Esas No: 2012/6-1273
Karar No: 2012/1854
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6-1273 Esas 2012/1854 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık T.A. hırsızlık suçundan dolayı 2376 YTL adli para cezasına çarptırılmıştır. Ancak, Yargıtay 6. Ceza Dairesi, suç tarihinde yürürlükte olan 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesinin sanık hakkında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yerel mahkeme ise bu kanunun uygulama koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını vermemiştir. Bu kararın süreç olarak yeni bir hüküm niteliğinde olduğu ve direnme kararı olmadığı sonucuna varılmıştır. Dosya Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilerek temyiz incelemesi yapılması kararlaştırılmıştır.
Kanun Maddeleri:
- 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 491/2, 522, 55/3 ve 647 sayılı Kanun'un 4. maddeleri
- 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2011/233720
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : KOCAELİ Çocuk
Günü : 29.03.2011
Sayısı : 490-60
Hırsızlık suçundan sanık T. A."ın 765 sayılı TCK’nun 491/2, 522, 55/3 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 2376 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Kocaeli Çocuk Mahkemesince verilen 18.12.2007 gün ve 572-804 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 25.10.2010 gün ve 12241-16401 sayı ile;
“Sanık hakkında, suç tarihinde yürürlükte olan 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinin değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 29.03.2011 gün ve 490-60 sayı ile;
“İncelenen dosyada ve mahkememizce verilmiş olan kararın 5 nolu bendinde değinildiği üzere, suça sürüklenenin Ümraniye 4. Asliye Ceza Mahkemesi aracılığıyla özellikle alınan ve ifade tarihi itibariyle 18 yaşını doldurduğu 23.02.2007 tarihli beyanında, uzlaşmak istemediğini, atılı suçu da kabul etmediğini belirttiği görülmüş, çocuklar hakkında uzlaşmayı düzenleyen 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23/2. maddesi ile 23/2-d maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için "suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi" koşulunun arandığı, suça sürüklenenin özellikle sorulan soruya uzlaşmak istemediğini söyleyerek cevap verdiği, bu durumda yasanın amir hükmüne göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin ve bu bağlamda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinin tatbikinin mümkün olmadığı, tatbiki mümkün olmayan bir düzenlemenin ayrıca değerlendirmeye tabi tutulmamasının gerektiği” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “dava zamanaşımının dolduğundan bahisle düşme” istekli 12.09.2012 gün ve 233720 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun sanık hakkında uygulanma imkanının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle yerel mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususunun, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmiştir.
İncelenen dosya içeriğinden; ilk hükümde 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun sanık hakkında uygulanma imkanının bulunup bulunmadığına ilişkin olarak herhangi bir değerlendirme yapmamış olan yerel mahkemenin, bozmadan sonraki direnme gerekçesinde, bozmada belirtilen hususları tartışmak suretiyle, sanık hakkında anılan Kanunun 23. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma koşullarının bulunmadığını belirttiği anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen karar; özde direnme niteliğinde olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay"ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
Somut olayda, sanık müdafiinin temyizi üzerine Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi amacıyla yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkemece de, hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları değerlendirilerek, sanığın, sebebiyet verdiği zararı gidermediği gerekçesiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanma koşullarının bulunmadığına karar verilmiştir.
Buna göre, yerel mahkemece, bozma ilamından sonraki yargılamada, bozma ilamının gereğinin eylemli olarak yerine getirilmiş bulunması karşısında; verilen karar direnme hükmü niteliğinde değildir. İlk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeye dayanılarak karar verilmiş olup, önceki hükümde esas alınmayan bu hususlar, Özel Dairece denetlenmemiş olduğundan, Özel Dairece denetlenmeyen bir konunun ilk kez ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine yasal imkan bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Yerel mahkemenin son uygulaması yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.12.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.