AYM 2017/38607 Başvuru Numaralı KARDELEN HASRET KAYGUSUZ Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2017/38607
Karar No: 2017/38607
Karar Tarihi: 18/5/2021

AYM 2017/38607 Başvuru Numaralı KARDELEN HASRET KAYGUSUZ Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KARDELEN HASRET KAYGUSUZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/38607)

 

Karar Tarihi: 18/5/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

BasriBAĞCI

Raportör

:

Denizhan HOROZGİL

Başvurucu

:

Kardelen Hasret KAYGUSUZ

Vekili

:

Av. Sevil ARACI BEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, öğrenci olan başvurucunun üniversite içinde dağıttığı bir bildiri nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/11/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Bazı sendika, meslek birlikleri ve sivil toplum örgütlerinin katılımı ile Ankara"da 10/10/2015 günü "Savaşa İnat Barış Hemen Şimdi! Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi" adı altında bir toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılacağı bildiriminde bulunulmuştur. Aynı gün saat 10.04"te Ankara Tren Garı önünde toplanmaların başladığı ve katılımın devam ettiği sırada 3 saniye arayla iki ayrı patlama gerçekleşmiştir. Patlamalar sonucu 100"ün üzerinde insan hayatını kaybetmiş, 500"ün üzerinde insan ise yaralanmıştır.

10. Başvurucu, olayların meydana geldiği tarihte Çukurova Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğrencisi olup Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı Fevzi Çakmak Yurdu"nda kalmaktadır.

11. Başvurucu 22/10/2015 tarihinde Çukurova Üniversitesi Balcalı Kampüsü öğrenci kafeteryası önünde Ankara"da yaşanan bombalı saldırıyla ilgili bir bildiri dağıtmıştır. Bunun üzerine başvurucu hakkında Fevzi Çakmak Yurt Müdürlüğü Öğrenci Disiplin Kurulunca bir disiplin soruşturması başlatılmıştır. Yapılan soruşturma sonucunda Disiplin Kurulunun 19/2/2016 tarihli kararının 30/3/2016 tarihinde uygun görülmesiyle başvurucu hakkında, bildiri dağıtması ve bildiride geçen ifadeler nedeniyle 3/1/1999 tarihli ve 23572 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan (mülga) Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurt İdare ve İşletme Yönetmeliği"nin (3/1/1999 tarihli Yönetmelik) 23. maddesinin (f) fıkrası gereğince yurttan süresiz çıkarma cezası verilmiştir.

12. Bahse konu disiplin cezası üzerine Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Kredi Dairesi Başkanlığının 4/4/2016 tarihli kararıyla başvurucunun öğrenim kredisi kesilmiştir.

13. Başvurucu, sözü edilen yurttan süresiz çıkarma ve öğrenim kredisinin kesilmesi işlemlerinin iptali istemiyle 13/6/2016 tarihinde Ankara 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açmıştır. Mahkeme, ilgili Yönetmelikte yurt öğrencilerinin ideolojik veya politik amaçlı gösteri, toplantı, tören düzenlemek, demeç vermek fiilini işlemeleri halinde yurttan süresiz çıkarılacaklarının açıkça düzenlendiğini, başvurucunun da siyasi içerikli bildiri dağıttığını ikrar ettiğini, bu nedenle bildiri içeriğinde yer alan ifadelerin suç oluşturup oluşturmadığından bağımsız olarak salt siyasi içerikli bildiri dağıtmış olması sebebiyle başvurucu hakkında verilen disiplin cezası ile buna bağlı kredisinin kesilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek 27/4/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir.

14. Başvurucunun istinaf talebi üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi (Daire), istinaf başvurusuna konu edilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 4/10/2017 tarihinde istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir.

15. Daire kararı başvurucuya 31/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 30/11/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. Somut olayda başvurucunun eyleminin gerçekleştiği tarihte yürürlükte bulunan 3/1/1999 tarihli Yönetmelik"in "Dayanak" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"Bu Yönetmelik; 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu ile 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun Uygulanmasına Ait Yönetmeliğin 13 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır."

17. 19/12/1989 tarihli ve 20377 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun Uygulanmasına Ait Yönetmelik"in "Yurtların idare ve işletilmesi" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Yurtlara alınacak öğrencilerde aranacak şartlar, yurtların idaresi yurtlarda barınma süresi, uygulanacak disiplin esasları, disiplin kurullarının kuruluşu, yetki ve işleyişleri, yurtların normal ve olağanüstü açılma ve kapatılması, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler, özel ve gece hizmetleri ve küçük işletmelerin çalıştırılmasına dair esaslar ile diğer hususlar Kurum tarafından ayrıca çıkarılacak bir yönetmelikte tespit edilir.

18. Danıştay Onüçüncü Dairesinin 9/3/2016 tarihli ve E.2015/446, K.2016/611 sayılı kararı ile 351 sayılı Yönetmelik"in 13. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Davacı tarafından 19/12/1989 tarih ve 20377 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 351 sayılı Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çıkarıldığı, diğer ilgili Bakanlıkların görüşünün alınmadığı ileri sürüldüğünden, ilgili Yönetmeliğin hazırlık çalışmalarında Maliye ve Bayındırlık Bakanlıklarının görüşünün alınıp alınmadığı, söz konusu Bakanlıkların hazırlık çalışmasında yer alıp almadığı hususunun ortaya konulması amacıyla yapılan Dairemizin 5/11/2015 tarih ve E:2015/446 sayılı ara kararına davalı idareler tarafından verilen cevaplarda; yapılan arşiv çalışmaları sonucunda konu ile ilgili bilgi ve belgelere rastlanılmadığının ifade edildiği görülmüştür.

Bu durumda, 351 sayılı Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin hazırlık çalışmalarında, 351 sayılı Kanunun 46. maddesinde kurala bağlanan emredici hükme uyulmadan, Maliye Bakanlığı ile Bayındırlık Bakanlığının görüşünü almadan söz konusu Yönetmeliğin hazırlandığı anlaşıldığından, mevzuat hükümlerine aykırı olarak hazırlandığı açık olan ilgili Yönetmeliğin 13. maddesinin iptali gerekmektedir."

19. 3/1/1999 tarihli Yönetmelik"in "Yurttan süresiz çıkarma cezası" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Yurttan süresiz çıkarma cezası; öğrencinin öğrenimi süresince kurum yurtlarından herhangi birine alınmamak üzere yurtla ilişiğinin kesilmesidir.

Yurttan süresiz çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

...

f) Milli birlik ve bütünlük duygularını zedeleyici veya bozucu maksatla bayrak ve sembol asmak, kullanmak, marşlar söylemek, açlık grevinde bulunmak, oturma eylemi yapmak, pankart taşımak veya asmak, ideolojik veya politik amaçlı gösteri, toplantı, tören düzenlemek, demeç vermek,

...

Yönetmeliğin bu maddesine göre yurttan ilişiği kesilen öğrencilerin kredileri de kesilir."

20. 3/1/1999 tarihli Yönetmelik"i ilga eden, 9/8/2016 tarihli ve 29796 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurt İdare ve İşletme Yönetmeliği"nin (9/8/2016 tarihli Yönetmelik) "Dayanak" kenar başlıklı 3. maddesinde ise söz konusu Yönetmelik"in 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurt Hizmetleri Kanunu"nun 7. maddesinin sekizinci fıkrasının (c) bendine dayanılarak hazırlandığı belirtilmiştir.

21. 9/8/2016 tarihli Yönetmelik"in dayanağı olan 351 sayılı Kanun"un 7. maddesi ise 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname"nin (703 sayılı KHK) 11. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Yürürlükten kaldırılmadan önce maddenin dayanak olarak gösterilen ilgili kısmı şöyledir:

"Yönetim Kurulunun görevleri şunlardır:

...

c) Yönetmelik taslaklarını inceleyip, Başbakan veya Kurumun bağlı olduğu Bakan onayına sunmak üzere karara bağlamak"

22. 9/8/2016 tarihli Yönetmelik"te "Yurttan süresiz çıkarma" cezasına ilişkin 3/1/1999 tarihli Yönetmelik"in 23. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendi ile aynı maddenin -yurttan ilişiği kesilen öğrencilerin kredilerinin de kesileceğine dair- son fıkrası aynen korunmuştur.

23. 9/8/2016 tarihli Yönetmelik"i ilga eden, 9/4/2021 tarihli ve 31449 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği"nin (9/4/2021 tarihli Yönetmelik) "Dayanak" kenar başlıklı 3. maddesinde ise söz konusu Yönetmelik"in 351 sayılı Kanun"un 46. maddesi, 10/7/2018 tarihli ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi"nin 184. maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi ve 188. maddesine dayanılarak hazırlandığı belirtilmiştir.

24. 9/4/2021 tarihli Yönetmelik"te dayanak olarak gösterilen 351 sayılı Kanun"un 46. maddesi şöyledir:

"Bu kanunun uygulanmasına ait yönetmelik Gençlik ve Spor Bakanlığınca hazırlanır."

25. 9/4/2021 tarihli Yönetmelik"te dayanak olarak gösterilen 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi"nin 184. maddesi ile 188. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"Madde 184 - (1) Gençlik ve Spor Bakanlığının görev ve yetkileri şunlardır:

...

ğ) Yurt yapmak, yaptırmak, işletmek, işlettirmek, desteklemek ve yurt hizmetlerine ilişkin usul ve esasları belirlemek,

...

Madde 188 - (1) Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri şunlardır:

...

f) Öğrenci disiplin işlemleri ile ilgili işlerin mevzuat hükümlerine uygun olarak yürütülmesini sağlamak,"

26. 9/4/2021 tarihli Yönetmelik"in "Yurttan çıkarma cezası" kenar başlıklı 24. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendi şöyledir:

"Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Anayasada belirtilen niteliklerine aykırı davranışlarda bulunmak, milli birlik ve bütünlük duygularını zedeleyici veya bozucu maksatla bayrak veya sembol asmak, kullanmak, marşlar söylemek, açlık grevinde bulunmak, oturma eylemi yapmak, pankart taşımak veya asmak, ideolojik veya politik amaçlı gösteri, toplantı, tören düzenlemek, demeç vermek, katılmak veya katılmaya zorlamak."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Mahkemenin 18/5/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

28. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak gelirinin olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

29. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

30. Başvurucu; Ankara"da meydana gelen patlamada güvenlik ve istihbarat güçlerinin sistemli bir ihmal içinde olduklarını, olay sonrasında devlet yetkililerinin ölen ve yaralananların acısını paylaşmaktan imtina eden, mağdurları suçlayan ve failleri belirsizleştiren bir söylemi tercih ettiklerini belirtmiştir. Başvurucu; söz konusu patlamada birçok arkadaşının vefat ettiğini veya yaralandığını, duyduğu öfkenin etkisiyle eleştirel olarak kaleme alınmış bahse konu bildiriyi dağıtmış olması nedeniyle hem barınma imkânının elinden alınmasının hem de öğrenim kredisinin kesilmesinin ifade ve örgütlenme özgürlüklerini, eşitlik ilkesini, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme, adil yargılanma ve etkili başvuru haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

31. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında verilen yurttan çıkarma ve öğrenim kredisinin kesilmesine dair kararın hukuki dayanağının olduğu, müdahalenin öğrencilerin toplu hâlde yaşadığı yurtları siyasi polemiklerden uzak tutma amacı yanında başkalarının şöhret ve haklarının korunması, kamu düzeninin korunması meşru amaçlarını izlediği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca; başvurucu tarafından dağıtılan bildiride yer alan ifadelerin hiçbir tartışmaya katkı sunmadığı, olgusal temelden yoksun ve tamamen kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, müdahalenin ölçülü, toplumsal bir ihtiyaca cevap verir nitelikte ve demokratik toplum düzeninde gerekli olduğu ve bu sebeplerle de başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmediği ifade edilmiştir.

32. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlamıştır.

2. Değerlendirme

33. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa"nın 26. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

34. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

...

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Müdahalenin Varlığı

36. Dağıttığı bir bildiri nedeniyle hakkında "Yurttan süresiz çıkarma" şeklinde disiplin cezası uygulanan ve kredisi kesilen başvurucunun ifade özgürlüğüne bir müdahalede bulunulmuştur.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

37. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

38. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Buna göre somut olayda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenecektir.

 (1) Genel İlkeler

39. Hak ya da özgürlüğe bir müdahale söz konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığıdır. Anayasa’nın 26. maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin kanunilik şartını sağladığının kabul edilebilmesi için Anayasa’nın 26. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca söz konusu müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61).

40. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında kanunilik ölçütü ilk olarak şeklî bir kanunun varlığını gerekli kılar (Tuğba Arslan, § 96). Bir yasama işlemi olarak kanun Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) iradesinin ürünüdür ve TBMM tarafından Anayasa’da öngörülen kanun yapma usullerine uyularak yapılan işlemlerdir. Bu anlayış temel hak ve özgürlükler alanında önemli bir güvence sağlar (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 54; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş., § 36).

41. Fakat kanunilik ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirir ve bu noktada kanunun niteliği önem kazanır. Bu anlamıyla kanunilik ölçütü, sınırlamaya ilişkin kuralın erişilebilirliğini ve öngörülebilirliği ile kesinliğini ifade eden belirliliğini garanti altına alır (Metin Bayyar ve Halkın Kurtuluş Partisi [GK], B. No: 2014/15220, 4/6/2015, § 56; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 55; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş., § 37).

42. Belirlilik, bir kuralın keyfîliğe yol açmayacak bir içerikte olmasını ifade eder.Temel hakların sınırlandırılmasına ilişkin kanuni düzenlemenin içerik, amaç ve kapsam bakımından belirli ve muhataplarının hukuksal durumlarını algılayabilecekleri açıklıkta olması gerekir. Bu ilkeye göre yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu birtakım güvenceler içermesi gereklidir. Bir kanuni düzenlemede hangi davranış veya olgulara hangi hukuksal sonuçların bağlanacağı ve bu bağlamda kamusal makamlar için nasıl bir müdahale yetkisinin doğacağı belirli bir kesinlik ölçüsünde ortaya konmalıdır. Bu durumda bireylerin hak ve yükümlülüklerini öngörerek davranışlarını bu doğrultuda tanzim etmeleri olanaklı hâle gelebilir. Böylece hukuk güvenliği sağlanarak kamu gücünü kullanan organların keyfî davranışlarının önüne geçilmiş olur (Hayriye Özdemir, §§ 56, 57; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 56; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş., § 38;Metin Bayyar ve Halkın Kurtuluş Partisi, § 57; norm denetimine ilişkin kararlarda belirliliğe ilişkin açıklamalar için çok sayıda karar arasından bkz. AYM, E.2009/51, K.2010/73, 20/5/2010; AYM, E.2011/18, K.2012/53, 11/4/2012).

43. Korunan hukuki değer ile ihlalin neden olduğu hukuki sonuçların aynı olmaması, idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasındaki temel farklılığı oluşturmaktadır. Adli para cezalarından daha yüksek miktarlarda idari para cezalarının verilebilmesine imkân tanıyan düzenlemeler de bulunmakla birlikte adli suçlar için öngörülen cezaların idari suçlar için öngörülen cezalardan genellikle daha ağır olması, hürriyeti bağlayıcı cezaların kural olarak adli suçlar yönünden geçerli olması, idari suçlarda kanun koyucunun daha az önem atfettiği bir hukuki değerin ihlal edilmesi, öngörülen yaptırımın da genellikle idari bir makam tarafından idari usuller izlenerek uygulanması ve yasama organının ağır işleyen yapısı karşısında ekonomik ve teknik hayatın hızla değişen ve gelişen şartları doğrultusunda idari suç ve cezaların adli suç ve cezalara göre daha sık değiştirilme ihtiyacının belirmesi idari suçlar yönünden kanunilik ilkesinin daha esnek uygulanmasını gerektirmektedir (Tuncer Yığcı, B. No: 2015/5402, 6/2/2019, § 42; AYM, E.2018/107, K.2018/114, 20/12/2018).

44. Buna karşılık suçta ve cezada kanunilik ilkesinin daha esnek uygulandığı idari suçlar yönünden de kanun metninde suç ve cezalara ilişkin olarak genel bir şekilde atıfla yetinilmesi yeterli olmayıp söz konusu düzenlemelerin içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu açıdan kanun, bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek nitelikte olmalıdır (AYM, E.2014/100, K.2015/6, 14/1/2015). Bu nitelikleri haiz bir kanuni düzenleme ile uzmanlık gerektiren veya teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi konusunda yürütme organına yetki verilmesi, kanuni düzenleme ilkesine aykırılık oluşturmaz. Diğer bir ifadeyle disiplin suç ve cezalarının da çerçevesi kanunla belirlenmeli ve kanun bireyler için belirli bir açıklık ve kesinlikte olmalıdır (Tuncer Yığcı, § 47; AYM, E.2018/110, K.2018/99, 17/10/2018).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

45. Pozitif hukukta kamu hizmetlerinin bütününü kapsayan genel ve soyut bir disiplin rejimi bulunmamaktadır. Bunun yerine kapsam ve sınırları birbirinden farklı kısmi kamu hizmeti alanları belirlenmekte ve her birinin disiplin rejimi ayrıca düzenlenmektedir. Bahse konu dar ve kısmi düzenlerin sağlıklı işleyebilmesi için de ilgili düzene tabi olan kişilere yönelik belirli davranış kuralları getirilmektedir.

46. Disiplin cezaları da sınırları belirlenmiş olan söz konusu kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla öngörülmüş, yapma veya yapmama biçiminde beliren davranış kurallarının ihlali hâlinde uygulanan idari yaptırımlardır (AYM, E.2018/14, K.2018/112, 20/12/2018).

47. Eldeki başvuruda başvurucunun bir bildiri dağıtması nedeniyle hakkında disiplin cezası uygulanması ve kredisinin kesilmesi yoluyla ifade özgürlüğüne yönelik gerçekleşen müdahalenin öncelikle yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde kanuni dayanağının bulunup bulunmadığının ortaya konulması gerekmektedir.

48. Somut olayda bir öğrenci yurdunda kalan başvurucu, üniversite kampüsünde bir bildiri dağıttığı için 3/1/1999 tarihli Yönetmelik"in 23. maddesinin (f) fıkrası uyarınca yurttan süresiz çıkarma şeklinde disiplin cezasıyla cezalandırılmış ve ayrıca başvurucunun öğrenim kredisi kesilmiştir (bkz. §§ 10-12). Başvurucu ise dava açarak söz konusu işlemlerin iptalini Mahkemeden istemiş ancak Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme, gerekçeli kararında Yönetmelik"in 23. maddesinin (f) fıkrası uyarınca bildiri içeriğinde yer alan ifadelerin suç oluşturup oluşturmadığından bağımsız olarak başvurucunun salt siyasi içerikli bildiri dağıtmış olması sebebiyle başvurucu hakkında tesis edilen işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığını belirtmiştir (bkz. § 13).

49. Başvurucu hakkında düzenlenen işlemlere esas olan ve olay tarihinde yürürlükte bulunan 3/1/1999 tarihli Yönetmelik"in 3. maddesinde ilk olarak bu Yönetmelik"in 351 sayılı Kanun"a dayanılarak hazırlandığı ifade edilmiştir (bkz. § 16). Dayanak gösterilen 351 sayılı Kanun incelendiğinde ise öğrenci yurtlarında kalan öğrencilerin disiplin cezası gerektiren fiilleri ve bunların karşılığında öngörülen disiplin cezalarıyla ilgili en azından çerçevesi çizilen, belirli bir açıklık ve kesinlikte olan herhangi bir kural bulunmadığı görülmektedir.

50. 3/1/1999 tarihli Yönetmelik"in 3. maddesinde dayanak olarak gösterilen bir diğer düzenleme ise 19/12/1989 tarihli Yönetmelik"in 13. maddesidir (bkz. § 17). 19/12/1989 tarihli Yönetmelik"in TBMM iradesinin ürünü olan şeklî bir kanun niteliği bulunmadığı açıktır. Kaldı ki 19/12/1989 tarihli Yönetmelik"in 13. maddesinde veya başka maddelerinde disiplin cezası gerektiren fiillere ve bunların karşılıklarına ilişkin hiçbir açıklama da bulunmamaktadır. Bu nedenle bahse konu Yönetmelik"in başvurucunun temel bir hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğunu kabul etmek mümkün değildir.

51. Eldeki başvuruya konu olay tarihinden sonra yürürlüğe giren ve 3/1/1999 tarihli Yönetmelik"i ilga eden 9/8/2016 tarihli Yönetmelik"in 3. maddesinde ise bu Yönetmelik"in 351 sayılı Kanun"un -daha sonra 703 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılan- 7. maddesinin sekizinci fıkrasının (c) bendine dayanılarak hazırlandığı belirtilmiştir (bkz. § 20). Dayanak olarak gösterilen bahse konu düzenleme incelendiğinde ise (bkz. § 21) düzenlemede yalnızca yönetim kurulunun yönetmelik çıkarma sürecindeki birtakım görevlerine değinildiği, buna karşın disiplin suç ve cezalarına ilişkin yine herhangi bir açıklamaya yer verilmediği görülmektedir.

52. Son olarak başvuruya konu olay tarihinden sonra yürürlüğe giren ve9/8/2016 tarihli Yönetmelik"i ilga eden 9/4/2021 tarihli Yönetmelik"in 3. maddesinde dayanak olarak gösterilen düzenlemeler incelendiğinde de başvurucunun temel bir hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağını oluşturacak herhangi bir düzenlemenin bulunmadığı görülmektedir (bkz. §§ 23-26).

53. Böylelikle somut olayda disiplin suçlarıyla ilgili genel ilkeleri ortaya koyan, çerçevesini çizen ve disiplin cezalarını gerektiren eylemleri genel hatlarıyla da olsa belirleyen, belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli, amaç ve kapsamı belirlenebilir veya öngörülebilir herhangi kanuni düzenleme bulunmamaktadır. Bu hâlde başvurucu gibi Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunda kalıp disiplin cezasıyla muhatap olma potansiyeli bulunan kişiler için getirilen kanuni bir güvencenin varlığından söz etmek mümkün değildir. Sonuç olarak başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanunla öngörülmediği kanaatine ulaşılmıştır.

54. Başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine (bkz. §§ 37, 38) riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

55. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

57. Başvurucu, ileri sürdüğü hukuka aykırılıkların giderilmesini istemiş; 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

58. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

59. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

60. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

61. İncelenen başvuruda, başvurucu hakkında verilen disiplin cezası ve başvurucunun kredisinin kesilmesi işlemleri nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin idarenin işleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Mahkeme de ihlali giderememiştir.

62. Bu durumda ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 3. İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

63. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için ifade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 8.100 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

64. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğü ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 3. İdare Mahkemesine (E.2016/2786, K.2017/1693) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 8.100 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin bilgi mahiyetinde Gençlik ve Spor Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,

I. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/5/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara