Esas No: 2012/4-1582012/1773
Karar No: 2012/1773
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/4-1582012/1773 Esas 2012/1773 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık Ö.S., hakaret suçundan dolayı 765 sayılı TCY’nın 266/3, 59, 71 ve 72. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 363.504.000 TL ağır para cezasıyla cezalandırıldı. Sanık hakkındaki kamu davası, UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydına göre sanığın 30.01.2012 tarihinde ölmesi nedeniyle düştü. 5237 sayılı TCY’nın 64. maddesi uyarınca, sanığın ölümü halinde cezaların ortadan kalkacağı, ancak müsadereye tabi eşya ve yararlar hakkında davaya devam edilebileceği belirtilmiştir. Aynı kanunun 223. maddesi ise, kamu davasının düşürülmesine ve düşme durumlarının hangi durumlarda gerçekleşeceğine ilişkin hükümler içermektedir.
"İçtihat Metni"
Tebliğname :2009/210883
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : PENDİK 2. Asliye Ceza
Günü : 23.03.2009
Sayısı : 914-224
Hakaret suçundan sanık Ö.S..’ın 765 sayılı TCY’nın 266/3, 59, 71 ve 72. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 363.504.000 TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, cezasının aynı Yasanın 272. maddesi uyarınca ıskatına ilişkin, Pendik 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.06.2003 gün ve 720-277 sayılı hükmün, katılanlar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 07.11.2005 gün ve 6454-18347 sayı ile;
“5237 sayılı Yasasının 7 ve 5252 sayılı Yasasının 9/3. maddeleri ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Yasası uyarınca sanığın hukuki durumunun 5237 sayılı Türk Ceza Yasası hükümleri de gözetilerek yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece yapılan lehe yasa değerlendirmesi sonucu 14.04.2006 gün ve 8-119 sayı ile, aynı Yasa maddelerinin uygulanmasına ve cezanın ıskatına karar verilmiş, katılan N. B.. vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 15.10.2008 gün ve 13622-18567 sayı ile;
“Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY.nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1. fıkrası ile CYY.nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CYY.nın 231/14. madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” gerekçesiyle hüküm başkaca yönler incelenmeksizin oyçokluğuyla bozulmuştur.
Pendik 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise 23.03.2009 gün ve 914-224 sayı ile önceki hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan İ. B..ve katılan N. B.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığının 23.11.2011 gün ve 210883 sayılı “zamanaşımı nedeniyle düşme” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay 2. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 16.01.2012 gün ve 37652-189 sayılı tevdi kararı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kuru¬lunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 765 sayılı TCY’nın 272. maddesi uyarınca verilen ıskat kararının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu olup olamayacağının belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle sanığın temyiz aşamasında ölmesi hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
UYAP sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydına göre yerel mahkeme direnme hükmünden sonra sanığın 30.01.2012 tarihinde öldüğü, tebliğnamenin tebliği için çıkarılan tebligat parçasının da sanığın öldüğünden bahisle iade edildiği anlaşılmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın 64. maddesindeki;
“(1) Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur” şeklindeki düzenleme ile sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibariyle müsadereye tabi eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü halinde ise, cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, müsadere ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle, sanık ve hükümlünün ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre somut olay değerlendirildiğinde;
Uyap sistemi kullanılarak çıkartılan nüfus kaydında, sanığın yerel mahkeme direnme kararından sonra 30.01.2012 tarihinde öldüğünün belirtilmesi ve bu hususun tebliğnamenin tebliği için çıkarılan tebligatın sanığın öldüğünden bahisle iade edilmesiyle de doğrulanması karşısında, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına ve sanık hakkındaki kamu davasının TCY’nın 64 ile 5271 sayılı Yasanın 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca suç tarihi olan 05.07.2002 tarihinden itibaren 7 yıl 6 aylık olağanüstü zamanaşımının yerel mahkeme direnme kararından sonra ancak dosyanın Ceza Genel Kuruluna intikalinden önce 05.01.2010 tarihinde dolmuş olması nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımından düşmesine karar verilmesi gerektiği ileri sürülebilecek ise de; ölüm halinde, sanığın cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasına, “niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler” dışında hiçbir şekilde devam olunamayacağından ve bu kapsamda zamanaşımına ilişkin değerlendirme de yapılamayacağından kamu davasının ölüm nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1- Pendik 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.03.2009 gün ve 914-224 sayılı direnme hükmünün sanığın ölmüş olması nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, zoralımına karar verilmesi gereken bir eşya ya da maddi menfaatin bulunmadığı da göz önüne alındığında, 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi olanaklı bulunduğundan sanık hakkındaki kamu davasının TCY’nın 64 ile 5271 sayılı Yasanın 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.09.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.