Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9-1248 Esas 2012/1793 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/9-1248
Karar No: 2012/1793

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9-1248 Esas 2012/1793 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/9-1248 E.  ,  2012/1793 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname :    2010/252215
    Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
    Mahkemesi  : Hakkari Ağır Ceza
    Günü  : 24.05.2010
    Sayısı  : 149 -169

    Davacının haksız tutuklanma sonucu uğramış olduğu zararlar nedeniyle yasal faizi ile birlikte 20.000 Lira maddi ve 20.000 Lira manevi tazminatın davalı hazineden tahsiline yönelik isteminin kısmen kabulü ile 37,50 Lira maddi, 12.000 Lira manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine ilişkin, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.04.2008 gün ve 257-104 sayılı hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.02.2010 gün ve 17861-1914 sayı ile;
    “Davalı vekilinin icranın geri bırakılması talebi hakkında mahallinde bir karar verilmesi olanaklı görülmüştür.
    Davanın beraat kararı verilmesinden itibaren uzunca bir süre geçtikten sonra açıldığı ve davacının bu süre içerisinde beraat kararının kesinleştiğinden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği de gözetilerek süresinde açılmayan davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi”  isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 24.05.2010 gün ve 149-169 sayı ile;
    "1412 sayılı CMUK"nın 326/2. maddesi uyarınca; bu tür davalar bakımından gerek Yargıtay Ceza Daireleri, gerekse yerel mahkemeler arasında uygulama birliği olması, aksi bir durumun daha önce görülüp kesinleşen davalar bakımından eşitsizliklere yol açacağı ve iş bu davaya konu kesinleşmiş beraat kararının davacıya tebliğ edilmemiş olması nedeniyle 466 sayılı kanunun 2/1. maddesi uyarınca 3 aylık yasal süresinde açıldığının kabulü gerektiği...” gerekçesiyle direnerek önceki hükümdeki gibi karar vermiştir.
    Bu hükmün de davalı hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.12.2011  gün ve 252215 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay 12. Ceza Dairesine,  Özel Dairece de 28.05.2012 gün ve 21754-13368 sayılı karar ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 466 sayılı Yasa uyarınca tazminat istemine ilişkin davanın yasal sürede açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya içeriğinden;
    Devletin hakimiyeti altında bulunan toprakların bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf eylemde bulunma suçundan davacının 11.08.1996 tarihinde gözaltına alındığı, 13.09.1996 tarihinde tutuklandığı, 16.12.1997 günü tahliye edildiği, Diyarbakır 3 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince 09.11.1999 tarihinde beraatına karar verildiği, bu hükmün de temyiz edilmeksizin kesinleştiği, kesinleşen beraat kararının sanık müdafiine 04.07.2007 tarihinde tebliğ edildiği, anılan kararın davacı ve vekili tarafından dava tarihinden önce öğrenildiğine ilişkin belge ve bilginin dosya içerisinde bulunmadığı, incelemeye konu davanın da 03.10.2007 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.  
    1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CYY’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Yasa yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Yasanın Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme koşulları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Yasanın 6. maddesindeki; “(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
    (2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmü uyarınca, 466 sayılı Yasa hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşen işlemler yönünden varlığını sürdürmesine olanak sağlandığından, uyuşmazlık konusunun 466 sayılı Yasa hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
    15.05.1964 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Yasanın 2. maddesinin birinci fıkrasında; “1 nci maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde, ikametgahlarının bulunduğu mahal ağır ceza mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir.
    Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine ilişkin esasların ayrıntısına yer verilen Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 gün ve 256-57 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da belirtildiği üzere, 2. maddenin 1. fıkrasında belirtilen üç aylık dava açma süresi, 21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davacı hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, sanığın gerek yokluğunda gerekse yüzüne karşı hükmolunan beraat kararının kesinleşme şerhi ile birlikte ilgiliye tebliği zorunlu olduğundan, 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde öngörülen üç aylık dava açma süresi beraat eden kişinin kesinleşmeyi öğrendiği tarihten itibaren başlamaktadır.
    Somut olayda, kesinleşen beraat kararının 04.07.2007 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği ve davacı vekili tarafından da 03.10.2007 tarihinde dava açıldığı, tebliğ tarihinden önce kesinleşen beraat kararının davacı veya vekili tarafından öğrenildiğine ilişkin bir bilgi ve belgenin dosya içerisinde bulunmadığı anlaşıldığından, tazminat istemine ilişkin davanın 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde belirtilen 3 aylık yasal süre içerisinde açıldığının kabulü gerekmektedir.
    Bu itibarla, davanın süresinde açıldığını kabul eden yerel mahkeme direnme kararı isabetli olup, hükmün esasının incelenmesi için, 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6110 sayılı Yasa ile değişik 14. maddesi uyarınca Dairelerin İş Bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulunca alınan 12.05.2011 gün ve 2011/1 sayılı kararına göre, dosyanın Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir. 
    Direnme kararının isabetli olduğu görüşüne katılan iki Yargıtay Üyesi ise; "466 sayılı Yasaya göre açılan tazminat davasının, davacı hakkında verilen beraat kararının kesinleşmesinin üzerinden 10 yıllık süre geçmeden açılmış olması nedeniyle direnme hükmünün isabetli olduğu"  yönündeki değişik gerekçeyle oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1-  Hakkari Ağır Ceza Mahkemesinin 24.05.2010 gün ve 149-169 sayılı kararındaki direnme nedenlerinin İSABETLİ OLDUĞUNA,  
    2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.10.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara