Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2006/24 Esas 2006/34 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2006/24
Karar No: 2006/34

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2006/24 Esas 2006/34 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Bölümü         2006/24 E.  ,  2006/34 K.
  • HEMZEMIN GEÇITTE KARAYOLU TAŞITI ILE TRENIN ÇARPIŞMASI SONUCUNDA DOĞAN ZARAR HK
  • KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU (2918) ADRES DEĞİŞİKLİKLERİNİN BİLDİRİLMESİ VE SÜRÜCÜ BELGELERİNİN TAŞINMASI ZORUNLULUĞU:
  • İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) Madde 2

"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

           Davacı            : M. ve F.  K.

            Vekili              : Av. H. K., Av. M. A.y

            Davalılar         : 1-TCDD İşletmesi  Genel Müdürlüğü

            Vekilleri          : Av. D. D.

                                     2- İ. G. (Araç maliki)

                                     3- Temelli Belediyesi

            O  L  A  Y       : Demiryolunun İzmir- Ankara istikametinde Polatlı İlçesi, Temelli Kasabası, İstasyon Mahallesi, Bacı Köyü yolayrımı mevkiinde yer alan hemzemin geçitte, 16.4.2004 gününde trenin çarptığı minibüste (öğrenci servis aracı) bulunan Hüsamettin Koç ölmüştür.

            Davacı vekili, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, oğlunun ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan müvekkilleri için 2.000.000.000.-TL. maddi ve 200.000.000.000.TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte TCDD İşletmesi ile minibüs maliki İ.G. ve Temelli Belediyesinden müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 2.7. 2004 günlü dilekçe ile adli yargıda dava açmıştır.

            Davalılardan TCDD İşletmesi vekilince, birinci savunma dilekçesinde, olay sırasında hemzemin geçitte bariyer ve ışıklı uyarı sistemi olmadığı ve gerekli tedbirlerin alınmadığı iddiasıyla İşletme aleyhine hizmet kusuru nedeniyle açılan davanın idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

            POLATLI 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 12.10.2004 gün ve E:2004/427, K:2004/616 sayı ile, TCDD ve Temelli Belediyesi yönünden: kazanın hemzemin geçitten geçmeye çalışan minibüse trenin çarpması şeklinde gerçekleştiği, davacı vekillerinin davalıların hemzemin geçitte yeterli güvenlik önlemi bulunmadığı gerekçesiyle sorumlu olduklarını iddia ettikleri; davalılar Temelli Belediyesi ve TCDD Genel Müdürlüğü yönünden adli yargının görevli olmadığı, şöyle ki, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b. maddesinde idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari yargıda görüleceğinin belirtildiği; bu davaya konu olan olayın 2918 sayılı Yasa kapsamına giren bir trafik kazası olmayıp kamu hizmetinin eksik veya kötü sunumu ile ilgili olduğu, TCDD’nin tekel mahiyetinde hizmet veren sermayesi kamuya ait kamu hukuku tüzel kişisi olarak yolcu taşıma veya ulaşım kamu hizmetini verdiği; diğer davalının ise ilçe sakinlerine veya geçici olarak olsun orada yaşayanlara yine belediye hizmeti sunmak maksadıyla kurulmuş olan bir kamu hukuku tüzel kişisi olduğu; burada tartışılması gerekecek konunun meydana gelen kaza nedeniyle davalı idarelerin kusurlarının bulunup bulunmadığının olacağı ve bunun bizi hizmet kusurunun bulunup bulunmadığını tartışmaya götüreceği; kamu idarelerinin görev alanları içinde yürütülen kamu hizmetlerinin ifası sırasında motorlu araçların meydana getirdikleri zararlardan dolayı hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tartışılacağı yerin idari yargı olup, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında idarenin eyleminden dolayı uğranılan zararın idare hukuku esasları çerçevesince tazmin edilip edilmeyeceğinin takdirinin de idari yargı yerine ait bulunduğu; davalı İzzet Güler yönünden ise, davalı hakkında açılan davanın diğer davalılar hakkında açılan davadan ayrılarak yargılamanın sürdürülmesi gerekeceği gerekçesiyle, davalılardan TCDD ve Temelli Belediyesi aleyhine açılan dava yönünden görevsizlik kararı vermiş; bu karar, davacı vekillerince temyiz edilmiştir.

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ; 21.3.2005 gün ve E:2005/1506, K:2005/2862 sayı ile,

 “1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre davalılardan Temelli Belediye Başkanlığı’na yönelik temyiz itirazları reddedilerek bu davalı bakımından hükmün onanmasına karar verilmelidir.

 2- Davacının davalı TCDD  Genel Müdürlüğü’ne yönelik temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, idari yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davacılardan Abdulkadir Koç tarafından temyiz olunmuştur,

Dosyadaki kanıtlara göre davaya konu edilen zarar doğuran eylemin, Devlet Demir Yollarının, karayolu ile kesiştiği hemzemin geçit (demiryolu geçidi) olarak isimlendirilen noktada meydana geldiği tartışmasızdır. Tartışmalı olan yön böyle bir noktada oluşan kaza sonucu doğan hukuki uyuşmazlığın adli yargı yerinde mi, yoksa idare yargı yerinde mi çözümleneceğidir.

 Bu bakımdan, davaya konu olan olaya, 2918 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde çözüm getirilmesi gerekmektedir.

Anılan Yasa’nın 2. maddesinde hiçbir ayrık durum gösterilmeden kanunun karayollarında meydana gelen trafik olaylarında uygulanacağı belirtildikten başka bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüştür. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, akaryakıt servis istasyonları gibi yerler ile birlikte ve özellikle karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerlerde de uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Yine aynı yasanın 3. maddesinde yasanın uygulanmasında göz  önünde  tutulması gereken tanımlar  içinde “demiryolu geçidi” (hemzemin geçit) tanımı da verilmiş ve bunun karayolu ile demiryolunun kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçit olduğu ifade edilmiştir.

Açıklanan şu yasal düzenleme itibariyle, karayolu üzerinde meydana gelen eylemlerden doğan olayların yarattığı uyuşmazlıkların çözüm yerinin adli yargı olacağı yasanın düzenleniş biçiminden açıkça anlaşılmaktadır. Hemzemin geçit karayolu ile tren yolunun kesiştiği bir geçit olarak, o kesimin veya o noktanın Devlet Demir Yoluna ait olduğu sonucunu doğurmayacağı gibi, o noktada meydana gelen eylemin karayolu dışında oluştuğu sonucunu da doğurmaz. Bu bakımdan hukuka aykırı eylemin 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası kapsamında yer alan karayolu üzerinde meydana geldiği kabul edilmeli ve uyuşmazlığın çözüm yerinin aynı yasa gereğince adli yargıda sonuçlandırılması gerektiği sonucuna  varılmalıdır.

Açıklanan nedenlerle uyuşmazlığın Karayolları Trafik Yasası’ndaki hükümler uyarınca çözümlenmesi gerektiği, anılan yasanın kapsamındaki eylemlerden doğan uyuşmazlıkların çözüm yerinin de adliye mahkemeleri olduğu düşünülerek işin esasına bakılarak varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmek gerekirken yazılı gerekçe ile yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ   :Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenle davalılardan TCDD Genel Müdürlüğü aleyhine BOZULMASINA; diğer davalı Temelli Belediye Başkanlığı’na yönelik temyiz itirazlarının (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve bu davalı yönünden hükmün ONANMASINA…” karar vermiştir.

POLATLI 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 13.9.2005 günlü celsesinde E:2005/699 sayı ile, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyulmasına ve davalı TCDD vekilinin göreve ilişkin itirazının reddine karar vermiştir.

            Davalı İşletme vekilince, süresi içinde verilen dilekçe ile, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe ve dava dosyası, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

            DANIŞTAY BAŞSAVCISI ; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b. maddesinde belirtilen, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğünün, kamu hizmeti olan taşımacılık işini, tekel halinde yürüten bir kamu kurumu olduğu; kamu hizmeti yürütmekle yükümlü kılınan bir kamu kurumunun hizmeti yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus  olup  olmadığının  tayin  ve  tespitinin  idari  yargı  yerlerine  ait olduğu ;  davalı   idarelerden TCDD’nin   yürütmekle görevli olduğu kamu hizmetinin gereği gibi yapılmamasından dolayı uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkin bulunan uyuşmazlığın görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli bulunan idari yargıya ait olduğundan Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevlilik kararının davalılardan TCDD İşletmesi yönünden kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET  BAŞSAVCISI; TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu; 233 sayılı KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olmasının onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmediği; Anayasa’nın 125/son madde ve fıkrasında , idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b. maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2. maddesinde; Karayolları Trafik Kanunu’nun kapsamının belirlendiği 3. maddesinde ise; “Demiryolu geçidinin (hemzemin geçit).. Karayolu ile demiryolunun aynı seviyede kesiştiği bariyerli ve bariyersiz geçitlerdir, Kamu hizmeti taşıtı: Kamu hizmeti için yük veya yolcu taşıması yapan bütün taşıtlardır, Taşıt: Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlar olduğu” açıklanmış olup, trenin bu Yasa kapsamına dahil edilmediğinin anlaşıldığı; keza, anılan  Yasa’nın 85,90 ve 106. maddeleri hükümleri uyarınca, işletenin hukuki sorumluluğu kapsamında maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır kuralı uyarınca uyuşmazlığın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasa’da gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemiş ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmadığı; TCDD Ana Statüsü’ne, Yüksek Planlama Kurulu’nun 27.4.1992 gün 92/T.29 sayılı kararı ile eklenen Ek 2. maddede, “Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolunun ana yol sayılacağı, trafik düzeninin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesislerin kaldırılacağı, demiryolu üzerinde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü bulunduğunun açıklandığı; açıklanan nedenlerle, hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü gerektiği, nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 10.3.2003 gün, 2002/93 ve 2003/2 sayılı kararında da; hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile trenin çarpışması sonucunda doğan zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın, idari yargı yerinde çözümlenmesi yolunda hüküm kurduğu; bu nedenle Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Polatlı  1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/699  esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 6.3.2006 günlü toplantısında;

I- İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, TCDD İşletmesi vekilince anılan Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun şekilde ve 12. maddede belirlenen süre içinde başvuruda bulunulması üzerine Danıştay Başsavcılığı tarafından TCDD İşletmesi yönünden uyuşmazlık çıkarıldığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ :Raportör-Savcı İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Danıştay Başsavcısının idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının davada idari yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Ahmet Yahya ÖZDEMİR’in yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: 

Dava, hemzemin geçitte trenin çarptığı okul servisinde  bulunan çocuğun  ölümü nedeniyle anne ve babanın  uğradığı zararların davalı TCDD İşletmesinden tahsiline hükmedilmesi isteminden ibarettir.

            28.10.1984  tarih  ve  18559  sayılı  Resmi  Gazetede  yayımlanan,  Türkiye  Cumhuriyeti Devlet   Demiryolları  İşletmesi Genel Müdürlüğü ( TCDD )  Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesi “ Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak sözkonusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki  ilişkileri ve ilgili diğer  hususları  düzenlemektir...” hükmünü taşımakta;  “Hukuki Bünye”  başlıklı 3. maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “ Kamu İktisadi Kuruluşu” olduğuna  ve 233 sayılı KHK. ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret  edilmekte; 4.maddesinde, sayılan Kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının “tekel” kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı KHK. hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmektedir.

            Buna göre, TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır. 233 sayılı  KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, İşletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

            Dava dilekçesinin incelenmesinden, davacı vekilince hemzemin geçitte bariyerin bulunmaması, herhangi bir görevlinin (bekçi) olmaması, araçları bu konuda uyaran levhanın olmaması, yine taşıtların durup geçmesini sağlayacak sinyalizasyon sisteminin olmaması nedeniyle  olayda davalı işletmenin kusur ve sorumluluğunun bulunduğu ileri sürüldüğüne göre, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davanın, zararın hizmetin kuruluşu ve işleyişindeki aksaklıklardan doğduğu ve bu nedenle idarenin hizmet kusuru esasına göre sorumlu olduğu nedenine dayanılarak açıldığı anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 125.maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle  yükümlü   olduğu  kurala  bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

            Buna göre ve idare personelinin dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu oluşan kişisel kusura değil de, zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğduğu nedeniyle idarenin hizmet kusuruna   dayanılmış   olması   karşısında ,  tekel  niteliğinde   kamu  hizmeti    yürüten   TCDD İşletmesinin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

            Buna karşın, dava konusu zararın, karayolunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluştuğu nedeniyle ortada bir trafik olayı bulunduğu düşüncesinden hareketle, davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85., 90. ve 106. maddeleri  hükümleri  uyarınca,   işletenin  hukuki   sorumluluğu  kapsamında  çözümlenmesi gerekeceği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasa’da gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemesi ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmamaktadır.

            Nitekim, TCDD Ana Statüsü’ne, Yüksek Planlama Kurulunun 27.4.1992 tarih ve 92/T. 29 sayılı kararıyla ilâve edilen Ek 2. maddede, “ Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolu ana yol sayılır.

            Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş, alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür.

            Demiryolu trafik düzeninin gerektirdiği hallerde sözkonusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır.

            Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır.”denilmek suretiyle, demiryolunun farklı bir hukuki statüye tabi bulunduğu açıklanmaktadır.

            Belirtilen nedenlerle, hemzemin geçitte  trenin öğrenci servisine çarpması sonucunda doğan zararın TCDD İşletmesince tazminine yönelik olarak açılan davanın, idarenin hizmet kusuru esasına göre görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü ile TCDD İşletmesi vekilinin görev itirazının Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.

 SONUÇ   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığınca yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 13.9.2005 gün ve E:2005/699 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.3.2006 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Hemen Ara