Esas No: 2012/1-657
Karar No: 2012/1863
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1-657 Esas 2012/1863 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık, kasten öldürme suçuna teşebbüs ettiği gerekçesiyle cezalandırılmıştır. Ancak, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından bozulan kararda mağdur hakkında düzenlenen adli raporun yeterli olup olmadığı belirtilmemiş ve eksik soruşturma sonucu hüküm kurulduğu tespit edilmiştir. Yerel mahkeme, Adana Numune Hastanesindeki yatış dosyası incelenerek verilen kesin rapora itibar edilebileceğine ve yeniden rapor alınmasına gerek olmadığına karar vermiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 81/1, 35/2, 29/1, 62, 53/1, 54 ve 63. maddeleri sanığın cezalandırılmasına ilişkin hükümleri içermektedir.
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2012/58864
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ADANA 4. Ağır Ceza
Günü : 10.01.2012
Sayısı : 478-3
Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanığın 5237 sayılı TCK"nun 81/1, 35/2, 29/1, 62, 53/1, 54 ve 63. maddeleri uyarınca yedi yıl altı ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin, Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.10.2008 gün ve 204-337 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.10.2011 gün ve 3690-5782 sayı ile;
Mağdura ait tüm rapor ve dayanakların dosya ile birlikte İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderilerek; mağdurdaki yaraların TCK"nun 86 ve 87. maddeleri kapsamında rapor alındıktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi ise 10.01.2012 gün ve 478-3 sayı ile;
"Bozma ilamında müştekiye ait hastane evrakı temin edilip İstanbul Adli Tıp Kurumundan rapor aldırılması istenilmiş ise de; soruşturma evresinde Adana Adli Tıp Şubesinin 26.05.2008 gün ve 4167 sayılı raporunun Adana Numune Hastanesinde mevcut yatış dosyası incelenerek verildiği, raporda sol lomber bölgeden giren kesici aletin iç organ yaralanmasına neden olduğu, yaranın ameliyat yapılarak primer tamir suretiyle giderildiğinin tespit edildiği, resmi evrak niteliğindeki bu rapora itibar edilmemesini gerektirecek bir neden bulunmadığı gibi, bozma ilamında rapora itibar edilmemesini ve yeniden rapor alınmasını gerektirecek nedenin belirtilmediği, suçun kabul edilen tavsifinde kastın sonucu belirlediği, insan öldürmeye teşebbüs olarak tespit edilen kast nedeniyle geçici raporla dahi hüküm kurulmasının olanaklı olduğu, bu gibi hallerde kesin raporun, ancak teşebbüs hükmünün uygulanmasında cezanın tespitinde gözetilecek olması nedeniyle alınmasında yarar olduğu, zorunluluk bulunmadığı, kaldı ki mevcut kesin raporun hüküm için yeterli olduğu, yeniden rapor alınmasının gerekmediği, müştekinin tedavisine ait evrak incelenerek verilen adli tıp raporuna itibar edilmemesi için bir neden bulunmadığı" gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istemli 06.04.2012 gün ve 58864 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın kasten öldürme suçuna teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; mağdur hakkında düzenlenen adli raporun hüküm kurma açısından yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanık ve ağabeyinin cadde üzerinde kurdukları seyyar tezgâhta ikinci el cep telefonu alım satımı yaptıkları, aynı yerde mağdurun amcasının oğlunun telefon, mağdurun ise takı malzemeleri pazarladığı, olay günü sabah saatlerinde sanığın ağabeyi ile mağdurun amcasının oğlu arasında bir tartışma meydana geldiği, öğleden sonra olay yerine gelen sanığın mağdurun amcasının oğlu ile bu konuyu konuştuğu, bu durumu gören mağdurun, tartışma nedeniyle sanığın, amcasının oğluna zarar verebileceği düşüncesiyle yanlarına geldiği, sanık ile mağdur ve akrabaları arasında önce bir tartışma, ardından da itiş kakış yaşandığı, mağdurun sanığı iterek yere düşürdüğü, yerden kalkan sanığın ekspertiz raporuna göre bulundurulması ve taşınması suç teşkil etmeyen bıçakla mağduru sol koluna ve karnına toplam iki kere vurmak suretiyle hayati tehlike geçirecek ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte yaralayıp olay yerinden kaçtığı, bir hafta sonra da suç aleti bıçakla birlikte teslim olduğu,
Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 02.04.2008 gün ve 56004 sayılı geçici raporda, mağdurun sol böbreği ile sol omuz iç kısmında delici kesici alet yaralanması görüldüğünün, "konsültasyona tabi" notu alınarak genel cerrahiye yatırıldığının ve hayati tehlikesi bulunduğunun belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığı Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 26.05.2008 gün ve 4167 sayılı raporunda;
"E.S. adına düzenlenmiş bulunan hastane yatış dosyasının incelenmesinde; kesici delici alet yaralanması nedeniyle getirildiği, sol lomber bölge arka aksiller çizgide üç santimlik kesici delici alet yarası belirlendiği, retroperitoneal hematom, ince barsak kolonda yaralanma saptandığı, primer tamir uygulandığı kayıtlı olup ek patoloji bildirilmediği, tarafımızca yapılan muayenesinde; sol kol üst dış yanda bir buçuk santimlik, sol lomberde üç santimlik iyileşmiş kesici delici alet yaraları saptandığına göre; yaralanmaların yaşamsal tehlike oluşturduğu ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmadığı" görüşüne yer verildiği
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu ele alındığında;
Yerel mahkemece hükme esas alınan ve mağdurun hastane evrakı incelenip, muayene de edildikten sonra adli tıp uzmanınca düzenlenen raporda, Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından tanzim edilen geçici raporla uyumlu olarak, mağdurun hayati tehlike geçirecek ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte yaralandığının, meydana gelen yaraların hangi cisimle yapıldığının ve vücudun hangi bölgelerinde yer aldığının tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça belirtilmiş olma karşısında, Adli Tıp Kurumu Adana Grup Başkanlığı Adli Tıp Şube müdürlüğünce düzenlenmiş olan rapor hükme esas almaya elverişli olup yeni bir rapor alınmasına gerek bulunmamaktadır.
Aksinin kabulü, Anayasanın 141/4. maddesinin; "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir" şeklindeki düzenlemesi ile usul ekonomisine aykırı olacak, yargılamanın gereksiz yere uzamasına ve yeni yargılama giderlerine yol açacak, aynı zamanda Anayasanın 90. maddesi uyarınca iç hukuk normu haline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil Yargılanma Hakkı" başlıklı 6. maddesinin; "herkes gerek medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan kanuni, müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve aleni surette dinlenmesini istemek hakkını haizdir" şeklindeki hükmüne de aykırılık teşkil edecektir.
Bu itibarla, yerel mahkemenin adli raporun yeterli olduğu yönündeki direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, dosyanın temyiz incelemesi yapılması amacıyla Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyeleri; "Dosyada bulunan adli raporun suçun vasıflandırılması bakımından yetersiz olduğu ve direnme hükmünün bu nedenle bozulması gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.01.2012 gün ve 478-3 sayılı kararındaki direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.12.2012 tarihli birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 25.12.2012 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.