AYM 2018/34362 Başvuru Numaralı ŞEYMA TEKİN Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/34362
Karar No: 2018/34362
Karar Tarihi: 15/6/2021

AYM 2018/34362 Başvuru Numaralı ŞEYMA TEKİN Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ŞEYMA TEKİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/34362)

 

Karar Tarihi: 15/6/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Sinan ARMAĞAN

Başvurucu

:

Şeyma TEKİN

Vekili

:

Av. Halit ÇELİK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutuklama kararının hukuki olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, gebeliğe rağmen ceza infaz kurumunda tutma nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/11/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 73. maddesi uyarınca tutuklu olarak bulunduğu ceza infaz kurumundan tedbiren tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.

5. Komisyonca başvurunun tedbir ve kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

7. Başvurucunun tutulmakta olduğu Erzurum E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) 27/11/2018 tarihinde yazılan yazıya verilen cevap sonrasında Birinci Bölüm tarafından 6/12/2018 tarihinde başvurucunun tahliye edilmesine yönelik talebin reddine karar verilmiştir. Kararda ayrıca başvurucunun gebelik sürecini takip ve kontrolde gecikme yaşanması durumunda yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik bir tehlike ortaya çıkabileceği belirtilerek Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığından başvurucunun sağlık durumuna uygun koşulların sağlanması ve reviri olan bir ceza infaz kurumuna nakledilmesi konusunda gerekli tedbirlerin alınması istenmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler

9. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu suçlamasıyla İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/6/2018 tarihli kararıyla tutuklanarak infaz kurumuna konulmuştur.

10. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

" ...üzerine atılı Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir somut delillerin bulunduğu, şüphelinin tutuklanmasına karar verilmesinin kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suç işlenmesinin önüne geçilmesi için de gerekli olduğu, bir diğer yandan eylemin meydana geliş şekline nazaran yasadaki yaptırım miktarı dikkate alındığında şüphelinin bu aşamada serbest bırakılması halinde kaçacağı hususunda şüphe oluşturduğu, esasen Anayasanın 90. maddesi uyarınca ülkemiz için de bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ve bu maddenin yorumuyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tutukluluk tedbiri konusundaki yerleşik karar ve gerekçelerinde, kişilerin kaçma riskinin bulunması, kamu düzeninin sağlanması ve yeni bir suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla tutukluluk tedbirinin uygulanabileceğinin belirtilmiş olduğu, iş bu soruşturma dosyasında da AİHM"nin belirttiği bu kriter ve ölçütlerin mevcut olduğu, her ne kadar şüpheli etkin pişmanlıktan yararlanmaya yönelik birtakım bilgiler vermiş ise de bu aşamada bu bilgilerin teyide muhtaç olduğu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde tutuklamadan beklenen gayenin adli kontrol hükümleri ile sağlanamayacak olması dikkate alınarak 5271 Sayılı CMK" nın 100 ve devamı maddelerine göre TUTUKLANMASINA...[karar verildi.]"

11. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 27/6/2018 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. İddianamede bu suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

- Başvurucunun ByLock uygulamasının kullanıcısı olduğu tespit edilmiştir.

- Tanık Ü.K.nın telefonuna yüklenen uygulamada başvurucunun da kayıtlı olduğu, sorumlusu olduğu gençlik merkezinin sorunlarını Ö.N. Kız Öğrenci Yurdunda müdür olan başvurucuya ilettiği şeklinde beyanı bulunmaktadır.

- Başvurucunun Bank Asyada kayıtlı olan hesabını aktif olarak kullandığı görülmüştür.

- Örgütün eğitim yapılanmasında olan Ö.N. Kız Öğrenci Yurdunda başvurucu, kurum müdürü olarak görev yapmaktadır.

- Başvurucu, terör örgütüne iltisaklı kurumlardan olan ve kanun hükmünde kararname ile kapatılan A.K. Özel Eğitim ve Öğretim Şirketinde 1/10/2014 tarihinden 2016 yılının 6. ayına kadar sigortalı olarak çalıştığı belirlenmiştir.

12. İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 29/6/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2018/375 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

13. Mahkeme 5/11/2018 tarihli ilk duruşmada başvurucunun savunmasını aldıktan sonra terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şu şekildedir:

"...silahlı terör örgütünün yurt, okul ve dershanelere yönelmesinin temel nedeni örgüte öncülük edebilecek ve zamanla kadrolarında yer alabilecek zeki kişileri bulmak ve örgüt mensubu olarak yetiştirmektir. Örgütle ilk karşılaşmalar genellikle dershanelerde ya da benzeri eğitim kurumlarında olmaktadır. Eğitim alanı örgüte insan kaynağı sağlamakta, bunun yanında ekonomik kaynak temin etmekte ve örgütün meşru görünmesini sağlamaktadır. Terör örgütünün bu amaçları sağlamak üzere kurmuş/kurdurmuş olduğu A.K. Eğitim ve Öğretim Kurumları şirketi bünyesinde Y.B.Ş. Koleji, Y.B.Ş. Fen Lisesi, Y.B.Ş. Öğretmen Lisesi, K. Dersanesi, Ö.N. Kız Öğrenci Yurdu, Ö.G. Anaokulu ve Ö.A.K. Erkek Öğrenci yurdunun faaliyet gösterdiği ve sanığında 2014 yılında Atatürk Üniversitesi Büro Yönetimi ve Asistanlığı bölümünü bitirdikten sonra Ö.N. Kız Öğrenci Yurdunda müdür olarak görev yapması, sanığın Bank Asya hesaplarına ilişkin bilirkişi raporuna göre FETÖ/PDY terör örgütü irtibatlı olması nedeniyle kapatılan A. Vakfından burs alması, bylock tespit ve değerlendirme tutanakları itibariyle sanığın 05...8 ve 054... 28 numaralı telefon hatlarında bylock haberleşme programının yüklü olduğuna ve her iki hattın 3...1 imei numaralı cihaz ile kullanıldığına ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yönetici/üyelerinin kullanımı için oluşturulmuş ve münhasıran bu suç örgütünün mensupları tarafından kullanılmakta olan ağ özelliğini bilerek (kasten), sisteme ancak şifre ile girilebilen dönemde 2...2 ID numaralı bylock kullandığına ilişkin yapılan tespit, bylock içerikleri, bylock uygulamasının hizmet sunduğu IP adreslerine bağlantının tespitine ilişkin BTK kayıtları, soruşturma ve yargılama aşamasında ifadesi alınan Ü.Y.nin sanığı N. Kız öğrenci Yurdu müdürü olması nedeniyle tanıdığı, sorumlu olduğu H. Gençlik Merkezine ilişkin sorun ve talepleri sanığa doğrudan ilettiği ve bylock haberleşme programı ile sanıkla haberleştiğine ilişkin beyanı ile tüm dosya kapsamının bütün olarak değerlendirilmesinde sanığın üzerine atılı FETÖ-PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçunun sabit olduğu mahkememizce kabul edilmiş, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmadığına ilişkin savunmasına yukarıda açıklandığı üzere delillerin mahiyeti ve ispat gücü anlamında mahkememizde bir tereddüt yaşanmadığından itibar edilmemiştir."

14. Başvurucu anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

15. Başvurucu tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara itiraz etmiştir. Başvurucu itiraz dilekçesinde tutuklama şartlarının gerçekleşmediğini ve erken doğum riski olduğunu bildirmiştir. Başvurucunun itirazı İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/11/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Söz konusu karar başvurucuya 20/11/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 22/11/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

17. Dosyanın tevzi edildiği İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesi 28/2/2019 tarihli ilk duruşmada başvurucunun istinaf talebinin esastan reddi ile tahliyesine karar vermiştir. Başvurucu, savunmasını yaparken yakın zamanda doğum yaptığından da bahsetmiştir.

18. Başvurucu 28/2/2019 tarihinde kararı temyiz etmiştir. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla henüz karar verilmemiştir.

B. İnfaz Kurumundan Gönderilen Bilgi ve Belgeler

19. Başvurucunun tedbir talebinin incelenmesi için yazılan yazıya (bkz. § 7) cevaben İnfaz Kurumu tarafından sunulan bilgi ve belgeler şu şekildedir:

i. 25/6/2018 tarihinde nakil yoluyla gelen başvurucunun 27/6/2018 tarihinde yapılan ilk kabul muayenesinde herhangi bir bulaşıcı hastalığı bulunmadığı, iki aylık gebe olduğu tespit edildiğinden Nene Hatun Kadın Doğum Hastanesi (Nene Hatun Hastanesi) Kadın Doğum Polikliniğine sevkinin uygun görüldüğü,

ii. 27/6/2018 tarihinden 25/10/2018 tarihine kadar rutin gebelik kontrolü amacıyla üç defa kurum aile hekimliğince tedavi edildiği, aşılarının yapıldığı, ilaçlarının reçete edildiği ve reçete edilen ilaçlarının kendisine teslim edildiği,

iii. 29/6/2018, 20/7/2018, 17/8/2018 ve 27/09/2018 tarihlerinde Nene Hatun Hastanesi Kadın Doğum Polikliniğine rutin gebelik kontrolü ve üriner sistem enfeksiyonu sebebiyle dört defa sevkinin sağlandığı, muayene tetkik ve tedavisinin gerçekleştirildiği, ilaçlarının reçete edildiği, reçete edilen ilaçların kendisine teslim edildiği,

iv. 5/10/2018 ve 19/10/2018 tarihlerinde Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi (Tıp Fakültesi Hastanesi) Kadın Doğum Polikliniğine gebelik ve üriner sistem enfeksiyonu sebebiyle ileri tetkik ve tedavi amacıyla iki defa sevkinin sağlandığı, USG çekiminin yapıldığı, USG test sonuçlarının normal olarak değerlendirildiği, 25 haftalık gebelik tanısıyla kontrol önerildiği,

v. 31/10/2018 tarihinde saat 18.00 sıralarında pelvik bölge ve karın bölgesinde sancı şikâyeti sebebiyle 112 Acil Servis çağrılarak Nene Hatun Hastanesi Acil Polikliniğine sevkinin sağlandığı, idrar ve kan tetkiklerinin alındığı, “28 hafta canlı tek gebelik tahlil sonuçlarında idrar yolu enfeksiyonu tespit edildi, yapılan tedavi ve tıbbi müdahaleler sonucu erken doğum riski olabileceği için reçete edilen ilaçların acilen temin edilmesi ve hastanın 1 (bir) hafta sonra poliklinik kontrolü yapılması uygundur.” notu düşülerek İnfaz Kurumuna gönderildiği,

vi. 6/11/2018 tarihinde Nene Hatun Hastanesi Kadın Doğum Polikliniğine götürüldüğü, tetkiklerinin normal olarak değerlendirildiği, ilaç reçete edildiği,

vii. Başvurucunun gebe olması sebebiyle 6/11/2018 tarihinde resen 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 16. maddesi gereğince ceza tehir işlemleri başlatıldığı, bu kapsamda 20/11/2018 tarihinde kontrol amacıyla Tıp Fakültesi Hastanesine götürüldüğü,

viii. Tıp Fakültesi Hastanesinin 22/11/2018 tarihli raporunda "Şeyma Bulut"un 12/11/2018 tarih ve 18885 protokol no ile yapılan Kadın Hastalıkları ve Doğum (Obstetrik) muayenesinde; a) Gebe olduğuna, b) Mevcut durum fetal iyilik hali açısından normal olarak değerlendirilen hastanın (USG: 28-29 w, FKA:(+), Plesanta doğal, fundal, ohi yeterli bebek hareketleri iyi, gebelik şuan risk arzetmemektedir. c) USG: 28-29 w olup ilk gebeliklerde 41 w+6 güne kadar devam etmekte. Aksi takdirde doğum indüksiyonu yapılmakta. d) Şuan için acil obstetrik patoloji mevcut değildir. Ancak gebelikte gelişebilecek acil obstetrik patolojiler açısından hastanın reviri olan bir kurumda takibi hastanın lehine olacaktır. 4 hafta sonra kontrolü önerilir." ibaresinin yer aldığı,

ix. Başvurucunun tutulduğu oda 12 kişilik olmasına rağmen hâlihazırda 24 tutuklu, hükümlü ve bir çocukla birlikte barındırılmak zorunda kalındığını, bu koğuşta yerde yatan hükümlü tutuklu bulunmadığı hususlarına yer verilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48.; Salih Sönmez, B. No: 2016/25431, 28/11/2018, §§ 33-56; Fatma Müge Tekin ve Özge Tekin, B. No: 2014/2504, 20/3/2019, §§ 26-39.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 15/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

22. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

23. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; olayda tutuklama nedenlerinin bulunmadığını, tutuklamanın orantısız bir tedbir olduğunu, gebe olması nedeniyle tutuklanmasının kanunen mümkün olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

25. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

26. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

27. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

a. Uygulanabilirlik Yönünden

28. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa"nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017,§§ 187-191).

29. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).

30. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

i. Genel İlkeler

31. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, §§ 54-60; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, §§ 38-45.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

32. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

33. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin üyesi olduğu suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

34. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

35. İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucu hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin olarak dosyada somut delillerin olduğu ifade edilmiş ancak bu delillerin neler olduğu belirtilmemiştir (bkz. § 10).

36. Başvurucu hakkında hazırlanan iddianamede ise ByLock tespitine dayanılmıştır.

37. Anayasa Mahkemesi ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267; M.T. [GK], 2018/10424, 4/6/2020). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren hâkimliklerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Selçuk Özdemir, § 74, Neslihan Aksakal, B. No: 2016/42456, 26/12/2017, § 57). Nitekim Anayasa Mahkemesi M.T. kararında Bylock ile ilgili içtihadını geliştirmiş ve sonuç olarak ByLock uygulamasının oluşturulması, kullanım şekli ve yöntemi, içindeki şifreleme teknikleri, program içindeki kullanıcı ve grup adlarının niteliği, bu uygulama vasıtasıyla yapılan iletişimin içeriği gibi hususlarla ilgili olarak kolluk birimleri ve kamu makamları tarafından yapılan -ve yargı organlarınca da kabul edilen- tespitler, bu bağlamda ByLock"a ilişkin ulaşılan bilgi ve belgeler ile programın özelliklerinin FETÖ/PDY"nin örgütlenme biçimiyle neredeyse tümüyle örtüşmesi, bir kısım ByLock kullanıcısının ifadeleri, söz konusu programı kullandığı tespit edilen kişilerin önemli bir bölümünün FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğuna işaret eden diğer olgu ve delillerin bulunması, kişilerin bu uygulamayı kullanıp kullanmadıklarının tam bir hukuki kesinlik içinde belirlenmesine yönelik olarak yargı makamlarınca inceleme ve araştırmalar yapılması gibi olgular bir bütün olarak dikkate alındığında Aydın Yavuz ve diğerleri kararında ifade edilen değerlendirmelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmadığını ifade etmiştir (ayrıntı için bkz. M.T., §§ 97-116).

38. Gerçekleşen darbe teşebbüsü sonrasında soruşturma mercilerince, başvurucunun ByLock uygulaması kullanıcısı olmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez. Sonuç olarak başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunmadığının kabulü mümkün değildir.

39. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

40. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle bağlantılı veya doğrudan teşebbüsle olmasa da FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).

41. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen terör örgütüne üye olma suçu Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 19; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

42. Somut olayda İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan suça ilişkin kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına göre kaçma şüphesinin bulunmasına ve adli kontrolün yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 10).

43. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.

44. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

45. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

46. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

47. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

48. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin bu hakka dair Anayasa"da (13. ve 19. maddeler) yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

C. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

49. Başvurucu 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun"un 16. maddesinin (4) numaralı fıkrası ile 116. maddesi uyarınca gebeliği nedeniyle tutuklanmasının mümkün olmadığını, riskli bir gebelik süreci geçirmesine rağmen İnfaz Kurumunda kalabalık bir odada tutulmasının insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele niteliğinde olduğunu ve yaşamını tehlikeye düşürdüğünü ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun İnfaz Kurumunda tutulmasına ilişkin iddialarının kötü muamele yasağıyla sınırlı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

51. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık derecesine ulaşmış olması gerekir. Bu asgari eşik göreceli olup her olayda asgari eşiğin aşılıp aşılmadığı somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşımaktadır (Tahir Canan, § 23).

52. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan onuruna uygun tutma koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi tutukluluğa bağlı kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul etmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa"nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa"nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceğini belirtmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, § 66).

53. Somut olayda, başvurucunun gebeliğinde sadece erken doğum riskinden bahsedildiği (bkz. § 19 v.), Tıp Fakültesi Hastanesinin 22/11/2018 tarihli raporunda ise hâlihazırda obstetrik patoloji saptanmadığı, gelişebilecek böyle bir durumda başvurucunun reviri olan bir kurumda takip edilmesinin yararına olacağının belirtildiği anlaşılmaktadır. Bu şartlar altında başvurucu, barındırıldığı koşullara, bu koşulların hayatını ne şekilde etkilediğine, infaz kurumunda tutulmasının gebeliğindeki riski neden artırdığına dair herhangi bir açıklama yapmamış iken -sırf gebelik sebebiyle- İnfaz Kurumunda tutmayı asgari eşiğin ötesinde bir muamele olarak kabul etmek mümkün değildir.

54. Açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağına ilişkin bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 2/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 15/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara