Esas No: 2012/8-655
Karar No: 2012/1823
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/8-655 Esas 2012/1823 Karar Sayılı İlamı
- DAVA ZAMANAŞIMI
- DAVANIN DÜŞMESI
- PATLAYICI MADDE ATMA SUÇU
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 223
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 104
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 102
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 264
"İçtihat Metni"
765 sayılı TCY"nın 264/6-son maddesi uyarınca patlayıcı madde atma suçundan sanıklar M…., F…., M…. ve L…’nin lehe olduğu kabul edilen 765 sayılı TCY’nın 264/6-son, 31 ve 33. maddeleri uyarınca 6’şar yıl 8’er ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.02.2007 gün ve 12-37 sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 24.12.2009 gün ve 13392-16539 sayı ile;
“Sanıklara atılı korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda meskun yerde patlayıcı madde atma suçundan 765 sayılı TCK.nun 264/6-son maddesinin sanıklar lehine kabul edilerek uygulama yapıldığı, mahkemenin kabulüne göre sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı TCK.nun 152/1-2-a, 170/1-c ve 174/1-2 maddelerinde tanımlanan suçları oluşturduğu ve buna göre lehe aleyhe yasa değerlendirmesi yapıldığı anlaşılmakla,
5237 sayılı TCK.nun 152/1-2-a ve 170/1-c madde ve fıkraları uyarınca suçun işlendiği 01.01.1995 tarihinden itibaren hüküm tarihine kadar 5237 sayılı TCK.nun 66/e ve 67/4. madde ve fıkralarında tanımlanan 12 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu gözetilerek buna göre karşılaştırma ve belirleme yapıldıktan sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, 765 sayılı TCK.nun sanıklar lehine olduğu kabul edilerek yazılı şekilde uygulama yapılması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise 25.05.2010 gün ve 117-219 sayı ile;
“...Sanıkların bu eylemlerinin 5237 sayılı Kanunda karşılığı Kanunun 170/1-c, 174/1-2, 152/1-a-2-a maddeleri kapsamında kaldığı, buna göre asgari hadden ceza tayin edilmesi halinde 5237 sayılı Yasanın 170/1-c maddesindeki suç yönünden suçun işlendiği 01.01.1995 tarihinden itibaren hüküm tarihine kadar 5237 sayılı TCK’nun 66/e ve 67/4 madde ve fıkralarında tanımlanan 12 yıllık zaman aşımı süresinin geçmiş olduğu,
Sanıkların bu eylemlerinden karşılığı olan 5237 sayılı TCK’nun 152/1-a-2-a maddesindeki suçtan dolayı sanıklara 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası verileceği, üst sınırının 6 yıl olduğu, 5237 sayılı TCK’nun 66/1-d maddesine göre dava zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu, 5237 sayılı TCK’nun 66/4. fıkrasına göre sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezanın yukarı sınırı göz önünde bulundurulur dendiğinden, sanıkların eylemlerine uyan TCK’nun 152/1-a-2-a maddesindeki suçun üst sınırının 6 yıl olup dava zaman aşımı süresinin 15 yıl olduğu ve 5237 sayılı TCK’nun 67/4. fıkrası uyarınca yarısı oranında uzatıldığında 22 yıl 6 ayda zamanaşımı süresinin dolacağı,
Sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı Kanunda karşılığı olan 174/1-2. maddesindeki suçtan dolayı 4 yıl 6 ay hapis ve 300 gün adli para cezası verileceği, suç tarihi itibariyle de cezanın üst sınırı nazara alındığında, zamanaşımı süresinin dolmamış olduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamına göre sanıklar hakkında 5237 sayılı Yasanın uygulanması durumunda 152/1-2-a-son maddesi uyarınca 3 yıl hapis cezası verileceği, 174/1-2. maddesi uyarınca 4 yıl 6 ay hapis ve 300 tam gün adli para cezası verileceği, 5237 sayılı Kanuna göre toplam olarak sanığa 7 yıl 6 ay hapis ve 300 gün adli para cezası verileceği, zamanaşımı süresinin, sanıkların işlemiş olduğu TCK’nun 152/1-2-a-son maddesindeki suç yönünden 5237 sayılı TCK’nun 66/1-d 4. fıkra ve 67/4. fıkraları uyarınca 22 yıl 6 ay olduğu, bu suç yönünden zamanaşımı süresinin dolmadığı, 765 sayılı TCK’nun uygulanması durumunda 765 sayılı TCK’nun 264/6-son maddesi uyarınca sanıklara takdiren 6’şar yıl 8’er ay hapis cezası verileceği, 5237 sayılı Yasanın uygulanması durumunda ise verilecek hapis cezasının toplam miktarının fazla olduğu, ceza miktarı yönünden 765 sayılı TCK’nun sanıklar lehine olduğu" gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının "düzelterek onama” istekli 06.04.2012 gün ve 326650 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında lehe yasa değerlendirmesinin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, yerel mahkeme hüküm tarihinden önce 765 sayılı TCY hükümlerine göre dava zamanaşımının gerçekleşip geçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden; PKK silahlı terör örgütü üyesi olan sanıklar M……. ve L….’nin 765 sayılı TCY’nın 125 ve 59. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis, M’nin TCY’nın 168/2, 3713 sayılı Yasanın 5, TCY’nın 59. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis, sanık F’nin anılan Yasanın 168/2, 3713 sayılı Yasanın 5, TCY’nın 59, 3419 sayılı Yasanın 1/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 9 ay 12 gün hapis cezalarıyla cezalandırılmalarına karar verildiği ve bu kararın Yargıtay 9. Ceza Dairesince onanmak suretiyle kesinleştiği, sanıkların bu örgütün faaliyetleri kapsamında 1993-1995 yıllarında çeşitli eylemlere katıldıkları, sanık M…..’nin 03.05.1995 günü Adana T. O. Mahallesinde bulunan Y…. Kırtasiye’ye bomba atarak patlattığı, sanık F’nin 1993 yılında İncirlik-Yumurtalık Petrol Boru Hattına bomba koyduğu, ilk koyduğu bombanın patlamaması nedeni ile daha sonra aynı yere yine bomba koyarak patlattığı ve petrol boru hattına zarar verdiği, yine sanık M’nin verilen talimat gereği 13.01.1994 tarihinde Z’ye ait tekel bayiine ve 25.11.1994 günü ise Adana Ö. Caddesi üzerinde bulunan V…. İş Hanı’na bomba atarak patlatıp zarar verdikleri, sanık L’nin ise aynı tarihlerde B…. Salonu ve Z…..’nin işyerine patlayıcı madde attığı anlaşılmaktadır.
765 sayılı TCY’nın 102. maddesinde, yasalarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin 3. fıkrasında da; "beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde" bu sürenin 10 sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Yasanın 104/2. maddesi uyarınca, zamanaşımını kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve zamanaşımı ilgili suça ilişkin olarak yasada belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 gün ve 978-250 ile 23.01.2007 gün ve 254-5 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Diğer taraftan, Ceza Genel Kurulunun 26.04.2011 gün ve 245-72, 10.03.2009 gün ve 25-58 ile 29.04.2008 gün ve 79-90 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi; zamanaşımının 765 sayılı TCY hükümleri uyarınca gerçekleşmesi nedeniyle sanıklara ceza verilebilme olanağı büsbütün ortadan kalktığı bir durumda lehe yasa araştırmasına yönelmek ve lehe sonuç verecek yasanın 765 sayılı TCY olduğu gerçeğinden uzaklaşmak olanaklı değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıklara atılı patlayıcı madde atma suçuna 765 sayılı TCY"nın 264/6. maddesinde yaptırım olarak beş seneden aşağı olmamak üzere hapis ve adli para cezası öngörülmüştür. 765 sayılı TCY’nın 102/3. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 10 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 15 yıldır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma olasılığı bulunmayan ve 13.12.1993, 13.01.1994, 25.11.1994 ve 03.05.1995 tarihlerinde gerçekleştirilen eylemlerle ilgili olarak 765 sayılı TCY"nın 102/3 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 15 yıllık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 25.05.2010 tarihinden önce ve en son eylem gözönüne alındığında 03.05.2010 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün zamanaşımının gerçekleşmiş olmasına karşın yargılamaya devamla hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi olanaklı olduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.05.2010 gün ve 117-219 sayılı direnme hükmünün, zamanaşımının gerçekleşmiş olmasına karşın yargılamaya devamla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CYUY’nın, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.10.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.