Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2019/70 Esas 2019/137 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2019/70
Karar No: 2019/137

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2019/70 Esas 2019/137 Karar Sayılı İlamı

                     T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

         ESAS NO     : 2019 / 70

 KARAR NO : 2019 / 137

         KARAR TR  : 25.2.2019

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

  

 

 

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı            : Axa Sigorta A.Ş.

Vekilleri          : Av. Z. F., Av.H. K.

Davalı          : Pınarbaşı Belediye Başkanlığı

Vekili           : Av. O.S.

 

O L A Y       : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili tarafından sigortası yapılan A. Beton Kum Ocağı Nak. Nar. Tic. San. Ltd. Şti adına kayıtlı 44 .. 997 plakalı aracın, 24/11/2011 tarihinde Adıyaman - Çelikhan ilçesi Pınarbaşı Beldesinde seyir halindeyken yolun çökmesi sonucunda yaralamalı - maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kaza sonrası trafik ekiplerince tutulan trafik kaza tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere yolun bakım ve onarımından sorumlu olan davalı belediyenin, kazanın meydana gelmesinde tamamen kusurlu bulunduğunu, hasarlı sigortalıya ait taşıt üzerinde yapılan ekspertiz incelemesi sonucunda, araçta meydana gelen hasar bedeli olan 22.223,00 TL"nin sigortalıya ödendiğini, meydana gelen kazada davalı kurum tamamen kusurlu olduğundan iş bu bedelden de davacı müvekkile karşı sorumlu olduğunu, zararın ödenmesi için yaptıkları başvurunun idarece kabul görmediğini ifade ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla, 22.223,00 TL rücu"en tazminat alacağının ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tazminine karar verilmesi istemiyle, idari yargı yerinde dava açmıştır.

ŞANLIURFA İDARE MAHKEMESİ:30.1.2014 gün ve E: 2012/2100, K:2014/241 sayı ile, “(…)11.01.2011 gün ve 6099 sayılı Kanun"un 14. maddesi ile değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun "Görevli ve Yetkili Mahkeme" başlıklı 110. maddesinde, işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği, zarar görenin kamu görevlisi olmasının bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemeyeceği, hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirketçe kasko sigortalı olan 44 … 997 plakalı aracın 24.11.2011 tarihinde yol kusurundan kaynaklı olarak oluşan maddi hasarlı trafik kazasında davacı şirket tarafından zararın karşılanması için ödenmiş bulunan 22.223,00 TL maddi tazminatın olayda hizmet kusuru bulunduğu gerekçesiyle yolun bakımından sorumlu olan davalı idareden talep edildiği, talebin idarece reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, davacının tazminat talebinin dayanağı olan trafik kazasının idarenin bakım ve onarımından sorumlu olduğu yol üzerinde meydana geldiği açıktır.

Yukarıda değinilen 2918 sayılı Kanun"un 6099 sayılı Kanun ile değişik 110. maddesi hükmü gereği anılan kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği hüküm altına alınmıştır.

Bu durumda, uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun ile davalı idareye yüklenen sorumluluktan kaynaklandığı anlaşıldığından, anılan Kanun hükmü gereğince davanın görüm ve çözümünün Adli Yargı"nın görevine girdiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesince, 3.6.2014 gün ve E:2014/1348, K:2014/1234 sayı ile, itiraz isteminin reddi ile kararın onanmasına karar verilmiş, bu karara karşı düzeltme isteminde bulunulması üzerine, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesince, 6.11.2014 gün ve E:2014/3102, K:2014/2457 sayı ile, karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiş ve görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.  

Adıyaman 3.Asliye Hukuk Mahkemesi; 19.1.2016 gün ve E:2014/1510, K:2016/18 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek davanın reddine karar vermiş;  temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 5.4.2017 gün ve E:2016/9008, K:2017/3697 sayı ile, “(…)1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan hasar bedelini ödeyen kasko şirketinin rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalı Belediye Başkanlığı"nı hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan idareler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzelkişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar, niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun"un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Hukuk Genel Kurulu"nun 04/11/2015 tarih 2015/17-86 Esas, 2015/2364 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re"sen) dikkate alınması zorunludur. Esasen 2918 sayılı KTK.nun hukuki sorumluluğa ilişkin 85 ve onu izleyen maddelerinde araç işletenin sorumluluğu düzenlenmiş olup idarenin kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde, "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

(Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008-5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." şeklinde düzenlenmiştir.

Dosya kapsamına göre, davacı tarafından aynı istemli davanın öncesinde idari yargıda açıldığı, idari yargıda adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, temyiz aşamasında Adli Yargının görevli olması nedeniyle kararın onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda eldeki davada, kendisine ikinci dava açılan Adıyaman 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin elinde derdest bulunan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (HUMK m. 19/1), dosyayı kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine göndermesi, verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre karar vermesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar vermiş olması bozmayı gerektirmiştir.

Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

 

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına…” karar vermiştir.

ADIYAMAN 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ;  12.10.2017 gün ve E:2017/318, K:2017/538 sayı ile dava dosyası ile yargılama aşamalarının geniş bir özetine ve Yargıtay’ın bozma kararına yer verdikten sonra; (…)  Dosya kapsamına göre, davacı tarafından aynı istemli davanın öncesinde idari yargıda açıldığı, idari yargıda adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, temyiz aşamasında Adli Yargı"nın görevli olması nedeniyle kararın onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda eldeki davada, kendisine ikinci dava açılan, mahkememizde derdest bulunan iş bu dava dosyasındaki yargılamanın durdurulması suretiyle (Eski HUMK m. 19/1, HMK 20-23 md.), dosyanın kül halinde, yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Yargıtay 17. Hukuk dairesinin 05/04/2017 tarih 2016/9008 esas 2017/3697 karar sayılı karar doğrultusunda yargılamanın durdurulmasına, dosyanın kül halinde yargı uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNE gönderilmesine, (…)kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren, 15 günlük süre içerisinde, Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere ..” karar vermiş;bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ"un katılımlarıyla yapılan 25.2.2019 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve nedeni aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1-2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli ve idari yargı mercilerinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca (…) ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli ve idari yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da içermesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması durumunda her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma istencini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme oranla daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin bozma kararı doğrultusunda yargılamanın durdurulmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar verilmekle birlikte, dosyanın kapatılarak karar numarası da alındığı,  temyizi kabil olmak üzere  karar verildikten sonra da kararın kesinleşmesi üzerine, dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamakta ise de, Mahkeme kararı doğrultusunda davacı vekilinin de talepte bulunduğu gözetilerek, Adıyaman 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasa’nın 19.  maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerekse Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacına uygun olacağından ve adı geçen Mahkemece idari yargı dosyası da gönderilmiş olup, usule ilişkin başkaca bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketçe kasko sigortalı olan 44 … 997 plakalı aracın, 24/11/2011 tarihinde Adıyaman - Çelikhan ilçesi Pınarbaşı Beldesinde seyir halindeyken yolun çökmesi sonucunda yaralamalı - maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, yapılan ekspertiz incelemesi sonucunda,  araçta meydana gelen hasar bedeli olan 22.223,00 TL"nin davacı şirketçe sigortalıya ödendiği; yolun bakım ve onarımından sorumlu olan davalı belediyenin, kazanın meydana gelmesinde tamamen kusurlu bulunduğu iddia edilerek; zararın ödenmesi için yapılan başvurunun idarece kabul görmediğinden bahisle, fazlaya ilişkin talep ve dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla, 22.223,00 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan rücuen tazmini istemiyle davanın açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Adıyaman 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin yönteme aykırı başvurusunun reddi ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 12.10.2017 gün ve E:2017/318, K:2017/538 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Adıyaman 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin yönteme aykırı BAŞVURUSUNUN REDDİ ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 12.10.2017 gün ve E:2017/318, K:2017/538 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 25.2.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

      Başkan                          Üye                                 Üye                                 Üye                    

       Hicabi                         Şükrü                            Mehmet                             Birol        

    DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER            

 

 

 

                                            Üye                                 Üye                                 Üye                    

                                    Süleyman Hilmi                  Aydemir                          Nurdane           

                            AYDIN                            TUNÇ                            TOPUZ               

 

 

 

Hemen Ara