Esas No: 2021/2780
Karar No: 2022/1786
Karar Tarihi: 30.03.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/2780 Esas 2022/1786 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2021/2780 E. , 2022/1786 K."İçtihat Metni"
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatif ortağı iken istifa ettiğini kooperatiften olan 75.250,00 TL alacağının iflas masasına kayıt kabulünü talep ve dava etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; davacının üyeliği, iflasın açıldığı tarihte devam ettiğinden; iflasın açıldığı tarih itibari ile kooperatif üyesi olan davacı alacağının muaccel olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince davacının iflasın açıldığı tarih itibariyle müflis şirketten hukuken kesinleşmiş muaccel bir alacağının bulunmadığı, dolayısıyla ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırılığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine,
2-Kooperatif üyesinin alacağı 1163 sayılı yasanın 98. maddesi yollamasıyla 6102 sayılı TTK'un 379 ve 480/3 maddeleri kapsamında bir alacak olup, iflas masasına kaydı mümkün alacaklardan değildir. Zira ortakların payları için ödediği aidatlar ortaklığın sermayesini oluşturur. Sermaye payı ise ortaklığa verilmiş bir borç olmadığından ortaklığın iflası halinde ortaklar kural olarak iflas alacaklısı olamazlar. Davacının davasının bu nedenle reddi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, ancak sonucu itibariyle doğru olan kararın gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesi değiştirilerek ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, 30.03.2022 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
- MUHALEFET ŞERHİ -
Müflis kooperatif ortağının yaptığı ödemeye ilişkin iflas masasına alacak yazdırma talebi reddolunmuş, mahkemeye yaptığı kayıt kabul davası ise, kooperatif ortağının istifasının iflastan sonra hatta davadan sonra olduğu, çıkma alacağının muaccel olmadığı gerekçesiyle reddolunmuş, istinaf başvurusu da esastan reddolunmuş, temyiz incelemesi yapan dairemiz çoğunluğu, temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibariyle doğru olan hükmün onanmasına karar vermiştir.
Dairemizin 21.12.2021 tarih ve 1558-2408 sayılı ilamındaki karşı oyumda açıkladığım sebeplerle, inceleme ve değerlendirme eksikliği olduğu düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
Kooperatifin iflası halinde kooperatif ortağının durumu tespit edilmelidir.
Sermaye şirketinin iflası halinde şirket hissedarının iflas masasına alacak yazdırması, kayıt kabul davası açması yolu kapatılmıştır. TTK 480. maddesi uyarınca iflas tasfiyesinden sonra tasfiye payı kalmışsa buna katılma imkanı vardır. İflas masasına alacak yazdıramazlar, kayıt kabul davası açamazlar, açmış olsalar bile davaları dinlenmez.
Aynı kanuni sonucun, kooperatifin iflası halinde, kooperatif ortakları içinde geçerli olup olmadığının tayin ve tespiti konuyu aydınlatmış olacaktır.
Sermaye şirketi ortaklığı ile kooperatif ortaklığı aynı şey değildir. Kooperatif ortaklığı değişir sermayeli değişir ortaklı kuruluş olduğu halde, sermaye şirketinde sermayenin korunması ilkesi çerçevesinde kanuni tedbirler öngörülmüştür. Kooperatiflerde açık kapı ilkesi geçerli olup kural olarak çıkma serbestisi tanınmışken, sermaye şirketinde sermayenin geri alınması imkanı yasaklanmış, çıkma hakkından daha dar imkan sunan sermayeyi almadan pay devri imkanı getirilmiştir. Kooperatifler karşılıklı yardım ve dayanışma ile amacını gerçekleştirmeye çalışırken, sermaye şirketlerin asıl amacı kâr ve kazanç elde etmektir. Sermaye şirketlerinde sermayesi ile sınırlı sorumluluk ilkesi kabul edilmiş, aynı imkan kooperatif ortaklıkları için de tanınmıştır. Kooperatif ortağının hisse büyüklüğü ne olursa olsun tek oy imkanı tanınmışken, sermaye şirketinde ortaklık payı kadar oy hakkı vardır.
Kooperatif ortakları değişir sermayeli değişir ortaklı olmalarına karşın, şirketlerde sermaye sabit olup sermayenin korunması ilkesini sağlayıcı kanuni tedbirler alınmıştır. Bunların en önemlisi 6102 sayılı TTK 379. maddesinde düzenlenen kendi paylarını rehin ve iktisap yasağı ile 480. maddede ifade edilen şirkete verdikleri sermayeyi geri isteyememe yasağı olup iflas halinde iflas tasfiyesinden artan pay olursa, tasfiye payı alabilme imkanı tanınmış, iflas tasfiyesine girme imkanı verilmemiştir.
Sınırlı sorumluluk ilkesi dışında, kooperatif ortaklıkları ile sermaye şirketi ortaklıkları arasında açık farklılıklar olduğu bellidir.
Kooperatif ortaklıklarını sermaye şirketi ortaklığı gibi kabul eden görüş ve uygulama, kooperatif ortaklıklarını da anılan kanuni düzenleme içinde kabul ederek, iflas sıra cetveline alacak yazdıramayacaklarını kayıt kabul davası açamayacaklarını iflas tasfiyesi sonrası bir tasfiye artığı kalmışsa buradan yani tasfiye payından alabileceklerini kabul etmektedirler. Onama kararı belirtilen kabule bağlı bir sonuçtur.
Kooperatif ortaklıklarını sermaye şirketi ortaklığı gibi kabul etmeyen görüş ve uygulama ise, kooperatif ortaklığının değişir sermayeli değişir ortaklı ortaklık olup, çıkma serbestisinin pay devrine göre daha geniş bir imkan olduğunu, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun özel bir kanun olup Türk Ticaret Kanununa genel atıf dışında özel bir atıf yapmadığını, Kooperatifler Kanununda boşluk olmadığını bu sebeple kıyas yoluyla Türk Ticaret Kanunun uygulanmasını gerektirir bir ihtiyaç bulunmadığını kabul eden bir uygulamadır. Buna göre iflas halinde kooperatif ortağı iflas sıra cetveline alacak yazdırabilir, açtığı kayıt kabul davası dinlenir.
Kooperatif ortaklığından ayrılma iflas tarihine kadar mümkündür. İflastan sonra kooperatif ortaklığından ayrılma imkanı tanınmamıştır. Doktrinde Ü. Tekinalp, Kooperatiflerde Ortakların Kişisel Niteliklerinin Önemi, Ortak Sıfatının Kazanılması ve Yitirilmesi adlı eserinde (İstanbul 1972 s. 160’da) “iflasta ortaklığın düşmesi mümkün değildir” demekte, yine Ü. Tekinalp, R. Poray, E. Çamoğlu Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku (İstanbul 1982 2. baskı s. 861’de) adlı ortak eserlerinde “iflasın ilanından itibaren artık yeni ortak alınması ve kooperatiften ortağın ayrılmasının mümkün olmadığını” ifade etmektedirler. Doktrinde, iflasın ilanından itibaren ayrılmanın mümkün olmadığı kaydı yer almasına karşın özel görevli daire olan kapatılan Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 12.10.2015 tarih ve 9460-6457 sayılı ilamında, iflastan önce mi sonra mı ayrılma olduğunun araştırılmasını isteyerek iflasın açılması anına kadar ayrılmanın mümkün olduğunun kabulünde olduğu görülmektedir.
İİK. 195. maddesi iflas halinde müflisin müeccel borçlarının muacceliyet kazanacağını düzenlemiştir. İflas ile birlikte mueccel borç muaccel hale gelmektedir. Nitekim konuya ilişkin kapatılan Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 17.06.2013 tarih ve 3502-4141 sayılı ilamında “Mahkemece İİK. 195. maddesi uyarınca iflasın açılması ile müflisin müeccel borçlarının muaccel kılacağı hükmü göz önünde bulundurularak ve çıkma payı alacağının muacceliyetiyle ilgili araştırma yapmadan, davacının iflas tarihi itibariyle, çıkma payı alacağının hesaplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozma yapılmıştır.
Kooperatifin iflası halinde, iflasın açılmasıyla birlikte kooperatif malvarlığı (mameleki) iflas masasına girer. Kooperatifler değişir sermayeli değişir ortaklı kuruluşlar olduğundan, kooperatif mameleki içine giren değerlerin neler olduğunun tayin ve tespitinde müşkilat bulunmaktadır. İ. Ü. medeni hukuk hocası olan Abdülkadir Arpacı Kooperatifler Kanunu ve Açıklamaları (İstanbul 1995 2. baskı s. 129-130) adlı eserinde, sınırlı sorumluluk ile ilgili Kooperatifler Kanununun 28. maddesi açıklamasında “...bu arada kooperatif mameleki (malvarlığı) kavramından ne anlaşılması gerektiği meselesidir. Hemen söyleyebiliriz ki, bu kavramın içine sermayenin ve sermaye paylarıyla ilgili alacakların girdiğinden şüphe yoktur. Tartışılması gereken nokta, sermaye dışında kalan malların, alacak ve haklarının buraya girip girmeyeceği meselesidir. Belirtmek gerekir ki bütün bu sayılanlar bu kavrama dahil bulunmaktadır. Zira, bunlar malvarlığının aktif unsurlarını oluştururlar. O halde kooperatif alacaklılarının kooperatife ait bütün ayınlara, alacak ve haklara el koymaları mümkündür. Ancak, bu noktada önemli bir problemle karşılaşmaktayız: Acaba söz konusu ayınların, alacak ve hakların sadece kooperatifle üçüncü kişiler arasındaki ilişki ve işlemlerden mi doğmuş olması gerekir; yoksa, kooperatifle ortaklar arasında gerçekleşen ilişki ve işlemler sebebiyle oluşan ayınlar, alacak ve haklar buraya dahil midir? Kanunda bu konuda açık bir düzenleme olmamakla beraber, sorunun ikinci kısmının olumsuz cevaplandırılması gerektiği kanaatini taşımaktayız. Zira, aksi takdirde, kötüye kullanımlara son derece elverişli bir durum sağlanmış olur ve kooperatif ortaklarının da bu suretle çok ağır mağduriyetlere düşürülmeleri tehlikesi ile karşı karşıya gelinir. Anılan durum, özellikle yapı kooperatifleri açısından ortaklar için oldukça tehlikelidir. Gerçekten, düşünülsün ki bütün imkanlarını seferber eden, bir konut sahibi alabilmek için her çeşit mahrumiyete katlanan, bu uğurda zaruret içinde yaşama savaşı vermeyi bile göze alan bir kooperatif ortağı yöneticilerinin ihmali veya kötü niyetli davranışları sebebiyle ödemiş olduğu bütün taksitlerden, bunların karşılığı olan konuttan yoksun kalıyor ve üstelik bakiye konut bedeli ödemelerini de kooperatifin alacaklılarına yapmak durumunda bırakılıyor. Böyle bir çözüm tarzının ne derece adaletsiz ve haksız olduğunu ayrıca izaha gerek yoktur. Nitekim bu sebeple olacak ki, Yargıtay da aynı sonuca varmış ve Koop. K. 31. hükmünden de yararlanmak suretiyle, kooperatif alacaklılarının ancak kooperatifle ilişkiye girip borçlu olan üçüncü kişilere başvurabileceklerini, ortakların bu hususta üçüncü kişi gibi telakki edilemeyeceklerini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 27.12.1973 5072-5214 Eriş/ Ulusoy, age 308-309) isabetle belirtmiştir. Aynı gerekçeler kooperatifin iflası halinde de geçerlidir. Ancak Koop. K. 31/2 hükmü, ek ödemeler için bu hususta bir istisna getirmiştir. Şu halde, kooperatifin ortaklarla olan işlemlerinden dolayı mevcut malları iflas masasına da girmeyecek, ancak iflas idaresinin kooperatifçe istenebilecek ek ödemeleri ortaklardan istemesi mümkün olacaktır. Buna karşılık işaret olunduğu üzere kooperatif sermayesinin iflas masasına gireceğinden şüphe yoktur” diyerekten konuya ilişkin müşkilatı açık şekilde dile getirmiştir.
Doktrinde dile getirilen bu müşkilata karşılık kooperatifler için öngörülen tip anasözleşmenin 21. maddesinden yararlanılarak, arsa alımı alt yapı inşaat ve imalatları için genel kurulca alınan kararlarda incelenmek suretiyle, bilirkişiden konuya ilişkin rapor alınarak, bir çözüm yolu bulunabileceğidir. Konuyu çözümsüz bırakmak yerine andığım yol ve inceleme ile çıkış ve çözüme ulaşılacaktır. Tip anasözleşmenin 63. maddesi de buna hizmet eder.
Bütün bu anlattıklarımdan, kooperatifin iflası halinde kooperatif ortağı yaptığı ödemeleri iflas masasına alacak yazdırabilir, kayıt kabul davası dinlenir. Alacak yazdırabilmesi için çıkma bildiriminde bulunmasına gerek yoktur.
Kooperatif ortağının çıkma bildiriminde bulunması halinde, ödemeleri karşılığı eline geçecek olan, mali hesaplarının görüşüldüğü genel kurul sonrası genel gider payının düşülmesi sonrası arta kalan olmaktadır. Oysa çıkma bildirimi olmadan, kendisine tahsis edilecek konut işyeri bulunmaz ise ödemesi tam ise raiç bedelini tazminat olarak alması, ödemeleri eksik ise altılı formüle göre hesaplanan tazminatı almış olacaktır. Alacak yazdırabilmesi için özellikle iflastan önce kooperatif ortağının çıkmaya zorlanmış olması haklarının gerilemesi sonucunu doğuracaktır.
Anayasa 171. madde kooperatifçiliğin desteklenmesini öngörmekte, değişir sermayeli değişir ortaklı kooperatif ortaklıklarını, sermaye şirketi ortaklıkları gibi sonuca gitmekle, anılan ilkeden de uzak düşüldüğü aşikardır.
Kapatılmadan önce kooperatif uyuşmazlıklarını temyizen Yargıtay 23. Hukuk Dairesi incelemekteydi. Anılan özel daire 29.03.2012 tarih 4362-2455 sayılı ilamında kooperatif ortağının açtığı çıkma payı alacağı kayıt kabul davası mahkemece kabul edilmiş, kooperatif ortağının kayıt kabul davasının sermaye şirketi ortaklığı gibi dinlenemeyeceği belirtilerek temyizen bozma yapılmış, aynı dosyaya ilişkin karar düzeltme başvurusu yapılması üzerine 19.02.2013 tarih 728-915 sayılı ilamıyla karar düzeltme kabul edilip bozma ilamı kaldırılıp kooperatif ortaklığının sermaye şirketi ortaklığı olmadığı, kanunda boşluk olmadığı belirtilerek mahkeme kararı onanmıştır. 23. Hukuk Dairesi bu uygulamasını 12.10.2015 tarih 9460-6457 ve 27.10.2015 tarih 10329-6925 sayılı ilamlarıyla karar düzeltme sonrası sürdürmüş, sermaye şirketi ortağı gibi değil kooperatif ortağı gibi uygulama yapmıştır. 23. Hukuk Dairesi benzer sonuçlu iflas masasına karşı açılan istihkak talepli masadan çıkarma davasında da 03.11.2015 tarih 8964-7029 sayılı bozma ilamıyla kooperatif ortağının talebinin karşılanması yönünde karar oluşturulmuştur.
Yukarıdan beri anlatılanlardan, konu açısından geçmiş uygulama bulunduğundan, doktrin ve uygulama gözetildiğinde, işaret edilen noktalardan hükmün bozulması görüşünde olduğumdan, Kooperatifler Kanununda boşluk olmadığı, Türk Ticaret Kanunun kıyas yoluyla uygulanmasına ihtiyaç bulunmadığı kanaatini taşıdığımdan, onama yönünde oluşan çoğunluk görüşüne katılamıyorum.