AYM 2017/4785 Başvuru Numaralı SİBEL DUYMAZ DOĞAN Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2017/4785
Karar No: 2017/4785
Karar Tarihi: 16/6/2021

AYM 2017/4785 Başvuru Numaralı SİBEL DUYMAZ DOĞAN Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SİBEL DUYMAZ DOĞAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/4785)

 

Karar Tarihi: 16/6/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

Sibel DUYMAZ DOĞAN

Vekili

:

Av. Tugay BEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamu makamları tarafından yeterli önlem alınmaması dolayısıyla ceza infaz kurumunda intihar meydana gelmesi ve olay ile ilgili olarak etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 26/9/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucunun kardeşi H.D., başta silahlı terör örgütüne üye olma suçu olmak üzere birçok suçtan mahkûm olmuş ve cezaları içtima edilerek 22 yıl 6 ay 6 günlük hapis cezasına mahkûm edilmiştir. H.D. önce Bakırköy Metris 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda barındırılmış, buradan 24/1/2009 tarihinde Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Tekirdağ 1 No.lu Ceza İnfaz Kurumu) sevk edilmiştir. H.D., sonrasında 14/10/2009 tarihinde Tekirdağ 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu) ve son olarak 18/3/2015 tarihinde güvenlik gerekçesiyle Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Adana Ceza İnfaz Kurumu) sevk edilmiştir.

10. H.D. Adana Ceza İnfaz Kurumunda 4/2/2016 tarihinde kalmakta olduğu çok kişilik odada çamaşır ipiyle kendini asmak suretiyle intihar etmiştir.

A. Ceza İnfaz Kurumu Süreçleri

1. H.D.nin Tekirdağ 1 No.lu Ceza İnfaz Kurumunda Bulunduğu Süreç

11. H.D.nin UYAP üzerinden yapılan Ceza İnfaz Kurumu dosyasının incelenmesi neticesinde şahsın Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu sürede gereksiz slogan atma, Kurumda kaygı ya da panik yaratabilecek biçimde davranışta bulunma, açlık grevi yapma, Kurum görevlilerine hakaret ve tehditte bulunma eylemlerinden hücre disiplin cezası da dâhil olmak üzere dört kez disiplin cezasıyla cezalandırıldığı görülmüştür.

12. Tekirdağ 1 No.lu Ceza İnfaz Kurumunun 25/10/2018 tarihli yazısında H.D.nin sağlık durumuna dair tüm evrakın nakil gittiği Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumuna iletildiğinin belirtildiği anlaşılmıştır.

13. H.D.nin UYAP üzerinden yapılan Ceza İnfaz Kurumu dosyasının incelenmesi neticesinde tespit edilebilen ve şahsın ruhsal durumuna dair bilgiler içeren 1/10/2009 tarihli Psikososyal Yardım Servisi raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"24/01/2009 tarihinde kurumumuza Metris 1 Nolu Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan sevk olarak gelen ... tutuklu, 01/04/1984 doğumlu, [H.D.] ile yapılan ilk görüşmede tutuklu hükümlü tanıma formu doldurmak istenmiş tutuklu formu doldurmayı kabul etmemiştir. Daha sonra psiko-sosyal servisine verdiği dilekçeleri üzerine, tutuklu ile 16/07/2009-24/09/2009 tarihlerinde 2 görüşme gerçekleştirilmiş, tutukluya gerekli bilgilendirme yapılıp, sorunlarını çözebilmek adına gerekli yerlere yönlendirmesi yapılmıştır.

Yapılan ilk görüşmede bağlı olduğu örgütten koptuğu için aitlik duygusunun olmadığını, sistemin, onu baskıladığını ve haklarını gasp ettiğini düşündüğünü, kuruma yazmış olduğu dilekçelerine cevap alamadığı için dilekçelerinin müdüre ulaşamadığını düşündüğünü, infaz koruma memurlarına sorduğu sorular karşısında kendisine olumsuz yanıtlar verildiğini belirtti. Yapılan görüşme sonucunda kendisine belirttiği problemlerin çözümüne yönelik yönlendirmeler yapılıp görüşme sonlandırılmıştır.

24/09/2009 tarihinde blok görevlilerinin adı geçen kişinin fevri ve sinirli davranışlarını bildirmeleri ve kendisinin de psikologla görüşme talebi üzerine tekrar görüşülmüştür. Yapılan bireysel görüşmesinde cezaevi yönetiminin sosyal faaliyetler konusunda kendisine kasti davrandığını, sohbet faaliyetine çıkamadığını, durum bu şekilde devam ederse açlık grevine gideceğini, kendine zarar vereceğini belirtti. Kendisine kuruma geldiğinden beri sık sık oda değişikliği yaptığı için yeni odasındaki arkadaşları ile faaliyetlere yazılamadığı, ekim ayı itibari ile faaliyetlerinin başlayacağı anlatıldı ise de adı geçen tutuklu sesini yükselterek bunun böyle olmadığını, cezaevi yönetiminin kasti davrandığı konusunda ısrarcı davranmış, agresif tutum ve davranışlar sergileyerek kurum psikoloğu olarak benimde kendisine yardımcı olmak istemediğimi söyleyip, görüşmeyi sonlandırmadan odadan ayrılmıştır.

Adı geçen tutuklu ile ilgili olarak daha sonra yapılan görüşmeleri ve gözlemler değerlendirildiğinde aşırı derecede agresif davranış ve konuşmalar içerisinde olduğu, konuşmaya aşırı bir düşkünlüğü olduğu, bulunduğu oda arkadaşlarına ve personele de aynı tutumu sergilediği, kendi fikrinden başka bir kişinin fikrini kabul etmediği ve benimsemediği, taleplerinin biran önce gerçekleşmesini istediği bu konuda sabırsız davrandığı ve zorlayıcı tehdit edici söz ve davranışlar sergilemesi olduğu gözlemlenmiştir. Tutarsız davrandığı, ...

Tutuklu [H.D.nin] bağımsızlığını beyan ettiği dönemde bu yeni durumuna adaptasyonunu sağlayabilmek hem de kurumdaki tutarsız davranışlarını önleyebilmek adına oda arkadaşı ile beraber sosyal faaliyetlere dahil edilmiştir. Kurum personelinden alınan bilgilere göre tutuklunun faaliyetlere kendi isteği ile çıkmadığı agresif tutum ve davranışlarını sürdürmeye devam ettiği gözlemlenmiştir..."

14. Tekirdağ 1 No.lu Ceza İnfaz Kurumunun 5/10/2009 tarihli İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla "... Kurumdaki tutarsız davranışlarını önleyebilmek adına oda arkadaşı ile beraber sosyal faaliyetlere dahil edildiği, faaliyetlere kendi isteği ile çıkmadığı, agresif tutum ve davranışlarını sürdürmeye devam ettiği, ... Son olarak 01/10/2009 taihinde saat 14:10 sularında görevli memurlara hakaretler savurduğu, görevli memurlara yönelik sinkaflı cümleler kullandığı, aynı zamanda Kurumda korku, kaygı ya da panik yaratabilecek davranışlarda bulunduğu,... Tutuklunun yapılan tüm psikolojik destek ve iyileştirme faaliyetlerine katılımı sağlanmasına rağmen hiç gelişme kaydetmediği, tutuklunun örgütten ayrıldığını, bağımsız olduğunu beyan ettiği, Kurumumuzda tutuklunun konumuna uygun odanın bulunmadığı, kendisine ve personele karşı olumsuz bir eyleme sebebiyet verilmemesi, gerek Kurum Personelinin gerekse Kurumda bulunan diğer tutuklu hükümlülerin huzur ve güvenliği açısından tutuklunun Konumuna uygun olan başka bir Ceza İnfaz Kurumuna naklinin uygun olacağına..." karar verildiği anlaşılmıştır.

2. H.D.nin Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumunda Bulunduğu Süreç

15. UYAP üzerinden H.D.nin Ceza İnfaz Kurumu dosyasının UYAP üzerinden yapılan incelenmesi neticesinde şahsın Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu sürede gereksiz slogan atma, Kurumda kaygı ya da panik yaratabilecek biçimde davranışta bulunma, açlık grevi yapmak, kurum görevlilerine hakaret ve tehditte bulunma, olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya katılma, kasten yangın çıkarma eylemlerinden hücre disiplin cezası da dâhil olmak üzere -tespit edilebildiği kadarıyla- on iki kez disiplin cezasıyla cezalandırıldığı görülmüştür.

16. UYAP"tan temin edilen Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu Psikososyal Servisi görüşme çizelgesi incelendiğinde 14/10/2009 tarihinde H.D.nin Kuruma giriş yapması sonrası psikologla görüşerek ilk değerlendirmesinin yapıldığı anlaşılmıştır. Sonrasında H.D. 19/4/2010 ile 9/3/2015 tarihleri arasında 43 kez daha Kurum psikoloğuyla görüşmüştür. Bazı defalar H.D. görüşmeyi reddetmiştir. Görüşmelere dair notlarda şahsın tekli ya da üçlü odada kalma, sevk, sosyal faaliyetlerden faydalanma ve etkin pişmanlıktan faydalanma taleplerini ilettiği, şahsın psikososyal durumu hakkında görüşüldüğü, tahliye olmamasının onu üzdüğünü belirttiği ifade edilmiştir.

17. Psikososyal Servisi görüşme çizelgesinde 15/11/2011 tarihli görüşmede "Duygu durumu depresif, psikiyatri bölümünce ilaç tedavisi başlanmış.", 28/11/2011 tarihli görüşmede "Psikiyatri bölümünce başlanan ilacı 13 gün kullandıktan sonra kesmiş, bu konuda bilgilendirme yapıldı.", 9/1/2012 tarihli görüşmede "Örgütten ayrılması ve yaşadığı sorunlar hk.", 23/1/2012 tarihli görüşmede "aldığı ceza nedeniyle yaşadığı bunalım", 30/1/2012 tarihli görüşmede "Görevlilerce gözlenen ajite durumuna istinaden görüşüldü. İntihar söylemi yok. Duygu durumu depresif. Konuşma anlaşılır tutarlı. Disiplin cezası aldığı için öfkeli.", 19/2/2015 tarihli görüşmede "Ruhsal değerlendirmesi yapılan hükümlünün intihar girişimi olabileceği değerlendirilmiştir." notları bulunmaktadır.

18. 19/2/2015 tarihli Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu Psikososyal Servisi görüşme raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"... [H.D.nin] 18/02/2015 tarihinde kardeşi Sibel Duymaz [başvurucu] ile yaptığı telefon görüşmesinde "Bu ayın sonunda ya ölü, ya da diri bu kurumdan çıkacağını" söylemesi üzerine Sibel Duymaz [başvurucu] kurumumuzu arayarak kardeşinin sağlık durumunun nasıl olduğunu merak ettiklerini ifade etmiştir. Hükümlünün kardeşine son zamanlarda [H.D.nin] agresif bir tutum sergilediği psiko-sosyal görüşmeleri red ettiği ancak görüşmek istememesine rağmen sık sık görüşülmeye çalışıldığı söylenmiştir.

19/02/2015 tarihinde hükümlü ile yapılan görüşmede özgürlüğünün haksız yere elinden alındığını, suçsuz olduğunu, aldığı disiplin cezaları yüzünden cezaevinden çıkamadığını, bu duruma artık sabredemeyeceğini kendini asacağını bu ayın sonunda buradan "ya ölü yada diri çıkacağını", psikolojik durumunun ve moralinin iyi olduğunu intiharı ailesi için yapacağını ölmüş olan babasının kendisini yanına çağırdığını bundan dolayı yaşamı çok sevmesine rağmen intihar edeceğini belirtmiştir. Bu ülkenin vatandaşlığından çıkmak istediğini ama devletin bunu yapmadığını çünkü "Canını" istediklerini söyleyerek bu isteklerini yerine getireceğini ifade etmiştir.

Yapılan görüşme neticesinde hükümlünün ruhsal sağlığının iyi olmadığı, agresif tutumlar sergilediği, iletişime kapalı olduğu ve kendine zarar verme ve intihar eğilimi olabileceği gözlemlenmiştir. Bu nedenle hükümlünün hastane ortamında gözetim altında tutulması için psikiyatri kliniğine sevk edilmesi kanaatine varılmıştır..."

19. 24/2/2015 tarihli bir başka Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu Psikososyal Servisi görüşme raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"... 19/02/2015 tarihinde hükümlü ile yapılan görüşmede...

24/02/2015 tarihinde yapılan görüşmesinde ise yaşamayı sevdiğini, kendisine zorla tedavi yöntemi uygulanamayacağını, tek sıkıntısının özgürlüğünün kısıtlı olması olduğunu, haksız yere cezaevinde olduğunu düşündükçe kendini kötü hissettiğini, ölmeyi düşünmediğini ve 19/0212015 tarihinde yapılan görüşmede de intihar edeceğini söylemediğini, hastaneye bir daha gitmek istemediğini, deli olmadığını bu yüzden Psikologla ya da Psikiyatri doktoruyla görüşmesine gerek olmadığını belirtmiştir.

Hükümlüye Psikologla ya da Psikiyatri doktoruyla görüşmenin "delilik" göstergesi olmadığı, her bireyin belli dönemlerde yardıma ihtiyacı olabileceği, görüşmede sağlıklı düşünemediği için Psikiyari kliniğinden yardım almasının uygun olabileceği düşünüldüğü söylenerek tedavisinin aksatmaması konusunda ikna edilmeye çalışılmıştır.

Yapılan görüşmeler neticesinde, hükümlünün değişken duygudurum yoğunluğu yaşadığı, davranışsal tepkilerinin olduğu gözlemlenmiştir..."

20. 26/2/2015 tarihli bir başka Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu Psikososyal Servisi görüşme raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"... [H.D.] için Bakırköy Prof. Dr. [M.O.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından istenilen Psikometrik inceleme kapsamında bireysel görüşme yapılarak Ruhsal Belirtiler Tarama Testi ... uygulanmıştır, ...

Çeşitli bedensel işlevlere yönelik zorlanmayı gösteren Somatizasyon boyutunda, Normal

Tekrar eden düşünceler ve suçlamayla karakterize edilen Obsesif-Kompulsive boyutunda, Araz düzeyi çok yüksek

Bireyin kişilerarası ilişkilerinde kendisini küçük görmesi belirtilerini gösteren skalardan, Araz düzeyi yüksek

Genel karamsarlık, intihar düşünceleri, ümitsizlik gösteren Depresyon boyutunda, Araz düzeyi yüksek

Klinik kaygının içerdiği belirti ve davranışları gösteren Kaygı boyutunda, Araz düzeyi yüksek

Öfke ve düşmanlık boyutunda, Araz düzeyi yüksek

Belirli bir duruma karşı ısrarlı korku tepkisi Fobik Anksiyete boyutunda, Normal

Sanrılar, büyüklük ve merkeziyetçi düşünceler gösteren Paronoid düşünce boyutunda Normal

Bireydeki içe kapanma, kendini yalnızlığa bırakma gibi duygulanım gösteren skalardan, Normal

Suçluluk duyguları, yeme, içme, uyku gibi genel zorlanma belirtilerini gösteren ek skalardan, araz düzeyi yüksek

Genel Belirti sonucu ise, Araz düzeyi yüksek olarak değerlendirilmiştir..."

21. Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından 20/2/2015 tarihli yazı ile Ceza İnfaz Kurumunun çeşitli birimlerine önlem alınması amacıyla yazılan yazı şöyledir:

"Kurumumuz hükümlülerinden [H.D.] ile ilgili olarak 19/02/2015 tarihli Kurumumuz Psiko-Sosyal Servis Görüşme Raporu ile hükümlünün ruhsal sağlığının iyi olmadığı, kendine zarar verme ve intihar eğilimi olabileceğinin gözlemlendiği bildirildiğinden,

Adı geçenin odasında kısmi arama yapılarak intihara yarayacak maddelerin alınması Sorumlu İnfaz Koruma Başmemurluğundan,

Adı geçene psiko-sosyal destek ve programların uygulanması Psiko-Sosyal Servis Biriminden,

Adı geçenin tüm Vardiya İnfaz Koruma Başmemurları ve blok memurları tarafından devamlı kontrol edilmesi Vardiya İnfaz Koruma Başmemurluğundan,

Adı geçenin Psikiyatri Polikliniğine acil sevk edilmesi Revir Biriminden,

Yukarıda bahsi geçen konulara, ilgili tüm birimlerin gerekli hassasiyeti göstermesi ..."

22. Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu tarafından tutulan 19/2/2015 tarihli tutanağın ilgili kısmı şöyledir:

"... 19/02/2015 Tarihinde [H.D.] muayene edilmek üzere Kurum Revirine çağrılmıştır. Şahsın muayeneye gelmek istememesi üzerine... barındırılmakta olduğu C Blok 19 nolu odaya Aile Hekimi ... ile birlikte gidilmiştir. Aile Hekimi tarafindan, kendini nasıl hissettiği sorulduğunda cevaben... durumunun gayet iyi olduğunu beyan etmiştir. Aile Hekiminin daha önceden Psikiyatri sevki olduğu ve bu sevkine neden gitmediği hususunda sorduğu soruya istinaden "Ben gayet iyiyim, Psikiyatrik bir rahatsızlığım yok. On tane psikoloğu cebimden çıkarırım" demiştir. Aile Hekimi tarafından, geçmiş yıllarda psikiyatrik ilaçlar kullandığını ve bu ilaçların yeniden düzenlenerek kullanması gerekebileceği hususunda bilgilendirilmede bulunulmuş olup, kendisini yeniden Psikiyatri polikliniğine sevk ettiğini ancak ... [H.D.] "Ben psikiyatri doktoruna gitmem. benim herhangi bir sıkıntım yok. buraya kadar geldiğiniz için ilginize ve alakanıza teşekkür ederim" demiş ve Aile Hekiminin yeniden konuşmasını beklemeden üst kata çıkmıştır..."

23. Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu tarafından tutulan 19/2/2015 tarihli bir başka tutanağın ilgili kısmı şöyledir:

"... Psiko-Sosyal Servisin 19/02/2015 tarihinde yaptığı görüşmede de hükümlünün intihar edeceğini belirtmesi ve ilgili servisin ... Psiko-Sosyal Servis Görüşme Raporunda... "Hükümlünün ruhsal sağlığının iyi olmadığı, agresif tutumlar sergilediği, iletişime kapalı olduğu ve kendine zarar verme ve intihar eğilimi olabileceğinin gözlemlendiği ve hastane ortamında gözetim altında tutulması için psikiyatri kliniğine sevk edilmesinin uygunluğu" kanaatine varıldığından, durum derhal Kurum Doktoruna bildirilmiş ve doktorun hükümlünün odasında yaptığı görüşme neticesinde muayene olmayı kabul etmeyeceğini söylemesi üzerine ... Acil Servis çağırılmıştır. Hükümlü odasından sedye ile alınarak Mahkum Kabul Birimine indirilmiş ve 1l2 Acil Servisin gerçekleştirdiği muayenede hükümlünün "iyi olduğunu, buraya ne için getirildiğini bilmediğini ve tedaviyi reddettiğini" beyan etmesi üzerine doktor "biz senin sağlığın için buradayız, ilaçlarını kullanmaya devam et, ben seni zorla zaten hastaneye sevk etmem" diyerek hükümlünün durumunun iyi olduğunu, odasına dönmesinde bir sakınca olmadığını beyan etmesi üzerine hükümlü tekerlekli sandalye ile odasına geri getirilmiştir..."

24. Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu tarafından tutulan 20/2/2015 tarihli tutanağın ilgili kısmı şöyledir:

"...19/02/2015 tarihinde 112 Acil Servis çağrılarak hükümlü muayene ettirilmek istenmiş ancak hükümlü tedaviyi reddettiğinden odasına gönderilmiştir. Kurum tabibi tarafından 19/2/2015 tarihinde hükümlünün Tekirdağ Devlet Hastanesi Psikiyatri Servisine sevk edilmesi akabinde 20/02/2015 tarihinde Cezaevi Savcısı ... ile yapılan görüşmede hükümlünün... gerekirse sevkinin zor kullanma yetkileri çerçevesinde gerçekleştirilmesi talimatı alındıktan sonra 20/02/2015 tarihinde saat 14:00"da Tekirdağ Devlet Hastanesi Psikiyatri Servisine götürülmek üzere hükümlünün odasına gidildiğinde, hükümlü hastaneye gitmeyeceğini, böyle bir tedaviyi kabul etmediğini beyan ederek hastaneye gitmek istememiş ve odanın üst katında yatakhane kısmında bulunan yatağının altına girip, yatağın demirine tutunarak direnmiştir. Durum Kurum Müdürüne bildirilmiş ve kendisinin talimatıyla hükümlü yatağın altından çıkarılarak kendisine ve görevli memurlara zarar vermesini engellemek için kollarından ve bacaklarından sabitlenerek odanın dışında bulunan tekerlekli sandalyeye alınıp görevli jandarmaya teslim edilmek üzere Kurum Mahkum Kabul Birimine götürülmüştür. ..."

25. Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu tarafından yapılan arama sonucu tutulan 20/2/2015 tarihli bir diğer tutanağın ilgili kısmı şöyledir:

"... hükümlü [H.D.nin] ... intihar edeceğini beyan etmesi üzerine hükümlünün odasına kısmi arama maksadıyla girilerek odasında kendisine zarar verme ve intihar etme teşebbüsünde kullanılabileceği düşünülen aşağıda yazılı ... eşyalar muhafaza altına alınmak üzere tarafımıza alınarak ... odadan çıkılmıştır.

1 Adet Su Isıtıcısı Ketılın Rezistans Kablosu, 2 Adet Battaniye, 1 Adet El Havlusu, 4 Adet Gömlek, 2 Adet Tişört, 4 Adet Pantolon, 2 Adet Hırka, 1 Adet Mont, 2 Adet Kazak, 1 Adet Eşofman Altı, 1 Adet Ayakkabı, 6 Adet Kitap, 1 Adet TV - Kumandası ve Anten Kablosu, 1 Adet Radyo, Bir miktar ilaç, ..., Bir Miktar deterjan, Cam Bardak, Kemer, Traş Bıçağı..."

26.H.D.nin Ceza İnfaz Kurumu dosyasının UYAP üzerinden yapılan incelenmesi neticesinde Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumunda iken çeşitli tarihlerde Tekirdağ Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine (Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniği) ve Bakırköy Prof. Dr. M.O. Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine (Bakırköy Hastanesi Psikiyatri Polikliniği) sevk edildiği tespit edilmiş olup sevk tarihleri ve neticesindeki işlemler aşağıdaki gibidir:

i. H.D. 22/10/2009, 3/11/2011, 10/2/2012 ve 5/2/2015 tarihlerinde Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiş olup sonraki sürece dair bir bilgi/belgeye rastlanmamıştır.

ii. H.D. 19/2/2015 tarihinde Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiş olup burada 20/2/2015 tarihinde yapılan muayenesinde hakkında "Suisidal düşüncesi olduğunu söylüyor. Kapalı mahkum koğuşu olmadığından kapalı mahkum koğuşu olan Bakırköy Ruh Hastalıkları Hastanesine acilen sevki uygundur." notu düşülmüştür.

iii. H.D. 20/2/2015 tarihinde Bakırköy Hastanesi Psikiyatri Polikliniğinde muayene edilmiştir. Muayene notu "...kişi aktif intihar düşüncesi olmadığını belirtmiştir. Kişide atipik duygu durum bozukluğu ön tanısı düşünülmüştür. Bu nedenle ileri tetkik ve tedavi amacıyla hastaneye yatışı uygun görülmüşse de hastanemiz tutuklu servisinde ve Erenköy Ruh Sinir"de tutuklu yeri olmadığı için yatışı yapılamamıştır. Hastanın tedavisi yapılmış ve reçetesi düzenlenmiştir. Hastanın en kısa zamanda (23/2/2015 Pazartesi adli poliklinik mesai saatlerinde) kontrole getirilmesi gerekmektedir..." şeklindedir.

iv. H.D. 23/2/2015 tarihinde Bakırköy Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiş olup H.D.nin yirmi gün sonra Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğince kontrolü uygun görülmüştür.

v. H.D. 13/3/2015 tarihlerinde Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiş olup sonraki sürece dair bir bilgi/belgeye rastlanmamıştır.

27. Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumunun "durumlarına göre ceza infaz kurumuna ayırma kararları" ile gerekçeleri şöyledir:

i. 20/6/2011 tarihli karar ile "...Adı geçenin 14/10/2009 tarihinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 07/10/2009 gün... yazısına istinaden... Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan nakil olarak geldiği, geldiği tarihte B blok 41 nolu odaya ilk yerleştirilmesinin yapıldığı, daha sonra üçlü odalarda kalmak istememesi nedeniyle 20/10/2009 tarihinde tekli odaya yerleştirildiği, tekli odada kaldığı süre içerisinde yazdığı dilekçelerinde tekli odalarda tecritte olduğunu ve siyasi olarak tanımladığı tutuklularla kalmak istediğini belirttiği, bunun üzerine 06/11/2009 tarihinde tekli odalardan alınarak aynı davadan yargılandığı tutuklularla birlikte kalabileceği şekilde üçlü odalardan C blok 92 nolu odaya yerleştirildiği, isteği yönünde üçlü odaya verilmesinin ardından yazdığı dilekçelerinde kaldığı tutuklularla arasında fikir ayrılığı olması nedeni ile bağımsız olarak tekli odada kalmak istediğini belirttiği ve odasının... tarihinde değiştirilerek kendini bağımsız olarak tanımlayan tutuklulardan biri ile aynı havalandırma bahçesini paylaşabi1eceği B blok 19 nolu odaya yerleştirildiği, ... aynı havalandırmayı paylaştığı arkadaşı ile tartıştığı ayrıca 03/06/2011 tarihinde... sabah sayımı için odaya giren görevli personele hakaret ve küfürler ederek fiziki saldırıda bulunduğu, oda demirbaşlarına zarar verdiği, odasında bulunan çakmakla odasını ateşe verdiği, ateşe müdahale etmek isteyen personele saldırdığı, kalkan kullanılarak etkisiz hale getirildiği, kırdığı camlardan dolayı kesilen yerlerinin tedavisi için kollarından ve bacaklarından tutularak Kurum Revirine götürüldüğü, gerekli tedavisi yapılarak tedbir amacıyla ve sakinleşmesi için B Blok Tek 31 numaralı müşahade odasına alındığı, akabinde Kurum Doktoru geldikten sonra tekrar Kurum Revirine çıkartılarak muayenesinin yapıldığı, yapılan muayenesi sonucunda "basit tıbbi müdahale ile iyileşir" rapor tanzim edildiği, eyleme istinaden hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı, aynı gün odası değiştirilerek C Blok tek 47 nolu odaya yerleştirmesinin yapıldığı,

Ayrıca Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı"na hitaben yazmış olduğu 03/06/2011 tarihli dilekçesinde ... süresiz açlık grevine başladığını beyan ettiği, bu eyleminden dolayı hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı, bu agresif tavır ve davranışları nedeni ile daha öncede disiplin cezaları aldığı, bu gün itibari ile iyi halli olmadığı tespit edilmiştir.

Psiko-Sosyal Servis Raporunda; adı geçen ve aynı odayı paylaştığı arkadaşları ile yapılan görüşmelerde, ayrıca blok görevlilerinden alınan bilgilerde, tutuklunun agresif tavırlar içinde olduğu her şeyi bahane ederek küfürlü konuştuğu, günlük işleyişte karşılaştığı durumları kendisine yapılan özel insanlık dışı muameleler olarak algıladığı, aldığı disiplin cezalarını kabul etmediği, kurumun ona bunu kasıtlı ve keyfi olarak uygulandığını, telefon vb. sebeplerden dolayı, odasından çıkartıldığı durumlarda uygunsuz kıyafetlerle çıkmak istediği, uyarıldığında ise bunun sadece kendisine yapılan bir uygulama olduğunu söylediği, sürekli tutarsız davranışlar sergilediği, (bağımsız olarak tanımlanan odalara verildiğinde örgütlüyüm dediği, daha sonra örgütle kalmak istiyorum dediği, bunun ardından tekrar karar değiştirmesi tipik davranışlarına örnek olarak verilebilir.) Psiko-sosyal yardım servisinde görevli Psikolog ve Sosyal çalışmacı tarafından görüşmelere çağrıldığı ancak, görüşme yapmayı reddettiği, "ben sizinle görüşmem siz bütün kurum olarak problemli insanlarsınız" dediği, sonuç olarak tutuklunun kurumumuzda bulunduğu süre içerisinde kurallara uymak konusunda sorunları olduğu, diğer tutuklu/hükümlüler ve personel ile iletişim sorunu yaşadığı düşünülmektedir.

Bu itibarla;

Hüküm özlünün, psikolojik destek ve iyileştirme faaliyetlerine katılması için yapılan tüm girişimlere olumsuz tepki vermesi, agresif davranması, gerek personelin gerekse diğer tutuklu ve hükümlülerin huzur ve güvenliği açısından, disiplin ve güvenlik nedeniyle cezasının infazına konumuna uygun başka bir ceza infaz kurumunda devam olunmasına oy birliği ile karar verilmiştir. ..." gerekçesiyle başka cezaevine sevkedilmesi uygun görülmüştür.

ii. 20/2/2015 ve 3/3/2015 tarihli kararlar ile H.D.nin Psikiyatri Poliklinklerine19/2/2015 tarihinden başlayan sevk süreçlerine (bkz. § 26) yer verilerek "Hükümlünün kurumumuz psiko-sosyal servis görevlilerince, psikolojik destek ve iyileştirme faaliyetlerine katılması için yapılan tüm girişimlere olumsuz tepki vermesi, son zamanlarda agresif davranması, öncelikle kendisinin olmak üzere gerek personelin gerekse diğer tutuklu ve hükümlülerin huzur ve güvenliği açısından ve ileride yaşanması muhtemel herhangi bir üzücü olaya sebebiyet vermemek adına, hükümlünün uzunca bir zamandır ceza infaz kurumumuzda bulunduğu ve salıverilmesine de uzunca bir süre bulunduğu da dikkate alınarak hükümlünün güvenlik nedeniyle cezasının infazına konumuna uygun başka bir ceza infaz kurumunda devam olunmasına..." gerekçesiyle başka ceza infaz kurumuna sevk edilmesi uygun görülmüştür.

28. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün Adana Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) ilettiği 6/3/2015 tarihli nakil emri ile H.D.nin güvenlik nedeniyle Adana Ceza İnfaz Kurumuna sevki uygun görülmüş ve psikolojik durumuna binaen teslim alacak ceza infaz kurumunda bazı önlemlerin alınması gerektiği bildirilmiştir. Yazının ilgili kısmı şöyledir:

"... "terör örgütüne üye olma" suçundan hükümlü olarak bulunan [H.D.nin] ... güvenlik nedeniyle Adana F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakli uygun görülmüştür.

Hükümlünün vasfı nazara alınarak gerekli sıkı güvenlik önlemleri altında sevkinin sağlanmasını Tekirdağ,

Adı geçenin teslim alınmasını ve konumuna uygun bölümde cezasının infazına devam olunmasını, ayrıca intihar riskine karşı kaldığı bölümdeki güvenlik önlemlerinin artırılması, sürekli gözetim altında bulundurulması, psikolojik durumunun (aile ilişkileri, haberleşmesi, kurumda bulunan diğer hükümlü ve tutuklular ve kurum personeli ile ilişkilerinin) takip edilmesi, sorunları ile yakından ilgilenilmesi ve çözülmesi için çaba gösterilmesi, bireysel terapiye tabi tutulması, gereken psikolojik ve tıbbi desteğin her zaman kesintisiz sağlanması, konuyla ilgili olarak kurum idarecileri ve tüm personelin de bilgilendirilmesi hususunda gereğini Adana Cumhuriyet Başsavcılıklarından rica ederim."

3. H.D.nin Adana Ceza İnfaz Kurumunda Bulunduğu Süreç

29. Güvenlik gerekçesiyle 18/3/2015 tarihinde Adana Ceza İnfaz Kurumuna nakil gelen H.D. hakkında düzenlenen Psikososyal Servisi raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"...

Psiko-Sosyal Servis ile Yapılan Toplam Görüşme Sayısı: 6 bireysel görüşme, 1 aile görüşmesi kurum, 2 aile görüşmesi telefon.

Psiko-Sosyal Servis ile Yapılan En Son Görüşme Tarihi: 27.11.2015

İntihar veya İntihar Girişimi Tarihi (İntihar veya girişim olduğu bildirilerek):

Mahkum 04/02/2016 Perşembe günü 12.50 sularında odanın çağrı butonuna basılarak ve kapıya panikle vurulması üzerine ikm acilen oda kapısına gidilmiş olup odasında kalan arkadaşının kendini astığını söylemesi üzerine odaya girilmiş, havalandırma bahçesinde kendisini çamaşır ipi ile astığı görülmüştür. Hemen sağlık memurlarına ve Kurum Nöbetçi Müdürüne haber verilmiştir. 112 ACİL servis ekibi gelmiş ve mahkumun öldüğünü EX olduğunu beyan etmişlerdir.

Daha Önce İntihar Girişimi Olup Olmadığı Varsa Yapılan Müdahaleler:

Mahkum daha önce kurumumuzda intihar girişiminde bulunmamıştır.

Psiko-Sosyal Servisin Mahkum Hakkındaki Genel Değerlendirmesi (Danışanın bilinen ruhsal bir sorunu olup olmadığı-yapılan müdahaleler-katıldığı grup çalışmaları):

Mahkumla kuruma ilk geldiği gün görüşülerek hükümlü tutuklu tanıma formu doldurulmuştur. Daha sonra oda değişikliği hakkında görüşme yapılmıştır. Kurum müdürünün bilgi vermesi üzerine görüşmeye çağrılmıştır fakat görüşmeye gelmek istemediğini İKM ye iletmiştir.

Hükümlü ailesiyle de iletişimi bırakmıştır. Ailesi savcılık aracılığıyla özel izinle kuruma gelerek görüşmek istemiş fakat mahkum ailesiyle görüşmek istemediğini söylemiştir. Kurum müdürünün bilgisi dahilinde ailesiyle kurumda görüşme yapılmıştır. Mahkumun bu durumları göz önüne alınarak takip amaçlı görüşmeye çağrılmıştır, fakat görüşmek istemediğini yinelemiştir. Yaşadığı sıkıntının ne olduğunun anlaşılabilmesi için odasına gidilmiştir, yine görüşmek istemediğini söylemiş olup bu sorularını devlete sor, konuşmaya devam edersen şikayetçi olacağım" demiştir. Bu nedenle görüşme sonlandırılmıştır. ...

Tutum ve davranışları örgütsel nitelikte olup başkalarının haklarına saldırı ya da yaşının gerektirdiği önemli toplumsal değerler ve kuralları bozma, yasal yükümlülükleri yerine getirmeme vb. gibi davranışlar gözlemlenmiştir.

Mahkumla yapılan ilk görüşme ve sonrasındaki görüşmelerde, mahkumun olumsuz örgütsel davranışları ve psikiyatrik durumu göz önüne alınarak; Kurum Müdürü, 2. Müdürler, Revir birimi ve kurum doktoruna bilgi verilmiş olup hastaneye yatmasının gerekliliği bildirilmiş multidisplinel bir yaklaşım sergilenmiştir.

Yapılan Psikiyarik Yönlendirmesi Var mı? (Sağlık biriminden aldığı teşhis ve varsa ilaçları):

Kurum revir görevlilerimizden alınan bilgilere göre: Kuruma ilk geldiğinde kurum doktoru hastaneye, psikiyatri birimine, sevk etmiş fakat hükümlü kendi isteğiyle gitmek istemediğini söylemiştir. Kurum doktoru tarafından 10/11/2015 tarihinde sevk edilmiş, Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatışı yapılmıştır, burada 14 gün tedavi olmuştur. Davranış ve Uyum bozukluğu tanısı konmuştur. Verilen ilaçları düzenli kullanmamış olup ilaç bitim tarihinde tekrar hastaneye 17/12/2015 tarihinde kurum doktoru hastaneye sevk etmiş, mahkum dilekçe vererek gitmek istemediğini beyan etmiştir.

Mahkumun En Son Kaldığı Koğuş (Tek kişilik ise nedeni ve varsa alınan kararın örneği):

Mahkum A 1 nolu odada 3 kişiyle kalmıştır. Mahkum kurumumuzda kaldığı süre boyunca tekli odada barındırılmamıştır."

30. Müteveffanın sağlık durumuna dair Adana Ceza İnfaz Kurumu tarafından 22/2/2017 tarihinde düzenlenen raporun ilgili kısmı şöyledir:

"... 04.02.2016 tarihinde ölüm nedeniyle kurumumuz kayıtlarından düşürülen [H.D.nin] sağlık dosyası incelenmiş olup;

Adı geçenin kurumumuzdaki ilk muayenesinin 20.03.2015 tarihinde kurum aile hekimi Dr. [İ.P.] tarafından yapıldığı, yapılan muayene sonucunda Psikiyatri polikliniğine sevk edildiği, 26.03.2015 tarihinde Adana Dr. [E.T.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesine gönderilmek istenilmiş olup hükümlünün kendi isteğiyle dilekçe vermek suretiyle hastaneye gitmek istemediği, 09.11.2015 tarihinde Adana Dr. [E.T.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesine acil olarak sevkinin sağlandığı, Uzm. Dr. [N.A.] tarafından yapılan muayenesi sonucunda; "Davranış bozukluğu, muayene için araçtan inmedi, araçta muayene edildi, enjeksiyonu bile kabul etmedi, psikometrik inceleme açısından Salı-Perşembe günlerinde tutuklu polikliniğinde değerlendirilmesi" şeklinde not düşüldüğü, "Misol 50 mg * 1 tablet, Rixper 1 Mg. * 1 tablet, Tranko-Buskas 2* 1 draje" isimli ilaçların reçete edildiği,

10.11.2015 tarihinde hükümlü tekrar Adana Dr. [E.T.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesine gönderildiği ve yapılan muayenesi neticesinde Adana Ruh Sağlığı Hastanesinin 10.11.2015 tarih ... sağlık kurulu raporuyla hastaneye yatışının uygun görüldüğü,

Adı geçen hükümlünün 10.11.2015 tarihi ile 24.11.2015 tarihleri arasında Adana Dr. [E.T.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatarak tedavi gördüğü, 24.11.2015 tarihinde hasta epikriz formu düzenlenerek herhangi bir öneri veya reçete düzenlenmeden sonuc "salah" olarak taburcu edildiği,

17.12.2015 tarihinde hükümlünün genel durumu göz önüne alınarak tekrar Adana Dr. [E.T.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk edilmesine rağmen hükümlünün yine hastaneye kendi isteğiyle gitmek istemediği ve bu nedenle dilekçe verdiği, bu konunun görevli personeller tarafından tutanak altına alındığı,

Adı geçen hükümlünün kurumumuzda barındırıldığı dönemde yazılı veya sözlü olarak ceza tehiri işlemi yada psikolojik rahatsızlığına dair muayene olma talebinin bulunmadığı, psikiyatri görüşü için hastane sevki yapılmasına rağmen kendi isteğiyle gitmediği sağlık dosyası tetkikinde anlaşılmıştır. ..."

31. H.D.nin Adana Ceza İnfaz Kurumunda iken çeşitli tarihlerde, Adana Dr. [E.T.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesine (Adana Ruh Sağlığı Hastanesi) sevk edildiği UYAP üzerinden yapılan inceleme neticesinde tespit edilmiş olup sevk tarihleri ve hakkındaki işlemler aşağıdaki gibidir:

i. H.D. Kuruma gelmesinden iki gün sonra 20/3/2015 tarihinde yapılan ilk muayenesi sonrasında Kurum doktoru tarafından aynı tarihte "depresyon" tanısıyla Adana Ruh Sağlığı Hastanesine sevk edilmiştir. H.D., Adana Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne 23/3/2015 ve 26/3/2015 tarihli dilekçelerle psikolojik bir rahatsızlığı bulunmadığından Kurum doktoru tarafından psikiyatri servisine sevk edilmeyi, psikiyatrik tedavi almayı reddettiğini bildirmiştir.

ii. H.D. 9/11/2015 tarihinde Adana Ruh Sağlığı Hastanesine acil olarak sevk edilmiş, uzman doktor tarafından yapılan muayenesi sonucunda “Davranış bozukluğu, muayene için araçtan inmedi, araçta muayene edildi, enjeksiyonu bile kabul etmedi, psikometrik inceleme açısından salı-perşembe günlerinde tutuklu polikliniğinde değerlendirilmesi.” şeklinde not düşülerek kendisine ilaç reçete edilmiştir.

iii. H.D. 10/11/2015 tarihinde Adana Ruh Sağlığı Hastanesine sevk edilmiş ve muayene sonucu aynı tarihli sağlık kurulu raporuyla hastaneye yatışı uygun görülmüştür. 10/11/2015 ile 24/11/2015 tarihleri arasında yatarak tedavi gören H.D. hakkında hastaneden çıkışı sonrası düzenlenen epikriz formunda yakınma olarak "kimseyle konuşmama, suisid düşünceleri, şüphecilik" yazdığı görülmüştür. Epikriz formunda kontrol önerisiyle sonuç "salah" olarak belirtilmiştir.

iv. H.D.nin 9/12/2015 tarihinde Adana Ruh Sağlığı Hastanesine sevk edilmesi sonrasında Adana Ceza İnfaz Kurumu tarafından tutulan 17/12/2015 tarihli tutanakta, şahsın Adana Ruh Sağlığı Hastanesine kendi isteğiyle gitmeyeceğini sözlü olarak bildirdiği, bu konuda dilekçe vermediği kayıt altına alınmıştır.

32. Psikolog görüşme çizelgesinden 1/9/2015 tarihinde takip amaçlı görüşme yapıldığı, 1/10/2015, 6/11/2015 ve 27/11/2015 tarihlerindeki görüşmelere çıkmadığı anlaşılmıştır.

B. Olaya İlişkin Ceza Soruşturması Süreci

33. Adana Ceza İnfaz Kurumunda 4/2/2016 tarihinde gerçekleşen ölüm olayının Adana Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından haber verilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı aynı gün ve resen olayla ilgili soruşturma başlatmıştır. Adana İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Birimi, Cumhuriyet savcısı huzurunda olay yeri incelemesi yapmıştır.

34. Cumhuriyet Başsavcılığı 4/2/2016 tarihinde ölü muayenesi ve olay yeri incelemesi yapmış, Adana Adli Tıp Kurumu (ATK) otopsi yapılmasını gerekli görmüştür. Olay Yeri İncelemesi Tutanağı"nın ilgili kısmı ile müteveffanın bu sırada dinlenen koğuş arkadaşı A.K.nın beyanı şöyledir:

"... Olay yerinin Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu A Blok 1. koridor 1. Oda olduğu,

Odanın dışındaki havalandırma bahçesinde yatakhane kısmından sarkıtılan kırmızı naylon iple bir şahsın kendisini asmış olduğu, cesedin üzerinde mavi beyaz gri renkli kısa kollu tişört olduğu, siyah pantolon ve siyah beyaz spar ayakkabısı olduğu, ... her iki ayağının da yere tam olarak temas ettiği görüldü. Cesedin ve olay yerinin bu haliyle kamera görüntüsü ve fotoğraflandırılması yaptırıldı. Olay yeri inceleme birimine olay yerinin detaylı kamera kaydına alınması ve fotoğraflandırmanın yapılarak CD ortamında dosyaya sunulması talimatı verildi.

...

OLAY TANIĞI: [A.K.], ... Bugün kendisini asmak suretiyle vefat eden [H.D.] ve [O.C.] ile birlikte A blok 1. koridor 1 nolu odada hükmümü infaz ediyorum. Ben vefat eden [H.D.yi] önceden de tanıyorum ancak bir gün önce bu koğuşa geldim. Bugün aynı, koğuşta kaldığımız [O.C.] duruşması olduğu için sabah sayımdan sora mahkemeye götürüldü. Ben [H.] ile birlikte koğuştaydım, ikimiz birlikte üst kattaki yatakhaneye çıktık, kendisi bir naylon iple uğraşıyordu, kendisine ipi niye bağladığını sorduğumda bana çamaşır ipi eskimiş yenisini takacağım dedi. Ben de kendisine inandım ve uykum olduğu için yattım. Saat 12:00 sıralarında yemek vakti kalktığımda aşağı kata indim. kendisinin bahçe penceresinin önünde ayakta durduğunu gördüm, ben ayakta durup düşündüğünü zannettim, bahçeye çıkıp kendisine baktığımda kendisini iple asmış olduğunu gördüm, hareket etmiyordu, durumu hemen mazgala vurarak görevli memurlara bildirdim. Sessiz ve zararsız birisiydi, idareyle bir sorunu yoktu. Ancak ailesi görüşüne geldiği zaman kendisi görüşe çıkmıyordu. Ayrıca bildiğim kadarıyla cezaevindeki hiçbir sosyal faaliyete katılmıyordu. Bunalıma girmiş olabileceğini düşünüyorum,... dedi. "

35. Adana ATK"nın 8/4/2016 tarihli otopsi raporunda şahsın kanında ve vücut sıvılarında gerekli incelemelerin yapılarak yabancı maddeye rastlanmadığı, kişinin ölümünün ası sonucu meydana geldiği tespitine yer verilmiştir. Ayrıca müteveffanın tırnak içlerinden alınan numunelerin moleküler genetik incelemesi de yapılmıştır.

36. Başvurucu vekilinin olay anına dair güvenlik kamera kayıtlarının bir örneğinin verilmesine dair talebi 24/2/2016 tarihinde Cumhuriyet savcısı tarafından uygun bulunmuştur.

37. Cumhuriyet Başsavcılığı 28/6/2016 tarihinde "intihar" olayıyla ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

" ...[H.D.nin] Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunduğu ve A Blok 1. Koridor 1. Odada kaldığı, olay günü bunalıma girerek çamaşır ipini koğuş pencere demirine bağlayıp, boynuna geçirmek suretiyle intihar ettiği, alınan Adana Adli Tıp Grup Başkanlığı Otopsi raporuna göre ölümün asıya bağlı, mekanik asfiksi sonucu meydana geldiği, maktülün intiharında başkaca bir kimsenin teşvik veya yardımının olmadığı, ortada suç ve suçlunun bulunmadığı anlaşılmış olmakla..."

38. Başvurucu vekili tarafından 28/7/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edilmiştir. İtirazda başvurucu; H.D.nin intihara meyilli olduğunun Ceza İnfaz Kurumu idaresince bilindiğini ve bu konuda kendisinin de Ceza İnfaz Kurumu idaresini bu yönde uyarmasına rağmen kardeşine çamaşır ipi verildiğini, kardeşinin Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tedavi görmesi için başvurduğu hâlde Ceza İnfaz Kurumu idaresince bu yönde adım atılmadığını, kameralar trafından intihar görüntülenmesine rağmen bunu engellemek için çaba gösterilmediğini ve kardeşinin intiharında sorumluluğu bulunan Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin araştırılıp cezalandırılmadığını iddia etmiştir.

39. İtiraz, Adana 6. Sulh Ceza Hâkimliği (Sulh Ceza Hakimliği) tarafından 16/8/2016 tarihinde reddedilmiştir.

40. Ret kararı başvurucuya 25/8/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 26/9/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

C. Olaya İlişkin Olarak Yürütülen Disiplin Soruşturması Süreci

41. İntihar olayı hakkında yürütülen disiplin soruşturması sonucunda Cumhuriyet Başsavcılığınca disiplin amirliği olarak verilen 6/4/2016 tarihli karar ile sekiz ceza infaz kurumu görevlisi hakkında disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ve infaz koruma memurlarının beyanlarından önem arz edenlerin ilgili kısmı şöyledir:

"...

e) Kurum İnfaz ve Koruma Memuru [S.K.]; 16/02/2016 tarihli yazılı savunmasında; olay günü A blokta vardiya blok görevlisi olarak bulunduğunu; saat 12:50 sularında A blokta bulunan odaların yemeklerini dağıtırken A- 1 nolu oda tarafından bağırma ve kapıya vurma seslerini duyunca, yemek dağıtım işini bırakarak acilen A- 1 nolu odanın bulunduğu koridora ani müdahale görevlisi [H.K.] ve vardiya blok görevlisi [H.D.] ile gittiğini; A-1 nolu odada bulunan hükümlü [A.K.nin] odasında bulunan [H.D.nin] intihar ettiğini kendilerine mazgaldan söylediğini, durumu öğrendikten sonra hemen yanında bulunan infaz ve koruma memuru arkadaşı ile kapıyı açarak içeri girdiklerini, hükümlünün havalandırma bahçesinde kendisini iple asmış halde gördüğünü, nabzını kontrol ettiklerini, hükümlüde herhangi bir hareket olmayınca kendisine dokunmadıklarını bu esnada olayı duyan nöbetçi müdür, müdahale ekibi ve sağlık memurunun odaya girdiklerini ve hükümlüyü kontrol ettiklerini, kendilerinin de odada bulunan diğer hükümlüyü revire götürdüklerini;...

...

g) Kurum İnfaz ve Koruma Memuru [H.M.]; 09/02/2016 tarihli yazılı savunmasında; kurumda kontrol merkezinde görevli bulunduğunu, olay günüde kontrol merkezde görevli infaz koruma memuru [M.Y.] ile görevli bulunduklarını, kontrol merkezde bulunan kameraların hareket duyarlı olarak çalıştıklarını, hareket algıladığı takdirde görüntünün bilgisayar monitörü büyüklüğündeki ekranlara düştüğünü, cezaevi havalandırma alanlarını izleyen kameraların önünde koruyucu tellerin bulunduğunu, bu nedenle havalandırma alanlarını izleyen kameraların görüntülerinin net olmadığını; kurumda 12:50 sularında A bloku izleyen kamera görüntülerinde infaz ve koruma memurlarının toplu bir şekilde hareketlendiğini farkettiklerini, blok telefonunu aradıklarında intihar vakası olduğu bilgisine ulaştıklarını bunun üzerine 16 görüntünün bulunduğu mönitörden havalandırma bahçesine büyük ekrandan baktıklarında, odanın havalandırma penceresine yaslanmış vaziyette, ayakta duran bir hükümlüyü tespit ettiklerini, olayla ilgili soruşturma için gelen nöbetçi savcının talimatıyla bütün görüntülerin incelendiğini; kamera görüntülerinde A-1 nolu havalandırmayı izleyen kameraya herhangi bir hareketlilik görüntüsü olmadığı, bu nedenle küçük kamera monitörleri altında ayrıca bir görüntünün düşmediği, havalandırmayı izleyen kamera görüntülerinin net olmadığı, hükümlünün saat 10:02 de bahçeye bir anlık çıktığı ve ayakta duvara yaslanmış vaziyette durduğu, hareket etmediğinin görüldüğü; A-1 nolu havalandırmayı izleyen ve önünde tel koruma bulunan kameranın görüntülerindeki hareketliliği algılayamadığı, ana ekrana görüntü düşmediği, kameralar için yeterli hareketliliğin bulunması halinde büyük ekranlara düşen görüntülere göre olaylara müdahale ederek, ilgili birimlere bilgiler verdiklerini, olayda herhangi bir kusurunun veya ihmalinin bulunmadığını beyan etmiştir.

...

İddialar ile ilgili gerekli araştırmalar yapılmış ve tüm bilgi ve belgeler temin edilmiştir. Haklarında disiplin soruşturması yürütülen Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu personellerinin yazılı ifadeleri, olay yeri inceleme ve ölü muayene tutanağı, ilk vukuat bildirimi, olay tutanağı, kamera görüntülerini gösteren CD incelenmiş, kurum personelinin hükümlü [H.D.nin] intihar eyleminde herhangi bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır..."

D. Olaya İlişkin Tam Yargı Davası Süreci

42. UYAP"tan yapılan incelemede, başvurucunun bireysel başvuruda bulunduktan sonra diğer davacılarla birlikte ölüm olayı nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödenmesi taleplerinin Bakanlık tarafından reddedilmesi üzerine 20/7/2017 tarihinde Adana 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) her bir başvurucu için ayrı ayrı 150.000 TL olmak üzere toplam 1.320.000 TL manevi tazminat ödenmesi istemli tam yargı davası açtığı tespit edilmiştir.

43. İdare Mahkemesi 26/9/2018 tarihli ara kararıyla davalı idareden müteveffanın psikolojik rahatsızlığı iddiasına yönelik cezasının infazının gerçekleştiği Adana Ceza İnfaz Kurumuna ya da nakil olarak geldiği ceza infaz kurumlarına ve İnfaz Savcılığına yapılmış bir başvuru olup olmadığının bildirilmesini, şahsın iddia edildiği gibi psikolojik rahatsızlıkları varsa buna ilişkin yeterli tıbbi yardımın kendisine sağlanıp sağlanmadığına ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesini, müteveffanın daha öncesinde de intihar girişiminde bulunup bulunmadığının ilgililer tarafından bilinip bilinmediği, biliniyor ise müteveffanın kendisini öldürmesine engel olmak için ne gibi makul önlemlerin alındığına ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesini, ayrıca Adana Ceza İnfaz Kurumunda olaya ilişkin olarak yürütülen disiplin ve adli soruşturmaların ifadeleri de içerecek şekilde gönderilmesini, Sağlık Bakanlığından ise bünyesinde yer alan sağlık kurumlarında müteveffanın hangi tedavileri gördüğüne ilişkin belgelerin gönderilmesini talep etmiştir.

44. İdare Mahkemesi 24/1/2019 tarihli kararı ile tazminat isteminin reddine oyçokluğuyla karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Bu durumda; müteveffa [H.D.nin] psikometrik incelemelerinin düzenli gerçekleştirildiği, kendi rızasıyla tedaviyi ve tetkikleri reddetmesine rağmen davalı idare tarafından gerekli tedavilerin ve tetkiklerin yapılmaya devam edildiği, Adana F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu"na nakil olduğundan bu yana tek kişilik odalarda değil üç kişilik odalarda infazının gerçekleştirildiği, davalı idareye yüklenebilecek herhangi bir hizmet kusuru bulunmadığının Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan adli ve idari soruşturma ile soruşturma kapsamındaki otopsi raporu ve tanık beyanları ile sabit olması karşısında davacıların tazminat talebinin hukuka uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. ..."

45. Kararın karşıoy gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Uyuşmazlıkta; davacının psikolojik olarak sorunlarının bulunduğu ve buna ilişkin olarak süre gelen rahatsızlığının bulunduğu sabit olup, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun nakil emrinde hükümlünün intihar riskine karşı gerekli önlemlerin alınması, gözetim altında tutulması ve psikolojik durumunun takip edilmesi gerektiğinin belirtildiği halde davacının intihar riskini önlemeye yönelik gerekli tedbirlerin alınmadığı, intihara meyilli olan şahsın kaldığı odada kendisini asmasına yol açabilecek eşyanın bulunmasına ihmal suretiyle sebep olunduğu, hükümlünün kendisini astığı A-1 nolu odanın havalandırma bahçesini gören kameraların görüntülerinin net olmadığı, bu nedenle hareket duyarlılığının az olduğundan davacının eyleminin büyük kameralara yansımayarak fark edilemediği yönündeki iddiaların da araştırılarak hüküm verilmesi gerektiği, idarenin yürüttüğü kamu hizmetinin gereği olarak gözetim ve koruması altında bulunan hükümlünün yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumaya yönelik gerekli önlemleri almayarak, yeterli dikkat ve özeni göstermeyerek hizmeti kusurlu işlettiği sonucuna ulaşıldığından, davanın reddi yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum."

46. Karara karşı yapılan istinaf talebi Konya Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesinin 26/6/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Dosya, Danıştay nezdinde temyiz incelemesindedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

47. 13/12/2004 ve tarihli 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler” kenar başlıklı 6. maddesinin 1 numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Hapis cezalarının infaz rejimi, aşağıda gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:

...

f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.

...

48. 5275 sayılı Kanun’un “Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları” kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik görevlilerine sahip, firara karşı teknik, mekanik, elektronik ve fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları sürekli kapalı tutulan, ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasların geçerli olduğu sıkı güvenlik rejimine tâbi hükümlülerin bir veya üç kişilik odalarda barındırıldıkları tesislerdir. Bu kurumlarda bireysel veya grup hâlinde iyileştirme yöntemleri uygulanır.

...

 (3) Eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli hâlde bulunan ve özel gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya iyileştirme tedbir, araç ve usûllerine ısrarla karşı koyanlar bu kurumlara gönderilirler.

...”

49. 5275 sayılı Kanun’un “Akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlığı olan hükümlülerin cezalarının infazı” kenar başlıklı 18. maddesi şöyledir:

" (1) Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde infaz edilir.

 (2) Birinci fıkrada belirtilenlerin cezalarının infazı için belirlenen infaz kurumlarının ihtiyaç duyduğu uzman ve diğer tıp görevlileri, Sağlık Bakanlığınca karşılanır."

50. 5275 sayılı Kanun’un “Disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve kaldırılması” kenar başlıklı 48. maddesinin (3) numaralı fıkrasının c bendi şöyledir:

"Hücreye koyma cezasına ilişkin disiplin cezalarının infazından önce ve infazı sırasında hükümlü, hekim tarafından muayene edilir. İlgilinin bu cezaya katlanamayacağı anlaşılırsa cezanın infazı sonraya bırakılır veya hekiminin belirleyeceği aralıklarla infaz edilir. Koşullu salıverilme tarihine kadar hükümlünün iyileşemeyeceğinin tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesi sağlık kurulu raporu ile saptanması hâlinde hücreye koyma cezası infaz edilmez; yerine ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası iki katı süreyle uygulanır. Raporlar infaz dosyasına konulur."

51. 5275 sayılı Kanun’un “Zorunlu nedenlerle nakil” kenar başlıklı 56. maddesi şöyledir:

"Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilirler."

52. 5275 sayılı Kanun’un “Hükümlünün muayene ve tedavi istekleri” kenar başlıklı 71. maddesi şöyledir:

"Hükümlü, beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için muayene ve tedavi olanaklarından, tıbbî araçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Bunun için hükümlü öncelikle kurum revirinde, mümkün olmaması hâlinde Devlet veya üniversite hastanelerinin mahkûm koğuşlarında tedavi ettirilir."

53. 5275 sayılı Kanun’un “Sağlık denetimi” kenar başlıklı 79. maddesi şöyledir:

"Kurum hekimi, kurumu ayda en az bir kez denetleyerek genel ve özel önlem alınması gereken hastalıklar ile kurumda sağlık koşulları yönünden alınması gereken önerileri içeren bir rapor düzenler ve kurum yönetimine verir."

54. 5275 sayılı Kanun’un “İnfazı engelleyecek hastalık hâli” kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:

"Kurum hekimi veya görevli hekim tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir."

55. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik"in (Yönetmelik) "Yeme ve içmede kullanılan araç ve gereçler" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:

" Koğuş, oda ve eklentilerinde, her hükümlü için kantinden temin edilmek şartıyla bir adet uç kısmı sivri olmayan on santimetre uzunluğunda bıçak, plastik veya yumuşak metalden imal edilmiş çatal, yemek ve çay kaşığı, 0.50 mm. kalınlığında iki adet metal yemek tabağı ve ikişer adet cam su bardağı ile çay bardağı ve tabağı bulundurulabilir."

56. Yönetmelik"in "Temizlik" kenar başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Hükümlüler, koğuş, oda veya eklentilerinde, kantinden temin edilmek koşuluyla kişisel ve çevresel temizliklerini temin için tarak, saç fırçası, sabun, kese, diş macunu, diş fırçası, tıraş sabunu, şampuan, parfüm, krem, saç boyası, çakısı bulunmayan tırnak makası, plastik saplı tıraş bıçağı, beş adet plastik elbise askısı, çamaşır mandalı ve gündelik hayatta kullanılan plastik eşyalar ile idarece uygun görülen uzunlukta çamaşır ipi bulundurabilir."

B. Uluslararası Hukuk

1-  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

57. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

58. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında Sözleşme"nin 2. maddesinin ilk cümlesinin devletlerin yalnızca kasti ve hukuka aykırı ölüme sebebiyet vermekten kaçınmasını değil aynı zamanda kendi egemenlik yetkileri içinde bulunan kişilerin yaşamlarını korumak için gerekli tedbirleri almalarına dair devletlere pozitif yükümlülük yüklediğini hatırlatmaktadır (L.C.B/İngiltere, B. No: 23413/94, 9/6/1998, § 36).

59. AİHM’e göre Sözleşme’nin 2.maddesi,devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında can kaybının bulunduğu durumlarda devlete elindeki tüm imkânları kullanarak yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak yeterli yargısal veya diğer tedbirleri alma görevi yüklemektedir (Osman/İngiltere [BD], B. No: 23452/94,28/10/1998, § 115; Paul ve Audrey Edwards/İngiltere, B. No: 46477/99, 14/3/2002, § 54). AİHM, bu yükümlülüğün -kamusal olsun veya olmasın- yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından da geçerli olduğu kanaatindedir (Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99, 30/11/ 2004, § 71).

60. Ancak AİHM"e göre Sözleşme’nin 2.maddesikapsamında yetkililerin pozitif yükümlülükleri mutlak/koşulsuz değildir. Yaşama yönelik varsayılan her tehdit yetkilileri riski önlemek için özel önlemler almaya zorlamaz. Özel önlemler alma yönünde bir görev, sadece yetkililerin yaşama yönelik gerçek ve yakın bir riskin bulunduğunu bildikleri ya da bilmeleri gerektiği ve yetkililerin durum üzerinde belirli derecede hâkimiyetlerinin bulunduğu hâllerde ortaya çıkar (Finogenov ve diğerleri/Rusya, B. No: 18299/03, 27311/03,20/12/2011, § 209).

61. Diğer taraftan söz konusu pozitif yükümlülük; modern toplumların güvenliğini sağlamadaki zorluklar, insan davranışlarının öngörülemezliği ve belirli bir faaliyete ilişkin tercihlerin önceliklere ve kaynaklara göre yapılması gerektiği akılda tutularak yetkililere imkânsız veya aşırı bir sorumluluk yüklemeyecek şekilde yorumlanmalıdır (Finogenov ve diğerleri,§ 209; Makaratzis/Yunanistan [BD], B. No: 50385/99, 20/12/2004, § 69).

62. AİHM, tutuklu ve hükümlülerle ilgili olarak onların korunmasız ve zayıf durumda olduklarını ve en zor şartlarda dahiyetkililerin bu kişilerin fiziksel esenliklerini korumakla sorumlu olduklarını belirtmiştir (Keenan/Birleşik Krallık, B. No: 27229/95, 3/4/2001, § 91; Tarariyeva/Rusya, B. No: 4353/03, 14/12/2006, § 73; Vlademir/Romanov/Rusya, B. No: 41461/02, 24/7/2008, § 57).

63. AİHM, Sözleşme"nin 2. maddesinin 1. maddesiyle birlikte yorumlandığında devletin yaşam hakkı kapsamındaki bir olayı etkili soruşturma yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 18984/91, 27/9/1995, § 161).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

64. Mahkemenin 16/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

65. Başvurucu; yakınının ceza infaz kurumunda kaldığı süre boyunca yaşadıklarından ruh sağlığının bozulmasına rağmen ceza infaz kurumu yetkililerince gerekli tedavinin sağlanmadığını, infazının ertelenmediğini, intihar edebileceğine dair uyarıda bulunmalarına rağmen ceza infaz kurumu yetkililerince intiharı önleyici tedbirlerin alınmadığını ileri sürerek yaşam hakkının koruma yükümlülüğüne ilişkin maddi yönünün ve olayın sorumluları hakkında gerekli araştırma yapılmadan kovuşturmasızlık kararı verildiğini belirterek yaşam hakkının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul yönünün ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca yakınının ruhsal durumuna rağmen cezasının infazının ertelenmemesi ve tedavisinin sağlanmayarak sorumsuzca davranılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, Sulh Ceza Hâkimliği tarafından duruşmasız olarak itiraz hakkında karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve Sulh Ceza Hâkimliğinin kararının kesin olması nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

66. Bakanlık; başvurunun kabul edilebilirliği bakımından sunduğu görüşünde, başvuruda süre aşımı bulunabileceğinin yanı sıra başvurucunun olayda kasıt olmadığı, ihmalî sorumluluk olduğu iddiası bulunması nedeniyle başvurucunun tam yargı davası açmadan bireysel başvuruda bulunduğunu bildirmiştir. Bakanlık başvurunun kabul edilebilir bulunması hâlinde yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edildiği iddiasına dair sunduğu görüşünde ise H.D.nin kurumda barındırıldığı süre içinde yazılı veya sözlü olarak ceza tehiri işlemi ya da baskı ve şiddet gördüğüne veya psikolojik sorunları olduğuna dair yazılı veya sözlü herhangi bir dilekçesinin ya da herhangi bir üst merciye şikâyet dilekçesinin bulunmadığını, aksine psikolojik tedavi ve desteğe ihtiyaç duymadığını birçok kez dilekçeleriyle beyan ettiğini, psikiyatri muayenesi için hastaneye sevki yapılmasına rağmen kendi isteğiyle gitmediğini, üç kişilik odalarda barındırıldığını, Psikososyal Servisi ve kurum revir birimlerince gerekli işlemlerin eksiksiz yerine getirildiğini ifade etmiştir. Bakanlık ayrıca intihar sırasında kullanılan çamaşır ipinin mevzuat uyarınca bulundurulması yasak eşyalardan olmadığını, psikiyatri muayenelerinde hakkında intihara eğilimli olduğu yönünde bir tespit yapılmayan H.D.nin ölümü bakımından yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edilmediğinin değerlendirildiğini belirtmiştir.

67. Bakanlık yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiği iddiasına dair sunduğu görüşünde ise Savcılık tarafından ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulmasına ve sorumlu kişilerin belirlenmesine imkân tanıyan bağımsız bir soruşturmanın yürütülmesi adına resen harekete geçilmiş olduğu, Cumhuriyet savcısının olay yerine bizzat gittiği, ölüm olayını aydınlatabilecek bütün delillerin toplanması için gerekli işlemleri yaptığı, eksiksiz ve detaylı bir rapor hazırlanmasına imkân verecek şekilde otopsi raporunun hazırlandığı, altı ay gibi kısa bir sürede soruşturmanın tamamlanarak yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanması ile usul yükümlülüklerine ilişkin gerekli adımların atıldığı kanaatini bildirmiştir.

68. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, bireysel başvuruda bulunurken ileri sürdüğü iddiaları yineleyerek yaşam hakkının yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.

B. Değerlendirme

69. Anayasa"nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, yaşama, ...hakkına sahiptir.”

70. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

71. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun adil yargılanma, kişi hürriyeti ve güvenliği ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğine yönelik iddiaları da dâhil bütün iddialarının özü, devletin gözetimi ve kontrolü altında bulunan kardeşinin yaşamının korunmadığına ve ölümü hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkindir. Başvurucunun yakının ruhsal durumuna rağmen cezasının infazına devam edilmesinin ve tedavisinin sağlanmamasının intiharına neden olduğu hususunu yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine dair iddiasına dayanak olarak ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvuru yaşam hakkı kapsamında değerlendirilmiş olup yaşamın korunmadığına ilişkin iddia yaşam hakkının maddi boyutu yönünden, olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği iddiası ise yaşam hakkının usul boyutu yönünden incelenmiştir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

72. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda başvurucu, ölenin kardeşidir. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

73. Anayasa Mahkemesine göre ilke olarak, ceza infaz kurumlarında kamu makamlarının yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamındaki yaşamı koruyucu önlemleri almamaları nedeniyle ölüm olayının gerçekleştiğine yönelik iddialar bakımından, özellikle basit muhakeme hatasını aşan ihmallerde etkili başvuru yolu ceza soruşturması yoludur (birçok karar arasından bkz. Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No: 2013/6979, 20/5/2015, §§ 70-86; Hilmi Moray, B. No: 2013/3053, 21/4/2016, §§ 64-74).

74. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının maddi ve usul yönlerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Yaşam Hakkının Maddi Yönünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Genel İlkeler

75. Anayasa"nın 17. maddesinde düzenlenen yaşama hakkı Anayasa"nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete negatif yükümlülükler yanında pozitif yükümlülükler de yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).

76. Pozitif yükümlülükler kapsamında devletin yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi vardır. Devlet, öncelikle yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeler yapmalı; bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri almalıdır. Bu ödev ayrıca bireyin yaşamını her türlü tehlike, tehdit ve şiddetten koruma yükümlülüğünü de içerir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 51). Bu kapsamda anılan yasal ve idari tedbirler, yaşam hakkına yönelik ihlalleri durdurmayı ve gerektiğinde faillerin cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. Bu yükümlülük, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her durum bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

77. Yukarıda belirtildiği üzere devletin kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü, ceza infaz kurumlarında ve devletin kontrolü altında bulunan diğer alanlarda gerçekleşen ölüm olayları için de geçerli olup bu yükümlülüğün ortaya çıkması için yetkililerin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif yükümlülük yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53).

78. Tutuklanan veya hürriyeti bağlayıcı cezasının infazına başlanan kişilerin daha önce sahip oldukları pek çok özgürlükten mahrum kalmaları ve günlük yaşamlarında ciddi nitelikte bir değişim yaşamalarının doğal bir sonucu olarak psikolojik sağlıkları bozulabilmekte, dolayısıyla kırılgan ve korumasız bir konumda bulunan bu kişilerin intihar etme riski artabilmektedir. Bu nedenle yasal ve ikincil düzenlemelerin ceza infaz kurumu yetkililerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevi yüklemesi, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının tehlikeye atılmasını önleyici tedbirler alınmasını sağlaması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle ceza infaz kurumunda kalan kişilerin davranışlarının ve sağlık durumlarının takip edilmesi, gerektiğinde doktor muayenesine başvurulması, diğer yandan bu konuda meyli olduğu anlaşılanlar açısından kendileri için en uygun yerlerde kalmalarının temin edilmesi, intihar eylemlerinde kullanılabilecek kesici/delici eşyalara, kemer, çamaşır ipi veya ayakkabı bağcıkları gibi eşyalara el konması şeklinde bu tip risklerin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 73).

79. Bu bağlamda bir tutuklunun veya hükümlünün kişi özgürlüğüne aşırı bir sınırlama getirmeyecek ölçüde kendine zarar verme ihtimalini en aza indirecek tedbirlerin alınması yetkililerden beklenebilecektir. Bir hükümlü veya tutuklu açısından daha sıkı tedbirlerin gerekip gerekmediği ve bunların uygulanmasının makul olup olmadığı başvuru konusu yapılan her bir somut olayın koşullarına göre değişecektir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 74).

80. Ceza infaz kurumunda bulunan veya askerlik vazifesini yerine getiren bir kişinin sağlığı ve güvenliği açısından gerekli tedavi türünün ve kalması uygun olan yerin belirlenmesinin -o kişinin bu konulardaki muhakeme yeteneğinin somut olayın şartları içinde sağlıklı olmadığının açık olduğu durumlarda- sadece kendi tercihlerine göre yapılması mümkün değildir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 82).

ii. İlkelerin Somut Olaya Uygulanması

81. Somut olayda ceza infaz kurumunda bulunan kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için oluşturulması gereken yasal ve idari çerçevenin oluşturulmadığı yönünde ileri sürülen bir eksiklik olmadığı gibi bu konuda Anayasa Mahkemesi tarafından resen gözetilmesi ve incelenmesi gereken bir hususun da bulunmadığı değerlendirilmiştir.

82. Mevcut başvuruda öncelikle ceza infaz kurumu yetkililerinin H.D.nin intihar etme riskini bilip bilmediğinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesi, riskin bilindiği kanaatine ulaşılması hâlinde ise ceza infaz kurumu yetkililerinin önleyici tedbir alıp almadığının ortaya konması gerekmektedir.

83. H.D.nin ceza infaz kurumlarında bulunduğu süreler incelendiğinde şahsın psikolojik problemlerinin yaklaşık dokuz ay süreyle barındığı Tekirdağ 1 No.lu Ceza İnfaz Kurumunda başladığı görülmektedir. Burada H.D.nin intihar düşüncesine yönelik bir eylemi bulunmamakla birlikte agresif ve tutarsız davrandığı, kendisine zarar vereceğine yönelik beyanları olduğu, davranış bozuklukları sergilediği (bkz. § 13) ve tüm iyileştirme çabalarına rağmen düzelme göstermediği, nitekim bu gerekçelerle güvenlik nedeniyle başka bir ceza infaz kurumuna naklinin uygun görüldüğü tespit edilmiştir (bkz. § 14 ).

84. Müteveffanın 5,5 yıla yakın bir süre barındığı Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumuna geldiği 14/10/2009 tarihinden kısa bir süre sonra psikolojik sorunlarından Ceza İnfaz Kurumu idaresinin haberdar olduğu, nitekim şahsın gelmesinden kısa bir süre sonra 22/10/2009 tarihinde Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edildiği (bkz. § 26-i) ve müteveffanın bu Ceza İnfaz Kurumunda da psikolojik problemlerinin artarak devam ettiği, çeşitli tarihlerde Devlet Hastanesi ve Bakırköy Hastanesi Psikiyatri Polikliniklerine sevk edildiği (bkz. § 26) tespit edilmiştir.

85. Sonrasında H.D.nin 18/2/2015 tarihinde kardeşi (başvurucu) ile yaptığı telefon görüşmesinde intihar edeceğinden kardeşine bahsetmesi üzerine başvurucu tarafından durum Ceza İnfaz Kurumu idaresine bildirilmiştir. Müteveffa ile yapılan psikososyal görüşmede şahsın intihar edeceğini (kendisini asacağını) açıkça dile getirmesi üzerine H.D.nin psikiyatri polikliniğine sevki uygun görülmüştür (bkz. § 18). H.D.nin hastaneye gitmeyi kabul etmemesi üzerine zorla sevki sağlanmış (bkz. § 24), Devlet Hastanesi Psikiyatri Servisinde yapılan 20/2/2015 tarihli muayenesi sonucu intihar düşüncesi olduğu belirtilerek H.D. Bakırköy Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiştir (bkz. § 26).

86. H.D.nin aynı tarihte burada yapılan muayenesinde kendisinde aktif intihar düşüncesi olmadığı tespitine yer verilerek "atipik duygu durum bozukluğu" ön tanısı konulmuş ve hastaneye yatışı uygun görülse de yer olmadığı için yatışı yapılamadan ilaç tedavisi verilip üç gün sonra kontrole gelmek üzere şahıs Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir (bkz. § 26). H.D. üç gün sonraki muayenesinden yirmi gün sonra tekrar muayeneye çağırılmıştır.

87. Bu noktada müteveffanın intihar etme riskinden haberdar olduğu açık olan Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından ilgili Ceza İnfaz Kurumu birimlerine bu duruma dair gerekli önlemlerin alınması hususunda yazı yazılmış (bkz. § 21) ve H.D.nin odasında arama yapılarak kendisine zarar vermekte kullanabileceği değerlendirilen eşyalara el konulmuştur(bkz. § 25).

88. Müteveffanın intihar etme riskinden haberdar olduğu açık olan Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu idaresi şahsın Psikiyatri Polikliniklerine sevk etmiş fakat yer olmadığından yatışın yapılamaması üzerine şahsın odasındaki gerekli görülen eşyaları alınmıştır. H.D.nin yaşam hakkının korunması noktasında imkânlar ölçüsünde gerekli önlemleri aldığı değerlendirilen Tekirdağ 2 No.lu Ceza İnfaz Kurumu idaresi çeşitli tarihlerde " [H.D.nin], kurum personelinin ve diğer tutuklu/hükümlülerin huzur ve güvenliği açısından ve ileride yaşanması muhtemel herhangi bir üzücü olaya sebebiyet vermemek için" cezasının infazına konumuna uygun başka bir ceza infaz kurumunda devam edilmesine karar vermiştir (bkz. § 27).

89. H.D. intihar ettiği Adana Ceza İnfaz Kurumuna nakil geldikten iki gün sonra yapılan ilk muayenesi sonrasında "depresyon" tanısıyla psikiyatri polikliniğine sevk edilmiş fakat sevki kabul etmemesi nedeniyle hastaneye gitmemiştir (bkz. § 31). Dolayısıyla Bakanlığın 6/3/2015 tarihli nakil emrinde şahsın intihar etme riski bulunması nedeniyle nakil geldiği Adana Ceza İnfaz Kurumunda gerekli güvenlik önlemlerinin alınması, yakın takipte tutulmasına yönelik uyarının mevcut olduğu (bkz.§ 28), H.D.nin Ceza İnfaz Kurumuna gelmesinden kısa bir süre sonra psikiyatri polikliniğine sevk edildiği gözetildiğinde müteveffanın psikolojik sorunlarından Adana Ceza İnfaz Kurumu idaresinin ilk günden haberdar olduğu açıktır.

90. Sonrasında H.D. 10/11/2015 tarihinde acil olarak Adana Ruh Sağlığı Hastanesine sevk edilmiş ve sağlık kurulu raporuyla hastaneye yatışının uygun görülmesi üzerine on dört gün tedavi olmuş, "salah" kaydı ile hastaneden taburcu olmuştur (bkz. § 30). Her ne kadar müteveffa iyileşerek hastaneden taburcu edilmiş ise de Kurum doktorunca şahsın 9/12/2015 tarihinde tekrar psikiyatri polikliniğine sevki uygun görülmüştür (bkz. § 31). Dolayısıyla uzun zamandır intihar şüphesiyle çeşitli tarihlerde tedavi olan ve davranış bozuklukları sergilemeye devam eden H.D.nin intihar etme riski olduğunun Adana Ceza İnfaz Kurumu yetkililerince bilinmediği yahut öngörülmediği söylenemez.

91. Bu durumda riskten haberdar olduğu açık olan Adana Ceza İnfaz Kurumu yetkilileri tarafından H.D.nin yaşamının korunması için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Dolayısıyla başvuru bu kapsamda da incelenecektir.

92. Öncelikle yukarıda da belirtildiği üzere (bkz. § 80) psikolojik rahatsızlığı bulunan bir kişiye önerilen tedavinin kişinin kendi inisiyatifine bırakılmasının bazı durumlarda sakıncalı sonuçlara yol açabileceğinin altı çizilmelidir.

93. Adana Ceza İnfaz Kurumuna geldiği günden bu yana psikolojik sorunları nedeniyle Kurum doktoru tarafından psikiyatri polikliniğine sevki uygun görülen müteveffanın sevkinin gerçekleştirilmesi kendi inisiyatifine bırakılmış ve sevki kabul etmemesi nedeniyle hastaneye sevk edilememiştir (bkz. § 31). Aynı şekilde H.D.nin psikiyatrik tedavisine dair ilaçları kendi inisiyatifi ile kullanmadığı da anlaşılmıştır (bkz. § 29). Bu noktada intihar düşüncesi bulunan ve on dört gün Adana Ruh Sağlığı Hastanesinde tedavi olduktan sonra bir ay gibi kısa bir süre geçmeden tekrar psikiyatri polikliniğine sevki uygun görülen birinin Ceza İnfaz Kurumu yetkililerince hastaneye sevkinin sağlanması gerekirken kişinin kendi iradesine göre hareket edilmesinin ceza infaz kurumunda bulunan mahpusların yaşam ve sağlıklarının korunması için oluşturulan sistemin somut olayda etkili bir şekilde işlemediğinin ve H.D.nin sağlık durumuna gereken ehemmiyetin verilmediğinin bir işareti olduğunu ifade etmek gerekir.

94. Ayrıca H.D.nin -intihar eğilimi bulunmayan bir mahpusun bulunduğu koğuş, oda veya eklentilerinde çamaşır ipi bulundurabilmesi başlı başına bir ihlal sebebi olmamakla birlikte- kaldığı odada intihar eylemini kolaylaştırabilecek nitelikte bir çamaşır ipini bulundurmasına izin verilmesi -H.D.nin uzun zamandır intihar şüphesiyle çeşitli tarihlerde tedavi olduğu ve davranış bozuklukları sergilemeye devam ettiği gözönüne alındığında- yaşamının korunması için alınması gereken tedbirler yönünden önemli bir eksikliktir. Bu hususun basit bir muhakeme hatası ya da ihmal olarak olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

95. Yine intihar riski bulunan bir mahkûmun intihar ettiğinin diğer koğuş arkadaşı tarafından uyandıktan sonra fark edilmesi (bkz. § 34) ve Ceza İnfaz Kurumunun havalandırma alanlarını izleyen kameraların önünde koruyucu teller bulunduğu için görüntülerdeki hareketliliği algılayamaması sonucu ana ekrana görüntü düşmemesi nedeniyle olayın sorumlu Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince fark edilmemesi de (bkz. § 41) ceza infaz kurumlarında bu tip olayları önlemeye yönelik sisteme dair bir ihmal olarak değerlendirilmiştir.

96. Tüm bu koşullar birlikte değerlendirildiğinde somut olayda H.D.nin yaşamının korunması için gerekli olan tüm tedbirlerin alındığının söylenemeyeceği sonucuna varılmıştır.

97. Açıklanan gerekçelerle Anayasa"nın 17. maddesinin gerektirdiği yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

b. Yaşam Hakkının Usul Yönünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

i. Genel İlkeler

98. Devletin yaşam hakkıyla ilgili pozitif yükümlülüğünün kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen veya diğer bireylerin fiilleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).

99. Bu usul yükümlülüğünün gerektiği şekilde yerine getirilmemesi hâlinde devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığı tespit edilemez. Bu nedenle devletin bu madde kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülüklerinin güvencesini soruşturma yükümlülüğü oluşturmaktadır (Salih Akkuş, B. No: 2012/1017, 18/9/2013, § 29).

100. Devletin etkili soruşturma yükümlülüğü bağlamında ihmal suretiyle meydana gelen ölüm olaylarında devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda muhakeme hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkileri gözardı ederek tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda -bireyler kendi inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olurlarsa olsun- insanların hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi, hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60).

101. Diğer yandan belirtmek gerekir ki devletin sözkonusu pozitif yükümlülüğünün sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olması, başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).

102. Şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olduğunun kabul edilebilmesi için;

- Soruşturma makamlarının haberdar olur olmaz resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57). Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir.

- Soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılabilmeleri gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).

- Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, § 30), soruşturmada görevli olan kişilerin olayların içinde olan veya olması muhtemel olan kişilerden bağımsız olması (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96), olayın sebebinin soruşturma makamlarınca objektif analizinin yapılması ve soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir (Cemil Danışman, § 99).

ii. İlkelerin Somut Olaya Uygulanması

103. Somut başvurunun incelenmesi neticesinde başvurucunun yakınının ölümünden haberdar olan Cumhuriyet Başsavcılığının derhâl soruşturma başlattığı, soruşturmanın bağımsız olarak yürütülmediğine dair bir bulgu olmadığı, soruşturmanın altı ay gibi makul sayılabilecek bir sürede sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır.

104. Başvurucu her ne kadar itiraz incelemesinin duruşmasız olarak yapıldığını, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itirazın reddedilmesinden sonra başka bir üst makama başvuru hakkının bulunmadığını ileri sürmüş ise de başvurucunun soruşturmaya aktif bir şekilde katılabildiği ve delillerini soruşturma makamlarına sunabildiği, soruşturma dosyasından örnek alabildiği, dolayısıyla meşru menfaatini korumak için soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılımının sağlandığı değerlendirilmiştir.

105. Başvurunun soruşturma makamlarınca ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin araştırılıp araştırılmadığı noktasında da incelenmesi gerekmektedir.

106. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ölü muayenesi ve otopsi işlemleri yapılmış, ATK"dan gerekli raporlar temin edilmiş, olay yeri incelemesi yapılmış, sonrasında kovuşturmasızlık kararı verilmiştir. Dolayısıyla soruşturma makamlarınca ölüm olayını aydınlatabilecek bütün delillerin araştırıldığı kanaatine ulaşılmıştır.

107. Öte yandan başvurucu, kovuşturmasızlık kararına itiraz sürecinde de belirttiği üzere olayda Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin ihmali olduğunu iddia etmektedir (bkz. § 38). Bu noktadan sonraki aşamada başvuru, soruşturma makamlarınca ölüm olayında sorumluluğu bulunabilecek kişilerin belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin araştırılıp araştırılmadığı bakımından incelenecektir.

108. Başvurucunun yakınının Tekirdağ 1 Nolu Ceza İnfaz Kurumunda barındırılmasından beri zaman zaman intihar düşüncesini dile getirmesi ve bu durumun Adana Ceza İnfaz Kurumu yetkililerince Kuruma geldiği andan itibaren bilinmesine rağmen Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada, Ceza İnfaz Kurumu yetkilileri tarafından müteveffanın kaldığı odada çamaşır ipi bulundurmasına müsaade edilmesi ve ölenin hastaneye sevk ve tedavi süreçlerinin kendi inisiyatifine bırakılması hususlarının araştırılmadığı anlaşılmıştır.

109. Yine başvurucunun kardeşi ile psikososyal görüşmeler gerçekleştiren ve Ceza İnfaz Kurumundaki önleyici sağlık hizmetlerini yerine getiren görevlilerin ölüm olayındaki kusur durumunun da araştırılmadığı tespit edilmiştir. Bir başka anlatımla şahsın durumu hakkında ek tedbirler gerekip gerekmediği hususunda değerlendirme raporlarında yapacağı tespit ve önerileri ile özgürlüğünden yoksun kalan kişiler üzerinde doğrudan etkisi olabilecek bir personelin ceza soruşturmasında ifadesine başvurulmaması soruşturmada önemli bir eksiklik olarak kabul edilmiştir.

110. Ayrıca müteveffanın önem verilmesi gereken durumu karşısında eylemini gerçekleştirmede kullandığı ipi nasıl temin ettiği, bulundurulmasının mevzuata veya somut olayın şartlarına uygun olup olmadığı da soruşturma sırasında araştırılmamıştır.

111. Tüm bu hususlar çerçevesinde H.D.nin ölümünde Ceza İnfaz Kurumunun yetkililerinin ihmali bulunup bulunmadığının soruşturulmaması intihar sonucu meydana gelen ölümdeki sorumlulukların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması konusunda kayda değer eksiklik olarak değerlendirilmiştir.

112. Öte yandan başvurucu kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptığı itirazda aynı iddiaları dile getirmesine rağmen (bkz. § 38) itiraz mercii tarafından söz konusu itirazları karşılayacak bir açıklamada bulunulmadığı da görülmüştür.

113. Bu itibarla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmanın esas itibarıyla ölümün kasti bir eylem sonucu gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında yürütüldüğü, başvurucunun iddia ettiği üzere olayda Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin ihmali bulunup bulunmadığı noktasında yeterli araştırma yapılmadığı ve bütün hâlinde ele alındığında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada ölüm olayındaki sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

114. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

115. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. Maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

 116. Başvurucu ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması, 500.000 TL maddi ve 1.000.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 1.500.000 TL tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

117. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

118. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

119. İhlalin kovuşturmaya yer olmadığı ya da daimî arama kararı gibi bazı nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden soruşturma yapılması sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden soruşturma yapılması kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının yeniden soruşturma yapılması sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı Cumhuriyet başsavcılığının yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden soruşturma yapma kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

120. İncelenen başvuruda yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin kamu makamlarının eylemlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte başvuruda yaşam hakkının gerektirdiği etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün de ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu açıdan ihlal aynı zamanda soruşturma makamının kararından da kaynaklanmaktadır.

121. Yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edilmiş olması bakımından olay hakkında açılmış olan tam yargı davası derdest olduğundan yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edilmesi nedeniyle uğranılan manevi zarara ilişkin tazminata bu aşamada hükmedilebilmesi mümkün değildir.

122. Yaşam hakkının usul yönünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için ise, yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

123. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesi ve yeniden soruşturma yapılmasının başvurucunun uğradığı zararın giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yaşam hakkının usul yönünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespiti ve yeniden soruşturmayla giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 54.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

124. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

125. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 239,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.839,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının maddi yönünün İHLAL EDİLDİĞİNE ,

2. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının usul yönünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Yaşam hakkının usul yönünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere kararın bir örneğinin Adana Cumhuriyet Başsavcılığına (2016/8575(18)) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya yaşam hakkının usul yönünün ihlal edilmesi nedeniyle net 54.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 239,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.839,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara