Esas No: 2014/2134
Karar No: 2014/2134
Karar Tarihi: 21/4/2021
AYM 2014/2134 Başvuru Numaralı NAHİDE EREN Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
NAHİDE EREN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/2134) |
|
Karar Tarihi: 21/4/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Denizhan HOROZGİL |
Başvurucu |
: |
Nahide EREN |
Vekili |
: |
Av. Pirozhan KARALİ GÜLER |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, katıldığı bir toplantıdaki eylemleri nedeniyle terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılan başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda ayrıca adil yargılanma hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamına kalan bazı iddialarda bulunulmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. 1963 doğumlu olan başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte Şırnak"ın Silopi ilçesinde ikamet etmektedir.
7. PKK terör örgütünün 12 üyesinin Uludere"de çıkan bir çatışmada öldürülmesi üzerine terör örgütü güdümünde yayın yapan www.firatnews.com adlı internet sitesinde 14/5/2011 tarihinde "Şırnak Halk İnisiyatifi"nden Gerilla Cenazeleri İçin Çağrı", "Kürtler Öfkeli: Festivaller İptal Edildi, Yas İlan Edildi", "Halk İnisiyatifi Eyleme Çağırdı", "Botan"da Yarın Hayatı Durdurun", "Şırnak ve İlçelerinde Hayat Durdu", "Kürdistan’da Hayat Duracak" şeklindeki başlıklarla halk "en üst zirvede tepkilerini meydanlara yansıtmaya ve gerillasına sahip çıkmaya, şehit düşen çocuklarını sahiplenmeye, kepenkleri ve kontakları kapatmaya, okulları boykot etmeye ve işe gitmemeye" çağrılmıştır.
8. Söz konusu eylem çağrıları üzerine 15/5/2011 tarihinde Şırnak"ın Silopi ilçesinde sabah saatlerinde yaklaşık 200 kişilik bir grup toplanmış, toplanan grup zafer işaretleri yapıp saygı duruşunda bulunmuş, ardından yapılan konuşma esnasında ve sonrasında grup “İntikam İntikam", "Katil Devlet Hesap Verecek", "Biji Serok Apo", "Şehit Namirin" şeklinde sloganlar atmıştır. Konuşmanın ardından grup beş dakikalık oturma eylemi yapmış, saat 11.30 sıralarında dağılmış, dağılma esnasında gruptan bazı kişiler güvenlik güçlerine taşlı saldırılarda bulunmuş ve güvenlik güçlerinin müdahalesi sonrasında grup ara sokaklara dağılmıştır. Yine aynı gün saat 15.00 sıralarında bir kısmının yüzleri kapalı yaklaşık 100-150 kişilik grup, güvenlik güçlerine yönelik yoğun taşlı saldırılarda bulunmuş, yetkililer gruba üç kez dağılmaları gerektiği yönünde uyarıda bulunmuş ancak uyarıya rağmen eylemin son bulmaması ve taşlı saldırıların yoğunlaşması üzerine güvenlik güçleri gösterici gruba müdahale etmiş, yapılan müdahale sonucunda gruptaki kişiler kaçarak dağılmaya başlamış, dağılma esnasında da güvenlik görevlilerine ve araçlarına yönelik taşlı saldırılarına devam etmiştir.
9. Bu şekilde gelişen olaylara başvurucunun da tanınmamak için yüzünü tülbent ile kapatarak katıldığı, güvenlik güçlerine taşlı saldırıda bulunan grup içinde yer aldığı, kendisinin de bizzat güvenlik güçlerine taşlı saldırıda bulunduğu ve güvenlik güçlerinin dağılın uyarılarına rağmen dağılmayıp zorla dağıtılan grup içinde yer aldığı iddialarıyla hakkında Silopi Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmaya başlanmış; Silopi Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunun ardından terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından 12/10/2011 tarihinde tutuklanmıştır.
10. Cumhuriyet savcısı 9/5/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucunun bazı suçlardan cezalandırılmasını talep etmiş, yargılama Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yürütülmüştür. 13/12/2012 tarihinde Mahkeme, başvurucunun terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan 6 yıl 3 ay, terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 10 ay, görevi yaptırmamak için direnme suçundan 10 ay, 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"nun 32. maddesine muhalefet suçundan 5 ay ve 2911 sayılı Kanun"un 33. maddesine muhalefet suçundan 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin hükümle birlikte devamına karar vermiştir. Başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Bu şekilde gelişen olaylara sanığın da tanınmamak için yüzünü yörede tülbent olarak adlandırılan bezle kapatıp gizleyerek ve elinde taş olarak katıldığı, güvenlik güçlerine taşlı saldırıda bulunan grup içerisinde yer aldığı ve kendisinin de bizzat güvenlik güçlerine taşlı saldırıda bulunduğu, güvenlik güçlerinin dağılın uyarılarına rağmen dağılmayıp zorla dağıtılan grup içinde yer aldığı olay tutanağı, tespit tutanağı, mukayese tutanağı, bilirkişi raporu ve bizzat sanığın kabulüyle anlaşılmış olup böylece sanığın yasadışı gösteriye elinde taşla katılıp dağılın uyarısına ve zor kullanılmasına rağmen dağılmayarak 2911 sayılı Kanun"un 32/1. ve 33/1. maddelerine aykırı davranmak, dağılmamak için güvenlik güçlerine taş atarak güvenlik güçlerine etkin direnmek, gösteride tanınmamak için yüzünü gizleyerek terör örgütünün propagandasını yapmak ve bütün bu eylemleri de yasadışı PKK terör örgütünün çağrı ve talimatlarıyla yaptığından da örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunu işlediği sabit kabul edilmiştir.
Sanık ve müdafii suçlamaları ısrarla reddetmişler, sanık müdafii ayrıca sanığın polise değil, polise taş atan diğer göstericilere taş attığını savunmuşlarsa da; tespit tutanağı, sanığın gösteriler esnasında giyinmiş olduğu oldukça belirgin mavi beyaz renkli entarisinin, sanığın evinde yapılan aramada ele geçmesi, entarinin, olay fotoğraflarındaki sanığın görüntüleriyle yapılan mukayesesi, soruşturma aşamasında Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı"nca yaptırılan bilirkişi incelemesi ve dosyaya sunulan bilirkişi raporu, duruşmada sanığa ilişkin olarak yapılan gözlem ve özellikle sanığın taş atan grubun içinde taş attığı yönde güvenlik güçlerine ait araçların da görüntüde çok net olarak yer alması, sanığın yer aldığı olay fotoğraflarının 15.05.2012 günü saat 14:00, 14:04, 14:08"de çekilmiş olması, olay tutanağına göre de suça konu eylemlerin, bu saatleri de kapsayacak şekilde saat 11:30 - 17:00 arasında meydana gelmesi karşısında suçtan ve cezadan kurtulmaya dönük aksi yöndeki savunmalara değer verilmeyip sanığın eylemleri sabit görülmüştür.
Az yukarda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere sanığın katıldığı yasadışı eylemin örgüt çağrısıyla gerçekleştirilmiş olması, gösterinin PKK terör örgütünün propagandasına dönüşmüş olması gibi fiili durum...
Sanığın, hükmün tefhiminden sonra "biji Serok Apo" şeklindeki sloganı anlaşılan ancak diğerleri anlaşılamayan sloganlar atmış olması nedeniyle pişman olduğuna ve yeniden suç işlemeyeceğine dair kanaate varılmamış olması nedeniyle yasal ve vicdani koşulların oluşmadığı kabul edilip iki yılın altında ceza verilen suçlar yönünden cezalar seçenek yaptırımlara çevrilmemiş, ertelenmemiş veya hükmün açıklanması geri bırakılmamıştır.
Sanığa verilen sonuç cezanın süresine, tutuklulukta geçirdiği süreye göre sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir."
11. Kararın başvurucu tarafından temyiz edilmesi üzerine 6/9/2013 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi (Daire) terör örgütünün propagandasını yapma ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından verilen mahkûmiyet kararlarının onanmasına karar vermiştir. Daire terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu bakımından ise 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 220. maddesinin (6) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi gereğince makul oranda indirim yapılması gerektiği, 2911 sayılı Kanun"a muhalefet suçları bakımından ise 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun"un geçici 1. maddesi uyarınca bu eylemlerin "mutad ve meşru bir düşünce ve kanaat açıklama yöntemi olduğu" belirtilerek kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle bozma kararı vermiştir. Başvurucu, bozmaya konu hükümler bakımından yargılamanın sona erdiğine ilişkin herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır.
12. Daire kararının terör örgütünün propagandasını yapma suçundan onamaya ilişkin kısmı şöyledir:
"Kimliğin gizlenmesi amacıyla yüzün kapatılması şeklinde işlenen silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçu için gereken saik de nazara alındığında; 3713 sayılı Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasına 6459 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle örgüt propagandası ile oluşacak tehlikeyi somutlaştırmak amacıyla getirilen unsurun, aynı fıkranın (a) bendinde düzenlenen suç için öngörülmediği belirlenmekle;
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA..."
13. Başvurucu, karardan 30/1/2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiş; 18/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
14. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun "Terör örgütleri" kenar başlıklı 7. maddesinin ilgili kısmının olay tarihinde yürürlükte olan hâli şöyledir:
"Terör örgütünün propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır... Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:
a) Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması.
b) Terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde, örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması, slogan atılması veya ses cihazları ile yayın yapılması ya da terör örgütüne ait amblem ve işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi."
15. 3713 sayılı Kanun"un "Terör örgütleri" kenar başlıklı 7. maddesinin yürürlükte olan son hâlinin ilgili kısmı şöyledir:
"(Ek fıkra: 27/3/2015-6638/10 md.) Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Bu suçu işleyenlerin cebir ve şiddete başvurmaları ya da her türlü silah, molotof ve benzeri patlayıcı, yakıcı ya da yaralayıcı maddeler bulundurmaları veya kullanmaları hâlinde verilecek cezanın alt sınırı dört yıldan az olamaz."
B. Uluslararası Hukuk
16. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin ilgili uluslararası hukuk kaynaklarının yer aldığı kararlar için bkz. Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 20-25; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, §§ 25-30 ve Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, §§ 28-37.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 21/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Terör Örgütüne Üye Olmamakla Birlikte Terör Örgütü Adına Suç İşleme ve 2911 Sayılı Kanun"a Muhalefet Suçları Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; bir varsayım ve ön yargıyla terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan cezalandırıldığını, kanun ve içtihatların bu konuda öngörülebilir olmadığını, terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işleme suçundan cezalandırılmasının adil yargılanma ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu bağlamda başvurucunun iddialarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
20. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
22. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
23. Somut olayda başvurucu hakkında terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve 2911 sayılı Kanun"a muhalefet suçları yönünden Dairece bozma kararı verilmiş olup başvurucu, Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla bu suçlar yönünden yargılamanın sona erdiğine ilişkin herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır. Başvurucunun bu başlık altındaki şikâyetlerini bozma sonrası ilk derece mahkemesinde ve kanun yollarında ileri sürebilme, ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından istinaf/temyiz süreçlerinin sonuçlanması beklenmeden ileri sürülen şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Terör Örgütünün Propagandasını Yapma Suçu Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; cezalandırılmasına konu toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmadığını, katıldığı kabul edilse dahi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) gereğince bunun suç oluşturmadığını, barışçıl toplanma hakkının bulunduğunu ve Dairenin bozma kararında eylemlerinin mutat ve meşru bir düşünce açıklaması niteliğinde olduğunun belirtildiğini ileri sürerek ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu belirterek gerekçeli karar hakkının, itirazlarının Daire tarafından değerlendirilmediğini ifade ederek de iki dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olayda başvurucu, düzenlenen bir toplantı sırasında işlediği eylemler nedeniyle cezalandırılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale edilmiştir. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Ferhat Üstündağ, § 30; Mervan Kayhan, B. No: 2017/34577, 28/1/2021, § 34).
27. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."
28. Müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunduğu (bkz. §§ 14, 15), Anayasa"nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan millî güvenliğin ve kamu düzeninin sağlanması meşru amaçlarına sahip olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Geriye müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olup olmadığının belirlenmesi kalmaktadır.
i. Demokratik Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının Önemi
29. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun en temel değerleri arasında yer almakta olup bireylerin ortak fikirlerini birlikte savunmak ve başkalarına duyurmak için bir araya gelebilme imkânını korumayı amaçlamaktadır. Kolektif bir şekilde kullanılan ve düşüncelerini ifade etmek isteyen kişilere şiddeti dışlayan yöntemlerle düşüncelerini açıklama imkânı veren bu hak, çoğulcu demokrasilerin gelişmesinde zorunlu olan farklı düşüncelerin ortaya çıkması, korunması ve yayılmasını güvence altına almaktadır (Ferhat Üstündağ, § 40; Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, § 36; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 115; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 79; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 45).
30. Bu hak, ifade özgürlüğünün özel bir biçimidir. Anayasal haklar içinde kendine has özerk rolünün ve özel uygulama alanının varlığına rağmen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı aynı zamanda ifade özgürlüğünün ışığında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu bir toplumdaki önemi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı için de geçerlidir (Ferhat Üstündağ, § 41; Dilan Ögüz Canan, § 34; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 115; Osman Erbil, §§ 31, 45; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 72; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, § 66; Ömer Faruk Akyüz, § 52). Sonuç olarak toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifade edilebilmesine bağlıdır (Dilan Ögüz Canan, § 35; Ömer Faruk Akyüz, § 55).
31. Toplumsal çoğulculuğa ancak her türlü fikrin serbestçe ifade edilebildiği özgür bir tartışma ortamında ulaşılabilir. Demokrasinin temel özelliklerinden biri de toplumsal meselelerin diyalog yoluyla ve şiddeti dışlayan yöntemlerle çözülmesine imkân vermesidir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını kullanarak toplanan insanların ileri sürdükleri fikirler bu fikirlere katılmayan diğer insanları rahatsız edebilir ve onların tepkilerini çekebilir. Ancak burada önemli olan söz konusu hakkın -tüm bu rahatsızlığa rağmen- barışçıl bir şekilde kullanılmasıdır (Ferhat Üstündağ, § 43).
ii. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
32. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51) ve orantılı (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan § 33, 56; Ferhat Üstündağ, § 48; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 44, 47; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50) olması gerekir.
33. Toplantı hakkına müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, § 51). Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan § 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun, §§ 44, 47; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50).
34. Anayasa’nın 34. maddesi; fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle düzenin değiştirilmesini savunan kişilere siyasi fikirlerini toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edebilme imkânı sunulmalıdır (Dilan Ögüz Canan, § 37; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 117, 118; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Osman Erbil, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, §§ 67, 68; Ömer Faruk Akyüz, § 54). Eğer toplantı şiddet içeriyorsa veya bu toplantıda şiddete çağrıda bulunuluyorsa bu toplantının barışçıl olduğu, dolayısıyla Anayasa"nın 34. maddesinin sağladığı korumadan yararlanacağı söylenemez (Ferhat Üstündağ, § 51; Mervan Kayhan, § 40).
35. Öte yandan Anayasa Mahkemesi toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyen ile bu toplantılara katılanların niyetlerini önemser. Şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösteriler barışçıl toplantı kavramı dışındadır. Bununla birlikte barışçıl bir gösteride bazı kimselerin bunu kötüye kullanarak şiddete başvurmaları, niyeti barışçıl olan bir toplantıya katılanların toplantı hakkına müdahaleyi haklı kılmaz. Böyle durumlarda kolluk güçlerinin toptan yasaklama yerine barışçıl toplantı yapanlarla şiddete başvuranları ayrıştırma ödevi vardır. Ancak şiddet yaygınlaşmış ve toplantıya bir bütün olarak hâkim olmuş ise artık barışçıl bir toplantıdan bahsedilemez (Ferhat Üstündağ, §§ 53-56; Mervan Kayhan, § 41).
36. Barışçıl toplantı hakkı bireylerin bu hakkı kullanırlarken sahip oldukları ödev ve sorumluluklardan ayrı düşünülemez. Anayasa Mahkemesi, kendisine yapılan şikâyetlerin incelenmesi sırasında bireylerin sahip oldukları ödev ve sorumlulukları gözönünde bulundurur. Bireylerin hak ve özgürlüklerinden tümüyle yararlanmalarının sahip oldukları hak ve özgürlüklerin gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun davranmaları ile bağlantılı olduğunun kabul edilmesi gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 43; Ömer Faruk Akyüz, § 62; Ferhat Üstündağ, § 57; Mervan Kayhan, § 42).
37. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına getirilen ve Anayasa"nın 34. maddenin ikinci fıkrasına konu olan kısıtlamaların zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi hususunda kamu gücünü kullanan organlar ile mahkemelerin belirli bir takdir yetkisi vardır. Bununla birlikte olayın somut koşullarında bir toplantı veya gösterinin şiddet içerdiğine ilişkin idari mercilerin veya derece mahkemelerinin kabulleri ile gerekçelerinin nihai denetim yetkisi Anayasa Mahkemesine aittir (Dilan Ögüz Canan, § 32; Ferhat Üstündağ, § 60; Mervan Kayhan, § 43).
38. Keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya tedbir almak veya alınan tedbirlere aykırı davrananlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu düzeni ve başkalarının haklarının korunması ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılması arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Dilan Ögüz Canan, § 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 83; Ömer Faruk Akyüz, § 61; Ferhat Üstündağ, § 61).
39. Özet olarak Anayasa Mahkemesi, mevcut başvuruda toplantı özgürlüğüne yapılan müdahalenin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği ve kısıtlamanın ulaşılmak istenen amaçla orantılı olup olmadığı sorusuna cevap bulacaktır.
iii. İlkelerin Olaya Uygulanması
40. Eldeki bireysel başvuru dosyasında ilk derece mahkemesinin kabulüne göre başvurucu, bazı terör örgütü üyelerinin öldürülmesi üzerine tepki amacıyla düzenlenen ve terör örgütünün propagandasına dönüşen bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmış, kamu görevlilerine taşlı saldırıda bulunmuş ve tanınmamak için yüzünü kapatmıştır (bkz. § 10).
41. Başvurucunun bireysel başvuruda ileri sürdüğü sübuta ilişkin itirazlar kural olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır. Buna ilave olarak Anayasa Mahkemesi, başvurucunun 3713 sayılı Kanun"un 7. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca mahkûmiyetinin ceza hukukuna uygunluğu konusunda da bir karar vermek zorunda olmadığını değerlendirmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Ferhat Üstündağ, § 35; Mervan Kayhan, § 47). Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, başvurucunun terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantıda taşlı saldırıda bulunarak ve kimliğini gizlemek amacıyla yüzünü kapatarak terör örgütünün propagandasını yapma suçundan cezalandırılmasının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesinden ibarettir. Anayasa Mahkemesi bu belirlemeyi, başvurucunun üzerine atılı diğer suçlar bakımından derece mahkemelerinin yaptığı değerlendirmelerden özerk bir şekilde yapmaktadır.
42. İlk olarak Mahkeme, başvurucunun da aralarında bulunduğu grubun PKK terör örgütünü ve onun şiddet eylemlerini övücü sloganlar attığı tespitini yapmıştır (bkz. § 8). Mahkeme, çatışmada öldürülen terör örgütü üyelerinin öldürülmelerine tepki göstermek amacıyla düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşünde “İntikam İntikam", "Katil Devlet Hesap Verecek", "Biji Serok Apo", "Şehit Namirin" sloganları ile terör örgütünün destekçisi olduğunu açıkça ifade eden bu kişilerin terör örgütünün propagandasını yaptıklarını kabul etmiştir. İlk derece mahkemesinin dayandığı deliller, delilleri ele alma usulü ve vardığı sonuca ilişkin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin sübuta ilişkin kabulünü benimsememek konusunda bir sebep bulunmadığı kanaatine ulaşmıştır.
43. Başvuruya konu toplantıda, başvurucunun da içinde bulunduğu grup attıkları sloganlar ile süregelen şiddet eylemlerinin artmasına veya devamına destek olacak tarzda hareket etmiştir. PKK terör örgütünün silahlı mensuplarının güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmalarda öldürülmesi üzerine terör örgütünün çağrısı ile yapılan kanun dışı gösteride "İntikam İntikam", "Katil Devlet Hesap Verecek" biçiminde slogan atmakla göstericiler bir terör örgütü olan ve hedeflerine ulaşmak için şiddeti bir yöntem olarak benimseyen PKK"yı desteklemiş ve böylece demokratik topluma yönelik ciddi bir tehdit ortaya konulmuştur. Bir terör örgütünün eylemlerini onaylayarak kamuoyu önünde ona sahip çıkmak ve bunun intikamının alınacağını söylemek, anılan örgütün işlediği cürümleri iyi görmek ve dolayısıyla desteklemek niteliğindedir. Bu kişiler bir terör örgütünün toplumsal bilinirliğinin ve kabul edilebilirliğinin artırılmasına, eylemlerinin meşru gösterilmesine, toplantı ve gösteri hakkının tanıdığı imkânlar kullanılarak güvenlik güçlerine ve devletin diğer kurumlarına karşı sürekli bir çatışma siyasetinin yöntem olarak benimsenmesine hizmet etmiştir (benzer değerlendirmeler için bkz. Ferhat Üstündağ, §§ 68-70).
44. İkinci olarak derece mahkemeleri, başvurucunun terör örgütünün propagandasının yapıldığı toplantıda kimliğini gizlemek için yüzünü kapattığını tespit etmiş ve cezalandırılmasında bu eylemini de gözönünde bulundurmuştur (bkz. § 10). Yukarıda ifade edildiği gibi toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleyenlerin ve bunlara katılanların niyetleri önemlidir (bkz. § 35). Zira şiddet kullanma niyetinde olan kişiler bir toplantıya katılan, düşüncelerini kolektif olarak ve barışçıl bir yöntemle ifade etmek isteyen kişilerin bu hakkını tam olarak kullanmalarına zarar verebilir.
45. Anayasa"nın 34. maddesinin toplantıya katılan kişilere ödev ve sorumluluklar yüklediği hatırlanmalıdır. Dolayısıyla somut başvuruda yüzlerini gizleyerek başvuruya konu toplantıya katılan ve toplantıyı terör örgütünün propagandasına dönüştüren hatta şiddete başvuran kişilerin hakkın gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun davranmadıkları, hakkı suistimal ettikleri kabul edilmelidir.
46. Anayasa Mahkemesi daha önce vermiş olduğu bir kararında; sıradan bir toplantıda değil fakat terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantıda kimliklerini gizleyen kişilerin iyi niyetlerinden şüphe duymak için yeterli nedenlerin var olduğu, bu kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösterilerin o kişiler yönünden barışçıl toplantı kavramı dışında mütalaa edilmesinin temel hakların meşru zeminde ve etkin şekilde kullanılmasına hizmet edeceği sonucuna ulaşmıştır (Ferhat Üstündağ, § 77).
47. Son olarak derece mahkemeleri, başvurucunun terör örgütünün propagandasının yapıldığı toplantıda kimliğini gizlemenin de ötesinde güvenlik güçlerine taşlarla saldırıda bulunduğunu tespit etmiş ve cezalandırılmasında bu eylemini de gözönünde bulundurmuştur (bkz. § 10). Daha önce de vurgulandığı üzere Anayasa"nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla katıldığı gösteride barışçıl bir tavır içinde olmayan başvurucunun Anayasa"nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sağladığı korumadan yararlanması beklenemez.
48. Başvurucunun bu şekilde cezalandırılması ile PKK terör örgütünün yöntem olarak benimsediği şiddet eylemlerinin ortadan kaldırılması, demokratik yaşam için ciddi bir tehdit oluşturan şiddetin devamına ve artmasına destek olacak tarzda hareket eden kişilerin engellenmesi amaçlanmaktadır. Örgütün şiddet eylemlerini meşru göstermek amacıyla faaliyet gösterdiği değerlendirilen ve katıldığı toplantıda şiddet içeren eylemlerde bulunan başvurucuya terör örgütünün propagandasını yapma suçundan verilen 10 ay hapis cezasının kamu gücünü kullanan organların ve mahkemelerin farklı menfaatleri dengelemek konusundaki takdir yetkileri de gözetildiğinde acil bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.
49. Bunun yanında başvurucu, derece mahkemesi kararlarındaki gerekçelerin yetersiz olduğunu ve itirazlarının karşılanmadığını da şikâyet etmiştir. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
50. Somut olayda yapılan yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu ve kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda da değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu görülmektedir (bkz. §§ 10-12).
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
52. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bu kısmının bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Karar Müzakeresinde Cumhuriyet Savcısının Bulunduğu İddiası Yönünden
i. Başvurucunun İddiaları
53. Başvurucu, yargılamanın son duruşmasında müdafiinin kararın müzakeresi için verilen arada duruşma salonu dışına çıkarılmasına rağmen Cumhuriyet savcısının salonda kaldığını, bu nedenle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
ii. Değerlendirme
54. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
55. 6216 sayılı Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
56. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
57. Somut olayda başvurucunun bu başlık altındaki iddialarını 14/12/2012, 18/12/2012, 20/12/2012 ve 25/4/2013 tarihli dilekçeleri ile başvurduğu temyiz kanun yolunda ileri sürmediği, dolayısıyla ihlal iddialarını yargılama sürecinde dile getirmediği, bu iddialarına ilişkin bilgi veya belge sunmadığı ve böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmaktadır.
58. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Bilirkişinin Tarafsız Olmadığı İddiası Yönünden
i. Başvurucunun İddiaları
59. Başvurucu; yargılama dosyasında bulunan görüntülerin tarafsız bir bilirkişi tarafından incelenmediğini, bilirkişi olarak atanan kişinin aynı zamanda bir polis olduğunu belirterek savunma hakkının kısıtlandığını iddia etmiştir.
ii. Değerlendirme
60. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olayda başvurucunun bu başlık altındaki şikâyetlerinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
61. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucuların yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak ve bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19; Cemal Günsel, [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, § 22).
62. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa"ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel, § 24).
63. Somut olayda gerekçeli karar içeriğine göre soruşturma ve kovuşturma evrelerinde iki ayrı bilirkişi raporu alındığı anlaşılmaktadır (bkz. § 10). Ancak başvurucu, şikâyetine konu bilirkişi raporu veya raporlarını Anayasa Mahkemesine sunmadığı gibi ve bu raporlardan hangisine itiraz ettiğini de belirtmemiş; sadece soyut biçimde bilirkişinin tarafsız olmadığını belirtmekle yetinmiştir. Sonuç olarak başvurucu, şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendirememiştir.
64. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
65. Başvurucu; bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmalı olan ve daha sonra kaldırılan özel yetkili mahkemelerce yargılandığını, anılan mahkemelerin adil yargılama yapmadığını, bu sebeple Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
66. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda iddiaların temellendirilmesine ilişkin yukarıda belirtilen içtihadı kapsamında (bkz. §§ 61, 62) somut olayda başvuruya konu yargılamayı yapan mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden hususlara ya da kendisine isnat edilen ve derece mahkemesince sabit görülen fiilleri, bu fiillere dayanılarak yapılan işlemlerin sıhhatini etkilediğine ilişkin somut ve hukuken kabul edilebilir herhangi bir açıklama başvurucu tarafından yapılmamıştır. Sonuç olarak başvurucu şikayetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettiği temel hak ve özgürlüklerin hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendirememiştir.
67. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
68. Başvurucu; tutuklamanın hukuki olmadığını ve uzun sürdüğünü, ilk duruşmaya kadar olan tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapıldığını, tutukluluğun devamına karar verilirken kendisinin görüşünün alınmadığını ve tutuklamanın devamına dair kararların gerekçesiz ve özensiz olduğunu ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
69. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir.
70. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda tutukluluk süresinin Kanun"da öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).
71. Bu bağlamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun hükümle birlikte verilen tutukluluğun devamı kararı sonrasında yapılması hâlinde, tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten itibaren, itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir (Fırat İşgören, B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34).
72. Somut olayda başvurucu tarafından ilk derece mahkemesince hükümle -13/12/2012 tarihli mahkûmiyet kararıyla- birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edildiğine yönelik bir bilgi ve/veya belge bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai kararının tefhimle öğrenildiği 13/12/2012 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Buna göre 18/2/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.
73. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.