“...Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa"nın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca; hükmolunan cezanın tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 18.05.2010 gün ve 487 – 226 sayı ile;
“...Mahkememizin sanık hakkındaki 14.03.2007 tarihli kararının delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe kısmında sanığa yüklenen eylemin, CMK"nun 231/son maddesi kapsamında kalmasına rağmen sanığın duruşmadaki tutum ve davranışları ile gözlenen kişilik özellikleri nazara alındığında yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu bir kanaat oluşmadığından, cezalandırılmasına yönelik hükmün açıklanmasına dair hüküm kurulması ve bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmaması hususunun tartışılmış olması" gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının "onama” istekli 17.05.2012 gün ve 243449 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
765 sayılı TCK"nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun 104/2. maddesi uyarınca, dava zamanaşımını kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve kesilme halinde, zamanaşımı ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 gün ve 978-250 ile 23.01.2007 gün ve 254-5 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı hakaret suçuna 765 sayılı TCK"nun 482/3. maddesinde bir aydan altı aya kadar hapis ve adli para cezası öngörülmüştür. Anılan Kanunun 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 24.03.2005 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 18.05.2010 tarihinden sonra, 24.09.2012 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK"nun 102/4, 104/2. ve 5271 sayılı CMK"nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bozüyük Sulh Ceza Mahkemesinin 18.05.2010 gün ve 487-226 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK"nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK"nun 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.12.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.