Esas No: 2018/2500
Karar No: 2018/2500
Karar Tarihi: 7/4/2021
AYM 2018/2500 Başvuru Numaralı ASİME ÇİĞDEM YAŞAR Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ASİME ÇİĞDEM YAŞAR BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/2500) |
|
Karar Tarihi: 7/4/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Kamber Ozan TUTAL |
Başvurucu |
: |
Asime Çiğdem YAŞAR |
Vekili |
: |
Av. Mahir AÇIKALIN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın imar durumunun kamu hizmeti alanı olarak belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 15/1/2018 ve 19/3/2019 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2019/9026 numaralı bireysel başvuru dosyasının konu ve kişi bakımından ilgisi nedeniyle 2018/2500 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2018/2500 numaralı dosya üzerinden yürütülmesine ve diğer bireysel başvuru dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1945 doğumlu olup İstanbul"da ikamet etmektedir.
10. Başvurucu, İstanbul"un Kadıköy ilçesi Erenköy Mahallesi 833 ada 11 parselde kayıtlı 737 metrekare (m²) yüz ölçümündeki taşınmazın malikidir. Başvurucuya ait taşınmaz 9/3/2005 onama tarihli ve 1/5000 ölçekli nâzım imar planı (nâzım imar planı) ile 11/5/2006 onama tarihli ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planında (uygulama imar planı) ilköğretim tesis alanı olarak ayrılmıştır. Uygulama imar planı 6/7/2006 ile 4/8/2006 tarihleri arasında askıya çıkarılmıştır. Başvurucu 19/7/2006 tarihinde uygulama imar planına itiraz etmiştir.
A. 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planının İptali İçin Açılan Dava Süreci
11. Başvurucu 15/9/2006 tarihinde uygulama imar planının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptal istemiyle Kadıköy Belediye Başkanlığı aleyhine dava açmıştır. Başvurucunun uygulama imar planına yaptığı itirazı, Kadıköy Belediye Meclisince 4/10/2006 tarihinde kabul edilmiş ve onaylanmak üzere İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına gönderilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 12/4/2007 tarihinde başvurucunun itirazını reddetmiştir.
12. İstanbul 8. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 18/6/2009 tarihinde uygulama imar planının başvurucunun parseline ilişkin kısmının iptaline karar vermiştir. Mahkeme gerekçesinde, uygulama imar planının dayanağı olan nâzım imar planının iptali için açılan davanın 19/11/2008 tarihinde kabul edildiğini açıklamıştır. Mahkeme, dayanağı kalmayan uygulama imar planında hukuka uygunluk bulunmadığını belirtmiştir.
13. Davalı idare 8/10/2009 tarihinde Mahkeme kararını temyiz etmiştir. Danıştay Altıncı Dairesi (Daire) 30/9/2013 tarihinde Mahkeme kararını bozmuştur. Dairenin bozma kararında; nâzım imar planının iptaline ilişkin Mahkeme kararının davanın süre aşımından reddi gerektiği gerekçesiyle 13/10/2009 tarihinde bozulduğu, Mahkemenin de 17/1/2012 tarihinde bozmaya uyarak davayı reddettiği ve bu kararın da 13/9/2012 tarihinde onandığı belirtilmiştir. Buna karşı nâzım imar planı iptali davasının süresinde açıldığı gerekçesiyle bu defa karar düzeltme aşamasında Dairece 30/9/2013 tarihinde yeniden bozma kararı verildiği vurgulanarak, bu hususun göz önünde bulundurularak yeniden bir karar verilmesi gerektiği açıklanmıştır.
14. Başvurucu 26/2/2014 tarihinde lehe karar verilmesini talep ederek karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dairece karar düzeltme talebi yerinde görülerek 30/9/2013 tarihli bozma kararını kaldırarak bu defa 1/7/2015 tarihinde Mahkeme kararının bozulmasına hükmedilmiştir. Gerekçede; nâzım imar planını iptaline ilişkin davada 30/9/2013 tarihli bozma kararına uyan Mahkemenin nâzım imar planını iptal ettiğini ancak bu kararın da 1/7/2015 tarihinde Daire tarafından bozulduğuna işaret edilmiştir. Daire, bu koşulların değerlendirilerek Mahkemece yeniden bir karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
15. Mahkeme 28/12/2015 tarihinde bozma kararına uymuş ve işin esasına girerek davayı reddetmiştir. Mahkeme kararın gerekçesinde; başvurucunun nâzım imar planının iptali için açtığı davada 30/4/2014 tarihinde iptal kararı verdiğini, buna karşın Dairenin 1/7/2015 tarihinde parselin ilköğretim alanı için yeterli büyüklüğe sahip olmasa da eğitim alanı olarak kullanımının devamında kamu yararı bulunduğu gerekçesiyle kararını bozduğunu açıklamıştır. Mahkeme, bu durum karşısında uygulama imar planında taşınmazın ilköğretim tesisi alanına ayrılmasının şehircilik ilkelerine, planlama tekniklerine ve hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.
16. Başvurucu 12/4/2016 tarihinde kararı temyiz etmiştir. Başvurucu temyiz dilekçesinde; nâzım imar planının iptaline ilişkin davanın henüz kesinleşmediğini ve taşınmazın okul alanı olarak ayrılması için mevzuat hükümlerinde aranan büyüklüğe sahip olmadığını iddia etmiştir.
17. Daire 17/1/2017 tarihinde kararın bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığını belirterek kararı onamıştır. Başvurucu 16/3/2017 tarihinde taşınmazın okul alanı olarak ayrılabilmesi için yeterli yüz ölçüme sahip olmadığını belirterek karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Daire 26/10/2017 tarihinde karar düzeltme nedenleri bulunmadığından başvurucunun istemini reddetmiştir.
18. Nihai karar 15/12/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 15/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş ve bu başvuru 2018/2500 numaralı bireysel başvuru dosyası olarak kaydedilmiştir.
B. 1/5000 Ölçekli Nâzım İmar Planının İptali İçin Açılan Dava Süreci
20. Başvurucu 15/9/2006 tarihinde nâzım imar planının hukuka aykırı olduğu iddiasıyla iptali istemiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine dava açmıştır. Mahkeme 19/11/2008 tarihinde davayı kabul etmiş ve nâzım imar planının iptaline karar vermiştir. Mahkeme kararında; nâzım imar planında şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığını belirtmiştir.
21. Davalı idare 6/2/2009 tarihinde kararı temyiz etmiştir. Daire 13/10/2009 tarihinde davanın süre aşımından reddi gerektiğini belirterek Mahkeme kararını bozmuştur. Daire, askı süresi içerisinde uygulama imar planına süresinde itiraz edilmesine karşın nâzım imar planına itiraz edilmediğini ve bu iki planın iki farklı düzenleyici işlem olduğunu belirtmiştir. Başvurucunun 25/3/2010 tarihli karar düzeltme istemini Daire 28/11/2011 tarihinde reddetmiştir.
22. Mahkeme 17/1/2012 tarihinde bozma kararına uymuş ve nâzım imar planına karşı son askı süresinden itibaren altmış gün içerisinde dava açılmadığını belirterek süre aşımından davayı reddetmiştir.
23. Başvurucu 9/3/2012 tarihinde süresi içinde uygulama imar planına itiraz ettiğini ve dava açtığını belirterek kararı temyiz etmiştir. Daire 13/9/2012 tarihinde kararı onamıştır. Başvurucu 4/1/2013 tarihinde uygulama imar planına itiraz ettiğini belirterek karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
24. Daire 30/9/2013 tarihinde başvurucunun karar düzeltme istemini kabul ederek Mahkeme kararını bozmuştur. Daire; uygulama imar planı ile birlikte üst ölçekli nâzım imar planına karşı dava açılabileceğini, uygulama imar planının iptali için süresinde dava açıldığını ve uygulama imar planının dayanağı olan nâzım imar planının iptali için açılan davanın da süresinde açıldığının kabulü gerektiğini açıklamıştır. Daire, nâzım imar planı hakkında işin esası incelenerek karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
25. Mahkeme 30/4/2014 tarihinde bozma kararına uymuş ve nâzım imar planının başvurunun taşınmazına yönelik kısmını iptal etmiştir. Mahkeme; bir öğretim tesisi için gerekli olan asgari alanın 4.000-8.000 m² arasında olduğunu, buna karşın 737 m² olan başvurucuya ait taşınmazın okul alanı olarak ihtiyacı karşılamasına olanak bulunmadığını belirtmiştir. Mahkeme, planda ihtiyacı karşılayacak büyüklükte bir alanı ilköğretim tesisi alanı belirlemek yerine salt başvurucuya ait taşınmaza bu fonksiyonun verilmesinin planlama ilke, teknik ve amacına uygun olmadığını ifade etmiştir.
26. Davalı idare 20/6/2014 tarihinde kararı temyiz etmiştir. Daire 1/7/2015 tarihinde Mahkeme kararını bozmuştur. Daire, taşınmazın ilköğretim okul alanı için aranan asgari alan büyüklüğüne sahip olmadığını, bununla birlikte ilk olarak 1998 yılında eğitim alanı olarak ayrıldığını ve üzerinde hâlen eğitim hizmeti veren bir anaokulunun bulunduğunu belirtmiştir. Daire, bölgenin yoğun yapılaşmanın yer aldığı meskûn bir alan olduğunu ve eğitim alanı ihtiyacının devam ettiğini açıklayarak eğitim alanı olarak kullanımının devamında kamu yararı bulunduğunu ifade etmiştir. Daire, davanın reddedilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
27. Başvurucu 16/10/2015 tarihinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Başvurucu dilekçesinde; nâzım imar planının planlama tekniğine ve ilkelerine aykırı olduğunu, taşınmazın eğitim alanı için yeterli büyüklüğe haiz olmadığını ve taşınmaz üzerinde anaokulunun bulunmasının imar planını hukuka uygun hâle getirmeyeceğini ileri sürmüştür. Daire 17/1/2017 tarihinde karar düzeltme nedenleri bulunmadığını belirterek başvurucunun istemini reddetmiştir.
28. Mahkeme 22/3/2017 tarihinde bozma kararına uymuş ve Dairenin bozma kararı gerekçesine dayalı olarak davayı reddetmiştir. Başvurucu 20/6/2017 tarihinde kararı temyiz etmiştir. Başvurucu temyiz dilekçesinde; 2/11/1985 tarih ve 18916 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan mülga Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmeliği (Yönetmelik) EK-1a maddesine göre taşınmaz yüz ölçümünün okul alanı olarak ayrılması için yeterli olmadığını ve gerekli büyüklükte olan ve okul alanı olarak ayrılan komşu parsellerin ise yüksek yoğunluklu konut alanlarına dönüştürüldüğünü belirtmiştir.
29. Daire 26/10/2017 tarihinde hukuk ve usule uygun olduğunu belirterek Mahkeme kararını onamıştır. Başvurucu 3/1/2018 tarihinde temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü hususlar çerçevesinde karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Daire 26/11/2018 tarihinde karar düzeltme nedenleri bulunmadığını belirterek başvurucunun istemini reddetmiştir.
30. Nihai karar 20/2/2019 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
31. Başvurucu 19/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş ve bu başvuru 2019/9026 numaralı bireysel başvuru dosyası olarak kaydedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
32. 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu"nun 10. maddesi şöyledir:
"Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur.
İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder."
33. 3194 sayılı Kanun"un 18. maddesinin 4/7/2019 tarihli ve 7181 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki hâliyle üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları şöyledir:
"(Değişik üçüncü fıkra: 3/12/2003-5006/1 md.) Düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tâbi tutulan yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumî hizmetlerden ve bu hizmetlerle ilgili tesislerden başka maksatlarla kullanılamaz.
Düzenleme ortaklık paylarının toplamı, yukarıdaki fıkrada sözü geçen umumi hizmetler için, yeniden ayrılması gereken yerlerin alanları toplamından az olduğu takdirde, eksik kalan miktar belediye veya valilikçe kamulaştırma yolu ile tamamlanır.
Herhangi bir parselden bir miktar sahanın kamulaştırılmasının gerekmesi halinde düzenleme ortaklık payı, kamulaştırmadan arta kalan saha üzerinden ayrılır."
34. Olay tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik"in Ek-1a maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Eğitim Tesisleri Alan Büyüklüğü (m²)
...
İlköğretim Okulu |
8000-15000 |
..."
35. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Hüseyin Ünal, B. No: 2017/24715, 20/9/2018, §§ 24-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
36. Mahkemenin 7/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu; imar planlarına ilişkin işlemlerin yapıldığı tarihte yürürlükte olan Yönetmelik hükümlerine göre bir taşınmazın ilköğretim alanı olarak ayrılabilmesi için 8.000 m² asgari alana sahip olması gerektiğini vurgulamıştır. Başvurucu, maliki olduğu taşınmazın 737 m² olduğundan ilköğretim alanı olarak ayrılamayacağını ve yüz ölçümünün okul ihtiyaçları karşılamada yetersiz olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, imar planında okul alanı olarak ayrılan komşu parsellerin yüksek yoğunluklu konut alanlarına dönüştürüldüğünü belirterek bölgede okul ihtiyacı kalmadığını gösterdiğini ifade etmiştir. Başvurucu bu gerekçelerle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
38. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu mülkiyet hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte taşınmazın imar planlarında kamu hizmetine ayrılmasına ilişkin şikâyetlerin esas itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirdiği anlaşıldığından başvurucunun bütün şikâyetleri mülkiyet hakkı kapsamında incelenecektir.
40. Somut olayda imar uygulamasına konu taşınmaz, tapuda başvurucu adına tescillidir. Bu bağlamda tapuda kayıtlı olan taşınmazın Anayasa"nın 35. maddesi bağlamında mülk teşkil ettiği açıktır.
41. Anayasa Mahkemesi bir taşınmazın uygulama imar planında kamu hizmeti alanına ayrılmasının şikâyet edildiği Hüseyin Ünal başvurusunda taşınmazın kamulaştırılmadığı süreçte müdahalenin yol açtığı kısıtlamaları gözeterek müdahaleyi mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural çerçevesinde incelemiştir (Hüseyin Ünal, § 41). Başvuru konusu olayda da bu ilkeden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır.
42. Anayasa"nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa"ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
43. Başvuruya konu olayda 3194 sayılı Kanun"un ilgili hükümleri (bkz. §§ 32, 33) çerçevesinde uygulanan söz konusu müdahalenin ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerine dayandığı anlaşılmaktadır.
44. 3194 sayılı Kanun"un 1. maddesinde; Kanun"un yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlendiği belirtilmiştir. Kanun"un belirtilen amaç çerçevesinde arazi ve arsaların düzenlemesi sırasında taşınmazın imar durumunun ilköğretim tesis alanı olarak belirlenmesi yönündeki müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacının bulunduğu kabul edilmelidir.
45. Son olarak başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olup olmadığı değerlendirilmelidir.
46. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
47. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman Ukav, B. No: 2014/12501, 6/7/2017, § 71).
48. Anayasa Mahkemesi Hüseyin Ünal başvurusunda ölçülülük yönünden yapılan değerlendirmede uygulama imar planının onaylanmasından itibaren beş yıldan fazla süre geçmesine rağmen imar planında kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmaması ve herhangi bir tazminat da ödenmemesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği kanaatine ulaşmıştır. Bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı kabul edilmiştir (Hüseyin Ünal, §§ 51-62).
49. Somut olay ise çeşitli yönleriyle anılan başvurudan farklılaşmaktadır. Şöyle ki sözü edilen başvuruda uygulama imar planında kamu hizmetine ayrıldığı hâlde taşınmazın uzun süre kamulaştırılmamasından şikâyet edilmiştir. Bu başvuruda ise başvurucunun böyle bir şikâyeti mevcut olmayıp başvurucu esas itibarıyla bizatihi taşınmazın imar planında kamu hizmetine ayrılması işleminden yakınmaktadır.
50. Ancak kamu makamlarının özellikle büyük şehirlerin gelişmeleri gibi karmaşık ve zor bir alanda kendi imar politikalarını uygulamak için geniş bir takdir alanı kullanmaları doğaldır (benzer yönde bkz. AYM, E.2012/100, K.2013/84, 4/7/2013).
51. Öte yandan imar planlarının hukuk kurallarına uygun olup olmadığının değerlendirilmesi bu alanda uzmanlaşmış derece mahkemelerinin görevidir. Diğer bir deyişle Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında, kural olarak ilgili hukuk kurallarını yorumlama veya olay ve olguları değerlendirme gibi bir görevi bulunmamaktadır. Bu bağlamda yalnızca bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve hürriyetlerden birine müdahale teşkil eden açık keyfîlik veya bariz takdir hatası içeren kararlar ile sınırlı olarak değerlendirme yapılabilir. Bu çerçevede bakıldığında derece mahkemelerince uyuşmazlık konusu taşınmazın ilköğretim okulu için Yönetmelik"te gösterilen asgari alan büyüklüğünü sağlamadığını tespit etmiştir. Bununla birlikte taşınmazın 1998 tarihli nâzım imar planından bu yana okul alanında kaldığını, taşınmaz üzerinde fiilen anaokulu bulunduğunu ve eğitim alanı ihtiyacının devam ettiğini gerekçe gösterdikleri dikkate alındığında derece mahkemelerinin kararlarında açık bir keyfîlik olduğu veya bariz bir takdir hatası içerdikleri söylenemez.
52. Bunun yanında başvurucuya söz konusu yargısal süreçte mülkiyet hakkının gerektirdiği yeterli usule ilişkin güvencelerin de sağlanmış olduğu görülmektedir.
53. Ayrıca 16/10/2015 tarihli karar düzeltme dilekçesi ekinde başvurucuya ait üç katlı olup beş daireden oluşan taşınmaz 1/7/2005 tarihinde, özel anaokulu olarak kullanılmak üzere aylık 14.000 TL kira bedeli karşılığında on yıl süreyle bir şirkete kiraya verilmiştir. Bu bağlamda söz konusu taşınmazın mevcut imar durumu hâliyle gelir getiren bir şekilde kullanılabildiği görülmektedir.
54. İmar durumu, kamu hizmeti alanı olarak belirlenen taşınmazlar yönünden Anayasa"nın 13., 35. ve 46. maddelerindeki güvencelere uygun olarak ve makul bir süre içinde kamulaştırma yapılması suretiyle taşınmazların gerçek değerleri üzerinden peşin olarak kamulaştırma bedellerinin ödenmesi durumunda müdahalenin ihlal oluşturmayacağı kabul edilmelidir. Buna karşın söz konusu taşınmazın belirli bir süre içinde kamulaştırılması gerektiği, kamulaştırma süresinin uzamasının mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kullanımı noktasında belirsizliğe yol açacağı ise kuşkusuzdur. Somut olay bakımından başvurucunun henüz böyle bir şikâyetinin de olmadığı dikkate alındığında mevcut aşama itibarıyla müdahalenin kamu yararı amacı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasındaki adil dengeyi bozmadığı ve ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun salt taşınmazın imar durumunun ilköğretim tesis alanı olarak belirlenmesi işlemi ile ilgili olarak yaptığı şikâyet bakımından mülkiyet hakkına yönelik açık bir ihlal bulunmamaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 7/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.