Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/6-351 Esas 2012/1810 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2011/6-351
Karar No: 2012/1810

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/6-351 Esas 2012/1810 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2011/6-351 E.  ,  2012/1810 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname : 2010/ 232525
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : ADANA 7. Ağır Ceza
    Günü : 22.02.2010
    Sayısı : 184-29

    Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve örgüte üye olma suçundan sanıklar M. G., A.G., M.A., E. Y. ve F.K."ın yapılan yargılamaları sonucunda;
    Sanık M. G."ün 5237 sayılı TCY’nın 220/1-3, 62, 58/9 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis,
    Sanıklar A. G., M. A., E.Y."un 5237 sayılı TCY’nın 220/2-3, 62, 58/9 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına,
    Sanık F. K. hakkındaki evrakın ise ayrılarak yakalanmasının beklenmesine ilişkin, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.03.2006 gün ve 338-72 sayılı hükmün, o yer Cumhuriyet savcısı ile sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 03.05.2007 gün ve 17134-5439 sayı ile;
    “Yüklenen suçun gerektirdiği cezanın alt ve üst sınırları bakımından 5271 sayılı CMK"nun 150/3. maddesi uyarınca zorunlu savunman atanması gereken sanık E. Y.."un savunmanı hazır bulundurulmadan karar verilerek aynı Yasanın 188/1 ve 289/1-e maddelerine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozmaya uyan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince 26.05.2008 gün ve 30-113 sayı ile, sanık M. G..ün suç işlemek amacıyla örgütü kurma ve yönetme suçundan 5237 sayılı TCY’nın 220/1-3, 62, 58/9 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis, sanıklar A. G., M.A., E. Y. ve F. K.’ın ise suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma 5237 sayılı TCY’nın 220/2-3, 62, 58/9 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş, bu hükmün o yer Cumhuriyet savcısı ile sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 09.06.2009 gün ve 1030-10354 sayı ile;
    “Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
    1- Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 03.04.2007 gün ve 2006/10-253-2007/80 sayılı kararında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nun 220. maddesinde düzenlenen "suç işlemek için örgüt kurmak" suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gereklidir. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması da aranmalıdır. Örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu değildir. Soyut olarak sanık sayısının üç kişi veya daha fazla olması örgütün varlığının kabulü için yeterli olmayıp bu durumda iştirak ilişkisinden söz edilebilir.
    Taraflar arasında laf atma nedeniyle başlayan süreçte; 18.07.2004 tarihinde yakınanlar M. K., S. A. ve E. A. ile sanıklar A.G., M.A. ve F.K.’ın kavga edip, birbirlerine yönelik etkili eylemde bulundukları, olay yerine kolluk güçlerinin gelmesinin ardından F.K.’ın kaçtığı sırada üzerinde bulunan 7.65 mm çaplı tabancayı düşürdüğü, kollukça bu tabancaya el konulduğu, ertesi gün aynı mahallede oturan tarafların anlaşmak için Engel Cami civarında buluştukları sanık M. G.’ün yanında E.Y.ile kimliği saptanmayan iki kişi daha olduğu halde yakınanlar M.K. ve S. A.’ı silahla tehdit ederek polislerin yakaladığı silaha karşılık dört adet silah vermeleri gerektiğini, kendilerine ceza kestiğini söylediği, 21.07.2004 tarihinde yine tarafların barıştırılması amacıyla bir buluşma ayarlandığı, sanık M.G.yanında kimliği saptanamayan kişilerle birlikte yakınanlar M.ve S. ile mısır tarlasında buluştukları, burada sanık M. G.’ün ve yanındakilerin yakınanlara yönelik etkili eylemde bulunarak silahla tehdit ederek silahların bedeli olarak dört milyar para istedikleri, bu parayı 22.07.2004 günü saat 12.00"ye kadar hazır etmelerini istediği, bu sırada M. G.’ün yakınan M.’nın cebinden 18 TL"yi alıp 5 TL’sini geri verdiği, daha sonra hep birlikte mahalleye doğru gelirken M. G.’ün kardeşi A. G.’ü arayarak mahalleye geldiklerini söylediği, mahallede ....Market önünde inen yakınan S. A.’ı sanıklar E.Y., A. G. ve M. A.’in birlikte dövdükleri, ertesi gün M.G.’ün yakınan M.’yı telefonla arayarak parayı ne yaptığını sorduğu, bundan sonra yakınanların kolluğa başvurdukları, 23.07.2004 tarihinde M.’nın parayı hazırladığını bildirmesi üzerine M. G.’ün eleman gönderip aldıracağını beyan ettiği, bunun üzerine kolluğun seri numaralarını alarak hazırlamış olduğu 400 TL’nın yakınan M.’ya verilerek, Musa’nın işyeri civarında tertibat aldıkları, bir süre sonra sanık E. Y.’un gelerek parayı aldığı sırada yakalandığı, diğer kişilerin yakalanması amacıyla sanık M.G., sanık E. Y. tarafından aranarak aracın arıza yaptığı, M.G.’ün gelmesi istendiği, sanık M.’in parayı almaya kardeşi A. G. ve M. A.’i gönderdiği adı geçen sanıklarında yakalandığı, bu olaylardan sonra 26.07.2004 günü yakınan S. A.’ın babası H. A. ile karşılaşan sanıklar A. ve M.’in ağabeyi H. B. G. ile sanık A. A.’ın H.’a "kardeşimiz ceza alırsa sizi öldürürüz, yaşatmayız" şeklinde tehdit ettikleri, anlatılan husumet sonucu meydana gelen somut olaylara bakıldığında ve başkalarına yönelik eylemlerinin bulunmadığı, bu amaçlarla bir araya gelmediklerinin anlaşılması karşısında; sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikte olduğu anlaşılmakta ise de, aralarında hiyerarşik ilişki ve suç işleme iradelerinde devamlılık saptanmadığı anlaşılmaktadır.
    Açıklanan durum karşısında, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 220. maddesinin uygulanmasının koşulları bulunmadığı gözetilmeden;
    a- Sanık M.G.’ün örgüt kurma ve diğer sanıklar A. G., M. A., E.Y. ve F.K. hakkında örgüt üyesi olmak suçundan TCK’nun 220. maddesi ile mahkumiyetlerine karar verilmesi,
    b- Yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte ve silahla işlendiğinin anlaşılması karşısında: 5237 sayılı TCY’nın 149. maddesinin 1. fıkrasının (a) ve (c) bentleri yerine uygulanma olanağı bulunmayan aynı maddenin (g) bendiyle uygulama yapılması ve bu durumun anılan Yasanın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken değerlendirilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
    c- Sanıklar H.B.G.ve A. A.’ın eylemlerinin şikayete tabi suç olmadığı, sanıkların H. A.’ı tehdit etmek suçundan hükümlülükleri yerine yazılı biçimde karar verilmesi,
    d- 5237 sayılı Yasanın 53/3. maddesi gözardı edilerek, 53/1. maddesinde belirtilen haklardan, sanıkların mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmalarına karar verilmiş olması," isabetsizliklerinden oyçokluğuyla bozulmuş, Daire Üyesi M. K. ise suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve üye olma suçlarının oluştuğu düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
    Yerel mahkeme ise 22.02.2010 gün ve 184-29 sayı ile;
    “...sanıklar M. ve A. G., F. K., E.Y. ve M. A. hakkında suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurdukları gerekçesiyle kamu davası açılmıştır. Dosya kapsamından, dosyaya yansıyan sanıkların sadece müştekileri darp ederek ve tehdit ederek yağma ile para tahsiline çalıştıkları anlaşılmakta ise de gerek müşteki beyanlarından gerek tanık ve yakalama tutanaklarından bu sanıkların önceye dayalı olarak şahısları korku, cebir ve şiddet ile sindirerek silah ile ekonomik çıkar sağlamak amacıyla M. G.’ün kuruculuğu ve liderliğinde ve diğer elemanların bu şahsa hiyerarşik bağı bulunduğu halde örgüt oluşturdukları, bu örgütün F. K.’ın kaçtığı sırada düşürdüğü tabancası, ele geçirilemeyen müşteki, tanık ve sanık E. Y.’un beyanlarından silahlarının bulunduğu ve bu örgütün bu şekilde silahlandığı ve silahlı bir örgüt olduğu ve bu örgüt bünyesinde müştekilerden cebir ve tehdit ile para tahsil etmeye çalıştıkları sırada yakalandığı, TCK.nun 220 maddesindeki suç örgütünden bahsedebilmek için en az üç kişinin belirli bir hiyerarşik bağ içerisinde, örgütün amacına ilişkin suçları işlemesinin gerektiği ve bu birlikteliğin devamlılık arzetmesinin gerektiği, amaç suçu işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olmasının gerektiği yasa kapsamından ve Yüksek Yargıtay içtihatlarından anlaşılmakta olup, her ne kadar dosyada tek eylem ve tek suç gibi gösterilerek dava açılmış ise de sanık Mehmet Gücüm"ün daha önce de mahkemelerde kesinleşmiş örgüt kurma suçundan yargılanıp ceza aldığı, etrafında "Ç.." diye bilindiği ve yargılamaya konu olmasa da daha önceden de eleman toplayıp suç işlemek amacıyla birleştikleri, yargılama sırasında kabul edilen eylemi sanık M. G."ün talimatıyla adamları ile birlikte suç örgütünün yöntem ve söylemlerini kullanarak işlediği, Ç.. lakabıyla bilinen M.G..ve elemanım dediği kendisinin talimatıyla hareket eden kişilerin görünürde bir yağma suçu işlemiş olmaları, suç işlemek için kurulmuş bir silahlı örgütün önceden beri var olduğu ve devam ettiği sonucu çıkartılmaktadır. Suç örgütünden sözedebilmek için birleşmenin yeterli olup, suç örgütünün varlığı için suç işlenmesine dahi gerek olmadığı, olayımızda üçten fazla kişinin hiyerarşik bir sistem içinde amaçlanan suçu işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip oldukları, bu şekilde M. G. yönetiminde silahlı suç örgütünün varlığını kabul etmek gerektiği ve bozma ilamının bu yöndeki görüşüne katılınmadığı ve bu hususta mahkemenin eski kararında ısrar kararı vermesi gerektiği" gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
    Bu hükmün de o yer Cumhuriyet savcısı ve sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.01.2011 gün ve 232525 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.


    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık M.G. hakkında suç işlemek amacıyla örgütü kurma ve yönetme, sanıklar A.G., M.A., E.Y. ve F.K..hakkında ise suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık M. G...hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, sanıklar A.G., M. A., E.Y. ve F. K. hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarının sübuta erip ermediğinin belirlenmesine ilişkin ise de; yerel mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmiştir.
    Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
    a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
    b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
    c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
    d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
    Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
    İnceleme konusu olayda; Özel Dairenin bozma kararından sonra yerel mahkemece yapılan yargılama sonucunda suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve örgüte üye olma suçlarının oluştuğu kabul edilerek önceki uygulama aynen tekrar edilmiş ise de; ilk hükümden farklı olarak sonraki hükümde; “TCK.nun 220. maddesindeki suç örgütünden bahsedebilmek için en az üç kişinin belirli bir hiyerarşik bağ içerisinde, örgütün amacına ilişkin suçları işlemesinin gerektiği ve bu birlikteliğin devamlılık arzetmesinin gerektiği, amaç suçu işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olmasının gerektiği yasa kapsamından ve Yüksek Yargıtay içtihatlarından anlaşılmakta olup, her ne kadar dosyada tek eylem ve tek suç gibi gösterilerek dava açılmış ise de sanık M.G.."ün daha önce de mahkemelerde kesinleşmiş örgüt kurma suçundan yargılanıp ceza aldığı, etrafında "Ç.." diye bilindiği ve yargılamaya konu olmasa da daha önceden de eleman toplayıp suç işlemek amacıyla birleştikleri, yargılama sırasında kabul edilen eylemi sanık M.G.."ün talimatıyla adamları ile birlikte suç örgütünün yöntem ve söylemlerini kullanarak işlediği, Ç..lakabıyla bilinen M.G..ve elemanım dediği kendisinin talimatıyla hareket eden kişilerin görünürde bir yağma suçu işlemiş olmaları, suç işlemek için kurulmuş bir silahlı örgütün önceden beri varolduğu ve devam ettiği sonucu çıkartılmaktadır. Suç örgütünden sözedebilmek için birleşmenin yeterli olup, suç örgütünün varlığı için suç işlenmesine dahi gerek olmadığı, olayımızda üçten fazla kişinin hiyerarşik bir sistem içinde amaçlanan suçu işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip oldukları, bu şekilde M. G.. yönetiminde silahlı suç örgütünün varlığını kabul etmek gerektiği" şeklindeki yeni ve değişik gerekçelerle karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Yerel mahkeme direnme kararında önceki hükümde yer almayan, yeni ve değişik gerekçelere yer verilmiş olup, bu hususun Özel Dairece incelenmemiş olması karşısında, konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi olanaklı görülmediğinden, hükmün Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
    Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, Özel Daire denetiminden geçmemiş bulunan bu yeni hükmün doğrudan ve ilk kez Ceza Genel Kurulu tarafından ele alınmasına yasal olanak bulunmaması nedeniyle dosyanın incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.02.2010 gün ve 184-29 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın bu suç ve bozmaya uyulan yönlerden temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.10.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara