Esas No: 2017/36977
Karar No: 2017/36977
Karar Tarihi: 8/6/2021
AYM 2017/36977 Başvuru Numaralı MEHMET ALİ OĞUZ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MEHMET ALİ OĞUZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/36977) |
|
Karar Tarihi: 8/6/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Hüseyin MECEK |
Başvurucu |
: |
Mehmet Ali OĞUZ |
Vekili |
: |
Av. Kübra AYKAŞ BALKAYA |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltında kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/10/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla elde edilen bilgi ve belgelere göre olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyeliğinden Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır.
10. Başvurucu 11/8/2016 tarihinde Ankara’da gözaltına alınarak Ankara Asayiş Şube Müdürlüğü nezarethanesine konulmuştur.
11. 12/8/2016 tarihinde doktor raporu alındıktan sonra kapısında “Aranan Şahıslar Büro Amiri” yazılı bir odaya alınarak üç polis memurunun işkence yaptığını öne sürmüştür.
12. 13/8/2016 tarihinde yapılan muayene esnasında yanında polis de bulunduğu için yalnız bel ağrısı olduğunu söyleyebildiğini belirtmiştir.
13. Başvurucu 14/8/2016 tarihinde Bursa Emniyet Müdürlüğüne getirilmiştir.
A. Doktor Raporları
14. Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinde tanzim edilen raporlar:
- 11/8/2016 saat 20.22: Darp ve cebir izi yoktur.
- 13/8/2016 saat 17.15: Darp ve cebir izi yok, bel ağrısı şikâyeti bulunmaktadır.
15. Bursa Devlet Hastanesinde düzenlenen raporlar:
- 14/8/2016 saat 02.22: İki bölgede ekimoz bulunduğu anlaşılmıştır. Hekimin yazısı okunaksız olduğundan rapordaki ayrıntılar anlaşılamamıştır.
- 15-18/8/2016 tarihleri arasında yapılan muayenelerde yeni darp ve cebir izi bulunmamıştır.
- 19/8/2016 saat 00.44: Sol omuz ve boyun solda, bel orta alt kısımda eski sıyrıklar bulunmakta; basit tıbbi müdahaleyle giderilebilir, yeni darp ve cebir izine rastlanmamıştır.
- 20-22/8/2016 tarihli raporlarda yeni darp ve cebir izi tespit edilmemiştir.
B. Olayla İlgili Yapılan İlk İşlem
16. Başvurucu 21/8/2016 tarihinde kollukta ifadesi alınırken avukatına işkence gördüğünü söylemiş, avukatı da 22/8/2016 tarihinde Bursa Baro Başkanlığına bildirimde bulunmuştur. Bursa Baro Başkanlığı, 2. Ceza ve Tutukevleri İzleme Kuruluna (İzleme Kurulu) dilekçeyi göndermiştir. İzleme Kurulu ise Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunmuştur. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı 8/9/2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.
17. 23/8/2016 tarihli şikâyet dilekçesiyle başvurucu, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunmuştur. Başvurucu şikâyet dilekçesinde 11/8/2016 tarihinde saat 18.00’de Ankara’daki evinden gözaltına alınarak Ankara Asayiş Şube Müdürlüğü nezarethanesine götürüldüğünü, nezarethaneden saat 17.25’te çıkarıldığını, adli rapor aldırıldıktan sonra saat 17.35’te kapısında “Aranan Şahıslar Büro Amirliği” yazılı odada ayrıntılı eşkâllerini verdiği üç polis memurunun darp, tehdit ve hakaretlerine maruz kaldığını, olaylara Bakanlıkta memur olarak çalışan ve aynı suçlamayla gözaltına alınan İ.D. isimli kişinin de tanık olduğunu, muayene olurken yanında polis memuru da olduğu için doktora sadece belinin ağrıdığını söyleyebildiğini, polisin doktora bir şeyler fısıldadığını, daha sonraki raporlarında ise darp izlerinin tespit edildiğini ifade etmiştir.
18. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı 9/9/2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.
19. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı her iki dosyayı birleştirerek 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’un 4. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca işleme koymama kararı vermiştir. 10/10/2016 tarihli kararın ilgili kısmı şöyledir:
“…
Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi"nin 11/08/2016 tarih ve 5/2098 numaralı raporunda "Darp, cebir yoktur" şeklinde doktor kanaati görülmüş, müştekinin iddialarını doğrulayacak derecede başkaca herhangi bir delile de rastlanılmamıştır.
Bu nedenle müştekinin işkence ve tehdide maruz kaldığı yönündeki genel ve soyut nitelikte olan, ciddi bulgu ve belgelere dayanmayan şikâyet dilekçesinin 4483 Sayılı Yasanın 5232 Sayılı Yasa ile değişik 4/son maddesi gereğince İŞLEME KONULMAMASINA,
Kararın müşteki vekiline bildirilmesine,
Danıştay 1. Dairesinin 03/03/2005 tarihli 2004/794 Esas ve 2005/301 karar sayılı içtihadı gereğince kesin olarak karar verildi.”
20. Kararın başvurucuya tebliğ edildiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır
C. Olayla İlgili Olarak Yapılan İkinci İşlem
21. Başvurucu vekilinin Bursa Baro Başkanlığına yaptığı ihbar sonucunda Bursa Barosu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunmuştur.
22. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 2/12/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesi şöyledir:
“Müşteki vekilinin Bursa Baro Başkanlığına vermiş olduğu şikayet dilekçesinde müştekinin Bursa TEM"deki ifadesine CMK görevlendirmesi ile girdiğini, müştekinin 12/08/2016 tarihinde Ankara’da göz altına alındığını, 13 veya 14 Ağustos 2016 tarihinde Ankara’da gözaltında bulunduğu esnada Asayiş Büroda görevli polis memurlarının kendisine fiziki olarak işkence yaptıklarını, ailesine zarar vermekle tehdit ettiklerini, bu hususları müşteki ifadesinden tespit ettiğini beyan ettiği, Bursa Baro Başkanlığınca evrakın C.Başsavcılığımıza gönderildiği, ancak aynı olayla ilgili olarak C.Başsavcılığımızın 2016/135780 soruşturma nolu dosyasında soruşturma yapılarak dilekçenin işleme konulmama kararı verildiği, kararın gerekçesinde Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinin 11/08/2016 tarih ve 5/2098 no lu raporunda müştekinin vücudunda darp cebir izinin bulunmamasının gerekçe gösterildiği tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmıştır.
NETİCE: Müştekinin işkence ve tehdite maruz kaldığına dair iddiasının genel ve soyut nitelikte kaldığı, bu hususta daha önce C. Başsavcılığımızca soruşturma yapıldığı anlaşıldığından, şüpheli polis memurları hakkında mükerrer soruşturma nedeni ile CMK"nın 223/7 maddesi uyarınca KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA…”
23. Bu karara yapılan itiraz Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 27/1/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
24. 4/10/2017 tarihinde tebliğ edilen karara karşı başvurucu 31/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. 4483 sayılı Kanun"un 1., 2., 4. ve 9. maddelerinin ilgili kısımları şöyledir:
“Amaç
Madde 1 – Bu Kanunun amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemektir."
"Kapsam
Madde 2 – Bu Kanun, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanır.
…
(Ek: 2/1/2003-4778/33 md.) 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 243 ve 245 inci maddeleri ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 154 üncü maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında açılacak soruşturma ve kovuşturmalarda bu Kanun hükümleri uygulanmaz."
"Olayın yetkili mercie iletilmesi, işleme konulmayacak ihbar ve şikayetler
Madde 4 – Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikayette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler.
Diğer makam ve memurlarla kamu görevlileri de, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlendiğini ihbar, şikayet, bilgi, belge veya bulgulara dayanarak öğrendiklerinde durumu izin vermeye yetkili mercie iletirler.
(Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2004-5232/2 md.) Bu Kanuna göre memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması zorunludur.
(Değişik dördüncü fıkra: 17/7/2004-5232/2 md.) Üçüncü fıkradaki şartları taşımayan ihbar ve şikâyetler Cumhuriyet başsavcıları ve izin vermeye yetkili merciler tarafından işleme konulmaz ve durum, ihbar veya şikâyette bulunana bildirilir. Ancak iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmaz. Başsavcılar ve yetkili merciler ihbarcı veya şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır."
"İtiraz
Madde 9 – Yetkili merci, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa şikayetçiye bildirir.
(Değişik ikinci fıkra: 20/8/2016-6745/4 md.) Soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet başsavcılığı veya şikayetçi, izin vermeye yetkili merciler tarafından verilen işleme koymama kararına karşı da şikâyetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi, yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on gündür.
İtiraza, 3 üncü maddenin (e), (f), g (Cumhurbaşkanınca verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için Danıştay İkinci Dairesi, diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi bakar. İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır. Verilen kararlar kesindir.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 8/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu;
i. Gözaltına alındıktan sonra Ankara’dan Bursa’ya getirildiğinde Bursa Devlet Hastanesinde yapılan 14/8/2016 tarihli adli muayenesinde darp ve cebir izlerinin, dolayısıyla kötü muameleye maruz kaldığının tespit edildiğini, buna karşın nezarethaneye konulmadan önce aldırılan 11/8/2016 tarihli ilk doktor raporunun esas alınarak şikâyetin soyut ve temelsiz olduğu değerlendirmesiyle 4483 sayılı Kanun’un 4. maddesinin dördüncü fıkrası gereğince Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 10/10/2016 tarihinde dilekçenin işleme konulmamasına karar verildiğini hâlbuki adli muayene raporlarının tamamına kabaca bakıldığında bile kötü muamelenin izinin sürülebileceğini, işkence ve kötü muamele vakalarının soruşturulmasının 4483 sayılı Kanun’a tabi olmadığını,
ii. 20/8/2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle dilekçenin işleme konulmama kararına karşı şikâyetçinin itiraz hakkı bulunmasına karşın bu hakkın kullandırılmadığını,
iii. Olayla ilgili yapılan ikinci soruşturmanın da genel ve soyut nitelikte kalan işkence iddiasına ilişkin daha önceden soruşturma yapıldığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlandırıldığını, işkencenin doktor raporlarıyla kanıtlanmasına karşın etkili bir soruşturma yürütülmediğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini öne sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde; başvurucunun gözaltında bulunduğu süre içinde avukat yardımından faydalanmasına karşın iddia edilen tarihten yaklaşık bir hafta sonra şikâyette bulunduğu, üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirmediği, Sulh Ceza Hâkimliğindeki sorgusunda işkence iddialarını dillendirmediği ifade edilmiştir.
29. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında gözaltına alındıktan yaklaşık on gün sonra 21/8/2016 tarihinde kendisine müdafi atandığını, bu süre içinde kimseyle görüştürülmemesinin bile işkence gördüğüne dair emare olduğunu, Savcılıktaki ifadelerinde işkenceden bahsetmesine karşın resen soruşturma başlatılmadığını, Sulh Ceza Hâkimliğindeki sorgu sırasında bundan bahsettiğini ancak bu durumun tutanaklara yansımadığını, işkence olaylarının doğrudan Savcılık tarafından soruşturulması gereken suçlardan olduğunu belirtmiştir.
B. Değerlendirme
30. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”
31. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
33. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usule ilişkin bir boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve karıştıkları olaylarda kamu görevlilerinin ya da kurumlarının kendi sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110).
34. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde -Anayasa’nın 17. maddesi “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili resmî bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Bu mümkün olmazsa bu madde sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı hâllerde devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).
35. Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir, dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde hızlı ve derinlikli yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114).
36. Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması veya yeterli soruşturma yapılmamış olması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun yetkililer, resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidir. Şikâyet yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli, kesin belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi, bir bütün olarak etkili olması gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 116).
37. Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması, bunun yanı sıra söz konusu kararın vücut bütünlüğüne yönelik müdahalenin Anayasa’nın aradığı zorunlu bir durumdan kaynaklanan ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermesi de gerekmektedir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).
38. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında bir kişinin sağlıklı hâldeyken gözaltına alındığı ancak salıverildiği zaman vücudunda yaralanma tespit edildiği durumlarda söz konusu yaralanmanın nasıl oluştuğu hususunda makul bir açıklama getirme ve mağdurun bu yöndeki iddialarını şüphede bırakacak kanıtları sunma yükümlülüğünün devlete ait olduğu, özellikle ilgili iddiaların doktor raporları ile doğrulandığı hâllerde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 3. maddesi anlamında sorunların ortaya çıkacağı ifade edilmiştir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 94).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
39. Başvurucunun gözaltında kötü muameleye maruz kaldığına dair iddiasının savunulabilir düzeyde olduğunu ortaya koyan adli raporlar bulunmaktadır. Şikâyet dilekçesinde kendisini kimlerin ne şekilde darp ve tehdit ettiğine dair detaylı açıklamalar başvurucunun kötü muamele şikâyetinin soruşturmaya konu edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
40. "Genel İlkeler" kısmında açıklandığı üzere kötü muamele iddialarına ilişkin soruşturmaların etkili olduğunun kabul edilebilmesi için savunulabilir nitelikte kötü muamele iddialarının kamu makamları tarafından öğrenilir öğrenilmez soruşturma başlatılması için ilgili mercilere bildirilmesi gerekmektedir hatta mağdurların şikâyetlerinin bulunmadığı hâllerde dahi bu nitelikte bir muamelenin mevcudiyetine ilişkin ciddi delil veya emareler bulunduğunun farkına varıldığı bir durumda resen harekete geçme yükümlülüğü devam etmektedir.
41. Başvurucunun gözaltına alındıktan iki gün sonra 14/8/2016 tarihli muayenesinde darp ve cebir izinin tespit edildiği raporun bir örneğinin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmemesi resen ve derhâl soruşturma açılması ilkesiyle çelişmektedir. Başvurucunun 21/8/2016 ve 23/8/2016 tarihinde kollukta ve Savcılıkta yaptığı savunmalarında da kötü muamele iddiasını dile getirmesine karşın resen soruşturma başlatılmamıştır.
42. Başvurucu ve müdafinin ihbarları üzerine başlatılan ilk soruşturma, 4483 sayılı Kanun’un 4. ve 9. maddesi uyarınca soyut ve genel nitelikte olduğu gerekçesiyle 10/10/2016 tarihinde işleme koymama kararıyla neticelenmiştir. Aynı olayla ilgili aynı zamanda yürütülen ikinci soruşturma dosyasında önceki karara işaret edilerek 2/12/2016 tarihinde mükerrer soruşturma nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlanmıştır. Gerekçeleri incelendiğinde her iki kararın aynı gerekçelere istinaden verildiği görülmektedir.
43. Kamu görevlilerinin görevlerini devlet adına ifa etmeleri ve görevlerinin ifası ile ortaya çıkan birtakım durumlarla bağlantılı olarak sık sık şikâyet edilme ve soruşturma tehdidi altında olma riski ile karşı karşıya olmaları nedeniyle haklarında adli soruşturma yürütülmesinin belirli bir makamın iznine bağlanması hukuk devletinde makul görülebilir. Nitekim Anayasa’nın 129. maddesinin altıncı fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılmasının -kanunla belirlenen istisnalar dışında- kanunun gösterdiği idari mercinin iznine bağlı olduğu düzenlenmiştir (Erdal Sarıkaya [GK], B. No: 2017/37237, 17/3/2021, § 111; Hidayet Enmek ve Eyüpsabri Tinaş, B. No: 2013/7907, 21/4/2016, §§ 106, 107).
44. Şikâyete konu eylemin 4483 sayılı Kanun kapsamında kalan suçlar arasında olmadığının tespit edilmesi soruşturma yapma yetkisinin doğrudan Cumhuriyet savcısında olduğu anlamına gelecek ve derhâl soruşturma işlemlerine başlanarak delillerin toplanması yönünde önem arz edecektir. 4483 sayılı Kanun kapsamına girmeyen bir suç ya da kişi yönünden anılan Kanun’un işletilmesi etkili soruşturma yükümlülüğü yönünden sorun teşkil edecektir. Bu nedenle şikâyete konu fiil ve failin 4483 sayılı Kanun kapsamında kalıp kalmadığı titizlikle incelenmelidir (Ümmühan Seçil Sucu, B. No: 2017/15128, 19/11/2020, § 74; Erdal Sarıkaya, § 124).
45. Kolluk görevlileri hakkında yürütülen kötü muamele iddiasının 4483 sayılı Kanun’un 2. maddesinin beşinci fıkrasına göre izin şartına bağlı olmadığı göz ardı edilerek dilekçenin işleme konulmamasına karar verilmiştir. Bu durum kamu görevlilerinin ceza soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimine yol açabilir.
46. Açıkça mesnetsiz olduğuna ilişkin veri bulunmayan iddia yönünden dahi soruşturma izni verilerek failin ve suç isnadının araştırılmasına imkân tanınması etkili soruşturma yükümlülüğünün gereğidir (Ümmühan Seçil Sucu, § 83). Kötü muamele iddiasının makul şüphe uyandıracak düzeyde olduğunu gösteren doktor raporları, polis memurlarının eşkâllerine kadar varan anlatımlar ve tanık gibi birçok delil gösterilmesine karşın iddiaların soyut ve genel nitelikte görülerek dilekçenin işleme konulmamasının sorumluların ve olayın gerçekleşme koşullarının ortaya çıkarılmasını olanaksız hale getirdiği ve etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi önünde engel teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
47. Başvurucunun şikâyetinin tespiti, aynı zamanda sunacağı ve olayın aydınlatılmasını sağlayacağı değerlendirilen delillerin toplanmasına katkı sağlamak bakımından büyük öneme sahiptir. Somut olayda başvurucunun Savcılık tarafından dinlenmediği ve bu bağlamda delillerinin tespit edilmediği anlaşılmıştır.
48. "İlgili Hukuk" kısmında açıklandığı üzere 4483 sayılı Kanun’un 9. maddesine göre dilekçenin işleme konulmaması kararına karşı şikâyetçinin itiraz etmesi mümkünken 10/10/2016 tarihinde kesin nitelikte olduğu belirtilerek itiraz yolunun fiilen kapatılması başvurucunun meşru menfaatlerinin korunması için sürece katılımına mani olmuştur.
49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
50. Savcılık tarafından ceza soruşturması başlatılmadığından şu aşamada kötü muamele yasağının maddi boyutunun incelenmesine yeterli veri bulunmadığı değerlendirilmiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
52. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
54. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
55. İhlalin kovuşturmaya yer olmadığı ya da daimî arama kararı gibi bazı nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden soruşturma yapılması sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden soruşturma yapılması kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili Cumhuriyet başsavcılığının yeniden soruşturma yapılması sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı Cumhuriyet başsavcılığının yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden soruşturma yapma kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
56. İncelenen başvuruda Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul yönünden ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. İhlalin soruşturma ve bu kapsamda verilen Savcılık kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
57. Bu durumda kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeni soruşturma, hak ihlaline yol açan kararın ortadan kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No: 2016/167097) gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
58. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kötü muamele yasağının usul yönünden ve kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 27.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.