AYM 2018/29381 Başvuru Numaralı EMBİYA USTA Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/29381
Karar No: 2018/29381
Karar Tarihi: 15/6/2021

AYM 2018/29381 Başvuru Numaralı EMBİYA USTA Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EMBİYA USTA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/29381)

 

Karar Tarihi:15/6/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mahmut ALTIN

Başvurucu

:

Embiya USTA

Vekili

:

Av. Namık AYHAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, itfaiye tesisi olarak kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacına uygun olarak kullanılmaması nedeniyle mahkemeye erişim ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/9/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu adına kayıtlı olan Antalya"nın Finike ilçesine bağlı Yenimahalle Mahallesi"nde bulunan 4.409 m² yüz ölçümündeki 35 ada 10 parsel sayılı başvuru konusu taşınmaz hakkında, 1/10/2002 tarihli Finike Belediye Başkanlığı (Belediye) Encümen kararıyla itfaiye birliği kurulması amacıyla kamulaştırma kararı alınmıştır.

9. Ardından Belediye tarafından başvurucu aleyhine Finike Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) 10/3/2003 tarihinde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasının kabulüne dair 26/9/2006 tarihli karar, taraflarca temyiz edilmeksizin 7/12/2006 tarihinde kesinleşmiştir.

10. Başvurucunun talebiyle Antalya 7. Noteri tarafından düzenlenen 23/9/2014 tarihli tutanakta, başvuru konusu taşınmazın bulunduğu arazide dörtlü hangar şeklinde bir binanın bulunduğu ve kapının girişinde Z.T. yazılı tabelanın asılı olduğu belirtilmiştir.

11. Bunun üzerine başvurucu 11/12/2014 tarihinde Belediye aleyhine açtığı geri alım davası ile itfaiye tesisi olarak kullanılmak üzere kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacına uygun kullanılmadığını ve taşınmazın Z.T. isimli firmaya bırakıldığını belirterek Belediye adına olan tapunun iptaliyle kendi adına tescilini talep etmiştir.

12. Davalı Belediye cevap dilekçesinde, öncelikle davanın süresinde açılmadığını öne sürmüştür. Öte yandan söz konusu taşınmaz üzerinde itfaiye binası ve itfaiye araçları için etrafı çevrili araç parkı yapıldığı ve bu şekilde kullanıldığı belirtilmiştir. Bununla birlikte beş yıllık süre içinde salt tesis yapılıp yapılmadığı hususunun değerlendirilmesinin yeterli olmadığı savunulmuştur. Bu kapsamda kamulaştırma amacına yönelik olarak ödenek sağlanması, yatırım programına alınması, ihaleye çıkarmak için izin, ihale yer teslimi gibi idari hazırlıklar, ifraz ve tevhit, kamulaştırılan alanın imar durumunda değişiklik yapılması ve imar düzenlemesi gibi hususlarda yürütülen işlemlerin ve yapılan yazışmaların da yasada öngörülen işlem kapsamında mütalaa edilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

13. Mahkemece 14/10/2015 tarihinde davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 23. maddesine göre taşınmazın kamulaştırma amacına aykırı kullanıldığı iddiasının kesinleşme tarihinden itibaren 5+1 yıl içerisinde ileri sürülmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre anılan taşınmazın kamulaştırılarak Belediye adına tesciline dair kararın 7/12/2006 tarihinde kesinleştiği, başvuru konusu davanın en geç 7/12/2012 tarihinde açılması gerekirken dava açma süresi geçtikten sonra 11/12/2014 tarihinde açıldığı ifade edilmiştir.

14. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince (Daire) 20/6/2018 tarihinde onanmıştır.

15. Nihai karar, başvurucu vekiline 10/9/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

16. Başvurucu 28/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. 2942 sayılı Kanun’un "Mal sahibinin geri alma hakkı" kenar başlıklı 23. maddesi şöyledir:

 “Kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece veya 22 nci maddenin dördüncü fıkrası uyarınca devir veya tahsis yapılan idarece; kamulaştırma ve devir amacına uygun hiç bir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal olduğu gibi bırakılırsa, mal sahibi veya mirasçıları kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek, taşınmaz malını geri alabilir.

Doğmasından itibaren bir yıl içinde kullanılmayan geri alma hakkı düşer.

 (Ek fıkra: 10/9/2014-6552/100 md.) Birinci ve ikinci fıkrada belirtilen süreler geçtikten sonra kamulaştırılan taşınmaz malda hakları bulunduğu iddiasıyla eski malikleri veya mirasçıları tarafından idareden herhangi bir sebeple hak, bedel veya tazminat talebinde bulunulamaz ve dava açılamaz.

Aynı amacın gerçekleşmesi için birden fazla taşınmaz mal birlikte kamulaştırıldığı takdirde bu taşınmaz malların durumunun bir bütün oluşturduğu kabul edilerek yukarıdaki fıkralar buna göre uygulanır.

Özel kanunlarda bu maddenin uygulanmayacağına ilişkin hükümler saklıdır. 1164 sayılı Arsa Ofisi Kanununa dayanılarak yapılan kamulaştırmalarda ve bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda bu madde hükmü uygulanmaz."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 15/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu; itfaiye tesisi olarak kullanılmak üzere kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacına uygun kullanılmadığını, taşınmaz üzerinde itfaiye ekipmanı bulunmadığını ve taşınmazın Z.T. isimli firmaya bırakıldığını öne sürmüştür. Başvurucu bununla birlikte taşınmazın kamulaştırma amacına uygun kullanılmadığına ilişkin noter tutanağının düzenlediği tarihin ıttıla tarihi olarak kabul edilmesi gerekirken Mahkemece davanın esasına girilmeksizin hukuka aykırı olarak reddedildiğini açıklayarak mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

20. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun söz konusu taşınmazın kamulaştırma amacına uygun kullanılmadığının öğrenildiği tarih esas alınarak davanın süresinde açıldığı iddiasının öncelikle adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkı bakımından incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı

23. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa"nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B.No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

24. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

25. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

26. Somut olayda 2942 sayılı Kanun’un "Mal sahibinin geri alma hakkı" kenar başlıklı 23. maddesine dayanılarak açılan geri alım davasının hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilerek esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

27. Anayasa"nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

28. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

29. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

 (1) Kanunilik

30. Başvurucunun açmış olduğu geri alım davasının hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin mahkeme kararının 2942 sayılı Kanun’un "Mal sahibinin geri alma hakkı" kenar başlıklı 23. maddesine dayandığı görülmektedir. Dolayısıyla somut olayda başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

 (2) Meşru Amaç

31. Hukuki işlem ve kuralların sürekli dava tehdidi altında olması hukuk devletinin unsurları olan hukuki güvenlik ve istikrar ilkeleriyle bağdaşmaz. Bu nedenle mahkemeye erişim hakkı ile hukuki güvenlik ve istikrar gerekleri arasında makul bir denge gözetilmelidir (AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015). Dava açılmasının belli bir süre koşuluna bağlanmasının hukuki güvenlik ve istikrarın sağlanması ile mahkemeye erişim hakkı arasında makul bir denge kurulması amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

32. Mülkiyet hakkı mutlak bir hak olmayıp kamu yararı amacıyla sınırlanabilir. Malikin mülkiyet hakkının bir gereği olduğu saptanan iade hakkının süresiz olmasının, idareleri süresiz olarak iade ve dava tehdidi altında bırakacağı açıktır. Bu nedenle idarelerin süresiz bir biçimde iade ve dava tehdidi altında kalmalarını önlemek ve ayrıca hakkın kötüye kullanılması girişimlerinin önünü kapatmak amacıyla iade isteminin belli bir süreyle sınırlandırılması mümkündür (AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015). Buna göre dava hakkının 5+1 yıllık süre koşuluyla sınırlandırılmasının meşru bir amaca yönelik olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

 (3) Ölçülülük

 (a) Genel İlkeler

33. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, § 52).

34. Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65). Bu kapsamda mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedenleriyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38).

35. Anayasa"nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir. Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).

36. Ölçülülük ilkesi, öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını ve bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir. Öngörülen tedbirin kişiyi olağan dışı ve aşırı bir yük altına sokması durumunda müdahalenin ölçülü olduğundan söz edilemez (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2012/102, K.2012/207, 27/12/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38). Müdahalenin ölçülülüğü değerlendirilirken ilgili yasal düzenlemelerle birlikte somut olayın koşulları ve başvurucunun tutumu da gözönünde bulundurulmalıdır (Ahmet Ersoy ve diğerleri, B. No: 2014/4212, 5/4/2017, § 50).

37. Bu bağlamda dava açma süresinin işlemeye başladığı anda mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte başlayacağını belirlemek ve mevzuatı bu yönüyle yorumlamak görevi esasen derece mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili olarak derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma süresinin henüz dava hakkının doğmadığı ya da hak sahibinin dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yaşar Çoban, § 66).

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

38. Başvurucu; itfaiye tesisi olarak kullanılmak üzere kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacına uygun kullanılmadığını belirterek kamulaştırma amacına uygun kullanılmayan taşınmazların geri alma hakkının 2942 sayılı Kanun"un 23. maddesinde öngörülen şekilde sınırlandırılmasının Anayasa"ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca kamulaştırma amacına uygun kullanımın gerçekleşmediğini öğrenme tarihi olarak noter tutanağının düzenlediği tarihinin esas alınması gerekirken hukuka aykırı olarak reddedildiğini iddia etmiştir.

39. Hukuki istikrar ve hukuki güvenlik ilkeleri gereği idarelerin süresiz bir biçimde iade ve dava tehdidi altında kalmalarını önlemek ve ayrıca hakkın kötüye kullanılması girişimlerinin önünü kapatmak amacıyla iade isteminin belli bir süreyle sınırlandırılması kamu düzeni fikrine uygun düştüğü ve söz konusu sürenin hakkın kullanılmasına da elverişli ve gerekli bulunduğu sonucuna varılmıştır (benzer değerlendirme için bkz. AYM, E.1991/9, K.1991/36, 8/10/1991).

40. Anayasa Mahkemesi daha önce kamulaştırmanın söz konusu olmadığı Süleyman Oktay Uras ve Sevtap Uras (B. No: 2014/11994, 9/3/2017) kararında yol şartıyla belediyeye terk edildikten sonra imar planında değişiklik yapılarak konut alanına dönüştürülen ve başka bir parsel ile birleştirilen taşınmazın önceki maliklerine iade edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

41. Benzer şekilde Özel İstanbul Arel Eğitim Kurumları A.Ş. kararında ise inşaat izni alabilmek için idarenin şart koşması nedeniyle 1996 yılında bedelsiz olarak yola terk edilen taşınmazın uzun süre terk amacına uygun kullanılmaması ve sonrasında 2009 yılında özel kültürel tesis alanına dönüştürülmesine rağmen bedelsiz iade edilmemesinden yakınılmıştır. Olayda terk tarihinden bu yana geçen sürenin uzunluğu ve terk edilen taşınmazın bu süre içinde terk amacına uygun kullanılıp kullanılmadığı değerlendirilmeden sadece 2942 sayılı Kanun"un 35. maddesine dayanılarak dava reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesince taşınmazın terk amacı doğrultusunda kullanılmaması nedeniyle kamu yararı amacı gerçekleştirilmediği ve ilgili kamu yararı amacı ortadan kalktığı belirtilerek mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (Özel İstanbul Arel Eğitim Kurumları A.Ş., B. No: 2016/3592, 29/5/2019, § 61).

42. Yine Anayasa Mahkemesi kamulaştırmanın söz konusu olduğu ancak 2942 sayılı Kanun"un 23. maddesine göre geri alım talebinin dava konusu yapılmadığı Derya Alpdoğan ve diğerleri kararında spor alanı olarak kamulaştırılan taşınmazın makul bir süre geçtiği hâlde kamu yararı amacı doğrultusunda kullanılmaması nedeniyle açılan tazminat davası şikâyet konusu edilmiştir. Söz konusu kararda, kamulaştırma tarihinden Anayasa Mahkemesinin karar verdiği tarihe kadar aradan geçen on bir yıllık sürede taşınmazın değerinde yaşanan artış dikkate alındığında başvurucuya ödenen kamulaştırma bedelinin taşınmazın gerçek değerini yansıtmaktan uzak kaldığına işaret edilmiştir. Bu doğrultuda başvurucuların uğradıkları zararın tazmin edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır (Derya Alpdoğan ve diğerleri, B. No: 2015/6845, 31/10/2018, § 55).

43. Somut olayda, Süleyman Oktay Uras ve Sevtap Uras kararı ve Özel İstanbul Arel Eğitim Kurumları A.Ş. kararından farklı olarak kamulaştırma olgusu gerçekleşmiş olup yola terk olgusu söz konusu değildir. Ayrıca anılan kararlara konu davalarda 2942 sayılı Kanun"un 23. maddesine göre değil de 2942 sayılı Kanun"un 35. maddesine göre taşınmazın iadesi talep edilmiştir. Diğer taraftan Derya Alpdoğan ve diğerleri kararından farklı olarak ise başvuru konusu davada, makul sürenin üzerinde kamulaştırma amacına uygun kullanımın gerçekleşmemesi nedeniyle tazminat talebi yerine geri alım talebinde bulunulduğunu vurgulamak gerekir.

44. Mahkemece, 2942 sayılı Kanun"un 23. maddesine göre taşınmazın kamulaştırma amacına aykırı kullanıldığı iddiasının kamulaştırma davasının kesinleşme tarihinden itibaren 5+1 yıl içinde ileri sürülmesi gerektiği ancak somut olayda, anılan taşınmazın kamulaştırılarak Belediye adına tesciline dair kararın 7/12/2006 tarihinde kesinleştiği, başvuru konusu davanın en geç 7/12/2012 tarihinde açılması gerekirken dava açma süresi geçtikten sonra 11/12/2014 tarihinde açıldığı ifade edilmiştir (bkz. § 13).

45. 2942 sayılı Kanun’un 23. maddesinde malikin geri alma hakkı düzenlenmektedir. Maddenin birinci fıkrasında, kamulaştırma bedelinin kesinleşmesi tarihinden itibaren beş yıl içinde, kamulaştırmayı yapan idarece veya 22. maddenin dördüncü fıkrası uyarınca devir veya tahsis yapılan idarece; kamulaştırma ve devir amacına uygun hiçbir işlem veya tesisat yapılmaz veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilmeyerek taşınmaz mal, olduğu gibi bırakılırsa mal sahibi veya mirasçıların kamulaştırma bedelini aldıkları günden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte ödeyerek taşınmaz malını geri alabilecekleri belirtilmiştir. Anılan maddenin ikinci fıkrasıyla malikin geri alma hakkı, doğduğu tarihten itibaren bir yıl ile sınırlandırılmıştır. Buna göre doğmasından itibaren bir yıl içinde kullanılmayan geri alma hakkının düşmesi öngörülmüştür (AYM, E.2014/177, K.2015/49, 14/5/2015).

46. Buna göre somut olayda, derece mahkemelerinin gerek uyuşmazlık konusu olguyu gerekse bu olgudan hareketle dava açma süresinin hesaplanma usulünü ve sürenin başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili yorumunun öngörülemez nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla derece mahkemelerinin 2942 sayılı Kanun’un 23. maddesinde yer alan dava açma süresine ilişkin kuralları hukuka uygun şekilde uyguladığı ve dava açma süresinin başlangıcına esas alınan tarihin belirlenmesine ilişkin yorumun başvurucunun dava açmasını aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım içermediği sonucuna varılmıştır. Neticede başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu değerlendirilmektedir.

47. Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

48. Başvurucu; itfaiye tesisi olarak kullanılmak üzere kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacına uygun kullanılmadığını ve taşınmazın kendisine iade edilmesi gerekirken açtığı davanın hukuka aykırı olarak reddedildiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

49. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

50. Somut olayda geri alım istemiyle başlatılan yargılama süreci, hak düşürücü süre gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesi ile sonuçlanmış ve ret kararı kesinleşmiştir.

51. Başvurucunun mülkiyet hakkının ihlaliyle ilgili iddialarını usulüne uygun olarak zamanında yargı yoluna iletmediği ve bunun bir sonucu olarak davanın esası yönünden bir inceleme yapılmadan usul hükümleri nedeniyle reddedildiği görülmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına dair ihlal iddiası için başvuru yolunun usulüne uygun olarak tüketildiğinden söz edilemez.

52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara