Esas No: 2012/4.MD-992
Karar No: 2012/1839
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/4.MD-992 Esas 2012/1839 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2011/15
Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi : Yargıtay 4. Ceza Dairesi
Günü : 01.03.2012
Sayısı : 15-5
Görevde keyfi muamelede bulunma suçundan sanık N.B."nin beraatına ilişkin, Yargıtay 4. Ceza Dairesince verilen 01.03.2012 gün ve 15-5 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istemli, 18.05.2012 gün ve 15 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Aydın İli Köşk İlçesi Milli Eğitim Müdürü olarak görev yapmakta olan katılanın Denizli İli Bekilli İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğüne atandığı, katılanın açtığı dava sonucunda Aydın 1. İdare Mahkemesince atama işleminin iptal edildiği, bu kararın Danıştay 2. Dairesince onandığı ve kesinleştiği, bu arada idarenin teklifi ve katılanın isteği üzerine Artvin İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevine tayin edildikten sonra idare mahkemesi kararının yerine getirilmesi ve eski görevine iade edilmesi için dilekçe ile Milli Eğitim Bakanlığına başvurduğu, başvurularına idarece olumlu cevap verilmediğinden, yargı kararı uygulanmayarak katılanın mağduriyetine neden olunduğu iddiasıyla 765 sayılı TCK’nun 228 ve 35. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Yargıtay C.Başsavcılığınca 21.11.2005 tarihinde kamu davası açılmıştır.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılamayı yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince önce 18.10.2007 gün ve 51-46 sayı ile sanığın milletvekili seçilmesi nedeniyle yargılamanın durdurulmasına karar verildiği, milletvekilliğinin sona ermesi üzerine yargılamaya devam edilerek sanığın beraatına karar verildiği, verilen bu kararın katılan vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Görüldüğü gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümü gereken uyuşmazlık, olay tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yapan sanığa atılı görevde keyfi muamelede bulunma suçunun oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanık N.B."nin 23.05.2003 tarihinde Mili Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığı görevine atandığı ve yargılamaya konu olayların gerçekleştiği sırada bu görevini sürdürdüğü,
Katılanın ise, Aydın İli Köşk İlçesi Milli Eğitim Müdürü olarak görev yapmakta iken Jandarma Asayiş Vakfının düzenlediği yemekte meydana gelen bir olay nedeniyle hakkında yapılan idari soruşturma sonucunda Aydın Valiliğinin isteği üzerine Milli Eğitim Bakanlığının 06.08.2001 gün ve 70568 sayılı onayı ile Denizli İli Bekilli İlçesi Milli Eğitim Müdürü olarak atamasının yapıldığı, ancak daha sonra 23.08.2001 tarihli onay ile mevcut görevinde bir süre daha denenmesine karar verildiği,
Aydın Valiliğinin 30.12.2002 gün ve 54091 sayılı yazısı ile, katılanın başka bir yere tayin edilmesi isteğinin tekrarlanması üzerine Milli Eğitim Bakanlığının 03.02.2003 gün ve 7805 sayılı yazısı ile katılanın Bekili İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak tayininin yapıldığı, bu tarihte Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olmaması nedeniyle atama işlemlerinde sanığın imzasının olmadığı,
Bekilli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevine başlayan katılanın 04.11.2003 tarihinde imzaladığı “Yönetici görev, yer değiştirme başvuru ve teklif formu” ile Artvin İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevine atanma talebinde bulunduğu, bu istemin idare tarafından kabul edilerek, sanığın da imzası bulunan 30.12.2003 gün ve 121758 sayılı onay ile katılanın Artvin İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevine atandığı,
Katılanın Bekilli İlçesine atanma işleminin iptaline ilişkin önceden açtığı dava üzerine Aydın 1. İdare Mahkemesince 18.12.2003 gün ve 40-468 sayı ile, Bekilli İlçesine yapılan atama işleminin iptaline karar verildiği ve kararın 14.01.2004 tarihinde idareye tebliğ edildiği, daha sonra Danıştay 2. Dairesince 19.11.2004 gün ve 723-1212 sayı ile bu kararın onandığı,
Aydın 1. İdare Mahkemesinin kararının yerine getirilmemesine ilişkin olarak Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürü tarafından düzenlenen 11.02.2004 gün ve 14072 sayılı yazıda, Danıştay 3. Dairesinin bir kararı da emsal gösterilerek katılanın kendi isteği üzerine Artvin İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığına atanması nedeniyle yerine getirilmesi gereken bir kararın kalmadığının belirtildiği,
Katılanın 12.05.2004 tarihli bir dilekçe ile, idare mahkemesi kararının uygulanmasını ve tekrar Köşk İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atanmasını talep ettiği, buna Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından verilen ve sanığın imzası bulunmayan 11.06.2004 gün ve 146498 sayılı cevapta, kararın uygulanma yerinin kalmadığının bildirildiği,
Katılanın, sanıkla birlikte şikayetçi olduğu ve haklarındaki evrak ayrılan Personel Genel Müdürü R.K. ve Personel Genel Müdür Yardımcısı C.T. hakkında Ankara C.Başsavcılığınca 07.03.2006 gün ve 152226-25259 sayı ile; “mahkeme kararından sonraki gelişmeler sonucu idarenin bu kararı uygulama zorunluluğunun ortadan kalktığı” gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan önceki anlatımları doğrultusunda duruşmada; olay nedeniyle maddi ve manevi zarar gördüğünü, çocuklarının evi terk edip Antalya"ya yerleştiklerini, Köşk İlçe Milli Eğitim Müdürü olarak çalışırken önce Denizli’ye sonra Artvin"e atandığını, atanma işleminin İdare Mahkemesince iptal edilmesi ve Danıştayca onanmasına rağmen mahkeme kararı gereği yerine getirilmediğini, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden alındığı için özel hizmet tazminatı ve benzer ödemelerde kaybının olduğunu, Artvin"de çalışırken de daha fazla dayanamadığı için emekliye ayrılmak zorunda kaldığını, bu nedenle maddi zararlarının hesaplayabilmesinin bile mümkün olmadığını, bu zararlarının karşılanmadığını, ayrıca yaşananlar nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu ve halen etkisinden kurtulamadığını belirtmiştir.
Sanık ise özetle; şikayetçi ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tesis edilen işlemlerde imzası ve parafının yer almadığını, bu konuda yazılı veya sözlü herhangi bir talimatının olmadığını, Bakanlık Personel Genel Müdürlüğü tarafından yapılmış işlemlerden sorumlu tutulmanın ceza hukuku normları ile bağdaşmayacağını, suçun yasal unsurları oluşmadığından, beraatine karar verilmesini talep etmiştir.
Anayasamızın 138/son maddesinde; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir şekilde değiştirmez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez”, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Kararların sonuçları” başlıklı 28/1 maddesinde ise; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur” hükümleri yer almaktadır.
Hukuk devleti olmanın tabii bir sonucu olarak yargı kararlarının etkinlik ve bağlayıcılığını sağlamayı, keyfiliği önlemeyi, hukukun üstünlüğü kavramının kurumsal alandan yaşamsal alana geçirilmesini ve devletin temeli olan adaletin sağlanmasını amaçlayan bu amir hükümlere aykırı davranışların yaptırımı ise olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 228. maddesinde; “Devlet memurlarından her kim bir şahıs veya memur hakkında memuriyetine ait vazifeyi suistimal ile kanun veya nizamın tayin ettiği ahvalden başka surette keyfi bir muamele yapar veya yapılmasını emreder veya ettirirse altı aydan üç seneye kadar cezalandırılır. Bu muamelede hususi maksat veya siyasi saik veya sebep mevcut ise cezası üçte birden yarıya kadar arttırılır” şeklinde gösterilmiştir.
Bu hükmün karşılığına 5237 sayılı TCK"nun 257. maddesinde yer verilmiş olup buna göre; kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız kazanç sağlanması halinde görevi kötüye kullanma suçu oluşmaktadır. Ancak 6086 sayılı Kanunun 1. maddesi ile, maddede geçen "kazanç" ibaresi "menfaat" olarak değiştirilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.12.2008 gün ve 167-237, 03.10.2006 gün ve 196-204, 17.09.2002 gün ve 173-307 sayılı kararlarında açıklandığı, yargısal kararlar ile öğretide de belirtildiği üzere; aslında görevde yetkiyi kötüye kullanmanın bir çeşidi olan ve 765 sayılı TCK’nun 228/1 maddesinde düzenlenen keyfi işlem suçunda korunan hukuksal değer, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde kamu gücünü elinde bulunduran ve kullananlara karşı kişi haklarının korunmasıdır. Bu suçun oluşabilmesi için ceza uygulamasında memur sayılan failin, görevini kötüye kullanmasının doğrudan doğruya bir kişinin hakkını ihlal edici nitelikte “keyfi bir işlem” olması gerekir. Keyfi işlemin mevzuatın gösterdiği haller dışında başkalarının haklarına karşı yapılan her türlü haksız icrai veya ihmali hareket olarak tanımlanması mümkündür. Keyfi işlem yapma suçunu genel nitelikteki görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan ayıran kıstas, “keyfi işlemin” doğrudan doğruya kişilere yönelmesi ve bir kimsenin kişisel hakkına zarar vermesidir. Keyfi işlem niteliğindeki hareketin objektif olarak bir hakkı ihlal etmesi veya zarar tehlikesi yaratması gerekli olup, bireysel bir zarar veya zarar tehlikesine yol açmayan fiillerin bu madde kapsamında değil, 765 sayılı TCK’nun 240. maddesi kapsamında değerlendirilmesi olanaklıdır. 5237 sayılı TCK’nda ise keyfi işlem yapma suçu ayrıca düzenlenmemiş olup, anılan eylemler 257. maddesinde yaptırıma bağlanan “görevi kötüye kullanma” suçu kapsamında değerlendirilmelidir
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Olay tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı olan sanık N.B."nin, katılanın Aydın İli Köşk İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden alınıp Denizli İli Bekilli İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne atanmasına ilişkin işlemin Aydın 1. İdare Mahkemesi kararıyla iptal edildiğini ve sonrasında katılanın dilekçe ile Aydın Köşk İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne atanması talebinde bulunduğunu bildiğine ve bu kararın uygulanmaması yönünde bir talimatı olduğuna dair savunmasının aksine dosya içeriğinde herhangi bir delil olmadığı gibi, bahse konu idare mahkemesi kararının, katılanın isteğiyle başka bir yere atanması nedeniyle uygulama alanının kalmadığına ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün düzenlediği 11.02.2004 günlü belge ile katılanın idare mahkemesi kararının uygulanmasına ilişkin 12.05.2004 tarihli bir dilekçesine verilen ve kararın uygulanma yerinin kalmadığının bildiren 11.06.2004 gün ve 146498 sayılı cevabi yazıda sanığın imzası bulunmamaktadır.
Kaldı ki, Köşk İlçesinden Bekilli İlçesine atanması işleminin iptaline karar verilmeden önce katılanın kendi isteği ile Artvin İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığına atanma talebinde bulunduğu ve bu istek üzerine henüz Aydın İdare Mahkemesinin iptal kararı idareye tebliğ edilmeden Milli Eğitim Bakanlığı tarafından daha üst bir görev olan Artvin İl Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevine atandığı da sabittir.
Bu itibarla, katılan vekilinin sanığın yüklenen suçu işlediği yönündeki temyiz itirazlarının reddiyle, Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından verilen beraat hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 01.03.2012 gün ve 15-5 sayılı beraat hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.12.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.