AYM 2018/35039 Başvuru Numaralı EMRAH KÖSEOĞLU Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Genel Kurul
Esas No: 2018/35039
Karar No: 2018/35039
Karar Tarihi: 15/4/2021

AYM 2018/35039 Başvuru Numaralı EMRAH KÖSEOĞLU Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

EMRAH KÖSEOĞLU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/35039)

 

Karar Tarihi: 15/4/2021

R.G. Tarih ve Sayı: 8/6/2021-31505

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

Başkan

:

Zühtü ARSLAN

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Başkanvekili

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Hikmet Murat AKKAYA

Başvurucu

:

Emrah KÖSEOĞLU

Vekili

:

Av. Özgül OSAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/11/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

6. İkinci Bölüm tarafından 27/1/2021 tarihinde yapılan toplantıda, niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden başvurunun Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) 28. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca Genel Kurula sevkine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, bandrolsüz CD satışı yaptığı gerekçesiyle hakkında başlatılan soruşturma neticesinde 11/6/2008 tarihinde gözaltına alınmış ve aynı gün serbest bırakılmıştır.

9. Hatay 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/6/2009 tarihli kararıyla başvurucu hakkında üzerine atılı bulunan suç kapsamında 5/12/1951 tarihli ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu"nun 81. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca 10 ay hapis ve 25 gün karşılığı olmak üzere 500 TL adli para cezası verilmiştir. Söz konusu hapis cezası 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 51. maddesi kapsamında ertelenmiştir.

10. Başvurucu müdafiinin temyizi üzerine yapılan inceleme neticesinde 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) müessesesine dair şartların oluşup oluşmadığına dair yeterli inceleme yapılmadığı gerekçesiyle Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 10/6/2013 tarihli kararıyla bozma kararı verilmiştir.

11. Bozma sonrası yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 31/12/2013 tarihli kararıyla başvurucuya 10 ay hapis ve 4 gün karşılığı olmak üzere 80 TL adli para cezası verilmiştir. Bununla birlikte başvurucu hakkında HAGB kararı verilmesi uygun görülmüş, ayrıca 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca 5 yıl süreyle denetime tabi tutulmasına karar verilmiştir. Başvurucuya tefhim edilen söz konusu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

12. Bu arada başvurucu, denetim süresi içinde trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu kapsamında Hatay 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 6/7/2017 tarihli kararıyla -hapis cezasından çevrili olmak üzere- neticeten 1.500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmıştır. Söz konusu karar, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesinin 9/10/2017 tarihli kararıyla kesinleşmiştir. Bunun üzerine Hatay 5. Asliye Ceza Mahkemesince başvurucunun denetim süresi içinde kasten suç işlemesi nedeniyle 16/11/2017 tarihinde Hatay 3. Asliye Ceza Mahkemesine ihbarda bulunulmuştur.

13. Hatay 3. Asliye Ceza Mahkemesi duruşma hazırlığı için 24/11/2017 tarihinde tensip zaptı düzenlemiştir. Bu kapsamda başvurucuya ve müdafiine duruşmayı bildiren tarih, meşruhatlı davetiye ile gönderilmiştir. Duruşma günü olarak 6/2/2018 tarihi tayin edilmiştir.

14. Anılan tarihte yapılan duruşma sonunda Hatay 3. Asliye Ceza Mahkemesi, daha önce açıklanması geri bırakılan hükmü açıklamış ve önceki hükümde herhangi bir değişiklik yapmamıştır.

15. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 19. Ceza Dairesi söz konusu hükmü 9/7/2018 tarihinde bozmuştur. Gerekçede, HAGB kararından önce -münhasıran başvurucu müdafiinin temyiziyle- bozulan hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine ilişkin kararın başvurucu lehine kazanılmış hak teşkil ettiğinin gözetilmediği belirtilmiştir.

16. Bozma kararının ardından başvurucunun ve müdafiinin katıldığı duruşma sonunda Hatay 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/10/2018 tarihli kararıyla başvurucunun 10 ay hapis cezası ve 4 gün karşılığı olmak üzere 80 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Hapis cezası 5237 sayılı Kanun"un 51. maddesi kapsamında ertelenmiştir. Hüküm, temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

17. Başvurucu 22/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

18. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,

b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,

karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

...

 (10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

 (11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.

...

B. Uluslararası Hukuk

19. Aynı suçlamalara dayalı olarak yargılamanın yenilenmesi durumunda makul sürede yargılanma hakkı bakımından gözönüne alınacak süre yönünden önceki yargılamada geçen sürenin dikkate alınmayacağı, başvurucunun ilk etaptaki yargılamanın çok uzun sürdüğünü düşünmesi durumunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) organlarına zamanında başvuru yapması gerektiğine ilişkin karar için bkz. Löffler/Avusturya, B. No: 30546/96, 3/10/2000, § 19.

20. Cezai soruşturmayı durdurma kararı verilirse kişinin etkilenmesi sona erer ve karar kendisine iletildiği andan itibaren Sözleşme"nin 6. maddesinin sınırlamak istediği belirsizlikten artık muzdarip değildir (Nakhmanovich/Rusya, B. No: 55669/00, 2/3/2006, § 89).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 15/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu; bireysel başvuru konusu yargılamanın 10 yıl 4 ay 14 gün sürdüğünü, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini, yargılamanın devam ettiği süre boyunca sürekli olarak ceza alma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını ileri sürmüştür. Bu kapsamda ihlalin tespiti ile tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

23. Sözleşme ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının unsurları olup somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da adil yargılanma hakkının kapsamına dâhildir. Ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunun belirtildiği Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-39).

24. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).

25. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).

26. Anayasa Mahkemesi Ali Gürsoy (B. No:2012/833, 26/3/2013) başvurusunda HAGB kararının niteliği üzerinde durmuş, denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde verilecek düşme kararıyla yargılamanın nihai olarak sona ereceğini, hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceğini ve esasa ilişkin itirazların bu aşamada ileri sürülebileceğini belirtmiştir.

27. Somut olayda başvurucunun denetim süresi içinde ikinci kez ve kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle hüküm açıklanmıştır. Bunun üzerine başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirterek bireysel başvuruda bulunmuştur. Bu kapsamda daha önceki yargılama süresini hesaba katarak, ayrıca HAGB kararı nedeniyle 5 yıllık denetim süresine tabi tutulduğunu ve bu sürede cezalandırılma tehdidi altında bulunduğunu belirterek toplam 10 yıl 4 ay 14 günlük sürenin makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

28. Başvurucu her ne kadar yargılamanın 10 yıl 4 ay 14 gün sürdüğünü iddia etse de bireysel başvurunun niteliği ve kabul edilebilirlik koşulları gereği söz konusu sürecin kısımlara ayrılarak incelenmesi gerekmektedir.

1. HAGB Kararıyla Neticelenen Yargılamada Geçen Süre Yönünden

29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük"ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

30. Bireysel başvurunun kabul edilebilirlik şartlarından birisi otuz günlük süre kuralıdır. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki belirlilik de sağlanmaktadır. Dolayısıyla dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).

31. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkı bakımından değerlendirmeye alınacak olan süre hesaplanırken genel ilkeler uyarınca ilk yargılamada geçen yargılama süresinin dikkate alınmasının otuz günlük başvuru süresine ilişkin kural nedeniyle mümkün olmadığını belirtmek gerekir.

32. Nitekim esasa ilişkin olmayan itirazlar yönünden adil yargılanma hakkı kapsamında HAGB kararına konu yargılamaya ilişkin olarak bireysel başvuru yapılması imkân dâhilindedir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi ilk defa Ayşe Eşlik (B. No: 2014/15969, 21/6/2017) başvurusunda gerekçeli karar tebliğ edilmeden ve ayrıntılı itiraz dilekçesi verilmeden önce itiraz incelemesinin kesin olarak karara bağlanmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir.

33. Somut şikâyete benzer şekilde HAGB kararının kesinleşmesi sonrasında süresi içinde makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuru yapılmasının önünde de herhangi bir engel bulunmamaktadır zira HAGB"yi kabul eden sanığın yargılamanın makul sürede sonuçlandırılması biçimindeki anayasal yükümlülükten feragat etmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla yargılamanın makul süreyi aştığı şikâyeti bireysel başvuruda ileri sürebilecektir. Nitekim Anayasa Mahkemesi Mehmet Alkan (B. No: 2014/3063, 10/3/2015) başvurusunda HAGB ile sonuçlanan davanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini karara bağlamış ve başvurucuya tazminat ödenmesi gerektiğini belirtmiştir.

34. Bu nedenle genel kurallar çerçevesinde makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla HAGB kararı verilmeden önce bireysel başvuru yapılabilir. Ancak HAGB kararı ile birlikte makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkinşikâyet yönünden en geç HAGB kararının veya karara itiraz edilmiş ise -itirazın reddedilmesi durumunda- nihai kararın öğrenilmesinden itibaren otuz günlük başvuru süresi içinde bireysel başvuru yapılması gereklidir.

35. Diğer taraftan aksi düşünüldüğü zaman denetim süresi içinde kişinin kendi kusuruyla kasten işlediği ve mahkûm olduğu bir suç ya da denetimli serbestlik tedbirine ilişkin bir ihmali veya tedbire aykırı eylemi dolayısıyla başvuru süresi ve makul sürede yargılanma hakkı bakımından bir menfaat elde ettiğinin kabul edilmesi gerekir.

36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Denetim Aşamasında Geçen Süre Yönünden

37. Başvurucu, HAGB kararı nedeniyle 5 yıllık denetim süresine tabi tutulduğunu ve bu sürede cezalandırılma tehdidi altında bulunduğunu ileri sürerek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini belirtmiştir.

38. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme"ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvuru kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

39. Sözleşme’nin 6. maddesinde, adil yargılanmaya ilişkin güvencelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması sırasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).

40. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunmasıdır (Güher Ergun, § 40).

41. Başvurucu bu süreçte Anayasa"nın 141. maddesinin dördüncü fıkrasının sınırlamak istediği belirsizlik durumundan çıkmıştır. Nitekim başvurucunun denetim süresi içinde kasten işlenebilecek bir suça matuf herhangi bir eylemi olmadığı ya da denetim süresi içinde en fazla bir yıl süren denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranmadığı sürece HAGB ile sonuçlanan davanın yeniden görülmesi kural olarak mümkün değildir.

42. HAGB kararı verilmeden önce kişinin rızasının alınması, kasten bir suç işlenmemesi ve -varsa- denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde süreç sonunda düşme kararı verilmesi nedeniyle5 yıllık denetim süresi içinde bir yargılama faaliyetinin veya uyuşmazlığın bulunduğu söylenemez.

43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Denetim Süresi İçinde Kasten Bir Suç İşlenmesi Üzerine Başlayan Yargılama Yönünden

44. Başvuru konusu olayda yargılamanın bu kısmı yönünden başvurunun süresinde yapıldığı açık olup Anayasa ile Sözleşme"nin koruduğu bir alana ilişkin şikâyette bulunulmaktadır. Bununla birlikte denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi üzerine yapılan başvurularda makul sürede yargılanma hakkı bakımından tartışılması gereken ilk husus, makul sürenin hesabında dikkate alınacak sürenin başlangıç noktasındadır.

45. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarihtir (bkz. § 24). Ancak somut olayda bir kovuşturma söz konusudur. Bu yüzden HAGB müessesesi ve somut olaydaki şartlar dikkate alınmak suretiyle ayrıca bir değerlendirme yapmak gerekmektedir.

46. Kasten işlenen bir suç nedeniyle verilen cezanın kesinleşmesi sonrasında HAGB kararı vermiş olan mahkemeye yapılan ihbarla, ilgili kişi söz konusu ilk yargılama bakımından otomatik olarak tekrar suç isnadı altına girmemektedir. Zira yapılan ihbar sonucunda HAGB kararını veren mahkeme tarafından yargılamanın başlatılacağı hususu kesin olarak söylenemez. Mahkeme, sonradan işlenen suçun kasıtlı bir suç olmadığı gibi bir sebeple hükmün açıklanmasının şartlarının oluşmadığına karar verebilir. Dolayısıyla yapılan ihbar bağlayıcı nitelikte değildir. Ancak yapılan ihbar nedeniyle yerel mahkemece bir değerlendirme yapılması gerekecektir. Bu sebeple en iyi ihtimalle HAGB kararı veren mahkemece duruşma hazırlığı için düzenlenen tensip zaptının esas alınması gerekir. Yani HAGB kararı vermiş olan yerel mahkemece tensip zaptının düzenlendiği tarih itibarıyla makul sürede yargılanma hakkı kapsamında dikkate alınacak olan sürecin başladığı kabul edilmelidir.

47. Bununla birlikte artık bu aşamada makul sürede yargılanma hakkı yönünden inceleme yapılırken denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi üzerine başlayan yargılama sürecinin kendine özgü niteliğinin dikkate alınması gerekir. Teorik olarak söylemek gerekirse HAGB kararı verilmeden önce en azından delillerin toplandığı ve karar aşamasına gelindiği açıktır. Bu sebeple denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi üzerine başlayan süreçte ilgili mahkemenin kapsamlı bir delil araştırmasına girmeyeceği söylenebilir. Dolayısıyla söz konusu sürecin makul sürede yargılanma hakkı bakımından normal bir yargılama süreci gibi ele alınması hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açabilecektir.

48. Bu çerçevede yapılan inceleme neticesinde somut olayda 24/11/2017 tarihinde Hatay 3. Asliye Ceza Mahkemesince tensip zaptı hazırlanmıştır. Yargılama, Yargıtayın bozma kararının ardından ilk derece mahkemesinin kararıyla 25/10/2018 tarihinde sona ermiştir.

49. Anılan ilkeler, tensip zaptı sonrası duruşmanın belirlendiği tarih, hükmün açıklanmasından sonra dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtaya gitmesi, adli tatil zamanı ile birlikte değerlendirildiğinde hükmün bozulması sonrası yapılan duruşmanın tarihi, başvurucunun ve müdafiinin tutumu birlikte dikkate alındığında hükmün açıklanması sonrası süreç bakımından yaklaşık 11 ay süren yargılamanın makul sürede tamamlandığı sonucuna varmak gerekir.

50. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24). Bu bağlamda bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvuruların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna dair karar verilebilir.

51. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1.HAGB kararıyla neticelenen yargılamada geçen süre yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Denetim aşamasında geçen süre yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Denetim süresi içinde kasten bir suç işlenmesi üzerine başlayan yargılama yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/4/2021tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara