Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-32 Esas 2011/83 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/2-32
Karar No: 2011/83

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/2-32 Esas 2011/83 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık F.D., 13.12.2003 tarihinde elektrik hırsızlığı suçu işlemekle suçlanmıştır. Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi, suçun işleniş şekli, sanığın konumu ve ceza miktarı birlikte değerlendirilerek sanığa ceza vermekten vazgeçmiş, ancak Yargıtay 2. Ceza Dairesi bu kararı isabetsiz bularak bozmuştur. Yerel mahkeme, Yargıtay'ın bozma kararına uymayarak sanığın suçsuz olduğuna karar vermiş ancak bu karar Özel Dairece denetlenmediği için Ceza Genel Kurulu tarafından temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- 5237 sayılı TCK'nın 142/1-f maddesi: Elektrik hırsızlığı suçu
- 5237 sayılı TCK'nın 145. maddesi: \"Malın değerinin azlığı\" kavramı ve cezadan indirim olanağı sağlaması.
Ceza Genel Kurulu         2011/2-32 E.  ,  2011/83 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname: 2010/45134
    Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : ANKARA 10. Asliye Ceza
    Günü : 06.11.2008

    Elektrik hırsızlığı suçundan sanık F. D.nun, “suçu işlediği 5237 sayılı TCK’nın 142/1-f maddesine göre sabit olsa da, suçun işleniş şekli, özelliği, sanığın konumu ve ceza miktarı birlikte değerlendirilerek 145. maddenin son cümlesi uyarınca sanığa ceza vermekten vazgeçilmesine” ilişkin, Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.03.2006 gün ve 94-222 sayılı hüküm, o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 18.06.2008 gün ve 3694-11255 sayı ile;
    “Sanığın ev hanımı olması, kaçak elektrik tespit tutanağına göre elektriğin kaçak kullanılma biçiminin teknik bilgi gerektirmesi ve aboneliğin B. D.. adına olması dikkate alındığında, adı geçen şahıs hakkında Cumhuriyet Savcılığına ihbarda bulunularak, kamu davası açılması halinde deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
    Kabule göre de;
    5237 sayılı TCK.nun 145. maddesinin ‘malın değerinin azlığı’ kavramının 765 sayılı TCK’nın 522. maddesindeki hafif ve pek hafif ölçütleriyle her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlaması dışında benzerliği bulunmadığı, ‘değer azlığının’ 5237 sayılı Kanuna özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu bunun; daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca ihtiyacı kadar ve değeri az olan eşyanın alınması durumunda suçun işleniş özelliği değerlendirilerek, yasal ve yeterli gerekçeleri açıklanmak suretiyle uygulanabileceği, oysa sanığa atılı suça ilişkin TCK.nun 145. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı gözetilmeden 765 sayılı TCK.nun 492/2, 522 ve 523 maddeleri gereğince ceza tayin edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmuştur.
    Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince 06.11.2008 gün ve 1008-1100 sayı ile;
    Önceki hükümde direnildiği belirtildikten sonra; “…Yargıtay bozma kararının birinci bölümünde açıkça sanığın suçu işlemesinin mümkün olmadığı kabul edilip ek iddianame müessesesi kaldırılmış olmasına rağmen şüpheli B.D..hakkında suç duyurusunda bulunulup dosyaların birleştirilip o şekilde karara çıkartılması öngörülmektedir.
    Kararı bozan Yargıtay 2. Ceza Dairesi, sanığın suçun muhatabı olmadığını kabul ettiğine göre mahkemeyi bir takım işlemler yapmaya adeta zorlamak yasaya aykırı görülmüş ve bu nedenle bozma kararına ısrar edilmiştir.
    Sanık hırsızlık suçundan yargılandığına göre sonuçta bozma kararı çerçevesinde değişmeyeceğinden yargılama yapan mahkemeyi bir takım işlemleri yapmaya zorlamak sanığın hırsızlık konumunun gereksiz yere uzatılması sonucunu doğuracağından bu yönden de bozma kararının yasaya uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
    İddia, savunma, tutanaklar ve tüm dosyadaki delil durumuna göre sanığın suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak ve cezalandırılmasına yetecek kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği” gerekçesiyle, sanığın atılı suçtan beraatine ve hüküm kesinleştiğinde şüpheli B.D..hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir.
    Bu hükmün de o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.10.2010 gün ve 45134 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık F.D.hakkında, 13.12.2003 tarihinde işlediği iddia edilen elektrik hırsızlığı suçundan verilen hükümle ilgili olarak, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan uyuşmazlık; sanığın elektirik hırsızlığı suçunu işleyip işlemediğine ve soruşturmanın genişletilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin ise de; direnme kararının yeni hüküm olup olmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmektedir.
    Dosya incelendiğinde;
    Yerel mahkemece ilk hükümde, sanığın suçu işlediği sabit kabul edilip 5237 sayılı TCY"nın 145. maddesi uyarınca “ceza vermekten vazgeçilmesine” karar verilmesine karşılık, Özel Daire bozma ilamından sonra bu kez “sanığın beraatine” hükmedildiği görülmektedir.
    Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
    a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
    b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
    c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
    d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle ya da sonradan yürürlüğe giren yasa maddeleri uygulanarak yeni ve farklı hüküm kurmak,
    Suretiyle verilen hüküm; özde direnme hükmü olmayıp bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise inceleme Yargıtay ilgili Özel Dairesi tarafından yapılmalıdır.
    Somut olayda; yerel mahkemece, bozma ilamından sonra, hırsızlık suçuyla ilgili olarak, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik bir gerekçeye dayanılarak sanığın beraatine karar verilmek suretiyle ilk karardan farklı bir hüküm kurulmuştur.
    Bu husus, Özel Dairece denetlenmemiş olup, Özel Dairece denetlenmeyen bir konunun ilk kez ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
    Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    Yerel mahkeme hükmünün yeni hüküm olması nedeniyle, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.05.2011 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

     

     

    Hemen Ara