Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/7-186 Esas 2012/1834 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/7-186
Karar No: 2012/1834

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/7-186 Esas 2012/1834 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık S.K., Ziraat Bankası'nda servis yetkilisi olarak çalışırken üç müşterinin mevduat hesaplarından sahte imza kullanarak tediye fişi düzenleyerek ve fiktif hesaplar açarak zimmet suçu işlemiştir. Mahkeme tarafından verilen ceza 7 yıl 3 ay 15 gün hapis ve 12.480 Lira adli para cezasıdır. Ancak, Yargıtay 7. Ceza Dairesince yapılan incelemede suçun nitelikli zimmet suçu olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilerek mahkemenin hükmü bozulmuştur. Yerel Mahkeme ise önceki gerekçeleri geçerli sayarak kararında direnmiştir. Ceza Genel Kurulu kararı ise yerel mahkemenin bozma kararına uymakla yükümlü olduğunu, sonradan dönülmesinin isabetsiz olduğunu belirterek yerel mahkemenin direnme kararını bozmuştur. Kararda bahsedilen kanun maddeleri ise 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 160/1 ve 2, 5237 sayılı TCK'nın 43/1, 62, 53/1-3 ve 63 maddeleridir.
Ceza Genel Kurulu         2012/7-186 E.  ,  2012/1834 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname :2011/314028 
    Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
    Mahkemesi  : İSTANBUL 8. Ağır Ceza
    Günü  : 05.05.2011
    Sayısı  : 1-22

    Banka zimmeti suçundan sanık S. K."un 5411 sayılı Kanunun 160/1, 5237 sayılı TCK"nun 43/1, 62, 53/1-3 ve 63. maddeleri uyarınca yedi yıl üç ay on beşgün hapis ve 12.480 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve katılan bankanın uğradığı zararın sanıktan alınarak katılana verilmesine ilişkin, İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.11.2009 gün ve 26-51 sayılı hükmün sanık müdafii ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 04.11.2010 gün ve 10276-16090 sayı ile;
    "1- Ziraat Bankası A.Ş. İstanbul Ataköy Şubesinde servis yetkilisi olarak çalışan sanığın 06.09.2006 – 27.02.2008 tarihleri arasında üç banka müşterisine ait mevduat hesaplarından sahte imza atmak suretiyle tediye fişi düzenlemek ve kullanmak, mudiler adına fiktif hesaplar açmak, gerek gerçek gerekse fiktif hesaplardan mudiler adına atfen attığı sahte imzaları taşıyan tediye fişleri düzenleyerek ve kullanarak hesaplar arasında para transferleri yapmak ve para çekmek şeklinde gerçekleşen eylemleriyle zimmet suçunu işlediği ve sanığın eylemlerinin bir bütün halinde mahkemece banka görevlilerince yeterli ve dikkatli bir kontrol yapıldığı takdirde iç denetim ile ortaya çıkartılabilecek usulsüzlük olduğu gerekçesiyle basit zimmet olarak kabul edilmiş ve bu değerlendirme mülga 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22/3. maddesinin ikinci cümlesinde yer alan "... suç, bankayı aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenirse ..." şeklindeki nitelikli zimmet suçunun belirlenmesinde kullanılan kriterlere uygun olarak, sanığın fiilleri daire içi rutin bir kontrolle ortaya çıkarılabilecek basit zimmet olarak kabul edilebilirse de, 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160/2. maddesinde basit ve nitelikli zimmet fiillerinin ayırımında "suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi" kriteri kabul edilerek "bankayı aldatıcılık" unsuru kaldırıldığı cihetle, bu tarihten sonra basit bir inceleme ile ilk bakışta anlaşılamayan, tediye fişlerine müşteri adına atılan paraf ve imza gibi her türlü hileli hareketin, eylemi nitelikli zimmet suçu haline getireceği gözetilerek buna göre değerlendirme yapılması, nitelikli zimmete konu eylemlerinden sanığa 5411 sayılı Yasanın 160/2. maddesinin ikinci cümlesinde öngörüldüğü şekilde hürriyeti bağlayıcı ceza tayin edilerek adli para cezasının da bu fiiller bakımından banka zararının üç katından az olmamak üzere belirlenmesi gerektiği nazara alınmadan suç vasfında yanılgıyla, fiilin basit zimmet kabul edilerek yazılı şekilde eksik tayini,
    2- Katılan banka lehine hükmedilen nispi vekâlet ücretinin fazla tayini,
    3- Hükmedilen banka zararı miktarı üzerinden hesaplanan nispi harcın eksik tayini" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi ise 05.05.2011 gün ve 1-22 sayı ile; "Bankadaki yoğun iş hacmi nedeniyle işlemleri kontrol eden amirlerin imza karşılaştırması yapmaması, fişlerin üzerinde imza bulunması nedeniyle işlemin doğruluğundan şüpheye düşülmemesi, bankaların güven kurumu olması ve işlemlerin  denetimi sırasında  ortaya çıkabilecek nitelikte olması nedeniyle sanığın eyleminin basit zimmet suçunu oluşturduğu" gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafii ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istekli 24.01.2012 gün ve 314028 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin basit zimmet suçunu mu, yoksa nitelikli zimmet suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca, ara kararı ile bozmaya uyan yerel mahkemenin bu kararından dönerek ilk hükmünde direnmesinin isabetli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya içeriğine göre;
    Özel Daire tarafından hükmün bozulmasından sonra, yerel mahkemece 17.03.2011 günü yapılan ikinci oturumda oyçokluğuyla bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde,  yargılama sonucunda bozmanın gereği yerine getirilmeyerek ilk hükümdeki gibi karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun 17.04.2007 gün ve 325–100 ile 24.04.2012 gün ve 391–173 sayılı kararları başta olmak üzere yerleşik uygulamasına göre, uyma kararı, ara kararı niteliğinde olmayıp davanın esasını çözümleyen kararlardandır. Bozmaya uymakla yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme yükümlülüğü doğmaktadır. Sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da örtülü olarak dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulması, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Bu nedenle bozmaya uyan yerel mahkemenin dönülemez nitelikteki bu kararından sonradan dönerek, ilk hükmünde direnmesi isabetsizdir.
    Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.05.2011 gün ve 1-22 sayılı hükmünün BOZULMASINA,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.12.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara