AYM 2018/21055 Başvuru Numaralı AYTUĞ ATICI Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/21055
Karar No: 2018/21055
Karar Tarihi: 26/5/2021

AYM 2018/21055 Başvuru Numaralı AYTUĞ ATICI Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AYTUĞ ATICI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/21055)

 

Karar Tarihi: 26/5/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mustafa İlhan ÖZTÜRK

Başvurucu

:

Aytuğ ATICI

Vekili

:

Av. Azize ALTIOK ÖZMEN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, din kültürü ve ahlak bilgisi ortaöğretim ders kitabında yer alan ifadeler nedeniyle halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçundan yürütülen soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 5/7/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

6. K.D.nin yazarı olduğu "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 12" isimli ders kitabı Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun 15/7/2015 tarihli kararıyla 2016-2017 öğretim yılından itibaren beş yıl süreyle ortaöğretimde okutulmak üzere ders kitabı olarak kabul edilmiştir.

7. Kitabın 2017 yılı baskısının 72. sayfasında Nusayrilik ile ilgili birtakım ifadeler kullanılmıştır. Bu kısımda özetle Hz. Ali"nin ilahlığını savunan bir mezhep olduğu, mezhebin kurucusu olan Muhammed B. Nusayr"ın kendisini peygamber ilan ettiği, Nusayrilerin bir kısmının Hz. Ali"nin Güneş"te, bir kısmının ise Ay"da oturduğuna inandığı, şarabın kutsal olduğu ve teslis inancının varlığından bahsedilmiştir.

8. Eski bir milletvekili olan ve başvuru formunda kendisinin Arap Alevisi olduğunu belirten başvurucu; anılan kitapta Nusayrilik başlığı altında Arap Alevilerinden bahsedildiğini, kitapta yer alan söz konusu metnin tamamen yalan ve iftiralardan oluştuğunu, bu ifadelerin halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçunu oluşturduğunu iddia ederek 10/10/2017 tarihinde Mersin Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu şikâyet dilekçesi ile kitabın yazarının ve editörünün cezalandırılmasını istemiştir.

9. Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı yetkisizlik kararı ile dosyayı Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) göndermiştir. Başsavcılık yapmış olduğu soruşturma sonucunda 11/4/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; şikâyete konu kitapta geçen görüşlerin Türk Diyanet Vakfı tarafından yayımlanan İslam Ansiklopedisi"nin Nusayrilik başlığında yer alan bilgilerle ve bu konuda yazılmış çeşitli makalelerle benzerlik taşıması nedeniyle söz konusu ifadelerin bilimsel ve nesnel çerçevede kaldığı, bu kitabın ortaöğretim sınıflarında okutulmasının pedagojik açıdan sakıncalı olduğuna dair iddiada bulunabileceği ancak atılı suçun unsurları itibarıyla oluşmadığı belirtilmiştir.

10. Başvurucunun itirazı üzerine takipsizlik kararını inceleyen Ankara Batı 1. Sulh Ceza Hâkimliği itiraz edilen kararın dayandığı gerekçelerin soruşturmanın kapsamına, usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir. Ret kararı 20/6/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

11. Başvurucu 5/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

12. İlgili uluslararası hukuk kaynakları için bkz. Mehmet Aytaç, B. No: 2017/26514, 11/2/2021, §§ 19-31.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

13. Mahkemenin 26/5/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

14. Başvurucu; şikâyete konu kitapta Arap Alevilerinden bahsedilirken yanlış ve uydurma ifadelerin kullanıldığını, bu ifadelerin nefret söylemi içeren incitici ifadeler olduğunu ve şikâyeti üzerine yapılan soruşturmanın da etkili bir şekilde yürütülmeyerek takipsizlik kararı verildiğini, bu nedenle özel hayata saygı hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından belirtilen ihlal iddialarının özü, söz konusu ifadelerin şeref ve itibarına yönelik bir müdahale oluşturduğudur. Bu sebeple somut olayın koşullarında şikâyetin bir bütün olarak Anayasa"nın 17. maddesinde düzenlenen şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

1. Genel İlkeler

16. Türk hukukunda mevcut başvuruya benzer şekilde hakaret fiili ile bireylerin şeref ve itibarlarına müdahale edildiği durumlarda hem cezai hem de hukuk dava yolu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik hâle gelen içtihatlarında hakaretin özel yaşama etkileri ile ilgili olarak hukuk davası açmak suretiyle başvurucuların giderim sağlayabilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, §§ 38-44). Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesi, devletin maddi ve manevi varlığa yönelik müdahalelere karşı etkili mekanizma kurma yükümlülüğünün mutlaka ceza soruşturması yapılmasını gerekli kılmadığına, bireyin üçüncü kişilerce şeref ve itibarına müdahale edildiği iddiasıyla tazminat davası yoluyla da giderim sağlamasının mümkün olduğuna karar vermiştir (Adnan Oktar (3), § 35).

17. Söz konusu içtihada göre bireyin üçüncü kişilerce şeref ve itibarına müdahale edildiği şikâyetleri için tazminat davalarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek etkili bir başvuru yolu olduğu anlaşılmaktadır (Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 44). Zikredilen içtihat nedeniyle bir başvurucu, şeref ve itibarına yönelik müdahale iddiası nedeniyle yalnızca cezalandırma talebinde bulunmuş ve tazminat davası açmamış ise başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmektedir.

18. Öte yandan Anayasa Mahkemesi önce Sinem Hun (B. No: 2013/5356, 8/5/2014,§ 32) ve daha sonra da Mehmet Aytaç (aynı kararda bkz. § 39) kararlarında hoşgörünün ve bütün insanların onuruna aynı düzeyde saygının demokratik, çoğulcu bir toplumun temellerini oluşturduğu gerçeğinden hareketle formaliteleri, koşulları, kısıtlamaları veya müeyyideleri, -izlenen meşru amaçla orantılı olmak kaydıyla- hoşgörüsüzlük temelinde nefreti yayan, teşvik eden, yücelten veya haklı gösteren tüm ifade çeşitlerini önlemenin hatta bunları cezalandırmanın gerekli görülebileceğini ifade etmiştir.

19. Bu nedenle nefret söylemi kullanılarak hakaret edildiği iddiasını içeren başvurular açısından başvuruya konu olayın kendine özgü koşulları da dikkate alınmak kaydıyla bireysel başvuru öncesinde hukuk yoluna gidilmeksizin sadece ceza muhakemesi yolunun tamamlanmış olması yeterli görülebilir (Sinem Hun, § 32; Mehmet Aytaç, § 40). O hâlde mevcut başvuruda yapılması gereken ilk iş, başvuru yollarının tüketilip tüketilmediğinin tespiti için başvurucunun şikâyet ettiği kitapta yer alan ifadelerin nefret söylemi oluşturup oluşturmadığını tespit etmektir.

20. Nefret söylemi ifadesinin genel kabul görmüş bir tanımı bulunmamaktadır. Nefret söylemi olarak sınıflandırılabilecek açıklamaların tespit edilmesi, bu tür açıklamaların sadece nefret ifadeleriyle veya duygu aracılığıyla dışa vurulmaması nedeniyle oldukça zor görünmektedir. Nefret söylemi, ilk bakışta mantıklı veya normal görünebilecek ifadelerde de saklı olabilmektedir. Bununla birlikte onur kırıcı nitelikte olsalar bile ifade özgürlüğü hakkının tümüyle koruması altında bulunan ifadelerin nefret söylemi sayılabilecek ve bu sebeple böylesi bir korumadan faydalanmayan ifadelerden ayırt edilmesini sağlayacak ölçütlerin konuyla ilgili olarak yürürlükte bulunan uluslararası metinlerden ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin veya diğer mahkemelerin içtihatlarından hareketle ortaya konması mümkündür (Mehmet Aytaç, §§ 19-31).

21. Nefret söylemi kavramının çok sayıda durumu kapsadığı söylenebilir. Bununla birlikte ilk olarak ırkçı nefretin veya başka bir deyişle kişilere veya gruplara yönelik nefretin belirli bir ırka ait olmaları nedeniyle kışkırtılmasının nefret söylemi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır. İkinci olarak dinsel nedenlerle nefretin ve inananlar ile inanmayanlar arasındaki ayrıma dayalı nefretin kışkırtılması da aynı şekilde nefret söylemi kabul edilmelidir (Mehmet Aytaç, § 48).

22. Bu anlamda nefret söylemi muhakkak belirli bir kişiye veya gruba yönlendirilmiş yorumları kapsamaktadır. Nefret söyleminin saikinin ise salt o kişiye ilişkin bir aidiyet olgusundan ibaret bulunması gerekir. Bir gruba veya bir grubun üyelerine yönelik ifade, nefreti teşvik ediyorsa ve bu teşvikin sözde geçerli nedeni o gruba isnat edilen özelliklerse, bir grubun üyeleri sırf bu gruba üye oldukları için aşağılanıyor, genel çoğunluktan farklı görülüyor, toplumsal olumsuzlukların faili sayılıyorsa ya da bu grupların veya üyelerinin aşağılanmaları ve haklarından mahrum edilmeleri, maruz kaldıkları dışlama, baskı veya şiddet meşru gösteriliyor ise söz konusu düşünce açıklamasının nefret söylemi içerdiği kabul edilebilir. Nefret söyleminde belirli bir gruba ait bulunduğu için hedef seçilmek suretiyle esasında kendisini o grupta tanımlayan tüm bireyler yönünden barış ve huzur içinde yaşama hakkına müdahale edilmektedir (Mehmet Aytaç, § 50).

2. İlkelerin Olaya Uygulanması

23. Somut olayda başvurucu, şikâyete konu kitapta yer alan metinlerin kendisinin de içinde bulunduğu Arap Alevilerini rahatsız eden, ayrımcı ve nefret söylemi içeren ifadeler olduğunu belirterek kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu iddia etmiştir. Başvurucuya göre devlet etkili soruşturma yapmayarak failleri cezasız bırakmıştır. Başvurucu, bir bütün olarak değerlendirildiğinde ilgili ifadelerin nefret söylemi olduğunu ileri sürmüştür.

24. Anayasa Mahkemesi kitapta yer alan ifadelerin nesnel dayanakları gösterilmemiş, tartışmalı ve başvurucu gibi kendisini İslam dininin mensubu gören kişilerde rahatsızlık yaratacak ifadeler olduğunu gözlemlemektedir. Ayrıca söz konusu kitabın ortaöğretim sınıflarında okutulmasının pedagojik açıdan sakıncalı olduğu da iddia edilebilir. Bununla birlikte şikâyete konu ifadeler aşağılama, dışlama ya da saldırıda bulunma gayesiyle kullanılmış değildir. Başsavcılık tarafından takipsizlik kararında da belirtildiği üzere (bkz. § 9) kitabın yazarı başka kitap ve makalelerde de bulunan birtakım bilgilere benzer ifadeler kullanmıştır.

25. Şikâyete konu metin bir bütün olarak incelendiğinde toplumun bir kesimini dışlayıcı, baskı ya da şiddet amacı güden, hoşgörüsüzlüğe dayalı nefret biçimlerini yayan, kışkırtan, teşvik eden veya meşrulaştıran ifadeler olmadığı, dolayısıyla nefret söylemi olarak nitelendirilemeyeceği değerlendirilmiştir.

26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).

27. Somut başvuruya konu kitabın ders kitabı olarak okutulmasına dair idari işlemin iptali, kitaptaki sorunlu içeriklerin çıkartılması veya şeref ve itibarları haleldar olanlar yönünden tazminat talep edilmesi için daha etkili giderim yolları olan idari ve hukuk davaları açma imkânı bulunmaktadır. Söz konusu yollar kullanılmaksızın bireysel başvuruda bulunulduğu nazara alındığında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez (Halkevleri Derneği ve İlknur Birol, B. No: 2013/577, 30/6/2014, § 32; Necati Gündüz ve Recep Gündüz, §§ 19, 20).

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/5/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara