AYM 2018/24316 Başvuru Numaralı SALİH DÜZGÜN Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/24316
Karar No: 2018/24316
Karar Tarihi: 13/4/2021

AYM 2018/24316 Başvuru Numaralı SALİH DÜZGÜN Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SALİH DÜZGÜN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/24316)

 

Karar Tarihi: 13/4/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M.Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Salih DÜZGÜN

Vekili

:

Av. Cihan KOÇ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında vazife malulü sayılmasına yönelik yapılan başvurunun reddine dair işleme karşı açılan davada mevzuatın yanlış uygulanarak karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 15/8/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Jandarma Komutanlığında çavuş olarak görev yapmaktadır.

8. Başvurucu, Osmaniye"nin Sumbaş İlçe Jandarma Komutanlığı emrinde görev yapmaktayken 7/1/2007 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucunda sol gözünden yaralanmıştır.

9. Olaya ilişkin olarak 12/1/2007 tarihli idari tahkikat raporu düzenlenmiştir. Raporda başvurucuya 6/1/2007 tarihinde Gaffarlı köyünde esrar maddesi satılacağı ihbarı gelmesi üzerine başvurucunun durumu il jandarma komutanı vekiline bildirdiği belirtilmiştir. İhbara ilişkin olarak Akçataş köyü muhtarından sivil araç istenildiği, esrar satacak kişilerin satıştan vazgeçmesi üzerine getirilen aracın teslim edilmek üzere Akçataş köyüne götürülmesine karar verildiği ifade edilmiştir. Bu esnada Sumbaş ilçesine bağlı Kızılömerli köyünde esrar satıldığı ihbarı geldiği söylenmiştir. İlçe Jandarma Komutanı ile başvurucu, sivil aracı Akçataş köyüne bıraktıktan sonra Sumbaş İlçe Jandarma Komutanlığına ait araç ile Sumbaş İlçe Jandarma Komutanlığına dönmek üzere yola çıkmıştır. Yola çıktıkları sırada Kızılömerli köyünde herhangi bir şekilde esrar veya eroin gibi uyuşturucu madde satıldığına ilişkin bir emare olmadığı, Kızılömerli köyüne görevlendirilen başka bir astsubay tarafından bildirilmiştir. Başvurucunun içinde bulunduğu aracın ihbar edilen olayla ilgili olarak bilgi almak için Kızılömerli köyüne uğradığı, daha sonra Sumbaş İlçe Jandarma Komutanlığına dönmek üzere hareket ettiği belirtilmiştir. Köy çıkışında havanın karanlık olması, virajın keskin olup herhangi bir uyarı levhası bulunmaması ve aracı kullanan Jandarma Kıdemli Başçavuş Ö.M.O.nun dikkatsizliği sonucu trafik kazası meydana geldiği ifade edilmiştir.

10. Başvurucu hakkında Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) tarafından 12/9/2007 tarihli rapor düzenlenmiştir. Raporun bulgular kısmında 7/1/2007 tarihinde yaşanılan olay ile ilgili olarak başvurucunun ilk ameliyatını Adana Balcalı Hastanesinde geçirdiği belirtilmiştir. Kliniklerinde "OS ENDOKSKOPİK muayene+PPV+SİLİKON ENJEKSİYONU" ameliyatı geçirdiği ifade edilmiştir. Başvurunun sağ gözünün görmesinin tam olduğu, sol gözün ise fitizik görünümde olduğu söylenmiştir. Başvurucunun FVEP testinde sol gözde dalga potansiyeli elde edilemediği belirtilmiştir. Raporda başvurucuya sol göz penetran yaralanma sekeli+fitizsiz bulbi teşhisi konularak başvurucunun Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) görev yapamayacağı sonucuna varılmıştır.

11. Daha sonra başvurucuya Jandarma Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun 26/2/2008 tarihli kararıyla 2330 sayılı Kanun uyarınca 16.454,10 TL ödenmesine karar verilmiştir. Kararın değerlendirme kısmında başvurucunun kaçakçılığın men, takip ve tahkikine yönelik bir görevin yerine getirilmesi sırasında 5"inci derece sakat kalacak şekilde yaralandığı ve durumun 2330 sayılı Kanun kapsamında olduğu belirtilmiştir.

12. Genel Kurmay Başkanlığının 9/9/2008 tarihli işlemiyle başvurucunun TSK"da görevine devam etmesine karar verilmiştir.

13. Yukarıda belirtilen 12/9/2007 tarihli rapor Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Vazife Malullüğü Tespit Kurulu tarafından değerlendirilerek başvurunun maluliyetinin sürekli olduğu gerekçesiyle 7/10/2011 tarihinde 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu"nun vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiştir. Söz konusu işlem 10/10/2011 tarihli işlemle tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 5/10/2015 tarihinde SGK"ya başvurarak 2330 sayılı Kanun uyarınca vazife malulü sayılmasını talep etmiştir. Dilekçede yukarıda özetlenen olaylara yer verildikten sonra yaralanılan ve malul hâle gelinen trafik kazasının 2330 sayılı Kanun kapsamında olduğu belirtilmiştir.

15. SGK 2/11/2015 tarihli işlemle başvuruyu reddetmiştir. İşlemde başvurucu hakkında 5434 sayılı Kanun uyarınca vazife malulü olduğuna karar verildiğinden 2330 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanma imkânının bulunmadığı ifade edilmiştir. Anılan işlem başvurucuya 5/11/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu, işlemin iptali istemiyle ilk olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır. AYİM 7/4/2016 tarihinde davayı görev yönünden reddetmiştir. Kararda başvurucunun esrar maddesi sattığı ihbar edilen kişileri yakalamak üzere planlanan bir görevlendirmenin hitamında İlçe Jandarma Komutanlığına dönüş sırasında meydana gelen trafik kazasında yaralandığı belirtilmiştir. Söz konusu yaralanma olayının askerî hizmet sırasında meydana gelmediği vurgulanmıştır. 2330 sayılı Kanun kapsamında tesis edilen olumsuz idari işlemin askerî hizmete ilişkin olmadığı vurgulanmıştır. Bu nedenle uyuşmazlığın genel idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Karar başvurucuya 6/5/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucu bu karar üzerine 9/5/2016 tarihinde Ankara 10. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. Dilekçesinde, yukarıda yer verilen olayları özetledikten sonra Jandarma Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun 26/2/2008 tarihli kararında yaralanmasına sebep olayın görevin yerine getirildiği sırada yaşandığının ve kendisinin 2330 sayılı Kanun kapsamında olduğunun belirtildiğini ifade etmiştir. Çıkılan devriyenin önleyici kolluk devriyesi olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, maluliyetinin 2330 sayılı Kanun kapsamında yer alan görev nedeniyle meydana geldiğini ve hakkında anılan Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini vurgulamıştır.

18. Mahkeme 8/12/2016 tarihinde işlemin iptaline karar vermiştir. Kararda; başvurucunun yaralanmasına yol açan trafik kazasının uyuşturucu satılacağına dair alınan ihbara karşı "Önleyici Kolluk" kapsamında müdahale etmek amacıyla gidilen ve davacının görev yeri olan Sumbaş İlçe Jandarma Komutanlığına dönüş yolunda yaşandığı belirtilmiştir. Jandarma Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonu tarafından verilen 26/2/2008 tarihli kararda da trafik kazasının kaçakçılığın men takip ve tahkikine yönelik bir görevin yerine getirilmesi sırasında 5"inci derece sakat kalacak şekilde yaralandığı ve durumun 2330 sayılı Kanun kapsamında kaldığının belirtildiği ifade edilmiştir.

19. Davalı SGK kararı 27/2/2017 tarihinde istinaf etmiştir. Dilekçede başvurucunun uyuşturucu kaçakçılığı yapan kişilerin yakalanması sırasında değil görev dönüşü geçirdiği trafik kazasında yaralandığı belirtilmiştir. Bu sebeple başvurucunun 2330 sayılı Kanun kapsamına girmediği ifade edilmiştir.

20. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 1/6/2018 tarihinde mahkeme kararını kaldırmış ve davayı kesin olarak reddetmiştir. Kararda, başvurucunun Aktaş köyünden Kızılömerli köyüne hareket ettiği zaman itibarıyla Kızılömerli köyünde herhangi bir şekilde esrar veya eroin gibi uyuşturucu madde satıldığına ilişkin bir emare olmadığının Kızılömerli köyüne görevlendirilen başka bir astsubay tarafından tespit edilmiş olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle başvurucunun Kızılömerli köyüne herhangi bir şekilde esrar veya eroin gibi uyuşturucu madde satanların yakalanmasına yönelik bir görev icra etmek maksadıyla gitmediği ifade edilmiştir. Buradan hareketle de başvurucunun Kızılömerli köyünden dönüş yolunda meydana gelen kaza sonucu yaralanmasının ve buna bağlı olarak malul hâle gelmesinin 2330 sayılı Kanun"da belirtilen nedenlerden kaynaklanmadığı sonucuna varılmıştır.

21. Nihai karar başvuruya 30/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 10/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. 2330 sayılı Kanun"un "Amaç" kenar başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Bu kanunun amacı; barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle, trafik ve yol güvenliğini veya tutuklu ve hükümlülerin sevk ve nakillerini sağlamakla görevli olanların; Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Teşkilatında bulunan patlayıcı maddelerin incelenmesi, muhafazası, nakli, imha edilmesi ve zararsız hâle getirilmesi işlemlerinde görevlendirilenlerin bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yaralanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya engelli hâle gelmeleri halinde ödenecek nakdi tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerinin düzenlenmesidir."

23. 2330 sayılı Kanun"un "Kapsam" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" Bu kanun;

a) İçgüvenlik ve asayişin korunması veya kaçakçılığın men, takip ve tahkiki veya trafik ve yol güvenliğini sağlamak konularında görevlendirilen:

1. Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personelini,

...kapsar."

24. 2330 sayılı Kanun"un "Nakdi tazminat" kenar başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" Bu kanun kapsamına girenlerden;

a) Ölenlerin kanuni mirasçılarına, en yüksek Devlet Memuru brüt aylığının (Ek gösterge dahil) 100 katı tutarında,

b) Yaşamak için gerekli hareketleri yapmaktan aciz ve hayatını başkasının yardım ve desteği ile sürdürebilecek şekilde malül olanlara 200 katı, diğer engelli hâle gelenlere (a) bendinde belirtilen tutarın % 25"inden % 75"ine kadar, yaralananlara ise % 20"sini geçmemek üzere engellilik ve yaralanma derecesine göre,

Nakdi tazminat ödenir.

Bu nakdi tazminatın tespitine esas tutulacak aylık; tazminat verilmesine dair karar tarihindeki en yüksek Devlet memuru aylığının (Ek gösterge dahil) brüt tutarıdır.

...."

25. 2330 sayılı Kanun"un "Aylık bağlanması" kenar başlıklı 4. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" Bu kanun kapsamına girenlerden;

....

Bu madde gereğince ilgili sosyal güvenlik kurumlarınca kendi mevzuatlarına göre bağlanan aylıklar % 25 artırılarak ödenir.

...."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 13/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu 2330 sayılı Kanun kapsamında iç güvenlik ve asayişin korunması görevini icra ederken yani önleyici kolluk hizmet sırasında kaza geçirerek yaralandığını belirtmiştir. Başvurucu söz konusu durumun AYİM tarafından verilen görevsizlik kararında da kabul edildiğini vurgulamıştır. Başvurucu, Jandarma Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonunun 26/2/2008 tarihli kararında da 2330 sayılı Kanun kapsamında olduğunun belirtildiğini dile getirmiştir. Buna rağmen Bölge İdare Mahkemesince verilen kararda mevzuatın yorumlanması konusunda açıkça keyfîlik bulunduğunu iddia ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

28. Anayasa"nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

29. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyeti adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.

30. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

31. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa"daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa"da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

32. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde aslında yargılamanın sonucuna dair olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149).

33. 2330 sayılı Kanun kapsamında nakdi tazminat ödenebilmesi ve aylık bağlanabilmesi için iç güvenlik ve asayişin korunması veya kaçakçılığın men, takip ve tahkiki veya trafik ve yol güvenliğini sağlamak konularında görevlendirilenlerin bu görevlerinden dolayı zarara uğramaları gerekmektedir.

34. Somut olayda ilk derece mahkemesi, başvurucunun yaşamış olduğu yaralama olayının trafik kazasının kaçakçılığın men takip ve tahkikine yönelik bir görevin yerine getirilmesi sırasında yaşanmış olduğunu belirtmiştir. Buna karşın Bölge İdare Mahkemesi başvurucunun Kızılömerli köyüne herhangi bir şekilde esrar veya eroin gibi uyuşturucu madde satanların yakalanmasına yönelik bir görev icra etmek maksadıyla gitmediğini, anılan görevi sona erdikten sonra Kızılömerli köyüne vardığını ve yaralanmasına neden olan kazanın yaşandığını ifade etmiş, yaşanılan olayın kaçakçılığı men takip ve tahkikine yönelik görevin sona ermesinden sonra meydana gelmesi nedeniyle başvurucunun 2330 sayılı Kanun kapsamına girmeyeceği sonucuna ulaşmıştır. Bölge İdare Mahkemesinin bu yorumunun -belli ölçüde katı olsa da- keyfî olduğundan bahsedilemeyecektir.

35. Başvuruya konu olayda derece mahkemeleri arasında başvurucunun yaşamış olduğu trafik kazasının kaçakçılığın men, takip ve tahkikine ilişkin yerine getirilen bir görev nedeni ile yaşanıp yaşanmadığı hususunda bir değerlendirme farklılığı bulunmaktadır. Bununla birlikte derece mahkemelerince -ulaşılan sonuçlar birbirinden farklı olmakla birlikte- varılan sonuca hangi nedenle ulaşıldığının başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkân verecek yeterli gerekçeler sunulmaktadır.

36. Başvurucu, mevzuatın yanlış uygulandığını belirterek Bölge İdare Mahkemesinin kararının doğru olmadığını ileri sürmektedir. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddia, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup mahkeme kararının gerekçesinde bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara