Esas No: 2016/27577
Karar No: 2016/27577
Karar Tarihi: 9/6/2021
AYM 2016/27577 Başvuru Numaralı KADİR AĞLADIOĞLU Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
KADİR AĞLADIOĞLU BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/27577) |
|
Karar Tarihi: 9/6/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Murat BAŞPINAR |
Başvurucu |
: |
Kadir AĞLADIOĞLU |
Vekili |
: |
Av. Ahmet KOCABAŞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/9/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine yönelik iddiaların ise kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Pamukkale Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan başvurucu, 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) talimatıyla 2/8/2016 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmış ve hakkında soruşturma başlatılmıştır.
11. Başvurucu kollukta ve Başsavcılıktaki ifadelerinde özetle FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını savunmuştur. Başsavcılık, başvurucuyu 10/8/2016 tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle Denizli Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
12. Başvurucunun sorgusu Denizli 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından aynı tarihte yapılmış, başvurucunun müdafileri de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucunun savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"Ben üzerime atılı suçlamayı kabul etmem, hala Radyoloji bölümünde Doçent olarak çalışıyorum, benim bu örgütle hiçbir ilişkim ve bağım yoktur, memurlar.net"te öğretim üyesi ilanını görünce üniversiteye başvurdum, şartlarım tuttuğu için kabul edildim, ben bu terör örgütünü her zaman olduğu gibi şimdi de lanetliyorum, benim suçlanmama yönelik hiçbir somut belge yoktur, 4 imam olarak belirtilen A.K., U.K., H.H. ve Y.K."yı üniversiteye gelene kadar tanımıyordum, üniversitede göreve başladıktan sonra iş gereği herkes gibi tanıştık, ben sohbet toplantılarına ya da başka bir organizasyona katılmadım, örgüt üyesi değilim, suçlamaları kabul etmem, ... bana ve eşime iftira atılmaktadır, iftira atanları öğrendiğim takdirde haklarında yasal haklarımı kullanacağım, bana ne emniyette ne savcılıkta ne de şimdi sorgu sırasında somut bir suçlama beyan ya da başka bir şekilde açık bir suçlama yöneltilmemiştir, ben aleyhimde ne şekilde ne zaman kim tarafından hangi iddialarla örgüt üyesi olduğum konusunda şimdi de bilgi sahibi değilim, ben mağdurum,..."
13. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili bölümü şöyledir:
"... Şüpheliler ... Kadir Ağladıoğlu, ... üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, soruşturma evrakı kapsamına ekli tutanaklara göre şüphelilerin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması, delillerin henüz toplanma aşamasında olması nedeniyle karartılma şüphesinin varlığı, atılı suçun CMK"nun 100/3-a. Maddesinde belirtilen suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedenlerinin varsayılması, atılı suça Yasada öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezanın alt ve üst sınırlarına göre adli kontrol yükümlülüğünün yetersiz olup tutuklama tedbirinin ölçülü olması nazara alınarak, şüphelilerin CMK."nun 100 ve devamı maddeleri gereğince ayrı ayrı TUTUKLANMALARINA... [karar verildi.]"
14. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Denizli 1. Sulh Ceza Hâkimliği 19/8/2016 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
15. Anılan karar başvurucuya 23/9/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 27/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı 13/4/2017 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır. Ayrıca Başsavcılık aynı iddianame ile 114 kişi hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı çeşitli suçlardan cezalandırılmaları istemiyle dava açmıştır. FETÖ/PDY"ye ilişkin genel açıklamaların da yer aldığı iddianamede ilk olarak FETÖ/PDY"nin hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına, hukuka aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna ve şüphelinin eylemlerine değinilmiştir. İddianamede başvurucunun gerek organik olarak gerekse örgütsel nitelikli eylemleri bakımından FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. Suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. 2013 yılında FETÖ/PDY tarafından başvurucuya özel kadro açılarak radyoloji ana bilim dalında başvurucunun göreve başladığı ve bu bölümün N.K., Y.K., A.K. gibi örgütün aktif elemanları tarafından kontrol edildiği, ayrıca başvurucunun -bu tarihten sonra- R.Y.nin grubunda sohbet adı altındaki örgütsel toplantılara katıldığı ileri sürülmüştür.
ii. Aramalarda kişilere ait isim listesinin ve eşi S.A.ya ait -üzerinde Zaman gazetesi simgesi bulunan ve yurt içi adresinin yazılı olduğu- belgenin ele geçirildiği belirtilmiş; isimlere ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır.
iii. Başvurucunun örgüt üyesi olduğuna ilişkin tanık ve şüpheli anlatımları, telefon kayıtları, banka kayıtları, üniversite yazışmaları, Yüksek Öğretim Kurumu inceleme raporu ve araştırma tutanakları olduğu ileri sürülmüştür.
18. İddianamede başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin olarak var olduğu belirtilen tanık anlatımları, şüpheli beyanları ve diğer belgelerin içeriklerine dair genel değerlendirmeler yapılmış olup beyan ve belgelere ilişkin olarak ayrıntılı açıklamalara yer verilmemiştir.
19. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:
"... Şüphelinin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün diğer mensupları ile sürekli ve gizli bir şekilde temas ve organizasyon içerisinde hareket ettiği, örgüt ile önceden süreklilik, yoğunluk ve çeşitlilik arzeden bağının bulunduğu, bu nedenle şüphelinin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmasuçunu işlediği, tüm dosya kapsamından anlaşılmakla,"
20. Denizli 5. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 2/5/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/19 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
21. Mahkemece toplam 115 sanık hakkında devam eden yargılamada 10/7/2017 tarihli duruşmada başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucu savunmasında özetle suçlamaların hiçbir maddi delile dayanmayan, kesinlikle ve gerçeklerle örtüşmeyen iftira niteliğindeki ifadeler olduğunu, ele geçirildiği belirtilen isim listesinin hasta isimlerinin bulunduğu bir liste, kâğıt parçasının da adres bulma amaçlı bulundurulan bir kâğıt, yazılı adresin de İngiltere"de kaldıkları evin adresi olduğunu belirterek isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini belirtmiştir.
22. Başvurucu, Mahkemenin 15/12/2017 tarihli kararı ile yargılanmasına tutuksuz olarak devam edilmek üzere tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Atılı suçtan tutuklu sanıklar .. Kadir Ağladıoğlu, ... savunmalarının alınmış olması, tutuklu kaldıkları süre, ... delillerin büyük oranda toplanmış olması dikkate alınarak bihakkın tahliyelerine, ... [karar verildi.]"
23. Devam eden yargılamada diğer şüphelilerin savunmaları ve tanık beyanları alınmıştır. Başvurucuyla ilgili bir kısım beyan şöyledir:
- Sanık R.Y. "... Ben hiç örgütün sohbetlerine katılmadım ve sohbet düzenlemedim. Himmet, yardım, bağış ve kurban adı altında kimseye para vermedim. Kimseden böyle bir talepte bulunmadım. Kimse benden istemedi ..."
- Sanık H.B. "... Diş hekimliği fakültesinde yukarıda belirttiğim gibi cemaatten olan F.Ö., H.H.K., R.K. ve ben vardık. Ben 2016 Kasım ayında çıkarılan KHK ile görevimden ihraç oldum. İfademde belirttiğim Patalojiden profesör M.A."dır. Plastikten A. dediğim kişinin soyadını bilmiyorum. Ayrıca yüz olarak da bilmediğim için görsem de tanımam. Bu kişileri bana F.Ö. söylemişti. Ayrıca Radyalojiden Kadir Ağladıoğlu, göz bölümünden R.Y."de bunlarla buluyordu. Kadir Ağladıoğlu ve R.Y."yi tanırım ama bir samimiyetim yoktur. Bunların cemaatten olduğunu bana F.Ö. söyledi ..."
- Sanık F.Ö. "... Kadir bey ve eşini tanıyorum. İkisi de kızımın sağlık problemleri nedeniyle doktorluklarını yapıyorlardı. Kadir bey 5-6 kez kızımın ultrasonunu çekti. Raporunu hazırladı. Bunun dışında Kadir bey ile ilgili bir sohbette bulunmadım. Herhangi bir cemaat yanlısı olduğunu bilmiyorum. H.B. ifadesinde "F.Ö. tam olarak açıkça ifade etmese de, Kadir Ağladıoğlu ile ve diğer dört öğretim üyesi ile birlikte sohbetlere katılıyordu" şeklinde bir cümle kullanmış. Ben Kadir Ağladıoğlu ile herhangi bir sohbete katılmadım ve H.B."ye de böyle bir şey söylemedim. Ben çocuğum ile ilgili olarak ultrason için Kadir Ağladıoğlu"nun yanına 4-5 kez gittiğim için H.B."nin aklında öyle kalmış olabilir dedi. ..."
- Tanık İ.H.A. "... Önceki ifadem de iyidir diye duyduğum kişiler fetöcü olduğunu bildiğim kişilerin iyi dediği kişilerdir. Fetöcü kişilerin bu kişilere iyi bir insan olmak anlamında mı yoksa örgüt üyesi olmak anlamında mı iyi dediklerini bilmiyorum. Önceki ifadem de bir kaç kişinin ismini duymuştum diye ifade etmiştim. Eklemek istediğim başka bir bilgi veya görgüm yoktur, dedi ..."
- Tanık U.T. "... Ben bu komisyon toplantılarına üç kez katıldım. Toplantılarda herkes kendi biriminde fetöcü olduğundan şüphelenilen kişileri söylüyordu. Bunların açığa alınmasını istiyordu. Ben de kendi birimimde fetöcü olduğunu düşündüğüm kişileri söyledim ve 30 kişi açığa alındı. Açığa almalarda ilk önce ilgili kişinin sendika kayıtlarına bakıyorduk, ... Emniyet ifademin son kısmında belirttiğim 12 kişinin de fetöcü olduğuna dair eylemlerini görmedim. F.F. alındığı dönemde Tıp Fakültesindeki yöneticiler fetöcü olduğu için onun da fetöcü olduğunu düşündüm ..."
- Tanık B.U. "... Benim dikkatimi çeken belirli kişilerin belirli başka kişilerle çalışmaları ve bunların da şu an yargılanan kişiler olmasıdır. B.K., H.H., Kadir Ağladıoğlu, H.A., Ö.Ö., B.B. gibi kişiler bilimsel bir çalışma yapmadıkları halde birbirlerinin isimlerini yazıyorlardı. Hatta benim bilimsel araştırmama bile bilgim ve iznim olmaksızın H.A."nın adı yazılmış, ben bunu sonradan evrak üzerinde gördüm. Bu tür durumlar YÖK Etik Kurulunda incelenir. Ben itiraz etmedim, ancak Etik Kurulunun bu konuda ne karar verdiğini bilmiyorum. Bu kişilerin kendi aralarında fetö üyesi olduklarına dair bir konuşmaya şahit olmadım. Kendi aralarında toplandıklarını duydum, ancak toplantılarda ne konuştuklarını ne yaptıklarını bilmiyorum. Himmet toplayıp, toplamadıklarını bilemem. H.H. Anadolu çocukları, Anadolu evlatları gibi sözler söylediğini duyuyordum, ama bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum ... Savcılıkta cemaatle bağlantılı olduğuna emin olduklarım şeklinde bir ibare yazılmış, bu husus yanlış yazılmıştır. Emin olduğum kimse yoktur, sadece buna dair duyumlarım vardı. Bu durum yazım hatasından kaynaklanmıştır.
... Kadir Ağladıoğlu"nu tanıyorum, ancak samimiyetim yoktur. Kadir Ağladıoğlu"nu çok yakından tanımıyorum, bana karşı Fetöyü ya da fetö ele başını öven bir söylemi olmadı. Benden bir gazete aboneliği ya da yardım talebi olmadı..."
- Tanık A.N.İ.K. "... H.H."ye makaleyi gösterdiğimde bana "G..Ü."yü çıkaracaksın, H."yi yazacaksın. Y.K."yı çıkaracaksın Kadir Ağladıoğlu"nu ekleyeceksin" dedi. Ben de kendisine "Hocam hiç bir emekleri yok, makalenin adını sorsam bilmezler. Ayrıca bu çalışmanın radyolojik verileri yapıldığında Kadir Ağladıoğlu PAÜ"de çalışmıyordu. Bu nedenle eklemeyeceğim" dedim. H.H., onlar da yazdıkları bir makaleye seni eklerler. Sen .A."yı yaz" dedi. Ben yine de H.A. ile aynı karede yer almak istemediğim için bu isimleri eklemedim ve bu şekliyle makaleyi dergiye gönderdim ve yayınlandı. Bu durum FETÖ yapılanmasının üniversitelerde kadrolaşabilme için yaptıkları bir yöntemdir. Yani makaleye katkısı olmayan ve kendilerine yakın gördükleri kişilerin isimlerini makalelere ekleyerek yayın sayılarını arttırmak ve doçent olmalarını kolaylaştırmak ve hızlandırmak amaçlanmaktadır.
...Mesai saatleri sonrasında Ö.Ö., B.B., Ö.B., A.B., H.A. ve Kadir Ağladıoğlu"nun birlikte toplantı yaptıklarını asistanlardan duymuştum. H.H. bu kişilerden bahisle Anadolu çocukları derdi. Ben o ekipten olmadığım için bana böyle bir söylemezdi. H.H."nin Anadolu çocukları sözünü neden kullandığını bilmiyorum.
...17-25 Aralık süreci öncesinde de bu kişilerin cemaat yapılanması içinde olduklarını biliyordum. 17-25 Aralık süreci sonrasında da bu kişiler önemli kadrolara getiriliyordu. Bu nedenle bu kişilerin bu yapıdan olduklarını düşündüm. Yoksa ben sohbet yapıyorlar mı, para topluyorlar mı ... bilmem. Savcılıkta söylediğim isimler H.H., A.K., Y.K., A.K., N., S., G.T., Kadir Ağladıoğlu, S.A., Y.I.B., M.A., F.A., B.Ç., İ.D., H.İ.S., F.F., A.P.t, S.A., N.A., N.Ş.A., A.Ç.Y., S.A., A.İ.B., U.K., S.K., S.S., H.S."dir..."
24. Mahkemece 11/5/2018 tarihli duruşmada başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Sanığın örgütün kriptolu haberleşme programı olan By-lock programını kullanmadığı, Bankasya"da hesap açtırmadığı, FETÖ"ye ait okullarda çocuklarını okuttuğu, Zaman ve Sızıntı aboneliğinin bulunmadığı, idari ve mali yönü olduğundan bahisle talep edilen makamlarda görev almadığı anlaşılmakla sanığın örgütle irtibatını gösterir başkaca delil elde edilememiştir.
Tanık A.N.İ.K. mahkememiz huzurunda vermiş olduğu beyanında, "Mesai saatleri sonrasında Ö.Ö., B.B., Ö.B., A.B., H.A. ve K.A."nın birlikte toplantı yaptıklarını asistanlardan duymuştum. H.H. bu kişilerden bahisle Anadolu çocukları derdi. Ben o ekipten olmadığım için bana böyle bir şey söylemezdi. H.H."nin Anadolu çocukları sözünü neden kullandığını bilmiyorum. Bu nedenle bu kişilerin bu yapıdan olduklarını düşündüm. Yoksa ben sohbet yapıyorlar mı, para topluyorlar mı cartını curtunu bilmem. Savcılıkta söylediğim isimler H.H., A.K., Y.K., A.K., N.K., S.T., G.T., K.A., S.A., Y.I.B., M.A., F.A., B.Ç., İ.D., H.İ.S., F.F., A.P., S.A., N.A., N.Ş.A., A.Ç.Y., S.A.K., A.İ.B., U.K., S.K., S.S., H.S."dir" dediği görülmüştür.
Tanık B.Ç. mahkememiz huzurunda vermiş olduğu beyanında, "Kadir Ağladıoğlu"nu çok yakından tanımıyorum, bana karşı FETÖ"yü ya da FETÖ ele başını öven bir söylemi olmadı. Benden bir gazete aboneliği ya da yardım talebi olmadı" dediği görülmüştür.
Sanık hakkında tanıkların beyanda bulunduğu görülmüş, ancak bu beyanlar ile sanığın FETÖ üyeliği arasında bağ kurulamamıştır.
Her ne kadar sanık hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiası ile kamu davası açılmış ise de; sanığın örgütün kriptolu haberleşme programı olan By-lock programını kullanmadığı, Bank Asya isimli bankada hesabının bulunmadığı, çocuğunu bu örgütün okullarında okuttuğu, ancak bu durumun Yargıtay 16. C.D."nin içtihatları dikkate alındığında, tek başına, silahlı terör örgütü üyeliğine delil teşkil etmeyip örgüt sempatisi düzeyinde kaldığı, sanığın örgütün nihai amacını bilerek örgütle organik bağ kurduğuna, iradesini örgütün hiyerarşik gücünün emrine teslim ettiğine, örgüt adına süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylemlerde bulunduğuna, sonuç olarak örgüt mensubu olduğuna dair her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı nitelikte delil elde edilemediğinden sanık hakkında CMK"nın 223/2-e maddesi gereğince beraat kararı vermek gerekmiştir."
25. Başvurucu hakkında verilen beraat hükmüne karşı Başsavcılık ve başvurucu müdafii ayrı ayrı istinaf yoluna başvurmuşlardır.
26. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi yaptığı inceleme sonucunda3/3/2020 tarihli kararıyla istinaf başvurularının esastan reddine karar vermiştir.
27. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı iddianamede belirtilen olguları ileri sürerek başvurucu hakkında verilen beraat hükmünün bozulması istemiyle temyiz talebinde bulunmuştur.
28. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dosyanın Yargıtay incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
29. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 9/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucu, suç şüphesi ve bunu haklı kılan somut olgu ya da deliller olmamasına rağmen haksız olarak tutuklandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
32. Bakanlık görüşünde, kovuşturma sırasında tahliye edilen ve beraatine karar verilen başvurucunun Ağır Ceza Mahkemesi önünde 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 141. vd. maddeleri doğrultusunda tazminat davası açmadığı belirtilerek tazminat yolunun tüketilmemiş olması nedeniyle mevcut başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği değerlendirilmektedir. Ayrıca dosyada mevcut olan somut delillere dayanılarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, bu delillerin değerlendirilmesi sonucunda adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı belirtilmektedir. Bakanlık; şikâyete yönelik incelemenin Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında yapılması gerektiği, bu kapsamda yapılacak incelemede de yukarıda belirtilen hususların dikkate alınması, AİHM ile Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayın kendine özgü koşulları bağlamında başvurunun kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiği görüşündedir.
33. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmamıştır.
B. Değerlendirme
34. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
35. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
36. Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
37. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:
" Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
38. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa"nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
39. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
40. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
41. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden bulunmadığı anlaşılan iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
42. Genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsü sonrasında hakkında yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
44. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
45. Denizli 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında başvurucu hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiştir. Ancak bu delillerin neler olduğu belirtilmemiştir (bkz. § 13).
46. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede ise 2013 yılında FETÖ/PDY tarafından başvurucuya özel kadro açılarak radyoloji ana bilim dalında başvurucunun göreve başlamasına ve bu bölümün örgütün aktif elemanları tarafından kontrol edilmesine, başvurucunun R.Y.nin grubunda sohbet adı altındaki örgütsel toplantılara katılmasına, aramalarda ele geçirilen belgelere dayanılmıştır. Bu bağlamda başvurucunun, tanık ve şüpheli anlatımları, telefon kayıtları, banka kayıtları, üniversite yazışmaları, Yüksek Öğretim Kurumu inceleme raporu ve araştırma tutanaklarına göre örgüt üyesi olduğu ileri sürülmüştür (bkz. §§ 17-19).
47. Buna göre soruşturma mercilerince 2013 yılında FETÖ/PDY tarafından başvurucuya özel kadro açılarak radyoloji ana bilim dalında başvurucunun göreve başlamasına ve bu bölümün örgütün aktif elemanları tarafından kontrol edilmesine, örgüt tarafından göreve getirildikten sonra R.Y.nin grubunda sohbet adı altındaki örgütsel toplantılara katılmasına ve böylece örgüt üyesi olup örgütsel faaliyet yürüttüğüne dair şüpheli ve tanık beyanlarının bulunmasına dayandığı görülmektedir. Başvurucuyla aynı dosyada sanık olarak yargılandığı anlaşılan H.B. savunmasında "FETÖ/PDY"den olduğunu bildiği isimleri saydıktan sonra başvurucuyu tanıdığını ancak samimiyetinin olmadığını belirterek bu kişileri kendisine F.Ö."nün söylediğini" ifade etmiştir. Yine aynı dosyada sanık olan F.Ö. ise "başvurucunun kızının sağlık sorunlarıyla ilgilendiğini, kendisiyle birlikte herhangi bir sohbete katılmadığını ve H.B."ye de böyle bir şey söylemediğini" beyan etmiştir. Tanıklardan İ.H.A. "önceki ifadesinde iyidir diye duyduğu kişilerin fetöcü olduğunu bildiği kişilerin iyi dediği kişiler olduğunu, Fetöcü kişilerin bu kişilere iyi bir insan olmak anlamında mı yoksa örgüt üyesi olmak anlamında mı iyi dediklerini bilmediğini", U.T. "kendi biriminde Fetöcü olduğunu düşündüğü kişileri söylediğini, emniyet ifadesinin son kısmında belirttiği 12 kişinin de Fetöcü olduğuna dair eylemlerini görmediğini, F.F. alındığı dönemde Tıp Fakültesindeki yöneticiler Fetöcü olduğu için onun da Ftöcü olduğunu düşündüğünü" B.U. "savcılıkta cemaatle bağlantılı olduğuna emin olduğu şeklinde bir ibare yazıldığını, bu hususun yanlış yazılmış olduğunu emin olduğu kimse olmadığını, sadece buna dair duyumlarının olduğunu, Kadir Ağladıoğlu"nu çok yakından tanımadığını, kendisine karşı Fetöyü ya da Fetö ele başısını öven bir söylemi, bir gazete aboneliği ya da yardım talebi olmadığını", A.N.İ.K. "mesai saatleri sonrasında Ö.Ö., B.B., Ö.B., A.B., H.A. ve Kadir Ağladıoğlu"nun birlikte toplantı yaptıklarını asistanlardan duyduğunu, 17-25 Aralık süreci sonrasında da bu kişilerin önemli kadrolara getirildiğini, bu nedenle bu kişilerin bu yapıdan olduklarını düşündüğünü, sohbet yapıyorlar mı, para topluyorlar mıbilmediğini" ifade etmişlerdir (bkz. § 23). Tanıkların beyanları genel olarak başvurucu ve diğer öğretim görevlileriyle ilgili olarak akademik çalışma hayatlarındaki tutum ve davranışlarına ilişkindir. Bu itibarla tanıkların başvurucunun bu tutum ve davranışları dolayısıyla FETÖ/PDY üyesi olduğunu düşündükleri yönündeki açıklamalarının herhangi bir olguya değil kişisel değerlendirme ve kanaatlerine dayalı olduğu görülmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Zafer Özer, § 61).
48. Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde dinlenen müşteki, şüpheli ve tanıkların beyanlarında başvurucunun darbe teşebbüsüyle veya teşebbüsün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY ile örgütsel bir ilişki içinde bulunduğu yönünde somut olguya dayalı bir ifade bulunmamaktadır. Tanıkların üniversite içindeki akademik çalışma hayatına ilişkin anlatımları ise kişisel kanaatlerin açıklanması niteliğinde olup (bkz. §§ 18, 23) eylem bilgileri ihtiva etmemekte ve bu anlamda yargı makamlarının denetim yaparak söz konusu beyanları doğrulamasına ya da çürütmesine imkân vermemektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Recep Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43; Emre Altun, B. No: 2016/78293, 3/7/2019, § 59; Ali Aktaş, B. No: 2016/14178, 17/7/2019, § 56). Tanık beyanlarında başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğuna, bu örgütle bir örgütsel bağlantısı olduğuna veya hangi örgütsel eylemlerde bulunduğuna ya da başvurucunun örgütsel konumuna ilişkin herhangi bir bilgi, vaka veya olguya yer verilmediği görülmektedir. Ayrıca başvurucu hakkındaki beyanların izlenim ve düşünceye dayalı olması, somut olgu barındırmaması dikkate alındığında söz konusu beyanların örgütsel bir faaliyet bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü mümkün değildir.
49. Soruşturma mercilerince ayrıca 2013 yılında FETÖ/PDY tarafından başvurucuya özel kadro açılarak radyoloji ana bilim dalında başvurucunun göreve başladığı ve bu bölümün örgütün aktif elemanları tarafından tamamen işgal edilip ele geçirildiği, ayrıca aramalarda kişilere ait isim listesi ve eşi S.A.ya ait -üzerinde Zaman gazetesi simgesi bulunan ve bir adresin yazılı olduğu- belgenin ele geçirildiği belirtilerek bu hususların da suçlamaya dayanak yapıldığı görülmektedir. Belirtilen bu olguların örgütsel bir ilişki çerçevesinde yapıldığı yönünde somut bir vakıaya dayalı tespit mevcut değildir. Bu durumda somut olayın koşulları itibarıyla iş ve arkadaşlık ilişkilerinin yorumlanması suretiyle yapılan değerlendirmenin örgütsel bir ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi olarak kabulü mümkün değildir (FETÖ/PDY"ye aidiyeti, iltisakı veya bu örgütle irtibatı nedeniyle kapatılan derneklere üyeliği ve haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma yürütülen kişilerle telefon görüşmeleriyle ilgili olarak aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mustafa Özterzi, §§ 105, 106; Zafer Özer, § 62).
50. Bu itibarla soruşturma belgelerinde yer alan tespit ve değerlendirmeler kapsamında somut olayda tutuklama için gerekli olan yargı makamlarının denetimini yapabilecek suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır. Nitekim başvurucunun yargılandığı davada suçlamaya esas alınan olgulara ilişkin olarak ilk derece mahkemesince yapılan değerlendirmede bunların başvurucunun örgüt hiyerarşisi içinde yer aldığı hususunda -yeterli ölçüde- delil teşkil etmediği kanaatine ulaşılmıştır (bkz. § 24). İlk derece mahkemesinin bu değerlendirmelerinin konuya ilişkin olarak Yargıtay tarafından belirlenen ölçütler çerçevesinde yapıldığı anlaşılmıştır (Mustafa Özterzi, § 115).
51. Varılan bu sonuç karşısında tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığına ve tutuklamanın ölçülü olup olmadığına ilişkin ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
52. Açıklanan gerekçelerle suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak olağan dönemde Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
53. Bununla birlikte anılan tedbirin Anayasa"nın olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığının incelenmesi gerekir.
4. Anayasa"nın 15. Maddesi Yönünden
54. Anayasa Mahkemesi daha önceki pek çok kararında Anayasa"nın olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesinin suç işlendiğine dair belirtilerin varlığı ortaya konulmadan gerçekleştirilen tutuklamaları meşru kılmadığına, suç işlendiğine dair belirti olduğu ortaya konulmadan tutuklama tedbirinin uygulanmasının durumun gerektirdiği ölçüde bir müdahale olmadığına karar vermiştir (Şahin Alpay [GK], B. No: 2016/16092, 11/1/2018, §§ 105-110; Mehmet Hasan Altan (2), §§ 152-157; Turhan Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, §§ 83-89; Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018 §§ 83-88). Somut olayda bu kararlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa"nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde de- başvurucunun Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
5. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
56. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
57. Başvuruda, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucu hakkındaki davada 15/12/2017 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiştir (bkz. § 22). Dolayısıyla başvurucunun tutukluluk hâli sona ermiştir.
58. Başvurucu, tutuklama nedeniyle uğradığını belirtiği maaş kaybının ve yargılama giderlerinin kendisine ödenmesini istemiş; bununla birlikte herhangi bir manevi tazminat talebinde bulunmamıştır. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Bu durumda ihlalin tespiti dışında sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gereken bir husus bulunmadığı anlaşılmaktadır (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Mehmet Güneş, B. No: 2014/1268, 17/5/2016, § 66; Mustafa Baldır, § 92).
59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.839,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucunun maddi tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
D. 239,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.839,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Denizli 5. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2017/19) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.