Esas No: 2012/10-708
Karar No: 2012/1811
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/10-708 Esas 2012/1811 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık M. Ş.A.'ya uyuşturucu madde bulundurma suçundan 10 ay hapis cezası verilmiştir. Ancak Yargıtay 10. Ceza Dairesi, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bu kararı bozmuştur. Mahkeme, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca tekrar 10 ay hapis cezasına çarptırılmasını ve bu cezanın denetimli serbestlik tedbirine çevrilmesini kararlaştırmıştır. Yargıtay C. Başsavcılığı, dosyayı bozma ve zamanaşımından düşme istemiyle incelemesi için Ceza Genel Kurulu'na göndermiştir. Kararda, bozma kararlarının Ceza Genel Kurulu'nda incelenebileceği ancak direnme kararlarının incelenemeyeceği belirtilmiştir. Ayrıca, yerel mahkemenin sanık hakkında 192/3. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin Yargıtay bozma nedeni yönünde işlem yapmaması, bir hükme direnme kararı niteliği kazandırmayacağı ifade edilmiştir. Kanun maddeleri ise şu şekildedir: 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 191/1, 62 ve 192/3 maddeleri.
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2009/263622
Yargıtay Dairesi : 10. Ceza Dairesi
Mahkemesi : EDİRNE 2. Asliye Ceza
Günü : 02.06.2009
Sayısı : 139-281
Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık M. Ş.A."ın 765 sayılı TCY’nın 404/2 ve 59. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.11.2003 gün ve 173-690 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 13.06.2005 gün ve 22601-6013 sayı ile;
“5328 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesi ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5349 sayılı Kanunla değişik 9. maddesi uyarınca, sanığın hukukî durumunun yeniden değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan değerlendirme sonucu 01.12.2005 gün ve 88-806 sayı ile, sanığın 5237 sayılı TCY’nın 191/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 191/2-3-4-5. maddeleri uyarınca uyuşturucu madde bağımlılığını tedavi eden bir kurumda tedaviye ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına hükmolunmuş, sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 02.03.2009 gün ve 16617-3178 sayı ile;
“...1- 5271 sayılı CMK’nın 232/2-c maddesine uygun olarak, gerekçeli karar başlığında, suçun işlendiği yer ve zaman diliminin gösterilmemesi,
2- Hükümden sonra 19.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinde, uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği gibi altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilebileceği öngörüldüğünden; sanığın hukuksal durumunun yeniden değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
3- Kabule göre;
a-) Şüphe üzerine sanığın da içinde bulunduğu araçta yapılan arama sonucunda ele geçen uyuşturucu maddenin kendisine ait olduğunu söylemek suretiyle suçunun ortaya çıkmasına yardım ve hizmet etmesi sebebiyle sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
b-) İlk hükümde 765 sayılı TCK’nın 59. maddesinin uygulanmış olması nedeniyle sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması” isabetsizliklerinden hüküm bozulmuştur.
Bozmaya uyulmasına karar veren yerel mahkeme ise 02.06.2009 gün ve 139-281 sayı ile;
"...Tüm dosya kapsamından sanığın üzerine atılı kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu işlediği sübuta erdiğinden eylemine uyan ve sanığın lehine olan 5237 sayılı Yasa hükümlerince cezalandırılmasına, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda her ne kadar TCK.nun 192/3. maddesinin uygulanması hususunda görüş belirtilmiş ise de sanığın sadece olaydan sonraki sorgu aşamasında kendisine ait olduğunu söylemesinin söz konusu maddenin uygulanmasını gerektirmeyeceği, gönüllü olarak suçtan önce suçun meydana çıkmasını sağlamak amacıyla yardım eden kişi hakkında söz konusu maddenin uygulanacağı öngörüldüğünden sanık hakkında TCK.nun 192/3. maddesi uygulanmamıştır" gerekçesiyle 5237 sayılı TCY’nın 191/1 ve 62. maddeleri uyarınca sanığın 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve kısa süreli hapis cezasının aynı Yasanın 191/2-3-5-7 maddesi uyarınca denetimli serbestlik tedbirine çevrilmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma ve zamanaşımından düşme" istekli 13.04.2012 gün ve 263622 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 192/3. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkin ise de, öncelikle yerel mahkemenin son kararının direnme hükmü niteliğinde olup olmadığı belirlenmelidir.
İncelenen dosyada; Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 01.12.2005 tarihinde verilen hükmün Özel Dairece, "gerekçeli karar başlığında, suçun işlendiği yer ve zaman diliminin gösterilmemesi ile hükümden sonra yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı TCY"nın 191. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle sanığın hukuksal durumunun yeniden değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması" gerekçesiyle bozulmasından sonra yerel mahkemece 02.06.2009 tarihli oturumda bozmaya uyulmasına karar verilmiş ve bu doğrultuda uygulama yapılmıştır. Görüldüğü gibi yerel mahkemece verilen bir direnme kararı bulunmayıp, aksine Özel Daire bozma ilamına açıkça uyulmasına karar verilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Yasasının 15 ile 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddeleri uyarınca, bozma kararlarına karşı verilen ısrar kararlarının Ceza Genel Kurulunca incelenmesi olanaklıdır. Bu nedenle direnme kararı niteliğinde olmayan bir hükmün doğrudan ve ilk kez Ceza Genel Kurulu tarafından ele alınması olanaksız bulunduğundan, dosyanın incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, Özel Dairece kabule göre yapılan 5237 sayılı TCY"nın 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğine ilişkin bozma nedeni yerel mahkeme tarafından gözönüne alınarak sanık hakkında 62. maddenin uygulanmasına karar verilmiş, buna karşın aynı Yasanın 192/3. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin bozma nedeni yönünde uygulama yapılmamıştır. Kabule göre yapılan bozmalar, öğretici ve yol gösterici nitelikte olmaları itibariyle direnmeye veya uymaya konu olamayacağından, yerel mahkemece, kabule göre yapılan anılan Yasanın 192/3. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin bozma yönünde işlem yapılmamış olması da hükme direnme kararı niteliği kazandırmayacaktır.
Bu itibarla, zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususu da dahil olmak üzere dosyayı temyizen inceleme görev ve yetkisi Özel Daireye ait olduğundan, dosyanın incelenmek üzere Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Yerel mahkeme kararı direnme hükmü niteliğinde olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.10.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.