Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/7-85 Esas 2011/94 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/7-85
Karar No: 2011/94

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/7-85 Esas 2011/94 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/7-85 E.  ,  2011/94 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2007/109971
    Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : ADANA 2. Asliye Ceza
    Günü : 27.02.2007
    Sayısı : 927-183

    Yargıyı etkileme suçundan sanık N.U. hakkında, 5187 sayılı Basın Yasasının 26/1. maddesi uyarınca iki aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmayan kamu davasının düşmesine ilişkin, Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.02.2007 gün ve 927-183 sayılı hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 02.02.2011 gün ve 17452-1299 sayı ile onanmıştır.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 29.03.2011 gün ve 109971 sayı ile;
    “Şikayetçi vekilinin, Adana Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği dilekçe ile, Adana’da yayımlanan Bölge Gazetesi’nin 13.04.2005 tarihli baskısında, müvekkili hakkında "Başkan Zor Durumda" başlıklı haberin manşetten verildiğini, gazetenin 9. sayfasında Kaymakamlığın soruşturma iznini içeren raporunun yayınlandığını, eserin sahibinin belli olmadığını, hazırlık soruşturmasının gizli olması nedeniyle sorumlu yazı işleri müdürü ile ismi sorumlu yazı işleri müdüründen öğrenilecek eser sahibi hakkında Türk Ceza Kanunu ve Basın Kanunu hükümleri uyarınca işlem yapılması için şikayette bulunduğu,
    Cumhuriyet savcısının, 02.05.2005 tarihli yazısı üzerine adli kolluk tarafından 23.05.2005 tarihinde ifadesi alınan sorumlu müdürün; isimsiz yazının, "N. U.tarafından yazıldığını bildirdiği, 14.06.2005 havale tarihli iddianame ile 5187 sayılı Kanununun 19/1 ve 5237 sayılı TCK"nın 75. maddeleri gereğince yargılanması için sanık hakkında kamu davasının açıldığı,
    Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 27.02.2007 tarih ve 2005/927 E, 2007/183 K. sayılı kararı ile; Cumhuriyet savcısının suçu öğrendiği 13.04.2005 tarihi ile iddianamenin kabul edildiği 20.06.2005 tarihi arasında 5187 sayılı Kanunun 26. maddesinin 1-2. fıkralarında yazılı 2 aylık dava açma süresi geçtikten sonra kamu davası açılmış olduğundan bahisle, açılan davanın düşürülmesine karar verdiği,
    Katılan vekilinin temyizi üzerine 08.11.2008 tarihinde düzenlenen tebliğnamede; ‘sorumlu müdür tarafından eser sahibi sanığın isminin bildirildiği 23.05.2005 tarihi ile iddianamenin mahkemeye verildiği 14.06.2005 tarihi arasında 5187 sayılı Yasanın 26. maddesinin 4. fıkrasında yazılı dava açma süresinin gerçekleşmediği gözetilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken, düşme kararı verilmesinin yasaya aykırı olduğu" belirtilerek kararın bozulmasının istendiği, ancak Yüksek Dairenin; ‘suça konu haberin yer aldığı 13.04.2005 günlü gazetenin, aynı gün Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiş olması nedeniyle dava açma süresinin 26. maddenin 2. fıkrası uyarınca 13.04.2005 tarihinde başladığı ve iddianamenin mahkemece kabul edildiği 20.06.2005 tarihi arasında iki aylık hak düşürücü dava açma süresinin gerçekleşmiş olduğu’ belirtilerek yerel mahkeme kararını onamış olması hukuka uygun bulunmadığından, aşağıda açıklanan nedenlerden dolayı itiraz yasa yoluna gidilmesi gerekmiştir.
    Somut olayda ihtilaf konusu, isimsiz eser sahibi sanık hakkındaki iki aylık dava açma süresinin hangi tarihte başladığı ve bu sürenin bitiş tarihinin, CMUK"nın 163. maddesine göre iddianamenin düzenlenerek mahkemeye tevdi edildiği tarih mi, yoksa CMK"nın 175/1. maddesi gereğince mahkemece iddianamenin kabulüne karar verildiği tarih mi olduğudur.
    Yasa koyucu, sahibi belli olan eserler bakımından, 5187 sayılı Yasanın 26. maddesinin 1. fıkrasında, iki aylık dava açma süresi, 2. fıkrasında, bu sürenin bu tür eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği, teslim edilmemiş olması durumunda Cumhuriyet savcılığı tarafından suçu oluşturan fiilin ve failin öğrenildiği tarih olduğunu belirtmiş, ancak; sahibi belli olmayan eserler yönünden, 26. maddenin 4. fıkrasında farklı bir düzenlemeye giderek ‘sorumlu müdürün, eser sahibini bildirmesi üzerine, eser sahibi aleyhine açılacak davalar’ diyerek ‘yeni bir süre’ öngörülmüştür. Bununla Cumhuriyet savcılarının, sahibi belli olmayan eserlerin sanıkları hakkında makul sürede dava açabilmeleri amaçlanmıştır.
    Somut olayımızda bu sürenin başlangıcı, eser sahibinin öğrenildiği 23.05.2005 tarihidir. Aksi düşünüldüğünde, dava açma süresinin dolacağı kaygısıyla suçu işlemeyen sorumlu müdür hakkında dava açılacak, böylece eser, sahibi belli olmayan eser haline dönüşecek; bu da adli bir hatayı doğurmuş olacaktır. Sorumlu müdürün eser sahibini yargılama sırasında bildirmesi durumunda da ek iddianame düzenlenmesi gerekecek, aradaki zaman kaybı nedeniyle ceza hukukunun temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşılması gecikecek, hatta mümkün olmayabilecektir.
    Daire ilamında iddianamenin yerel mahkemece kabul edildiği 20.06.2005 tarihinde dava açma süresinin sona erdiğinin belirtilmiş olması hatalıdır. Çünkü Yasa koyucunun, 26.06.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5187 sayılı Basın Kanununu düzenlediği sırada yürürlük olan 1412 sayılı CMUK"nın 163. maddesini dikkate aldığına göre; iddianamenin düzenlenip, mahkemeye tevdi edilmesi ile kamu davasının açıldığını kabul etmek hukuka uygun bir yorum olacaktır. 5187 sayılı Yasadan sonra yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK.nun 175. maddesinin 1. fıkrasında öngörülen ‘kamu davasının açılmış sayılabilmesi için mahkemenin iddianamenin kabulüne karar vermiş olması’ aranmamalıdır. Kaldı ki, Basın Kanunu madde 26"daki dava açma süresini düzenleyen usul hukuku normunun CMK normlarına göre ‘istisna norm’ niteliği taşıması nedeniyle bu istisna normun uygulanması gerektiği kabul edilerek iddianamenin düzenlendiği tarih itibarıyla dava açma süresi hesaplanmalıdır.
    Aksi düşüncenin kabulü halinde ise; kanun koyucunun iradesine rağmen dava açma süresi fiilen kısaltılmış hale gelecek, iddianamenin iadesi veya incelenme süresinin uzun olması gibi hallerde Cumhuriyet savcısına yüklenemeyecek gecikmelerden dolayı hak düşürücü sürenin geçmiş sayılmasına neden olunabilecek, yargı birliğini bozacak uygula¬malara yol açılabilecek, Basın Kanunundaki usul hukuku normunun, CMK normuna nazaran ‘istisna norm’ olduğu ve evleviyetle uygulanması gerektiği ilkesi görmezden gelinmiş olacaktır. CMK 175/1. maddedeki norm amaçsal olarak yoruma tabi tutulmayıp lâfzî olarak yorumlandığı takdirde, yani ‘iddianameyi kabul kararı ile kamu davasının açılmış sayılması’ durumunda ceza muhakemesi hukukunun temel esaslarına aykırı sonuçlar ortaya çıkacak, bu durum, iddia ve yargılama fonksiyonlarının aynı süjede birleşmesi gibi tehlikeli bir hal doğurabilecek, işbirliği sisteminin temellerini ve savunma hakkını ortadan kaldırarak adil yargılama hakkını ve suçsuz1uk karinesini de ihlal de edebilecektir.
    Somut olayda eser sahibinin bildirildiği 23.05.2005 tarihi ile iddianamenin mahkemeye havale edildiği 14.06.2005 tarihi arasında 2 aylık hak düşürücü süre gerçekleşmemiştir. Bu duruma göre açılan davaya devam edilmesi gerekmektedir.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 02.02.2011 tarih ve 2008/17452 E. 2011/1299 K. sayılı ilamıyla tesis ettiği onama kararının kaldırılması,
    Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesinin, 5187 sayılı Kanunun 26/1. maddesi gereğince kamu davasının düşürülmesine ilişkin 27.02.2007 tarih ve 2005/927 E. 2007/183 K. sayılı hükmünün bozulmasına karar verilmesi” isteminde bulunulmuştur.
    Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendi¬rilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıyı etkileme suçundan, 5187 sayılı Basın Yasasının 26/1. maddesi uyarınca iki aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmayan kamu davasının düşmesine karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5187 sayılı Basın Yasasının 26. maddesi uyarınca iki aylık dava açma süresinin ne zaman başlayacağı ile bu sürenin bitiş tarihinin 1412 sayılı CYUY’nın 163. maddesi uyarınca iddianamenin mahkemeye gönderildiği tarih mi, yoksa 5271 sayılı CYY’nın 175/1. maddesine göre mahkemece iddianamenin kabulüne karar verildiği tarih mi olacağının belirlenmesine ilişkindir.
    26.06.2004 gün ve 25504 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5187 sayılı Basın Yasasının dava açma sürelerini düzenleyen 26. maddesi uyarınca; basılmış eserler yoluyla işlenen veya anılan Yasada öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının belirli sürelerde açılmasının zorunlu olduğu, bu sürelerin, günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılı eserler yönünden ise dört ay olduğu, maddenin ikinci fıkrasında da; birinci fıkrada düzenlenmiş bulunan sürelerin, basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği, basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmemesi durumunda ise, suç oluşturan eylemin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarihten itibaren başlayacağı,
    Aynı Yasanın 26. maddenin 4. fıkrası ile de; sorumlu müdürün, yayımlanan eserin sahibini bildirmesi durumunda, eser sahibi aleyhine açılacak davalarda bu sürenin, bildirim tarihinden itibaren başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
    1412 sayılı CYUY"nda iddianamenin kabulü kurumuna yer verilmemesi nedeniyle Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin mahkemeye verilmesiyle kamu davasının açıldığının kabul edildiği,
    Ancak, 5271 sayılı CYY"nın 175. maddesinde iddianamenin kabulü kurumuna yer verilmesi nedeniyle kamu davasının açılmasının iddianamenin kabulü koşuluna bağlandığı,
    Bu nedenle 01.06.2005 tarihinden sonra düzenlenen iddianameler yönünden kamu davasının, 5187 sayılı Yasanın 26. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürelerde açılıp açılmadığının belirlenmesinde, iddianamenin kabulü kararının Yasada belirtilen sürelerde verilmiş olması koşuluna bağlı olduğu gözetilerek somut olay değerlendirildiğinde;
    13.04.2005 tarihinde yayımlanan suça konu gazetenin, aynı gün katılan vekilince şikâyet dilekçesi ile birlikte Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği, bu suretle suç oluşturduğu iddia edilen eylemin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği 13.04.2005 tarihinin, gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü bakımından suç tarihi olarak kabulü ile suça konu gazetenin, 5187 sayılı Basın Yasasının 2. maddesi uyarınca günlük süreli yayın niteliğinde olması nedeniyle ceza davasının gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü açısından, 13.04.2005 gününü takip eden iki aylık sürede açılması gerekmektedir.
    Suça konu olan yazının yazarının gazetenin genel koordinatörü olarak görev yapan N. U. olduğunun ise, hakkında soruşturma başlatılan sorumlu yazı işleri müdürünün adli kolluk tarafından alınan 23.05.2005 tarihli beyanından öğrenilmiş olması ve sorumlu yazı işleri müdürü hakkında da kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş bulunması karşısında; yazıyı yazan N. U. hakkında dava açma süresi 5187 sayılı Yasanın 26/4. maddesi uyarınca 23.05.2005 tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
    5271 sayılı CYY’nın 174. maddesinin;
    1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
    a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
    b) Suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
    c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
    İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
    2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
    3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
    4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
    5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir”,
    Şeklindeki düzenlemesi karşısında, mahkemece 15 günlük yasal süre içerisinde açıkça iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılacaktır.
    Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sanık N. U.. hakkında düzenlenen 14.06.2005 günlü iddianamenin, Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesince iddianamenin kabulü kararı verilmeksizin 20.06.2005 tarihinde esasa kaydedilerek duruşmaya hazırlık tutanağı düzenlenmiş bulunması karşısında, 5271 sayılı CYY’nın 174/3. maddesi uyarınca 20.06.2005 tarihinin, iddianamenin kabulü tarihi olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
    Buna göre; 5187 sayılı Yasanın 26/4. maddesi uyarınca davanın, dava açma süresinin başlangıç tarihi olan 23.05.2005 tarihi ile iki aylık sürenin bittiği 23.07.2005 tarihinden önce iddianamenin mahkeme esasına kaydedilerek tensibinin yapıldığı 20.06.2005 günü açıldığı ve bu suretle de iki aylık süre içerisinde açılmış olduğu anlaşılmaktadır.
    Bu itibarla, yasal süresi içerisinde açılan kamu davasının düşmesine ilişkin yerel mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetli bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 02.02.2011 gün ve 17452-1299 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
    3- Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.02.2007 gün ve 927-183 sayılı hükmünün BOZULMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.05.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara