Esas No: 2018/29908
Karar No: 2018/29908
Karar Tarihi: 15/6/2021
AYM 2018/29908 Başvuru Numaralı AYDAN TÜMER Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AYDAN TÜMER BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/29908) |
|
Karar Tarihi: 15/6/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Mahmut ALTIN |
Başvurucu |
: |
Aydan TÜMER |
Vekili |
: |
Av. Vacit KİP |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yargı kararının uygulanmaması nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/9/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Sit Alanıyla İlgili İdari ve Yargısal Süreç
8. Başvurucunun hisse sahibi olduğu başvuru konusu Niğde"nin Merkez ilçesine bağlı Tepebağları Mahallesi"nde bulunan 93 ada 22 ve 23 parsel sayılı taşınmazlar mülga Nevşehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun (Kurul) 15/4/2000 tarihli kararıyla 3. derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiştir.
9. Başvurucunun taşınmazlarının 3. derece doğal sit alanından çıkartılması talebiyle 7/12/2006 tarihinde Kurula yaptığı başvuru 2/2/2007 tarihinde reddedilmiştir.
10. Talebi reddedilen başvurucunun Aksaray İdare Mahkemesinde (Mahkeme) Kurulun 2/2/2007 tarihli ret işleminin iptali talebiyle 22/3/2007 tarihinde açtığı davada, dava konusu işlemin iptaline dair verilen karar Danıştay Altıncı Dairesince bozulmuştur.
11. Mahkemece bozma kararı üzerine yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş ancak bu kez anılan karar Danıştay Ondördüncü Dairesince (Daire) bozulmuştur. Bozma kararı sonrasında bu defa Mahkemece 17/8/2012 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, bilirkişi raporuna dayanılarak başvuru konusu taşınmazların 3. derece doğal sit alanı özelliği göstermediği belirtilmiştir.
12. İdarenin temyiz talebi üzerine Dairece 19/12/2013 tarihinde onanan karar, karar düzeltme yoluna gidilmemesi üzerine 6/3/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
13. Mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra Nevşehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonun (Komisyon) 26/6/2014 tarihli kararıyla söz konusu şerhin kaldırılmasına karar verilmiş ise de Komisyon"un 27/11/2014 tarihli kararıyla şerhin kaldırılmasından vazgeçilerek konunun ekolojik temelli bilimsel araştırma raporunun sunulmasından sonra değerlendirileceği belirtilmiş ve taşınmazlar üzerine yeniden 3. derece doğal sit alanı şerhi konulmuştur.
14. Başvurucu 4/8/2016, 5/9/2016 ve 14/11/2016 tarihli dilekçeleriyle Mahkeme kararı doğrultusunda taşınmazlarının sit alanından çıkarılmasını talep etmiştir. Komisyonca, süreç özetlenerek yeni bir değerlendirme yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir.
B. Ceza Soruşturması Süreci
15. Başvurucu 10/3/2017 tarihli şikâyet dilekçesiyle söz konusu Mahkeme kararını uygulamayan yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunmuştur.
16. Başvurucunun suç duyurusundan sonra Komisyon"un, başvuru konusu taşınmazların bulunduğu mahallenin doğal sit alanı statüsünden çıkarılmasına dair 21/7/2017 tarihli kararı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 28/11/2017 tarihinde onaylanmıştır.
17. Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından görevi kötüye kullanma suçundan yapılan soruşturma kapsamında, Nevşehir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne (Müdürlük) yazılan müzekkere 13/2/2018 tarihinde cevap verilmiştir. Müdürlük müzekkere cevabı özetle şöyledir:
i. Mahkemece iptal kararı verilen Kurulun 2/2/2017 tarihli kararında başvuru konusu taşınmazların sit alanından çıkarılması talebinin hazırlanmakta olan koruma amaçlı imar planı ile birlikte değerlendirileceğine karar verildiği ve Mahkeme kararında 15/4/2000 tarihli Kurul kararına ilişkin herhangi bir iptal kararı bulunmadığı ifade edilmiştir.
ii. Öte yandan taşınmazların sit alanından çıkarılmasına ilişkin ekolojik temelli bilimsel araştırma raporlarının hazırlanmasının zorunluluk olduğu ve 1/1/2015 tarihinde hazırlanmaya başlanan söz konusu raporların 4/6/2016 tarihinde tamamlandığı ve Komisyonca raporlar değerlendirilerek doğal sit-sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı olarak yeni sınırların tescil edildiği belirtilmiştir.
iii. Buna göre başvuru konusu taşınmazların doğal sit alanı dışında kaldığı ve netice itibarıyla söz konusu Mahkeme kararının gereğinin yerine getirildiği vurgulanmıştır.
18. Başsavcılıkça 22/2/2018 tarihinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına (takipsizlik) karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, Müdürlüğün 13/2/2018 tarihli müzekkere cevabına değinilerek 28/11/2017 tarihinde onaylanan Komisyon kararıyla başvuru konusu taşınmazların doğal sit alanı dışında kaldığı ve böylece Mahkeme kararının gereğinin yerine getirildiği açıklanarak görevi kötüye kullanma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı ifade edilmiştir.
19. Takipsizlik kararı başvurucuya 4/4/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve başvurucu 18/4/2018 tarihinde takipsizlik kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Nevşehir Sulh Ceza Hâkimliği 29/7/2018 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
20. İtirazın reddine dair karar, başvurucuya 17/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 17/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 15/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Takipsizlik Kararı Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, derhâl icra edilmesi gereken yargı kararlarını uygulamayanlar hakkında ceza kovuşturması yapılması gerekirken eksik incelemeyle takipsizlik kararı verildiğini açıklayarak hak arama hürriyeti ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
24. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme"ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
25. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Bir ceza davasında üçüncü kişilerin cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, § 23, 24).
26. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkileri ceza muhakemesi süreci ile sınırlı olup hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır.
27. Başvurucu, suç işlediğini düşündüğü üçüncü kişi ya da kişiler hakkında soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla suç duyurusunda bulunmuş olup talebi üçüncü kişinin cezalandırılmasıyla sınırlıdır. Başvurucu, üçüncü kişi ya da kişilerin fiili nedeniyle medeni haklarına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu düşünüyor ve buna ilişkin zararının giderilmesini istiyorsa hukuk mahkemeleri önünde dava açma imkânına sahiptir.
28. Sonuç olarak bir ceza soruşturmasında kendisi hakkında mağdur sıfatını haiz başvurucunun, suç isnadına ilişkin olmayan ve üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik ihlal iddialarının adil yargılanma hakkının kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, başvuru konusu taşınmazın yakınlarında yüksek katlı yapılaşmalar olduğu hâlde altı yıl boyunca uygulanmayan mahkeme kararı nedeniyle ciddi mali kayıplarının olduğunu belirterek eşitlik ilkesi ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
31. Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları dikkate alındığında temel olarak yargı kararının uygulanmamasından yakındığı anlaşılmıştır. Ancak bireysel başvurudan önce 28/11/2017 tarihinde yargı kararının yerine getirildiği anlaşıldığından bu hususta ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir. Bununla birlikte başvurucu söz konusu Mahkeme kararının süresinde uygulamaması nedeniyle zarara uğradığını belirttiğinden şikâyetlerin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
33. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
34. Başvurucunun, Kurulun 15/4/2000 tarihli kararıyla 3. derece doğal sit alanı ilan edilen taşınmazların doğal sit alanından çıkartılması istemiyle yaptığı başvuru 2/2/2007 tarihinde reddedilmiştir. Talebi reddedilen başvurucu tarafından Kurulun 2/2/2007 tarihli ret işleminin iptali talebiyle açılan davada, taşınmazların 3. derece doğal sit alanı özelliği göstermediği gerekçesiyle davanın kabulüne ve idari işlemin iptaline dair karar 19/12/2013 tarihinde onanmış; karar düzeltme yoluna gidilmemesi üzerine de 6/3/2014 tarihinde kesinleşmiştir (§§ 8-12).
35. Mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra Komisyonca 26/6/2014 tarihli kararla söz konusu şerhin kaldırılmasına karar verilmiş ise de Komisyon"un 27/11/2014 tarihli kararıyla şerhin kaldırılmasından vazgeçilerek taşınmazlar üzerine yeniden 3. derece doğal sit alanı şerhi konulmuştur (§ 13).
36. Taşınmazlarının sit alanından çıkarılmasına ilişkin taleplerinden sonuç alamayan başvurucu, söz konusu yargı kararını uygulamayan yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonra 28/11/2017 tarihinde başvuru konusu taşınmazların bulunduğu mahallenin doğal sit alanı statüsünden çıkarılmasına dair Komisyon kararı onaylanmıştır. Bunun üzerine Başsavcılıkça başvuru konusu taşınmazların doğal sit alanı dışında kaldığı ve böylece yargı kararının gereğinin yerine getirildiği gerekçesiyle 22/2/2018 tarihinde takipsizlik karar verilmiştir. Başvurucu 4/4/2018 tarihinde tebliğ edilen takipsizlik kararına karşı 18/4/2018 tarihinde itiraz etmiş ve itirazın reddine dair karar, başvurucuya 17/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir (§§ 16, 19).
37. Netice itibarıyla uygulanmadığı iddia olunan 17/8/2012 tarihli yargı kararının yaklaşık beş yıl sonra 28/11/2017 tarihinde yerine getirildiği anlaşılmıştır. Buna göre yargı kararının süresinde uygulanmaması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararlara ilişkin şikâyetin en geç yargı kararının yerine getirildiğinin öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekir. Somut olayda başvuru formu ve ekindeki belgelerden Mahkeme kararının gereğinin yerine getirilmesine ilişkin 28/11/2017 tarihli kararın hangi tarihte öğrenildiği anlaşılamasa da başvurucunun kararın içeriğinden en geç tarafına takipsizlik kararının tebliğ tarihi olan 4/4/2018 tarihinde öğrendiği kabul edilmelidir. Buna göre başvurucu bu süre geçtikten sonra 17/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 15/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.