Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6-1266 Esas 2012/1845 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/6-1266
Karar No: 2012/1845

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6-1266 Esas 2012/1845 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/6-1266 E.  ,  2012/1845 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname: 2010/115794
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : ÖDEMİŞ 2. Asliye Ceza
    Günü : 11.11.2009
    Sayısı : 472-680

    Hırsızlık suçundan sanık H. G.."in beraatine ilişkin, Ödemiş 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 15.07.2005 gün ve 364-484 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.06.2009 gün ve 9113-10421 sayı ile;
    “Katılan Belediyeye ait Ortaköy yolundaki su deposununa gelen su hattındaki kilitli rogar kapağı kaldırılıp, vana 1.5-2 tur açılarak tahliye borusuna su gelmesi sağlandığı ve kapağın tekrar kilitlendiği, sanık tarafından tahliye borusuna aparat yardımı ile boru takılarak kendi tarlasına suyun götürüldüğünün anlaşılması karşısında; yüklenen suçtan sanığın cezalandırılması yerine beraatine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 11.11.2009 gün ve 472-680 sayı ile;
    “Sanığın katılan Ödemiş Belediyesine ait Ortaköy yolundaki su deposuna gelen su hattındaki tahliye borusuna taktığı aparat ve plastik boru yardımı ile buradan çıkan suyun boşa akmasını önleyerek, köy tüzel kişiliği tarafından ağaçlandırılan sahaya yönlendirdiği, tahliye borusundan akan suyun sanık tarafından açıldığına dair savunmanın aksine delil bulunmadığı, tanık ifadeleri ve bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere suyun vanasının sanık dışındaki etkenlerle de açılmış olabileceği, görevlinin kilidi açamayarak kırdığı ve bu durumun müdahil tarafça sanık aleyhine kilidi kırdığı ve vanayı açarak kilidi değiştirdiği şeklinde yorumlandığı, oysa keşif esnasında görevlinin yine kilidi açamayarak kırmaya kalktığı ve bilahare uğraşlar sonucu anahtar ile kilidi açtığı, bu durumda vanaya ulaşılması için açılması gereken kapak kilidinin bulunduğu konum nedeniyle kendiliğinden arıza yapmış olma ihtimalinin yüksek olduğu, bu nedenle görevlinin kilidi açamamasının sanık aleyhine delil olamayacağı, sanığın boşa akan suyu köy tüzel kişiliğine ait ağaçlandırma sahasına götürme eyleminin, ülke kaynaklarının verimli kullanılmasını sağlama ve çevreyi ağaçlandırmaya yönelik örnek çalışma olarak değerlendirilmesi ve duyarlı vatandaş konumundaki sanığın takdir edilmesi gerektiği, sanığın vanayı açarak akan suyu kendi tarlasına götürdüğü şeklindeki kabulün dosyadaki delil, beyan ve savunma ile örtüşmediğinden mahkememizin sanığın beraatine yönelik kararının hukuka ve oluşa uygun olduğu ” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
    Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 06.09.2012 gün ve 115794 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa müsnet hırsızlık suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, 6352 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin birinci fıkrası uyarınca dosyanın esasına girilerek inceleme yapılmasının mı, yoksa esasa girilmeden gönderme kararı ile mahalline gönderilmesinin mi gerektiği hususunun öncelikle çözümlenmesi gerekmektedir.
    05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 82. maddesi ile 5237 sayılı TCK"nun elektrik enerjisi hırsızlığı suçunu düzenleyen 142. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılarak, 83. maddesi ile de aynı Kanunun 163. maddesine; “Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde 3. fıkra eklenmiş, aynı Kanunun 84. maddesiyle de, TCK"nun 168. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ve karşılıksız yararlanma” ibaresi madde metninden çıkarılarak, maddeye; "Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz” şeklindeki beşinci fıkra ilave edilmiştir.
    6352 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin birinci fıkrası; “…temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; Yargıtay ilgili dairesinde bulunan dosyalar ise bu dairece, hükmü veren mahkemeye gönderilir” şeklinde olup, maddenin bu açık hükmü karşısında belirtilen suçlara ilişkin dosyaların esasına girilmeden gönderme kararı ile mahalline gönderilmesi öngörülmektedir.
    CGK"nun tamamen benzer konudaki 18.09.2012 gün ve 522-1770, 25.09.2012 gün ve 338-1785, 02.10.2012 gün ve 773-1791 sayılı kararlarında da; “6352 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin birinci fıkrasının yalnızca karşılıksız yararlanma suçuna dönüştürülen suçları kapsadığı, bu kapsamdaki hükümlerin ise esası incelenmeden dosyanın gönderme kararı ile mahalline gönderilmesinin gerektiği” sonucuna ulaşılmıştır.
    Ceza Genel Kurulunun, 5320 sayılı Kanunun 8/2. maddesiyle ilgili olarak verilen 23.01.2007 gün ve 343-8 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da vurgulandığı gibi; başlamış olan bir temyiz sürecini sonlandıran ve yeni bir süreç başlatan "gönderme kararı" yeni bir hüküm verilmesi zorunluluğu nedeniyle bozma etkisi doğurması bakımından Ceza Muhakemesi Kanunumuzdaki sisteme aykırı ise de, yerel mahkemelere önceki hükmü değiştirme yetkisi veren söz konusu istisnai düzenleme pozitif bir hukuk normu olarak yasalardaki yerini almıştır. Kuralın yerindeliğine ve yargılama sistemimize uygunluğuna ilişkin yapılan tartışmalar, yargı mercilerinin yasalara uygun olarak karar verme hak ve ödevini ortadan kaldırmayacaktır.
    Bu itibarla, 6352 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin birinci fıkrası ile yapılan düzenleme karşısında dosyanın incelenmeksizin gönderme kararıyla yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyeleri S. E. Y.ve M.K.; “Anayasanın 15. maddesinde "suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz", 38. maddesinde "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz" şeklinde,
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddesinde de; "Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır" şeklinde suçsuzluk karinesine yer verildiği,
    Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 223/9. maddesinde; "Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez" hükmüyle beraat kararının önceliğinin vurgulandığı,
    6352 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesiyle; "Yargıtay ilgili dairesinde bulunan dosyaların hükmü veren mahkemeye gönderileceği, .... hüküm verilen kişinin 6 ay içinde zararı tamamen tazmin etmesi halinde cezaya hükmolunmayacağı, cezanın tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı" şeklindeki düzenlemenin sadece mahkûmiyet hükümlerini içerdiği, beraat hükümlerinin Dairece esasa girilerek temyiz incelemesi yapılması gerektiği, beraat hükmünün yerinde olması halinde onama kararı verilmesi, aksi halde yasa bozması ile hükmü veren mahkemece bir karar verilmesi için dosyayı mahalline göndermesi gerektiği, beraat kararı üzerine hükmü veren mahkemenin yapacağı bir işlem olmadığı, beraat eden kişiden zararın ödenmesi istenemeyeceği gibi; ödenmesi halinde bile cezanın tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına hükmedilemeyeceği,
    Örneğin; suç oluşturmadığı halde sayaçtan geçirerek elektrik kullanan kamu görevlisi sanık hakkında verilen beraat kararının katılan elektrik idaresince temyiz edilmesi üzerine, hükümden sonra uzun süre beraat kararının onanmasını bekleyen sanığa ait dosyanın esasına girilmeden hükmü veren mahkemeye gönderilmesi halinde; sanığın sürekli tehdit altında tutularak suçsuzluk karinesinin ve lekelenmeme hakkının ihlal edileceği,
    Tüm mevzuat değerlendirildiğinde; CMK"nun 223/9. maddesi uyarınca derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma, düşme ve ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemediğine göre; gönderme kararı da verilemeyeceği, ikinci kez beraat kararı verilmesinin süreci uzatacağı, beraat kararlarında esasa girilmesinin yerinde olacağı düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılamamaktayız" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- 6352 sayılı Kanunun Geçici 2. maddesinin birinci fıkrası ile yapılan düzenleme karşısında dosyanın incelenmeksizin mahalline GÖNDERİLMESİNE,
    2- Dosyanın mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.12.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

     

     

    Hemen Ara