Esas No: 2012/1-405
Karar No: 2012/1802
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1-405 Esas 2012/1802 Karar Sayılı İlamı
- KASTEN YARALAMA VE GENEL GÜVENLİĞİN KASTEN TEHLİKEYE SOKULMASI SUÇLARI
- DAVASIZ YARGILAMA OLMAZ İLKESİ
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 35
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 81
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 225
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 170
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 29
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 86
"İçtihat Metni"
Kasten öldürme suçuna teşebbüsten sanık M… hakkında açılan kamu davasında, eylemlerinin kasten yaralama ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturduğu kabul edilerek, sanığın 5237 sayılı TCY"nın 86/2, 86/3-e ve 29. maddeleri gereğince 506 Lira adli para cezası ve aynı Yasanın 170/1-c maddesi uyarınca da 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.06.2006 gün ve 105-209 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.03.2008 gün ve 2270-1620 sayı ile;
“1- Sanık hakkında mağdura yönelen etkili eylem suçundan verilen para cezasına ilişkin mahkumiyet kararı, 5219 sayılı Kanunla değişik CMUK’nun 305/1. maddesi uyarınca kesin nitelikte olup, temyizi mümkün olmadığından, sanık müdafiinin bu suça yönelen temyiz talebinin CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddine,
2- Korku panik yaratacak şekilde ateş etmek suçundan kurulan hükmün incelenmesinde,
İddianame anlatımı ve sevk maddelerinde korku panik yaratacak şekilde ateş etmek suçundan açılmış bir dava bulunmadığı, ek iddianame temini ile yargılamaya devam olunarak hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde dava açılmadan mahkumiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 19.06.2008 gün ve 166-245 sayı ile;
“İddianamede av tüfeği ile ateş etme eyleminden dolayı sanık hakkında adam öldürmeye teşebbüs suçundan kamu davası açılmış, nitelik değiştiren eylemden dolayı sanığın TCK"nun 170/1-c maddesinden savunması alınarak karar verilmiş olup, yapılan işlemde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, ek iddianame ile dava açılmasının gerekmediği” gerekçesiyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istemli 19.01.2009 gün ve 249241 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iddianame kapsamından, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan açılmış bir davanın bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Gaziantep C. Başsavcılığının 14.03.2006 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında; “şüphelinin suç tarihinde ilimiz G. Ayakkabıcılar Sitesinde mazot satışı için yer meselesinden dolayı öz amcası olan mağdur ile tartıştıkları ve bıçakla mağduru hayati tehlike geçirmeyecek, basit bir tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaraladığı, mağdurun tedavi için hastaneye müracaat ettiği, ancak şüphelinin aynı gün evinde bulunan av tüfeğini alarak evinin önünde mağduru beklemeye başladığı ve otomobili ile evine dönmekte olan mağdura yan şeritte bulunan kendi otomobilinden av tüfeği ile ateş ettiği,
Şüphelinin savunmasında üzerine atılı suçu kabul ettiği ancak mağdura korkutmak amacıyla ateş ettiğini savunduğu,
Müştekinin içinde bulunduğu otomobilin ön camının sağ ve sol yan kapı camlarını ve dikiz aynasının isabet eden saçma taneleri nedeniyle kırıldığı ancak mağdurun ateşli silah yaralanmasına maruz kalmadığı,
Müşteki ifadesi, şüpheli savunması, mağdura ait doktor raporu, adli emanette kayıtlı bıçak ve av tüfeği ile tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinde şüphelinin ticari anlaşmazlık nedeniyle önce bıçakla yaraladığı mağduru kastını devam ettirerek etkili mesafeden adam öldürmeye elverişli silah niteliğindeki av tüfeği ile ateş ederek öldürmeye teşebbüs ettiği kanaatine varıldığı... anlaşılmakla;
Üzerine atılı adam öldürmeye teşebbüs suçunu işlediğine dair kuvvetli şüphe oluşturacak deliller bulunan şüphelinin eylemine uyan sevk maddeleri uyarınca cezalandırılmasına, suçta kullanılan adli emanette kayıtlı bıçağın müsaderesine karar verilmesi” istemiyle kamu davasının açıldığı,
Anılan iddianamede sanık hakkında uygulanması istenilen sevk maddelerinin de 5237 sayılı TCY"nın 81, 35, 53, 58, 54 ve 63. maddeleri olarak gösterildiği,
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın eylemlerinin kasten yaralama ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturacağı kabul edilerek, söz konusu suçlardan sanığın, 5237 sayılı TCY"nın 86/2, 86/3-e ve 29. maddeleri gereğince 506 Lira adli para cezası ve aynı Yasanın 170/1-c maddesi uyarınca da 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CYY’nın 225/1. maddesi; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir” düzenlemesini içermekte olup, anılan maddenin 2. fıkrasına göre de; “mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir”,
Aynı Yasanın 170/4. maddesinde de; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” hükmü getirilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 28.04.2009 gün ve 260-107 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Yasanın 170. maddesinde, iddianamede gösterilmesi gereken hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiş, maddenin 4. fıkrasında, iddianamede yüklenen suçu oluşturan olayların açıklanması gerektiği belirtilmiştir. Anılan hükümlerden de anlaşılacağı üzere, kamu davasının fiil yönünden sınırlarının açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Fiil yönünden, kamu davasının dışına çıkılması, “davasız yargılama olmaz” ilkesine ve 5271 sayılı Yasanın 225. maddesine aykırılık oluşturacaktır. Buna göre, hükmün konusu iddianamede gösterilen sevk maddesi değil eylemdir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, diğer bir ifadeyle, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya aykırıdır. Buna karşılık iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin nitelendirmeyi mahkeme yaparken iddianamedeki vasıflandırma ile bağlı değildir. Soruşturma evresinde elde ettiği kanıtlardan ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CYY’nın 225/1. maddesi uyarınca fiil ve faile ilişkin olarak kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması yeterlidir. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlayabilecek, buna göre savunmasını yapabilecek ve kanıtlarını sunabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık hakkında, mağduru basit tıbbi müdahale ile giderilecek biçimde bıçakla yaralamak ve aracında iken kendisine doğru silahla ateş etmek eylemlerinden ötürü kasten öldürme suçuna teşebbüsten 5237 sayılı TCY"nın 81 ve 35. maddeleri uyarınca kamu davası açılmış ise de, mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın eylemlerinin kasten yaralama ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarını oluşturacağı kabul edilerek, anılan suçlardan mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
İddianamede, korku kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçuna yönelik olarak sanığın eylemi ayrıntılı biçimde açıklanmıştır. Dolayısıyla suça ilişkin fiil ve fail iddianame ile belirlenmiştir. Yargılama konusu bu eylemler olup, mahkeme hukuki nitelendirme ile bağlı değildir.
Buna göre, sanık hakkında her iki suçtan da açılmış bir kamu davasının bulunduğunu kabul eden yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün isabetli olduğuna ve dosyanın esastan incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk düşüncesine katılmayan on Genel Kurul Üyesi; “iddianame kapsamından, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan açılmış bir kamu davası bulunmadığından hükmün bozulması gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesinin sanık hakkında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçuyla ilgili olarak açılmış bir kamu davasının bulunduğuna ilişkin 19.06.2008 gün ve 166-245 sayılı direnme hükmünün İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, esas hakkında inceleme yapılmak üzere Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.10.2012 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 09.10.2012 günü yapılan ikinci müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oyçokluğuyla karar verildi.