Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/4-61 Esas 2011/79 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/4-61
Karar No: 2011/79

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/4-61 Esas 2011/79 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/4-61 E.  ,  2011/79 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname : 2010/248427
    Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : TORBALI 1. Asliye Ceza
    Günü : 30.07.2008
    Sayısı : 479-486

    İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık H Tun TCY’nın 184/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CYY’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, CYY’nın 231/8. maddesi uyarınca 5 yıl denetim süresi belirlenmesine, CYY’nın 231/8-c maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra 2 yıl içerisinde orman idaresi tarafından gösterilecek alana, idare tarafından temin edilecek 100 adet orman ağacı fidanının ekim sahasını hazırlamak, ekimlerini yapmak ve bakmak yükümlülüğüne tabi tutulmasına ilişkin Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.07.2008 gün ve 479-486 sayılı hüküm itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
    Bu hükme karşı Adalet Bakanlığınca 25.09.2010 gün ve 58505 sayı ile;
    “5271 sayılı Kanun"un 231/8 maddesindeki ‘Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığa denetimli serbestlik tedbiri…’ uygulanacağına yönelik hükmüne rağmen, kanunda öngörülmeyen ve işlenen suçla ilgisi olmayan, hükümlünün ıslahı amacına hizmet etmeyen ‘100 adet orman ağacı dikimi ve bakımını sağlama’ mükellefiyetine hükmedilemeyeceği gibi, yükümlülük süresinin 1 yılı geçemeyeceğinin gözetilmemesi” görüşüyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmuştur.
    Yargıtay 4. Ceza Dairesince 09.02.2011 gün ve 26739-1393 sayı ile;
    “5271 sayılı CYY’nın 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu düzenlenmiş, aynı maddenin 6. fıkrasındaki objektif ve sübjektif koşulların oluşması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği belirtilmiş, 8. fıkrasında ise; denetim süresi içerisinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak, kanunda açıklanan veya diğer bir yükümlülüğün yerine getirilmesine karar verilebileceği belirtilmiş ve söz konusu yükümlülükler üç bent halinde açıklanmıştır:
    ‘CMK Madde 231 - (8) (Ek fıkra: 06/12/2006-5560 S.K.23.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
    a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
    b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
    c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,
    karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur’
    Açıklanan yasal düzenleme karşısında mahkemece, 8. fıkranın (c ) bendi kapsamında takdir edilen; ‘sanığın hükmün kesinleşmesini müteakip iki yıl içerisinde orman idaresince gösterilecek alana idare tarafından temin edilecek 100 adet orman ağacı fidanının ekim sahasını hazırlamak, ekimlerini yapmak ve bakmak yükümlülüğüne tabi tutulmasına’ ilişkin yükümlülüğün yasanın amacıyla uyuşmadığı ve kabule göre de yükümlülüğün süre bakımından bir yılı geçemeyeceğinin gözetilmemesinin yasaya aykırı bulunduğunun anlaşılması nedeniyle tebliğnamede yer alan bozma isteği yerinde görülerek, 5271 sayılı CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca; Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.7.2008 tarihli 2008–479/486 sayılı kararının yasa yararına bozulmasına, bozulan kararda yer alan CYY’nın 231/8-c maddesine dayandırılan yükümlülüğüne ilişkin hüküm fıkrasının karardan çıkartılmasına, süresinin bir yıl olarak düzeltilmesine, bozulan karardaki öbür hususların olduğu gibi bırakılmasına” karar verilmiştir.
    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 07.03.2011 gün ve 248427 sayı ile;
    “İtirazın konusu uyuşmazlık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının niteliğine ve buna bağlı olarak bu kararın Özel Dairece yasa yararına bozulması halinde ne şekilde hareket edileceğine ilişkindir.
    5271 sayılı Yasanın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince Yargıtay ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmün kanun yararına bozulmasına karar verecektir. Bozma nedeni, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca Yasanın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, Yargıtay ceza dairesinin bozma kararına müteakiben kararı veren hakim veya mahkeme tarafından, gerekli inceleme ve araştırma sonunda yeniden bir karar verilecektir.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde tanımlanan davanın esasını çözümleyen bir karar niteliğinde değildir. Bu bağlamda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı Yasanın 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi kapsamında kalan bir karardır, (d) bendi kapsamında bulunan bir karar değildir.
    Somut olayda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında belirlenen yükümlülük ve yükümlülük süresi yasaya aykırıdır. Bu itibarla, kanun yararına bozma isteminde ileri sürülen nedenler yerindedir ve Özel Dairece yerel mahkemenin kararının kanun yararına bozulmasına karar verilmesi isabetlidir. Bu halde Özel Dairenin kanun yararına bozma kararından sonra müteakip işlemlerin mahalli mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmesi ve yerel mahkemenin bozma kararı doğrultusunda yasaya uygun bir yükümlülük ve yükümlülük süresi belirleyerek yeni bir karar vermesi gerekmektedir.
    Ancak, Özel Dairece, yerel mahkeme kararının kanun yararına bozulmasından sonra 5271 sayılı Yasanın 309/4-a maddesi gereğince müteakip işlemlerin mahalli mahkemesince yerine getirilmesine karar vermesi gerekirken; söz konusu karar 5271 sayılı Yasanın 309/4-d bendi kapsamında görülerek yasaya aykırı yükümlülük kaldırılmak ve yükümlülük süresi de yasaya uygun hale getirmek suretiyle işin esasına hükmedilmiş, böylece yerel mahkemenin görev ve yetki alanına giren bir konuda karar verilmiş, üstelik sanık hakkında yerel mahkemece yasaya uygun bir yükümlülük belirlenmesi zorunluluğu da kaldırılmış bulunmaktadır” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına, yasa yararına bozma isteminde ileri sürülen neden yerinde olduğundan yerel mahkeme kararının CYY’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca yasa yararına bozulmasına, aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi gereğince müteakip işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte hükmolunan denetimli serbestlik tedbirine ilişkin hukuka aykırı uygulamaların yasa yararına bozulması üzerine, Özel Dairece 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca mı, yoksa aynı fıkranın (a) bendi uyarınca mı işlem yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
    Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 76-77 sayılı kararı ile birçok kararında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
    Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen 23.03.2005 gün ve 5320 sayılı Ceza Muhakemeleri Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa’nın 18. maddesi ile yürürlükten kaldırıan 1412 sayılı CYUY’nda “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolu, 5271 sa¬yılı CYY’nın 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzen¬lenmiştir.
    5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
    Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
    Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak bu husus maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
    Buna göre bozma nedenleri;
    5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verebilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
    Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran, usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
    Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
    Aynı Yasa maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
    Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün yasa yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, yasa yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
    CYY’nın 223. maddesinde bu kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır. Buna göre; "mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşme kararları” birer hükümdür. Yine “adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları” da yasayolu bakımından hüküm sayılır. Bunlardan mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir kabul bulunmaktadır.
    5271 sayılı CYY"nın “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesinin 8. fıkrası;
    "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
    a) Bir meslek ve sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
    b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
    c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur" şeklinde düzenlenmiş olup, anılan fıkraya göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda beş yıllık bir denetim süresi saptanıp, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemece belirlenecek süreyle denetimli serbestlik tedbiri olarak fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen yükümlülüklerden birine karar verilebilecektir.
    Yerine getirilmesine karar verilen yükümlülüğün hukuka aykırı olduğunun ileri sürülmesi halinde hükmü veren mahkeme tarafından tedbirin değiştirilebileceğine ilişkin bir düzenlemeye, ne 5271 sayılı CYY"nda, ne de hükmolunan denetimli serbestlik tedbirinin ne şekilde yerine getirileceğini düzenleyen 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yasasında yer verilmemiştir.
    Ayrıca, infaz aşamasında alınabilecek kararları düzenleyen 5275 sayılı Yasanın "Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama" başlığını taşıyan 98. maddesinde, hükmün bünyesine dahil bir husustaki hukuka aykırılığın infaz aşamasında alınacak bir karar ile de düzeltilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle hükmün bünyesine dahil olan bir husustaki hukuka aykırılık, ancak olağan veya olağanüstü yasa yollarına başvurulmasıyla giderilebilir.
    Nitekim, ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 gün ve 70-159 sayılı kararında yer verildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz yasayoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek gerekse itiraz yasayoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde, olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, yasa yararına bozma yasayolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesinde aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edilmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesinde belirtilen hükümlerden olmaması nedeniyle, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5-14. fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun İnkılap Yasasında belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı, Askeri Ceza Yasası ile büyükler açısından 3713 sayılı Yasa kapsamındaki suçlardan olup olmadığı ve denetim süresi ile denetim süresi içerisinde uygulanacak denetimli serbestlik tedbirinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulabilecek, saptanan hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen ahvalde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca giderilecektir.
    Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, CYY’nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargı¬lamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edile¬meyecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığın çözümüne gelince;
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının CYY’nın 223. maddesinde hükümler arasında sayılmaması, davanın esasını çözen bir hüküm olmaması, CYY’nın 309/4-d maddesinin uygulama alanının cezanın kaldırılması ve daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiren hallerle sınırlı olması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına bağlı olarak verilen denetimli serbestlik tedbirinin yasaya aykırı olması halinde yasa yararına bozma kararı sonrasında belirlenecek yasaya uygun denetimli serbestlik tedbirinin seçimi ve süresinin takdire ilişkin olması nedeniyle bu belirlemenin sanığın şahsi ve sosyal durumunu gözlemleyen mahkemece yapılması gerekmektedir.
    Bu itibarla; Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 09.02.2011 gün ve 26739-1393 sayılı kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin kabulüne, Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.07.2008 gün ve 479-486 sayılı kararının CYY’nın 309/3. maddesi uyarınca yasa yararına bozulmasına, CYY’nın 309/4-a maddesi uyarınca müteakip işlemlerin mahalli mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 09.02.2011 gün ve 26739-1393 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    3- Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.07.2008 gün ve 479-486 sayılı kararının CYY’nın 309/3 maddesi uyarınca yasa yararına BOZULMASINA, CYY’nın 309/4-a maddesi uyarınca müteakip işlemlerin mahkemesince YERİNE GETİRİLMESİNE,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.05.2011 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

     

    Hemen Ara