tutuklanarak Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir.

10. Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun 20/11/2016 tarihli kararıyla başvurucunun "...kurum içi yapılan iç istihbarat çalışması sonucunda elde edilen bilgiler ışığında, tutuklunun barındırılmakta olduğu çok kişilik koğuştan alınarak tek başına barınabileceği tek kişilik odalardan birine alınmasının kurum güvenliği yönünden uygun olacağı..." gerekçesiyle tek kişilik odaya alınmasına karar verilmiştir.

11. Başvurucu 7/4/2017 tarihinde Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.

12. Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun (İdare ve Gözlem Kurulu) 19/4/2017 tarihli kararıyla başvurucunun tek kişilik odaya alınmasına karar verilmiştir.

13. Başvurucu, eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine katılmasına izin verilmemesine dair karar ile tek kişilik odada tutulmasına dair İdare ve Gözlem Kurulunun kararına itiraz etmiş; yapılan itiraz Bolu İnfaz Hâkimliğinin 26/7/2017 tarihli kararıyla görevsizlik nedeniyle reddedilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Tutuklunun tek başına barındırılması yukarıdaki kanun hükmü çerçevesinde soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısının, kovuşturma evresinde Hakim veya Mahkeme kararıyla mümkün olacağı belirtilmektedir. Tutuklu tek başına barındırılmasına yönelik itirazını kanun hükmü gereğince hakkında bu yönde karar veren soruşturma aşamasındaki Cumhuriyet Savcısına, kovuşturma evresinde ise Hâkim veya Mahkemesine bulunması gerekmektedir..."

14. Başvurucu, anılan karara karşı itiraz kanun yoluna başvurmamış ve karar kesinleşmiştir.

15. Başvurucu, İdare ve Gözlem Kurulunun sosyal imkânlardan faydalandırılmaması ve tek kişilik odada tutulmasına dair 19/4/2017 tarihli kararına karşı 24/4/2018 tarihinde tekrar Bolu İnfaz Hâkimliğine başvurmuş; Bolu İnfaz Hâkimliğinin 25/5/2018 tarihli kararıyla başvurucunun talebi hakkında daha önce görevsizlik kararı verildiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.

16. İlgili karara karşı yapılan itiraz Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 9/7/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

17. Bu karar başvurucuya 13/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 13/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

18. Başvurucunun 14/12/2018 tarihinde, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilen başvurucu, bu tarihten itibaren Ceza İnfaz Kurumunda hükme bağlı olarak tutulmaktadır.

19. Anayasa Mahkemesi Ceza İnfaz Kurumundan başvurucunun barındırılma koşullarına ilişkin bilgi ve belge talep etmiştir. Ceza İnfaz Kurumu tarafından gönderilen bilgiler ile Bakanlık tarafından bildirilenler ışığında başvurucunun barınma koşulları şu şekildedir:

i. Başvurucu 30/11/2020 tarihi itibarıyla 1.818 gündür tek kişilik odada barındırılmaktadır.

ii. Başvurucunun tutulduğu tek kişilik odaların kullanım alanı banyo ve tuvalet dâhil olmak üzere 11,40 m2 ile 50 m2 arasında değişmektedir.

iii. Başvurucu 30/11/2020 tarihi itibarıyla toplamda 32 kez yakınlarıyla, 23 kez avukatıyla görüşmüştür.

iv. Başvurucunun kütüphaneden faydalanma imkânı bulunmaktadır. Ayrıca kurum kütüphanesinde bulunmayan kitapları kendi hesabından karşılaması suretiyle temin edebilmektedir.

v. Başvurucu her gün düzenli olarak bir saat süreyle tek başına havalandırma imkânından faydalandırılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. İlgili hukuk için bkz. Raşit Konya, B. No: 2017/26780, 28/6/2018, §§ 15-30; Timur Demir, B. No: 2018/33190, 9/5/2019, §§ 14-31; İbrahim Kaptan, B. No: 2017/30510, §§ 15-30; 18/7/2018.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 7/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tek Kişilik Odada Tutulma Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu, hukuka aykırı şekilde tek kişilik odada tutulması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Bakanlık görüşünde, başvurucunun Bolu İnfaz Hâkimliği tarafından verilen görevsizlik kararına karşı itiraz kanun yolunu tüketmediği bildirilmiş; bunun yanı sıra havalandırma alanını kullanabildiği, telefonla görüşme hakkı kapsamında aile fertleri ve avukatları ile belli periyotlarla görüşebildiği, barındırıldığı tek kişilik odanın hücre olmadığı ve odanın yeterli fiziki imkânları olduğu belirtilmiştir. Ayrıca somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun tek kişilik odada tutulmasının asgari ağırlık eşiğini aşan bir muamele olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu itibarla başvurucunun şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu görüşü bildirilmiştir.

24. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında tek kişilik odada tutulmasına dair kararların hukuka aykırı ve gerekçesiz olduğunu, bir kısım kararın tebliğ edilmediğini, tutulma koşullarının kötü muamele teşkil ettiğini belirtmiştir.

b. Değerlendirme

25. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

26. Devletin bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini yani anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen şekillerde kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 81).

27. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 3. maddesi herhangi bir sınırlama öngörmemekte ve işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve cezaların yasaklanmasının mutlak mahiyetini belirtmektedir. Kötü muamele yasağının mutlak mahiyeti Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında belirtilen savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike hâlinde dahi istisna öngörmemiştir. Aynı şekilde Sözleşme’nin 15. maddesi benzer bir düzenleme ile kötü muamele yasağına ilişkin herhangi bir istisna öngörmemiştir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 33).

28. Tutulma koşulları, tutulanlara yapılan uygulamalar, ayrımcı davranışlar, devlet görevlileri tarafından sarf edilen hakaretamiz ifadeler, kişiye normal olmayan bazı şeyleri yedirme, içirme gibi muameleler kötü muamele olarak ortaya çıkabilir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 90). Mahpuslar, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda sahip olunan haklar sınırlanabilir. Dolayısıyla verilen bir mahkûmiyet veya tutuklama kararının infazında mahkûmlar veya tutuklular için sağlanacak şartlar insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, §§ 35, 36).

29. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunlar ceza infaz kurumu idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Ceza infaz kurumlarındaki yaşam, mahpuslara sunulan aktivitelerin genişliğinden mahpuslar ve ceza infaz görevlileri arasındaki ilişkilerin genel durumuna kadar geniş bir alanda değerlendirilmelidir. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahpusları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir (Turan Günana, §§ 37, 39).

30. Yukarıda ifade edilen tüm hususlara ilave olarak bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 23).

31. Ceza infaz kurumlarında hükümlü ya da tutuklu statüsüyle tutulan kişilerin hücre hapsine alınmasının ya da diğer tutulanlardan ayrılmasının tek başına Anayasa"nın 17. maddesine aykırı bir durum oluşturmadığı Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında belirtilmiştir. Buna göre disiplinin sağlanması, güvenlik gerekçesi veya ayrı tutulan kişiyi diğer tutulan kişilerden korumak kaygısıyla bu tür uygulamalar yapılması mümkündür (Turan Günana § 43; Ahmet Yeter, B. No: 2014/5100, 16/2/2017, § 39). Ayrıca tek başına tutma tedbirinin sadece güvenlik veya disiplini sağlama kaygısıyla değil mahpusların devam eden soruşturmalarda hileli iş birliği yapmalarını veya dışarıdakilerle yeni bir suç işlemek için iş birliği yapmalarını önleme gibi amaçlarla uygulanması da mümkündür (Raşit Konya, B. No: 2017/26780, 28/6/2018, § 44).

32. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ceza infaz kurumlarında tutulma koşullarını değerlendirirken başvurucu tarafından ileri sürülen somut olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi ve bu kapsamda önlemlerin şiddeti, süresi, amacı ve bireyler için sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini de kabul etmiştir (Turan Günana, § 38). Dolayısıyla her başvuruda somut olayın özel koşulları, alınan tedbirin niteliği ve süresi, amacı ve söz konusu kişi üzerindeki etkisi değerlendirilmelidir.

33. Ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bu bağlamda tek kişilik bir odada tutulmaya ilişkin koşullar olayın kendine özgü koşullarına göre kötü muamele yasağı kapsamında gerçek bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Bununla birlikte bu koşulların söz konusu uygulamanın niteliğinden kaynaklanan ve özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinin ötesinde asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekmektedir (Raşit Konya, § 50).

34. Başvurucunun barındırılma koşullarına ilişkin olarak Bakanlığın sunduğu ve Anayasa Mahkemesince Ceza İnfaz Kurumundan istenen bilgiler incelendiğinde başvurucunun 4 yıl 1 ayı aşkın bir süredir tek kişilik odada tutulduğu, barındırıldığı tek kişilik odaların kullanım alanının banyo ve tuvalet dâhil olmak üzere 11,40 m2 ile 50 m2 arasında değiştiği, başvurucunun avukat ve ziyaretçi görüş haklarını kısıtlama olmaksızın kullandığı, tek başına da olsa her gün düzenli olarak havalandırma imkânından yararlandırıldığı anlaşılmıştır.

35. Koşullar değerlendirildiğinde başvurucunun tutulduğu odanın hücre statüsünde bir oda olmadığı, büyüklüğü, havalandırma penceresi, tuvalet ve duş için ayrılmış uygun ve yeterli bölümleri olduğu dikkate alındığında odanın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen Avrupa Cezaevi Kurallarına (Raşit Konya, §§ 14-27) uygun olduğu anlaşılmıştır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Raşit Konya, § 46; Timur Demir, § 45). Ayrıca başvurucu, açık havaya çıkma imkânından günde ortalama bir saat olmak üzere faydalandırılmıştır.

36. Diğer yandan tutuklu veya hükümlülerin ceza infaz kurumu disiplini ve güvenliği ya da ortaya konacak diğer makul gerekçelerle infaz kurumunda bulunan öteki tutuklu veya hükümlülerle temaslarının kesilmesi tek başına kötü muamele yasağının ihlalini teşkil etmez. Ancak bu durum değerlendirilirken tutulma koşulları bütün hâlinde incelenerek tutulan kişinin duyusal ve sosyal olarak izole edilip edilmediği hususunda bir sonuca varılması gerekmektedir (Halil Tarkan, B. No: 2016/70779, 26/2/2020, § 38).

37. Başvurucu, tek başına tutulduğu süre boyunca ailesi ve avukatı ile açık ve kapalı olarak 55 kez görüş gerçekleştirmiştir. Bu durumda yaklaşık 4 yıl 1 ay tek kişilik odada barındırılan başvurucu, yakınları ve avukatıyla görüşmüş; dış dünyayla bağlantısını sağlamıştır. Sonuç olarak ailesiyle ve dış dünyayla iletişimi bütünüyle kesilmeyen başvurucunun duyusal ve sosyal olarak izole edildiği sonucuna bu aşamada ulaşılması mümkün görülmemiştir.

38. Tek kişilik odada kalma süresinin uzunluğu ve bu sürenin tutulan kişi üzerindeki etkilerinin kötü muamele yasağı açısından aranan asgari eşik seviyesine ulaşıp ulaşmadığı hususu, somut olaya özgü koşullar çerçevesinde başvurucuya veya aynı başvurucunun her başvurusuna göre ayrı değerlendirilmektedir. Somut olayda başvurucunun şikâyet ettiği tutulma koşulları nedeniyle söz konusu asgari eşik derecesinin aşılmadığı sonucuna varılmıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir ihlalin olmadığı açık olduğundan buna ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Eğitim ve İyileştirme Faaliyetlerinin Kısıtlanması Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

40. Başvurucu, Ceza İnfaz Kurumunda eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine katılamadığını belirterek olumsuz koşullarda tutulduğunu iddia etmiştir.

b. Değerlendirme

41. Anayasa Mahkemesi söz konusu ihlal iddiasına ilişkin temel ilkeleri ortaya koyduğu ve değerlendirmelerde bulunduğu kararında, bu türden bir kısıtlamanın ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklere dayandığını belirtmiştir. Öte yandan Anayasa Mahkemesi, başvurucunun günde en az bir saat açık havada gezinme imkânına sahip olduğunu, bu süre zarfında açık havada egzersiz yapma gibi sportif faaliyetlerde bulunabileceğini, kitap ve dergi dâhil sakıncalı olmayan her türlü süreli ya da süresiz yayına erişme ve bilgi edinme konusunda herhangi bir engellemeyle karşılaşmadığını, söz konusu uygulamanın geçici nitelikte olduğunu, ayrıca başvurucunun hastalıklarının tedavisi ile ruh ve beden sağlığının korunması hususunda tıbbi destek alamadığına ve dış dünya ile makul ölçüde ilişki kuramadığına dair herhangi bir iddiasının da bulunmadığını tespit etmiştir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında Anayasa Mahkemesi, makul gerekliliklere dayanan geçici tedbir mahiyetindeki uygulamanın niteliğinden kaynaklanan ve tutukluluğa ilişkin kaçınılmaz olarak ortaya çıkan elemin ötesinde -Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden- asgari ağırlık derecesinin aşılmadığı sonucuna ulaşarak kötü muamele yasağına yönelik bir ihlalin olmadığına karar vermiştir (İbrahim Kaptan, §§ 49-65).

42. Somut olayda, başvurucunun şikâyeti yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

44. Başvurucu, ailesinin yaşadığı yerden uzakta bir infaz kurumuna nakledildiğini ve nakil işleminin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olayda başvurucunun iddiaları aile hayatına saygı hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.

46. Anayasa Mahkemesi Y.Ş. (B. No: 2017/37742, 18/6/2020) kararında, bir başka ceza infaz kurumuna resen nakil işleminin iptali istemiyle idari yargıda dava açılabileceğini, bir başka ifadeyle ileri sürülen aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesi kapsamında açılacak iptal davasında incelenmesinin mümkün olduğunu belirtmiştir (Y.Ş., §§ 47-50).

47. Somut olayda başvurucunun resen nakil işlemi üzerine etkili kabul edilebilecek olağan bir başvuru yolu olan iptal davasını açmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun şikâyetlerini yetkili idari ve yargısal mercilere süresinde iletip iddialarının öncelikle bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve çözüme kavuşturulması bakımından üzerine düşen gerekli özeni göstermediği sonucuna varılmıştır. Öte yandan olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile de bağdaşmamaktadır.

48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Din ve Vicdan Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

49. Başvurucu, tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz kurumunda din görevlisiyle görüştürülmediğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

50. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

51. Somut olayda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tek kişilik odada tutulmadan dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin kısıtlanmasından dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 7/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara