Esas No: 2018/33165
Karar No: 2018/33165
Karar Tarihi: 8/6/2021
AYM 2018/33165 Başvuru Numaralı MENDUH TEMİZ VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MENDUH TEMİZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/33165) |
|
Karar Tarihi: 8/6/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Eren Can BENAKAY |
Başvurucular |
: |
Ekli listenin (B) sütunu |
Başvurucular Vekili |
: |
Av. Mervan Eren GÜL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayalı olarak iş akdine son verilmesi üzerine açılan işe iade davasının esasının incelenmeden reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Ekli listenin (A) sütununda numaraları belirtilen başvuruların konu yönünden irtibatları nedeniyle 2018/33165 numaralı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin 2018/33165 numaralı başvuru üzerinden sürdürülmesine karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Arka Plan Bilgisi
9. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Devletin yetkili organları tarafından tehdit değerlendirmesi yapılarak demokratik anayasal düzene, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine, millî güvenliğe yönelik tehdit oluşturan tüm terör örgütlerine ve illegal yapılanmalara karşı tedbirler alınması kararlaştırılmıştır (ayrıntılar için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017).
10. Anılan tedbirler kapsamında olağanüstü hâl ilan edilmiş ve olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri çıkarılmıştır. Bu çerçevede 22/7/2016 tarihinde kararlaştırılan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (667 sayılı KHK) 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
11. 667 sayılı KHK"nın 4. maddesinde devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dâhil) istihdam edilen personelin kamu görevinden çıkarılmaları öngörülmüştür.
12. 667 sayılı KHK 18/10/2016 tarihli ve 6749 sayılı Kanun"un 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe girmesi sonucunda kanunlaşmıştır.
B. Somut Başvuruya İlişkin Olay ve Olgular
13. Başvurucular, Mardin ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyelerine (Belediye) hizmet veren özel şirketlerde (Şirket) işçi olarak çalışmakta iken Mardin ve Diyarbakır Valiliği (Valilik) Olağanüstü Hal (OHAL) Bürosunun başvurucuların terör örgütü ile iltisaklı olduklarının Belediyeye bildirilmesi üzerine Belediye iş akitlerinin feshedilmesini Şirketten istemiştir. Şirket, bu talep üzerine başvurucuların iş akdini feshetmiştir.
14. Başvurucular, iş akitlerinin usulüne uygun olarak feshedilmediğini ve fesih için somut bir olguya dayanılmadığını belirterek işe iade istemiyle Şirket ve Belediye aleyhine dava açmıştır. Davalı Belediye cevap dilekçesinde; Valilik OHAL Bürosunun yazısı ekinde davacının bilgilerinin de yer aldığı listede bulunan kişilerin terör örgütü yapılanması ile irtibatı ve iltisakı olduğu tespitine yer verildiğini, başvurucuların iş akitlerinin bu kapsamda ve 667 sayılı KHK"nın 4. maddesi gereği feshedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı Şirket ise işe alım ve iş akdinin feshinin asıl işveren konumundaki Belediyenin tasarrufunda olduğunu belirtmiştir.
15. Ekli listenin (C) sütununda belirtilen Mahkemelerce bakılan davalar reddedilmiştir. Kararlarda; başvurucuların terör örgütü yapılanması ile irtibatlı ve iltisaklı oldukları gerekçesiyle 667 sayılı KHK"ya dayalı olarak iş akitlerinin feshedildiği, aynı maddenin (2) numaralı fıkrası uyarınca da bu kişilerin bir daha kamu hizmetinde çalıştırılmasının mümkün olmadığı gerekçesine yer verilmiştir.
16. Başvurucular, karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinin (Bölge Adliye Mahkemesi) Hukuk Daireleri istinaf istemlerinin bazılarını temyiz yolu açık olmak üzere reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi bazı istinaf taleplerinde ise mahkeme kararlarını kesin olarak onamıştır. Kararda; şüphe feshi kavramı üzerine durulmuş ve OHAL Bürosunun yazısı ile başvurucuların terör örgütü yapılanmaları ile irtibatı olduğunun bildirilmesi üzerine davalı işveren bakımından iş sözleşmesinin artık katlanılamaz derecede bir yük ve sıkıntı teşkil ettiği vurgulanmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi bazı başvurucularla ilgili kararlarında ise, başvurucularla ilgili terör örgütü üyeliğinden adli işlemler yapıldığını belirtmiş ancak bu işlemlerin neler olduğu ile ilgili hiçbir bilgiye ve değerlendirmeye yer vermemiştir.
17. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi (Daire), Bölge Bölge Adliye Mahkemesinin kararlarını kesin olmak üzere onamıştır. Daire kararında; asıl işveren tarafından davacının iş akdinin feshi hususunda alt işverene talimat verilmiş olması nedeniyle salt bu sebeple dahi alt işveren yönünden geçerli nedenin oluşmuş olduğu, feshin haklı veya geçerli nedene dayalı olup olmadığının ileride açılması muhtemel alacak davasında değerlendirilebileceği vurgulamıştır.
18. Nihai kararların tebliğinin ardından başvurucular süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. İlgili hukuk için bakınız Berrin Baran Eker [GK], B. No: 2018/23568, 2/7/2020, §§ 20-35.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 8/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
21. Başvurucular, ceza mahkemesi kararı olmaksızın suçlu ilan edilmeleri nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bir daha kamu görevinde çalışamayacak olmaları nedeniyle yaşam haklarının ihlal edildiğini belirtmiştir. Haklarında yapılan tespitlere karşı savunma yapamadan davalarının haksız bir şekilde reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
22. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucuların temel iddiası, asıl işveren tarafından terör örgütü ile iltisaklı olarak gösterilmesinin derece mahkemelerince yeterli kabul edilerek esası hakkında herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan işe iade davasının reddedilmesidir. Bu nedenle başvurucuların iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. 2018/33260, 2019/1153, 2019/12395, 2019/17567, 2019/31497, 2019/31540, 2019/31567, 2019/31937, 2019/31941, 2019/31942, 2019/32190, 2019/32197, 2019/33484,/ 2019/34022, 2019/8154, 2020/3108, 2018/25421, 2018/31147, 2018/32924, 2019/1546, 2018/38107, 2019/17, 2018/33597, 2018/34135, 2018/36591, 2019/17599, 2019/31361, 2019/33454, 2020/10655 Başvuru Numaralı Başvurular Yönünden
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler ... "
25. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
26. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32). Otuz günlük süreye ilişkin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme tarihi esas alınmalıdır.
27. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Dolayısıyla anayasal bir hak arama yolu olan bireysel başvurunun yapılması için belli sürelerin öngörülmesi hukuki istikrar ilkesinin bir gereğidir ve bu süre -bireysel başvuru yapılmasını imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- bireysel başvuru hakkına aykırılık oluşturmaz (kısmi değişikliklerle birlikte bkz. Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
28. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun"un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir (A. C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).
29. Bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliği, öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Başvurucunun nihai kararın gerekçesini dava dosyasını incelemek suretiyle öğrenmesi mümkündür. Bu doğrultuda dosyadan suret alınması gibi hâllerde başvurucunun gerekçeli kararı öğrendiği kabul edilebilir. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini öğrendiklerini beyan ettikleri tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
30. Diğer yandan somut olayın koşullarında başvurucunun nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı için bu tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345, 10/6/2015, § 38).
31. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), kullanıcıların kendilerini ilgilendiren bilgi ve belgelere ihtiyaç duymaları hâlinde hızlı ve kolay şekilde ulaşabilmelerini sağlamaktadır. Her türlü bilgi ve belge alışverişi de UYAP üzerinden elektronik ortamda ve anlık denebilecek kısa sürede gerçekleştirilebilmektedir (Hüseyin Aşkan, B. No: 2017/15649, 21/7/2020, § 26).
32. Bu işlemler yapılırken bilgi ve belgelerin son hâli, değişmez ve güvenli bir şekilde veri tabanında saklanmakta ve belgeler üzerinde yapılan işlemler UYAP evrak işlem kütüğünde kayıt altına alınmaktadır. Evrak işlem kütüğü, evrak üzerinde yapılan işlemleri (doküman oluşturma, düzenleme, imzalama, açma, okuma ve yazdırma gibi) kayıt altına almaktadır. Kayıt altına alınan evrak üzerindeki işlemleri yapan şahsın adı soyadı, sıfatı, birimi, yapılan işlemin niteliği, tarih ve saati sistemde saklanmaktadır (Hüseyin Aşkan, § 28).
33. Yargılama sürecinde nihai karar olan Bölge Adliye Mahkemesi/Yargıtay ilamlarına ilişkin olarak UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede ilgili kararların;
-2018/33260 sayılı başvuruda başvurucu tarafından 17/7/2018 tarihinde saat 11.29"da açılarak okunduğu, 7/11/2018 tarihinde bireysel başvuruyapıldığı,
-2019/1153 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 30/11/2018 tarihinde saat 14.53"de açılarak okunduğu, 4/1/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı,
-2019/12395 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 7/2/2019 tarihinde saat 14.09"daaçılarak okunduğu, 10/4/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı,
-2019/17567 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 14/1/2019 tarihinde saat 14.16"daaçılarak okunduğu, 21/5/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/31497 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 9/4/2019 tarihinde saat 15.59"da açılarak okunduğu, 9/9/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/31540 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 14/5/2019 tarihinde saat 15.51"de açılarak okunduğu,9/9/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/31567 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 14/9/2018 tarihinde saat 11.30"da açılarak okunduğu, 9/6/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/31937 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 9/5/2019 tarihinde saat 13.53"de açılarak okunduğu, 11/9/2019tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/31941 sayılı başvuruda başvurucu tarafından 11/6/2019 tarihinde saat 15.59"da açılarak okunduğu, 11/9/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/31942 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 17/7/2019 tarihinde saat 16.16"da açılarak okunduğu, 11/9/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/32190 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 6/8/2018 tarihinde saat 16.03"de açılarak okunduğu, 9/9/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/32197 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 26/6/2019 tarihinde saat 15.37"de açılarak okunduğu, 9/9/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/33484 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 3/4/2019 tarihinde saat 14.34"de açılarak okunduğu, 27/9/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/34022 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 27/2/2019 tarihinde saat 17.09"da açılarak okunduğu, 7/10/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/8154 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 22/1/2019 tarihinde saat 13.47"de açılarak okunduğu, 11/3/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2020/3108 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 9/9/2019 tarihinde saat 10.53"de açılarak okunduğu, 15/1/2020 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2018/25421 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 23/7/2018 tarihinde saat 15.40"da açılarak okunduğu, 27/8/2018 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2018/31147 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 25/7/2018 tarihinde saat 17.48"de açılarak okunduğu, 16/10/2018 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2018/32924 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 21/9/2018 tarihinde saat 10.13"de açılarak okunduğu, 26/10/2018tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/1546 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 4/12/2018 tarihinde saat 17.31"de açılarak okunduğu,9/1/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2018/38107 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 28/5/2018 tarihinde saat 12.33"de açılarak okunduğu, 26/12/2018 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/17 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 19/6/2018 tarihinde saat 14.58"de açılarak okunduğu, 26/12/2018 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2018/33597 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 11/10/2018 tarihinde saat 16.07 açılarak okunduğu,13/11/2018 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2018/34135 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 11/10/2018 tarihinde saat 15.47"de açılarak okunduğu, 13/11/2018 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2018/36591 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 25/4/2018 günü saat 12.32"de açılarak okunduğu, 5/12/2018 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/17599 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 9/8/2018 tarihinde saat 12.53"de açılarak okunduğu, 21/5/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/31361 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 24/5/2019 tarihinde saat 8.58"de açılarak okunduğu, 9/9/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2019/33454 sayılı başvuruda başvurucu vekili tarafından 27/8/2019 tarihinde saat 12.33"de açılarak okunduğu, 27/9/2019 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
-2020/10655 sayılı başvuruda başvurucu tarafından 10/5/2019 tarihinde saat 14.41"de açılarak okunduğu, 3/3/2020 tarihinde bireysel başvuru yapıldığı tespit edilmiştir.
34. UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde bu işlemi yapan ilgililerden işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmeleri beklenir. Böyle bir durumda işlem yapılırken nihai kararın sonucunun öğrenildiği kabul edileceğinden bireysel başvuru süresinin bu tarihlerden itibaren başlatılması gerekir. Nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine bireysel başvuru yolunda başvuru süresi, ihlalin öğrenilmesi esasına bağlanmıştır (benzer yöndeki karar için bkz. Mehmet Özcan, B. No: 2019/6266, 15/1/2020, § 27).
35. Sonuç olarak başvurucuların otuz günlük bireysel başvurusu süresinden sonra yaptıkları bireysel başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Diğer Başvurular Yönünden
36. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkeme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
37. Anayasa Mahkemesi eldeki başvuruda uygulanacak ilkeleri başvuruya benzer olgu ve iddiaları içeren Berrin Baran Eker (aynı kararda bkz. §§ 53-60) kararında belirlemiştir. Anılan kararda ifade edildiği üzere demokratik bir toplumda vazgeçilmez bir hak niteliğindeki adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme hakkı uyuşmazlığın bir mahkeme önüne getirilebilmesini, dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı iddia ve savunmaların yargı merciince incelenerek değerlendirilmesini ve bir karara bağlanmasını, ayrıca verilen kararın icra edilmesini gerektirir. Buna göre mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir (Berrin Baran Eker, § 55).
38. Mahkemenin önündeki uyuşmazlığı karara bağlarken taraflardan birinin iddia ve savunmasına bağlı kalarak buna karşı diğer tarafın öne sürdüğü esaslı itirazları tartışmadan yargılamayı sonuçlandırması hâlinde -ortada şeklî anlamda bir karar bulunsa bile- gerçek anlamda bir yargılama yapıldığından bahsedilemeyecektir. Bu durumda uyuşmazlığa karşı yargı yolunun teorik olarak açık olması pratikte bir anlam ifade etmeyecek, böylece mahkeme hakkı ve dolayısıyla adil yargılanma hakkı bir yanılsamadan ibaret kalacaktır (Berrin Baran Eker, § 56).
39. Diğer taraftan mahkemelerin önündeki uyuşmazlığın esasını incelememesi sadece adil yargılanma hakkını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda davanın konusunu oluşturan medeni hakkın bağlantılı bulunduğu diğer (maddi) hak ve özgürlükler yönünden etkili başvuru hakkının ihlal edilmesine de yol açabilir. Yargısal başvuru yolları, çoğunlukla bir hak veya özgürlükle bağlantılı uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması amacıyla ihdas edilmiştir. Kişiler dava açmak suretiyle mahkemelerden hak ve özgürlükleriyle ilgili olarak yargısal koruma talep etmektedir. Bireylerin yargısal koruma taleplerine cevap vermek, bu bağlamda dava konusu uyuşmazlığın esasını inceleyerek iddia ve savunmaları değerlendirdikten sonra davayı karara bağlamak yargı mercilerinin anayasal yükümlülüğüdür (Berrin Baran Eker, § 57).
40. Bununla birlikte adil yargılanma hakkı davanın sonucuna yönelik bir güvence içermemekte yargılama sürecinin adil olarak yürütülmesini temin edecek birtakım usul güvenceleri sunmaktadır. Dolayısıyla bireysel başvuru incelemelerinde adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirme yapılırken davanın sonucuna ilişkin bir çıkarım yapılması mümkün değildir. Anayasa Mahkemesinin tarafların öne sürdüğü ve esasa etkili olan iddiaların -mahkeme hakkının gereği olarak- derece mahkemelerince işin mahiyetinin gerektirdiği ölçüde incelenip incelenmediğini denetleme görevi bulunmaktadır (Berrin Baran Eker, § 58).
41. Öte yandan Anayasa Mahkemesi Berrin Baran Eker kararında vurgulandığı üzere 667 sayılı KHK"da, devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca karar verilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilmesi öngörülmüş ancak yargı mercilerinin denetim yetkisini kısıtlayan herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Bu bakımdan 667 sayılı KHK"nın 4. maddesi dayanak gösterilerek iş sözleşmesi feshedilen işçiler tarafından açılan işe iade davalarının esasının incelenmesini önleyen herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır (Berrin Baran Eker, § 69).
42. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu ve bu Kanun"u yorumlayan Yargıtay içtihatlarına göre asıl işverenin alt işverenden sözleşmenin feshini istemesi feshi kendiliğinden tek başına geçerli hâle getirmemektedir. Ayrıca her ne kadar işten çıkarmanın şüphe feshine dayalı olduğu, dolayısıyla niteliği gereği şüphenin veya şüpheye götüren olguların ispatının imkânsız olduğu haklı olarak ileri sürülebilirse de -Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere- derece mahkemelerince işvereni şüpheye götüren olguların ispat koşulu aranmadan bir bütün olarak değerlendirilmesine engel bir durum yoktur. Aksi takdirde işverenin şüphesine dayanak olguların değerlendirilememesi, böylece feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığının incelenememesi şüphe feshinde yargı yolunun açık olmasını anlamsız kılar. Dolayısıyla derece mahkemelerinin başvurucunun iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığını inceleme yükümlülüğünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmasını gerektirecek herhangi bir neden söz konusu değildir (Berrin Baran Eker, § 69).
43. Kısacası 667 sayılı KHK"nın 4. maddesinde belirtilen örgüt, yapı, oluşum veya gruplara üye olunması ya da bunlarla mensubiyetin veya iltisakın yahut irtibatın bulunması geçerli bir fesih sebebi olarak öngörülmüştür. Ancak bu düzenleme sözü edilen yapılarla irtibatının bulunduğu gerekçesiyle iş sözleşmesi feshedilen bir işçinin açtığı işe iade davasında derece mahkemelerinin geçerli fesih sebebi olarak gösterilen olguyu, diğer bir ifadeyle işçinin kuralda belirtilen yapılarla irtibatının bulunup bulunmadığını iş hukukunun kurallarını da gözeterek araştırma ve ortaya koyma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Berrin Baran Eker, § 71).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
44. Somut olayda da derece mahkemeleri, adil yargılanma hakkının bir unsuru olan mahkeme hakkı gereği asıl işverenin başvurucular hakkındaki değerlendirmesinin objektif ve makul dayanakları olup olmadığını, dolayısıyla geçerli feshin koşullarının oluşup oluşmadığını incelemeden asıl işverenin şüphesine bağlı kalarak sonuca varmıştır. Başka bir ifadeyle derece mahkemeleri yargısal fonksiyonun esasını oluşturan uyuşmazlığın içinde yer alan maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması işlevini yerine getirmemiş, gerçek anlamda bir yargısal faaliyet icra etmemiştir. Dolayısıyla hukuk düzeni tarafından başvuruculara tanınan feshe karşı yargı yolunun açık olması teorik olmaktan öteye geçememiştir. Bu durumda başvurucuların mahkeme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmaktadır. Her ne kadar başvuruya konu kararların bir kısmında bazı başvurucular hakkında adli işlem olduğu belirtilmişse de bu işlemlerin neler olduğu ve şüpheyi haklı kılıp kılmadığı olgusal olarak değerlendirilmediğinden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkeme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
47. Başvurucular, yargılamanın yenilenmesine, ihlalin tespitine ve zararlarının tazminine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
48. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
49. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
50. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı ve mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
51. İncelenen başvuruda, derece mahkemelerinin dava konusu uyuşmazlığın esasını incelememeleri sebebiyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
52. Bu durumda mahkeme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin -hakkında ihlal kararı verilen başvuruculara ilişkin- yeniden yargılama yapılmak üzere ekli listenin (C) sütununda belirtilen mahkemelere gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
53. İşbu ihlal kararının başvurucular tarafından açılan davaların esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu işlemlerle ilgili olarak -hakkında ihlal kararı verilen başvuruculara ilişkin- yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek ekli listenin (C) sütununda gösterilen mahkemelerin takdirindedir.
54. İhlalin tespiti ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
55. Ekli listenin (F) sütununda belirtilen harcın -hakkında ihlale hükmedilen- başvuruculara ayrı ayrı, 3.600 TL vekâlet ücretinin müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. 2018/33260, 2019/1153, 2019/12395, 2019/17567, 2019/31497, 2019/31540, 2019/31567, 2019/31937, 2019/31941, 2019/31942, 2019/32190, 2019/32197, 2019/33484, 2019/34022, 2019/8154, 2020/3108, 2018/25421, 2018/31147, 2018/32924, 2019/1546, 2018/38107, 2019/17, 2018/33597, 2018/34135, 2018/36591, 2019/17599, 2019/31361, 2019/33454, 2020/10655 başvuru numaralı başvurular yönünden mahkeme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer başvurucular yönünden mahkeme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkeme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkeme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere -hakkında ihlal kararı verilen başvuruculara ilişkin- ekli listenin (C) sütununda belirtilen mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuların tazminat talebinin REDDİNE,
E. Ekli listenin (F) sütununda belirtilen harcın -hakkında ihlale hükmedilen- başvuruculara AYRI AYRI,3.600 TL vekâlet ücretinin MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE; başvuruları kabul edilemez bulunan başvurucuların yaptığı yargılama giderlerinin BAŞVURUCULAR ÜZERİNDE BIRAKILMASINA,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.