Esas No: 2012/6–1251
Karar No: 2012/1797
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6–1251 Esas 2012/1797 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık T.A, hırsızlık suçundan 3 yıl hapis cezası almıştır. Karar temyiz edilmiş ve Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından bozulmuştur. Yerel mahkeme ikinci kez karar vermiş ve sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeni suç işlemeyeceği konusunda olumlu kanaat oluşmadığı belirtilerek cezası 1 yıl 6 aya indirilmiştir. Karar tekrar temyiz edilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yerel mahkemenin ikinci verdiği hükümün eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğunu belirterek dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 13. Ceza Dairesine gönderilmesini talep etmiştir. Kanun maddeleri 765 sayılı TCY'nın 493/1, 40 ve 522/1 (hafif) maddeleri, 5237 sayılı TCY'nın 142/1–b ve 143/1. maddeleri, 7/2 ve 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri, 647 sayılı Yasanın 6. maddesi ve CMK'nın 231/5. maddesi ve 5560 sayılı Yasanın 23. maddesi ile CMK'nın 231. maddesine eklenen 6. fıkr
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2012/40499
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 10. Asliye Ceza
Günü : 09.09.2011
Sayısı : 378–477
Sanık T..A.."ın hırsızlık suçundan 765 sayılı TCY’nın 493/1 ve 40. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba ilişkin, Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.12.2004 gün ve 688–1319 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 09.04.2007 gün ve 6777–4333 sayı ile;
“Yakınanın aşamalarda özü değişmeyen anlatımlarına göre, suça konu hava yastığını otomobilin marka işaretini üzerindeki nokta ve çizikten duraksamadan tanıdığının anlaşılması karşısında tebliğnamedeki bu konuda bozma isteyen düşünce benimsenmemiş, gerekçeli karar başlığına hatalı yazılan sanığın doğum tarihinin kaydına uygun olarak yerinde düzeltilmesi olanaklı kabul edilmiş, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1– Suça konu direksiyon hava yastığının belirlenen değerinin suç tarihindeki ekonomik koşullara, paranın satın alma gücüne ve yerleşik uygulamaya göre hafif olduğu gözetilmeden normal kabul edilerek yazılı biçimde uygulama yapılması,
2– Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCY’nın 493/1 ve 522/1 (hafif) maddelerine göre, zarar verme suçu yönünden yakınanın şikâyetini geri aldığı da gözetildiğinde hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın aynı suça uyan 142/1–b, suçun gece sayılan zaman dilimi içinde işlendiğinin belirlenmesi durumunda 143/1. maddeleri bakımından, anılan Yasanın 7/2 ve 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddeleri ışığında yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 02.11.2007 gün ve 569–808 sayı ile sanık T.. A..’ın 765 sayılı TCY’nın 493/1, 522 ve 40. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince 20.08.2010 gün ve 27978–3682 sayı ile;
“Suçun niteliği, cezanın türü ve süresine göre; hükümden sonra 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun Geçici 1/1. maddesi yollamasıyla, aynı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231/5–14. madde ve fıkrası gereğince sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu” bulunduğundan bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 09.09.2011 gün ve 378–477 sayı ile;
“Yargıtay 6. Ceza Dairesince bozulan kararda, sanığın geçmişi, suç işleme hususundaki eğilimleri göz önüne alınarak cezanın ertelenmesi halinde ilerde yeniden suç işlemekten çekineceği konusunda mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığı belirtilerek 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanması ile ilgili talep reddedilmiştir.
CMK’nun 231/5. fıkrası hükmünün uygulanabilmesi için 06.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasanın 23. maddesi ile CMK’nın 231. maddesine eklenen 6. fıkrada üç temel koşulun varlığı öngörülmüştür. Bu koşullardan biri de ‘mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği konusunda kanaate varılmasıdır’. Görüldüğü gibi bu maddede öngörülen ölçütler 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmasına engel olan ölçütlerle paralellik arz etmektedir.
Mahkememizce, kararda sanığın yeniden suç işlemekten çekineceği konusunda olumlu kanaat oluşmadığı yolunda görüş açıkça belli olduğuna göre bu durumun CMK’nun 231/5. maddesinin uygulanmasına da engel teşkil edebileceği açıktır. Ayrıca sanığın suç tarihinden sonra da olsa kesinleşmiş başka mahkûmiyet kararları da vardır. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin, bu durumu göz önüne almadan kararı usul yönünden bozması mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunmamıştır” şeklindeki gerekçelerle direnerek ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.03.2012 gün ve 40499 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay 13. Ceza Dairesine, bu Dairece de hükmün direnme niteliğinde olduğu gerekçesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnme hükmü ve temyizin kapsamına göre inceleme, sanık T. A..hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanığın hırsızlık suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, yerel mahkeme direnme kararının, eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususunun, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmiştir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye ya da toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Özel Dairece hüküm; “hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231/5–14. madde ve fıkraları gereğince sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi”gerektiğinden bahisle bozulduktan sonra, yerel mahkemece; “CMK’nun 231/5. fıkrası hükmünün uygulanabilmesi için 06.12.2006 gün ve 5560 sayılı Yasanın 23. maddesi ile CMK’nın 231. maddesine eklenen 6. fıkrada üç temel koşulun varlığı öngörülmüştür. Bu koşullardan biri de ‘mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği konusunda kanaate varılmasıdır’. Görüldüğü gibi bu maddede öngörülen ölçütler 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanmasına engel olan ölçütlerle paralellik arz etmektedir. Mahkememizce, kararda sanığın yeniden suç işlemekten çekineceği konusunda olumlu kanaat oluşmadığı yolunda görüş açıkça belli olduğuna göre bu durumun CMK’nun 231/5. maddesinin uygulanmasına da engel teşkil edebileceği açıktır. Ayrıca sanığın suç tarihinden sonra da olsa kesinleşmiş başka mahkûmiyet kararları da vardır. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin, bu durumu göz önüne almadan kararı usul yönünden bozması mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunmamıştır” şeklindeki gerekçeyle hüküm kurularak bozma doğrultusunda işlem yapıldığı ve bozma kararına göre tartışılması gereken hususun tartışıldığı görülmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğundan; dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.09.2011 gün ve 378–477 sayılı karar, eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 13. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.10.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.