Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/7-187 Esas 2012/1837 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/7-187
Karar No: 2012/1837

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/7-187 Esas 2012/1837 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/7-187 E.  ,  2012/1837 K.

    "İçtihat Metni"

     Tebliğname :2011/315519
    Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
    Mahkemesi  : ŞİŞLİ 1. Asliye Ceza
    Günü  : 18.03.2010
    Sayısı  : 93-177

    Kara para aklama suçundan sanıklar Ş.E.E. A. M.Y., E.Y. ve T. Ö.’ın beraatlarına, sanıklar C.Ç. ve M.Ç.ın ise dava zamanaşımı gerçekleştiğinden haklarındaki kamu davasının ortadan kaldırılmasına ilişkin, Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.11.2006 gün ve 1327-644 sayılı hükmün,  katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 11.06.2007 gün ve 3308-4631 sayı ile;
    “... II- Müdahil vekilinin, sanıklar C.Ç., M.Ç. Ş. E.E. A. M.Y. E. Y.ve T.Ö. haklarındaki temyizine gelince;
    Sanıklara atılı suçun, dava zamanaşımı süresinin, suç tarihi itibariyle 10 yıl olduğuna dair 4208 sayılı Yasanın 8. maddesindeki düzenlemenin 5549 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca yürürlükten kaldırıldığı 18.10.2006 tarihinden önce, 01.06.2005 günü yürürlüğe giren 5252 sayılı Yasanın 12/b maddesi ile 765 sayılı TCK’nun yürürlükten kaldırılıp, yerine 01.06.2005 tarihinden itibaren 5237 sayılı TCK’nun yürürlüğe girdiği cihetle, olayda dava zamanaşımı süresinin anılan Yasanın 66 ve 67. maddelerine göre belirleneceği ve bu durumda dava zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek, iddianamenin dayanağı olan ve Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca düzenlendiği anlaşılan 12.09.2002 tarih ve 1057/104-3, R-20, R-6 sayılı İnceleme-Araştırma Raporunun aslı veya onaylı suretinin denetime olanak verecek şekilde dosyaya getirtilerek incelenip sanıklar C.Ç. ve M.Ç.haklarında banka dolandırıcılığı suçundan TCK’nun 504. maddesine muhalefetleri nedeniyle Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği de nazara alınarak, banka görevlisi olan sanıklar Ş.E. E. A.M.Y.E.Y. ve T.Ö.’ın dava konusu paranın banka hakim hissedarları olan sanıklarca elde edilmesindeki bilgileri ve aldıkları kararlar itibariyle atılı suça konu eylemlere katılıp katılmadıkları yönünden, banka kredi sistemi ve kara para hususlarında uzmanlığı olan kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetine yeniden inceleme yaptırılarak sonucuna göre sanıkların olaydaki fonksiyonlarına nazaran hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde sanıklar Ş. E.E., A. M. Y., E. Y. ve T. Ö.’ın beraatlerine, sanıklar C.Ç. ve M.Ç. haklarındaki davanın da zamanaşımından bahisle ortadan kaldırılmasına hükmolunması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesi ise 30.07.2008 gün ve 881-934 sayı ile;
    “TMSF tarafından İnterbank’a elkonma tarihi olan  07.01.1999 gününün suç tarihi olarak kabulünde zorunluluk bulunduğu ve seçenekli olarak bakıldığında zamanaşımı süresinin;
     765 sayılı TCK’na göre 08.07.2006 tarihinde,
     4208 sayılı Yasaya göre 08.01.2009 tarihinde,
     5237 sayılı TCK’na göre 08.01.2011 tarihinde dolacağı,
     18.10.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5549 sayılı Yasanın 26. maddesi ile 4208 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırıldığı, bu nedenle sanıklar hakkında artık 4208 sayılı Yasanın zamanaşımına ilişkin hükmünün uygulanamayacağı,
    Geride kalan 765 sayılı Yasa ile 5237 sayılı Yasa karşılaştırıldığında eski Yasanın sanıklar lehine olduğu” gerekçesiyle önceki hükmünde direndiğini belirtmiş, ancak herhangi bir hüküm kurmamıştır.
     Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulunca 29.09.2009 gün ve 125-207 sayı ile;
    "Özel Daire ile yerel mahkeme arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, kara para aklama suçunda sübutun ve zamanaşımı süresinin belirlenmesine ilişkin ise de, önceki hükümde direnilmesine karar vermekle yetinen yerel mahkemenin, hüküm fıkrasını yeniden kurma zorunluluğu bulunup bulunmadığı hususu, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak, öncelikle ele alınıp değerlendirilmiştir.
    İncelenen dosya içeriğine göre; yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada, ölen sanıklar hakkındaki ortadan kaldırma kararları Özel Dairece onanmasına rağmen, karar başlığında bu sanıklara da yer verilmek suretiyle önceki hükümde direnildiği belirtilmiş, ancak başkaca herhangi bir hüküm kurulmamıştır.    
    Yargıtay’ın duraksamasız uygulamalarına göre; bir hüküm, bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkemelerce direnme kararı verilirken, 5271 sayılı CYY’nın 230, 231, 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunlu olup, aksi hal 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 308. maddesi uyarınca, mutlak hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
      Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, CYY’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Yasanın 223. maddesine göre verilen hükmün ne olduğu hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm verilmelidir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.05.1998 gün ve 104-171 sayılı, 01.04.2008 gün ve 42-69 sayılı kararları da aynı mahiyettedir.
    Somut olayda, Yerel Mahkemece, belirtilen ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, bozulmakla ortadan kalkan eski hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, 5271 sayılı CYY’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca verilen kararın ne olduğu, hükümde bulunması zorunlu olan  "sonuç (hüküm)" kısmı eksik bırakılmıştır.
    Bu itibarla direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usul yanılgısı nedeniyle bozulmasına ve katılan vekili tarafından, haklarındaki ortadan kaldırma kararı kesinleşen ölen sanıklar hakkında da temyiz başvurusu yapılmış ise de bu temyiz istemlerinin de reddine karar verilmelidir" gerekçesiyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
    Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesince ise 18.03.2010 gün ve 93-177 sayı ile, Ceza Genel Kurulu bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra, 06.11.2006 gün ve 1327-644 sayılı ilk hükümde direnilmesine ve sanıklar Ş.E. E., A. M. Y. E.Y.ile T.Ö."ın beraatına, sanıklar C. Ç. ve M.Ç.hakkında açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına  karar verilmiştir.
    Bu hükmün de katılan vekili tarafından tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma ve zamanaşımından düşme" istekli 31.01.2012 gün ve 315519 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Karapara aklama  suçundan yerel mahkeme tarafından sanıklar Ş. E.E. A.M.Y. E. Y.ve T.Ö.’ın beraatlarına, sanıklar C.Ç.ve M.Ç..hakkında ise dava zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle haklarındaki kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, katılan vekili tarafından temyiz edilen hüküm, Özel Dairece "eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak sanıklar hakkında hüküm kurulması"  isabetsizliğinden bozulmuştur. Yerel mahkeme tarafından ilk hükümde direnilmesine karar verilmiş, katılan vekili tarafından temyiz edilen hüküm dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulunca, "usulüne uygun olarak infazı mümkün bir hüküm kurulmaması" nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmuştur. Yerel mahkeme ise, önce Ceza Genel Kurulu’nun bozma kararına uymuş, sonrasında Özel Dairenin bozma kararına karşı direndiğini belirterek sanıklar hakkında aynı şekilde beraat ve zamanaşımından ortadan kaldırma kararı vermiştir.
    Görüldüğü gibi Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eksik araştırmaya dayalı olarak sanıklar Ş.E.E.A. M. Y. E.Y. ve T.Ö.’ın beraatlerine, sanıklar C.Ç. ve M.Ç.hakkındaki davaların da zamanaşımından düşmesine karar verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle Ceza Genel Kurulu kararına uyulmasına karar verildikten sonra önceki Özel Daire kararına karşı direnilmesinin mümkün olup olmadığı  değerlendirilmelidir.
    Ceza Genel Kurulu’nun 27.03.2012 gün ve 80-126, 05.10.2010 gün ve 172-185, 11.07.2006 gün ve 152-185 ile 29.06.2004 gün ve 132-153 sayılı kararları başta olmak üzere uyum ve kararlılık gösteren içtihatları uyarınca; Ceza Genel Kurulunun bozma kararı ile direnme hükmü tümüyle ortadan kalkmış olup, yerel mahkeme artık yeni ve değişik bir karar vermekte serbesttir. Bozmaya uyularak verilen kararlar da yeni bir karar olup, hukuken direnme niteliğinde olmadığından, öncelikle Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir. Özel Dairece incelenmeyen bir hükmün doğrudan doğruya ve ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün değildir.
     Özel Daire görüşü önceden belli olduğundan, tekrar dairece inceleme yapılmasının davayı gereksiz yere uzatacağı gibi bir görüş de ileri sürülemez. Zira, davaların uzamasını önlemek amacıyla da olsa, emredici usul kurallarının uygulanmasından vazgeçilemeyeceği gibi, Özel Daire görüşünde değişiklik olabilmesi de her zaman mümkündür.
     Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun bozma kararına uyulduktan sonra verilen kararın yeniden ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca incelenmesi, Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı direnilemeyeceğine ilişkin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesine aykırıdır. Doğrudan doğruya Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılması, yerel mahkeme kararına direnme niteliği kazandıracak ve Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı yerel mahkemelerin direnme yetkisi olmadığına dair temel ilke zedelenecektir. Bu nedenlerle hukuken yeni olan bu kararın Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
    Bu itibarla, dosyanın temyizen incelenmesi için,  Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Temyiz incelemesi yapılması için dosyanın Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.12.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara