Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9–1233 Esas 2012/1807 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/9–1233
Karar No: 2012/1807

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9–1233 Esas 2012/1807 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/9–1233 E.  ,  2012/1807 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname:       2009/108163
    Yargıtay Dairesi  : 9. Ceza Dairesi
    Mahkemesi       : ADANA 6. Asliye Ceza
    Günü           : 04.12.2008
    Sayısı           : 724–926

    Taksirle ölüme neden olma suçundan sanık E..İ..’ın TCY’nın 85/1 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının aynı Yasanın 50/1–a ve 52/2–4. maddeleri uyarınca 15.200 Lira adli para cezasına çevrilmesine, taksitlendirmeye, anılan Yasanın 53/6. maddesi uyarınca sürücü belgesinin bir yıl süreyle geri alınmasına ilişkin, Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.11.2006 gün ve 627–640 sayılı hükmün sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince 03.06.2008 gün ve 8918–7143 sayı ile;
    “Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik CMK’nun 231. maddesindeki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenleme karşısında, suçun niteliği, hükmolunan cezanın tür ve miktarı gözetilip, dosyada bulunan adli sicil kaydı da değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun yeniden tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması” gerektiğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesi ise 04.12.2008 gün ve 724–926 sayı ile önceki hükmünde direnmiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.04.2010 gün ve 108163 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay 9. Ceza Dairesine, anılan Dairece Yargıtay 12. Ceza Dairesine, bu Dairece de Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanığın taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, taksirli suçlarda hükmolunan iki yıldan fazla hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulması açısından, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunu düzenleyen CYY"nın 231. maddesinin 5, 7 ve 11. fıkralarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
    CYY’nın 231. maddesinin 5. fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu mahkûmiyetin, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması gerektiği vurgulanmış, ancak buradaki adli para cezasının 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca kısa süreli veya taksirli suçlardaki uzun süreli hapis cezalarına seçenek olarak verilen adli para cezası mı, yoksa aynı Yasanın 52. maddesinde öngörülen doğrudan hükmolunan adli para cezası mı olduğu yönünde bir belirlemeye yer verilmemiştir.
    Anılan fıkrada belirtilen adli para cezasından ne kast edildiği 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 7. fıkrasının; “açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırıma çevrilemez” ile aynı Yasa maddesinin 11. fıkrasının; “ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirilerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir” şeklindeki düzenlemelerinden yola çıkılarak belirlenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
    Her iki fıkranın açık hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5. fıkrasında kast edilen adli para cezası, seçenek yaptırım olarak hükmedilen adli para cezası olmayıp, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 52. maddesinde öngörülen ve hapis cezası ile birlikte veya yalnız başına hükmedilen adli para cezasıdır. Böyle bir kabul, her iki fıkranın ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun da doğal sonucudur.
    Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 gün ve 346–25 sayılı kararı başta olmak üzere bir çok kararında da  vurgulandığı üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birini oluşturmaktadır.
    Koşullu bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu; mahkûmiyet, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunma, zararın giderilmesi, suç niteliği ve ceza miktarı şeklinde sayılan objektif koşulların varlığı halinde mahkemece 6008 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklik sonrasında ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmemesi hali dışında diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate varıldığında öncelikle uygulanacak, koşulların bulunmadığı veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmaması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde ise diğer kişiselleştirme nedenleri değerlendirilebilecektir.
    Sanık hakkında sonuç cezanın tayininden sonra hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması halinde, öncelikle yasal bir zorunluluk olarak CYY’nın 231. maddesinin 5–14. fıkralarında düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı değerlendirilecek, mahkemece olumsuz sonuca ulaşıldığı takdirde cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin TCY’nın 50 ve 51. maddeleri yönünden bir değerlendirme yapılabilecektir.
    Görüldüğü gibi, sanık hakkında hükmolunan hapis cezası, henüz seçenek bir yaptırım olarak adli para cezasına veya tedbire çevrilmeden hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının değerlendirilmesi zorunlu olup, ancak bu konuda olumsuz bir kanaate ulaşıldığı takdirde uygulanabilecek bir hükme dayanılarak sonuç cezanın, hapis cezasından çevrilen adli para cezası veya tedbir olduğundan hareketle taksirli suçlarda hükmolunan iki yıldan fazla hapis cezalarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceğini kabul etmek olanaklı değildir.
    Kaldı ki, CYY’nın 231. maddesinin 7 ve 11. fıkralarına aykırı olarak hükmolunan cezanın adli para cezasına çevrilmesi ve bilahare sonuç cezanın adli para cezası olduğundan bahisle hukuka aykırı bir uygulamanın sonuçlarından sanığın ikinci kez yararlandırılması da hukuken kabul edilemez.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Sanığın taksirle öldürme suçundan mahkûmiyetine karar verilen olayda, hükmolunan iki yıl bir ay hapis cezası, seçenek yaptırım olarak adli para cezasına çevrilmeden hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının değerlendirilmesi zorunlu olup, adli para cezasına çevrilmeden önceki sonuç ceza iki yıl bir ay hapis olarak tayin edildiğinden CYY’nın 231. maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
    Bu nedenle, taksirle öldürme suçundan kurulan iki yıl bir ay hapis cezasından çevrilen adli para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün, Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinden bozulmasına karar verilmesi yerinde değildir.
    Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmü isabetli bulunduğundan, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6110 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca dairelerin iş bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulu tarafından alınan 12.05.2011 gün ve 2011/1 sayılı karara göre Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Adana 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.12.2008 gün ve 724–926 sayılı kararındaki direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.10.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

     

     

    Hemen Ara