Esas No: 2012/4-1366
Karar No: 2012/1866
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/4-1366 Esas 2012/1866 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık M.T., mühür bozma suçundan 2500 Lira adli para cezasına çarptırılmıştır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasaya ve TCY'nın 7/2 madde ve fıkrasına dikkat çekerek, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması gerektiğine karar vermiştir. Bu nedenle yerel mahkeme hükmü açıklanmasının geri bırakılmamasına karar vermiştir. Ancak, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle yerel mahkeme direnme hükmü bozulmuş ve sanık hakkındaki kamu davası düşmüştür. Kanun maddeleri: 765 sayılı TCK'nun 274/1, 80, 647 ve 102/4, 104/2; 5271 sayılı CMK'nun 223; 5728 sayılı Yasa'nın 562. ve CYY'nın 231/5, 231/14.
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2010/589
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : İZMİR 20. Asliye Ceza
Günü : 26.06.2009
Sayısı : 404-627
Mühür bozma suçundan sanık M.T."ın 5237 sayılı TCK’nun 203, 43 ve 52. maddeleri uyarınca 2500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, İzmir 20. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.11.2005 gün ve 953-1283 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 24.03.2008 gün ve 753-4191 sayı ile;
“Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY"nın 7/2 madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CYY"nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CYY"nın 231/14. madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 28.07.2008 gün ve 282-475 sayı ile, bu kez 765 sayılı TCK"nun 274/1, 80, 647 sayılı Kanunun 4 ve TCK"nun 72. maddeleri uyarınca sanığın 1345 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve CMK"nun 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına hükmolunmuş, sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.03.2009 gün ve 2283-5253 sayı ile;
“Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY"nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CYY"nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CYY"nın 231/14. madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” gerekçesiyle hüküm oyçokluğuyla bozulmuştur.
İzmir 20. Asliye Ceza Mahkemesi ise 26.06.2009 gün ve 404-627 sayı ile;
“...Daha önceki Yargıtay bozma kararı uyarınca sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmiş olduğu" gerekçesiyle direnerek, önceki hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının "zamanaşımından bozma ve düşme” istekli 15.01.2012 gün ve 589 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay 5. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 10.10.2012 gün ve 1256-10148 sayılı tevdi kararıyla Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
765 sayılı TCK"nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun 104/2. maddesi uyarınca dava zamanaşımını kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve kesilme halinde, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 gün ve 978-250 ile 23.01.2007 gün ve 254-5 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı mühür bozma suçuna 765 sayılı TCK’nun 274. maddesinde üç aydan iki seneye kadar hapis ve adli para cezası öngörülmüştür. 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve en son 08.12.2003 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 26.06.2009 tarihinden sonra 08.06.2011 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK"nun 102/4, 104/2. ve 5271 sayılı CMK"nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 20. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.06.2009 gün ve 404-627 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK"nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK"nun 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.12.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.