Esas No: 2012/9-1249
Karar No: 2012/1833
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9-1249 Esas 2012/1833 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı haksız tutuklanma nedeniyle 15.000 Lira maddi ve 15.000 Lira manevi tazminat istemiştir. İstemi kısmen kabul edilerek 325,32 Lira maddi ve 15.000 Lira manevi tazminatın davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı hazine vekili tarafından temyiz edilen hükmün esasının incelenmesi Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmiştir. Kanunlar: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (1412) Madde 326, Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun (466) Madde 2.
- HAKSIZ TUTUKLANMA SONUCU UĞRANILMIŞ OLAN ZARARLARIN TAZMİNİNE DAYANAN TAZMİNAT DAVASINDA YASAL SÜRE
- CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 326
- KANUN DIŞI YAKALANAN VEYA TUTUKLANAN KİMSELERE TAZMİNAT VERİLMESİ HAKKINDA KANUN (MÜLGA) (466) Madde 2
"İçtihat Metni"
Davacının haksız tutuklanma sonucu uğramış olduğu zararlar nedeniyle 15.000 Lira maddi ve 15.000 Lira manevi tazminatın davalı hazineden tahsiline yönelik isteminin kısmen kabulü ile 325,32 Lira maddi ve 15.000 Lira manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ait talebin reddine ilişkin, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.06.2007 gün ve 51-192 sayılı hükmün davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 18.01.2010 gün ve 9966-190 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.03.2000 gün ve 2000/8-44-48 sayılı kararı da gözetilerek; tazminat istemine ilişkin davanın, beraat kararının verildiği tarihten uzunca bir süre geçtikten sonra açıldığı; davacı asılın bu uzun süre içinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz edilmesinin yaşamın olağan akışına uygun bulunmadığı, bu durumda davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde öngörülen süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olamayacağı ve davanın bu nedenle reddi yerine, yazılı şekilde tazminata karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 24.05.2010 gün ve 125-173 sayı ile;
"1412 sayılı CMUK"nun 326/2. maddesi uyarınca; bu tür davalar bakımından gerek Yargıtay Ceza Daireleri, gerekse yerel mahkemeler arasında uygulama birliği olması, aksi bir durumun daha önce görülüp kesinleşen davalar bakımından eşitsizliklere yol açacağı ve iş bu davaya konu kesinleşmiş beraat kararının davacıya tebliğ edilmemiş olması nedeniyle 466 sayılı Kanunun 2/1. maddesi uyarınca 3 aylık yasal süresinde açıldığının kabulü gerektiği" gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de davalı hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.02.2012 gün ve 294882 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay 12. Ceza Dairesine, Özel Daire tarafından da Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; tazminat istemine ilişkin davanın yasal süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırma suçundan 05.01.1996 tarihinde gözaltına alınan davacının, 02.02.1996 tarihinde tutuklandığı, 13.11.1997 tarihinde tahliyesine karar verilen davacı hakkında Diyarbakır 2 Nolu DGM’since 10.12.1998 tarihinde yüklenen suçtan beraat kararı verildiği, davacı müdafiinin yüzüne karşı verilen hükmün o yer Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhe temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince beraat hükmünün 23.11.1999 tarihinde onanarak kesinleştiği, kesinleşen beraat kararını 25.01.2007 tarihinde öğrendiğini belirten davacı vekilinin incelemeye konu davayı 05.02.2007 tarihinde açtığı, kesinleşen beraat kararının davacı ve vekili tarafından 25.01.2007 tarihinden önce öğrenildiğine ilişkin belge ve bilginin de dosya içerisinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CMK"nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı CMK"nun Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme şartları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Kanunun 6. maddesindeki; “(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
(2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 7.5.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmü uyarınca, 466 sayılı Kanun hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşen işlemler yönünden varlığını sürdürmelerine imkan sağlandığından, uyuşmazlık konusunun 466 sayılı Kanun hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
15.05.1964 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrasında; "1. maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde, ikametgahlarının bulunduğu mahal ağır ceza mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir.
Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine ilişkin esasların ayrıntısına yer verilen Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 gün ve 256-57 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da belirtildiği gibi, 2. maddenin 1. fıkrasında belirtilen üç aylık dava açma süresi, 21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davacı hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamakta olup, davacının gerek yokluğunda gerekse yüzüne karşı hükmolunan beraat kararının kesinleşme şerhi ile birlikte ilgiliye tebliği zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Somut olayda, davacı müdafiinin yüzüne karşı verilen ve temyiz incelemesi sonucu 23.11.1999 tarihinde kesinleşen tazminat talebine esas teşkil eden beraat kararı davacı vekili tarafından 25.01.2007 tarihinde öğrenilmiş ve incelemeye konu dava 05.02.2007 tarihinde açılmış, kesinleşen beraat kararının davacı ve vekiline tebliğ edildiğine veya davacı ve vekili tarafından 25.01.2007 tarihinden önce öğrenildiğine dair dosya içinde bir bilgi ve belge bulunmadığından, tazminat istemine ilişkin davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde belirtilen 3 aylık yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, davanın süresinde açıldığını kabul eden yerel mahkeme direnme gerekçesi isabetli olup, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca Dairelerin İş Bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulunca alınan ve 02.06.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.07.2011 tarihinde yürürlüğe giren 12.05.2011 gün ve 2011/1 sayılı kararına göre, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarına bakmakla görevli Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinin 24.05.2010 gün ve 125-173 sayılı direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.12.2012 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.