Esas No: 2018/22595
Karar No: 2018/22595
Karar Tarihi: 15/6/2021
AYM 2018/22595 Başvuru Numaralı HASAN DERE Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HASAN DERE BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/22595) |
|
Karar Tarihi: 15/6/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
M. Emin ŞAHİNER |
Başvurucu |
: |
Hasan DERE |
Vekili |
: |
Av. Levent UYSAL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kanuni bir dayanağı bulunmadan verilen müsadere kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/7/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Bireysel Başvuru Aşamasına Kadar Olan Süreç
8. A. Fabrikası önünde yasak yöntem olan trol ağları ile su ürünleri avcılığı yapıldığının tespit edilmesi üzerine Yalova İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri olay mahalline gitmiş, tekneyi durdurmuş ve 20/2/2018 tarihli tutanağı tutmuştur. Söz konusu tutanakta; Aksa açıklarında hareket hâlinde bulunan ""NİHAT REİS"" isimli tekne ile trol tabir edilen yasak yöntemle su ürünleri avcılığı yapıldığının tespit edildiği belirtilmiştir. Tutanakta ilgili kolluk görevlilerinin yanı sıra tekne içinde bulunan beş balıkçının da imzası bulunmaktadır.
9. Yalova Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü, tekne sahibi başvurucu ve teknede bulunan beş balıkçı hakkında yasak yöntemle balık avlama eylemi nedeniyle 23/2/2018 tarihinde İdari Yaptırım Tutanakları düzenlemiştir. İlgili tutanaklarda tekne sahibi başvurucu hakkında 21.000 TL, diğer tayfaların her biri hakkında ise ayrı ayrı 8.000 TL idari para cezası uygulanmıştır.
10. İdari yaptırım kararından sonra 2/3/2018 tarihli ikinci bir tutanak ile tekne üçüncü kişiye yediemin sıfatıyla teslim edilmiştir.
11. Yalova Valiliği 9/3/2018 tarihli üst yazı ile teknede el konulan su ürünlerinin ve teknenin müsaderesine karar verilmesi istemiyle kolluk tarafından tutulan belgeleri Yalova Sulh Ceza Hâkimliğine göndermiştir.
12. Yalova 1. Sulh Ceza Hâkimliği yasak olan trol avcılığında kullanıldığı gerekçesiyle 8/5/2018 tarihinde, ""NİHAT REİS"" isimli balıkçı teknesinde bulunan su ürünleri ile teknenin 22/3/1971 tarihli ve 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu"nun 24. maddesinin (a) bendi ile 36. maddesinin (i) bendi ve 4/12/2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 259. maddesi uyarınca müsaderesine itirazı kabil olmak üzere karar vermiştir.
13. Başvurucu 23/5/2018 ve 30/5/2018 tarihli dilekçelerle müsadere kararına itiraz etmiştir. İtiraz dilekçelerinde başvurucu; müsadere kararına konu su ürünleri ve balıkçı teknesi ile ilgili olarak 1380 sayılı Kanun"da mülkiyetin kamuya geçirilmesi uygulamasının düzenlenmediğini, 4/11/2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un geçici 1. maddesine göre müsaderenin hukuken mümkün olmadığını ve Yargıtay içtihatları ile emsal mahkeme ilamları gereğince de müsadere kararının kaldırılması gerektiğini belirtmiştir.
14. İtirazları inceleyen Bursa 3. Sulh Ceza Hâkimliği 5/6/2018 tarihinde itirazların ayrı ayrı reddine kesin olarak karar vermiştir.
15. Nihai karar 20/6/2018 tarihinde başvurucu tarafından öğrenilmiştir.
16. Başvurucu vekili 25/6/2018 tarihinde kanun yararına bozma yoluna gidilmesini talep etmiştir.
17. Başvurucu 19/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvuru Sonrası Yargılama Süreci
18. Başvurucunun kanun yararına bozma yoluna gidilmesi istemini değerlendiren Bakanlık 14/11/2018 tarihli yazısı ile kanun yararına bozma talebinde bulunmuştur.
19. Yargıtay 19. Ceza Dairesi (Daire) 9/5/2019 tarihinde kanun yararına bozma talebini yerinde görerek ilk derece mahkemesi kararını bozmuş ve teknenin -sahibi olan- başvurucuya iadesine karar vermiştir. Daire anılan kararında idari yaptırım kararına dayanak teşkil eden kanun hükmünün 31/12/2008 tarihinden sonra yürürlükten kalktığına işaret etmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. İlgili hukuk için bkz. Mustafa Teke, B. No: 2016/12039, 9/5/2019, §§ 19-25.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 15/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, kendisine isnat edilen eylemin kabahat niteliğinde olup bunun için öngörülen yaptırımın idari para cezasından ibaret olduğunu ve balık avcılığında kullanmış olduğu teknenin müsaderesine karar verilmesinin kanuni bir dayanağının bulunmadığını iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca müsadere kararı ile birlikte devletin mülkiyetine geçmesi sonucunda teknenin açık artırma ile satışının mümkün hâle geldiğini belirterek adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkı yanında adil yargılanma hakkı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmişse de iddialarının özünü teknesinin müsadere edilerek tasarruf yetkisinin engellenmesi oluşturduğundan şikâyetlerinin bir bütün olarak mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Mülkün Varlığı
25. Somut olayda müsadere kararı verilen balıkçı teknesinin İstanbul Limanı"nda başvurucu adına kayıtlı olduğu ve ekonomik bir değer ifade ettiği dikkate alındığında başvurucunun Anayasa"nın 35. maddesi anlamında mülkiyet hakkının mevcut olduğunda tereddüt bulunmamaktadır (benzer yöndeki karar için bkz. Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, §§ 41-53).
b. Müdahalenin Varlığı ve Türü
26. Anayasa Mahkemesi daha önce müsadere veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yönündeki tedbirlerin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini kabul etmiş ve mülkten yoksun bırakma sonucuna yol açsa dahi niteliğini ve amacını gözeterek müdahaleleri mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelemiştir (Bekir Yazıcı, § 57; Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017, 13/7/2016, §§ 67-70; Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, §§ 62-67; Fatma Çavuşoğlu ve Bilal Çavuşoğlu, B. No: 2014/5167, 28/9/2016, §§ 58-62).
27. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucuya ait balıkçı teknesine yasak avcılıkta kullanıldığı gerekçesiyle el konularak teknenin mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilmesinin mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açık olup şahıslara ait avcılık araç ve gereçlerinin yasak avcılıkta kullanılmasını önlemeyi amaçlayan müdahalenin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi uygun görülmüştür.
c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
28. Anayasa"nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
29. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkelerin düzenlendiği Anayasa"nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa"ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
i. Genel İlkeler
30. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Teke, § 35.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
31. Somut olayda başvurucu bağlama limanında adına kayıtlı bulunan tekne ile balık avcılığı yaparken yasak yöntemler kullandığının tespiti üzerine idari yaptırıma tabi tutulmuş ve 1380 sayılı Kanun"un 36. maddesinin (i) bendi gerekçe gösterilerek söz konusu teknenin müsaderesine karar verilmiştir. Ancak kanun yararına bozma neticesinde Yargıtayca müsaderenin kanuni bir dayanağının bulunmadığı belirtilerek teknenin iadesi sağlanmıştır.
32. Anayasa Mahkemesi somut olay bağlamında Yargıtay Dairesinin görüşünden (bkz. § 19) ayrılmayı gerektiren bir durumun söz konusu olmadığını tespit etmiştir. Buna göre başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmadığı açıktır.
33. Bununla birlikte ihlalin bütün sonuçlarıyla giderilip giderilmediği belirlenmelidir. Teknesinin iadesine karar verilmesi başvurucunun mağduriyetini kısmi olarak gidermiş durumdadır. Ancak başvurucu ayrıca fiilî elkoyma ve müsadere nedeniyle uğradığı zararın da giderilmesini talep etmektedir. Olayda başvurucunun teknesine fiilen 20/2/2018 tarihinde el konulmuş, daha sonra 8/5/2018 tarihinde müsadere kararı verilmiş, nihayet ancak Yargıtay Dairesinin 9/5/2019 tarihli kararıyla iade yönünde hüküm tesis edilmiştir. Dolayısıyla kanuni bir dayanağı olmadan uygulandığı anlaşılan elkoyma ve müsadere sürecinin yaklaşık 1 yıl 2 ay devam ettiği görülmektedir. Bu sürenin ise makul olmadığı açıktır. Bu itibarla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan ve kanuni dayanağı bulunmayan müdahalenin yol açtığı zararları giderebilecek bir hukuk yolu mevcut olmayıp zararları da karşılanmadığından başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklendiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla müdahale, kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkı arasındaki adil dengeyi bozmuş olup ölçüsüzdür.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
37. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hak ve hürriyetin ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle devam eden ihlalin durdurulması, ihlale konu kararın veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 55).
38. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilmeden önce ihlalin kaynağının belirlenmesi gerekir. Buna göre ihlal idari eylem ve işlemler, yargısal işlemler veya yasama işlemlerinden kaynaklanabilir. İhlalin kaynağının belirlenmesi uygun giderim yolunun belirlenebilmesi bakımından önem taşımaktadır (Mehmet Doğan, § 57).
39. Anayasa Mahkemesi, kanuni bir dayanağı bulunmadan başvurucuya ait teknenin müsaderesine karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Somut başvuruda ihlalin yargı kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
40. Başvuru konusu olayda bireysel başvuru aşamasında teknenin iadesine karar verilmiştir. Bununla birlikte eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için başvurucunun zararlarının da karşılanması gerekmektedir. Başvurucu maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Buna göre mülkiyet hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek manevi zararları karşılığında başvurucuya net 8.100 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
41. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 8.100 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.