AYM 2018/13707 Başvuru Numaralı UĞUR AHMET YAŞAR (3) Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2018/13707
Karar No: 2018/13707
Karar Tarihi: 16/6/2021

AYM 2018/13707 Başvuru Numaralı UĞUR AHMET YAŞAR (3) Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

UĞUR AHMET YAŞAR BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2018/13707)

 

Karar Tarihi: 16/6/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Sinan ARMAĞAN

Başvurucu

:

Uğur Ahmet YAŞAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, ceza infaz kurumunda ayakta sayıma tabi tutulma ve bu uygulamaya karşı direnme sonucunda kamu görevlileri tarafından darbedilme nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/4/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Genel Bilgiler

9. Başvurucu hükümlü olarak Elazığ T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) iki kişiyle birlikte tutulmaktadır.

10. İnfaz Kurumundaki 16/2/2018 tarihli tutuklu/hükümlü sayımının Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 7/2/2018 tarihli yazısı doğrultusunda ayakta yapılması istenmiştir.

11. Başvurucuyla birlikte odada bulunanlar ayakta sayım yapılmasına karşı çıkmış, bu nedenle hükümlüler ile infaz koruma memurları arasında fiziki müdahale içeren bir olay yaşanmıştır.

12. Başvurucunun anlatımına göre bu sayım şekli 16/2/2018 tarihinde sabahleyin başlamış, 20/2/2018"deki sabah sayımında son bulmuştur.

13. 16/2/2018 günü saat 18.30"daki akşam sayımında yaşanılanlarla ilgili olarak on bir infaz koruma memuru aynı gün bir tutanak hazırlamıştır. Tutanağa göre değişik odalarda kalan 156 kişi eş zamanlı olarak "Baskılar bizi yıldıramaz, kahrolsun faşizm, insanlık onuru işkenceyi yenecek." şeklinde slogan atmaya ve tutuldukları odaların kapılarına vurmaya başlamış, bulundukları alanda ayağa kalkmadan sayım vermek istemiş ve sayım şekline direnerek engel olmaya çalışmıştır. İnfaz koruma memurlarına göre sayım tamamlanıncaya kadar eş zamanlı slogan atılması İnfaz Kurumundaki diğer hükümlü ve tutukluların korku ve paniğe kapılmasına neden olmuş, bu nedenle Kurumun asayiş ve güvenliği tehlikeye düşmüştür.

14. Söz konusu tutanakta ayrıca gerekli güvenlik önlemleri alınarak yeteri kadar personelle sayım için odalara girildiği, insanlık onuruna saygı ilkesi gözetilerek mevzuat hükümleri doğrultusunda sayımın tamamlandığı, sayıma direnen tutuklu ve hükümlere orantılı şekilde güç kullanılarak nizami şekilde sayım işleminin gerçekleştirildiği belirtilmiştir.

B. Adli Soruşturma Süreci

15. Başvurucu 19/2/2018 tarihinde İnfaz Kurumu aracılığıyla Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına (Savcılık) dilekçe yazarak infaz korumu memurlarından şikâyetçi olmuştur. Başvurucu şikâyet dilekçesinde 16/2/2018 tarihindeki sabah sayımından başlamak üzere ayakta sayım yapılmasına karşı çıktığı gerekçesiyle sistematik olarak darbedildiğini, tutulduğu odadan hiçbir şey söylenmeden tekme tokat atılarak havanlandırmaya çıkarıldığını, içerideki sandalyelerin üzerine fırlatıldığını, vücudunun birçok yerinde morluklar oluştuğunu, boyun bölgesinde çok sert ağrı meydana geldiğini, acilen tam teşekküllü bir hastanede tedavi edilmek istediğini belirtmiştir.

16. Başvurucunun şikâyet dilekçesi İnfaz Kurumunda tutulan yüzden fazla kişinin benzer mahiyetteki dilekçesiyle birlikte 23/2/2018 tarihinde Savcılığa gönderilmiştir. İnfaz Kurumun üst yazısının ilgili kısmı şu şekildedir:

"Ceza İnfaz Kurumumuzda barındırılan PKK sol terör örgütü mensuplarının dilekçe ile başvuruda bulunarak alınan sayımlarda darp edildiklerini ve yapılan uygulamaların işkence ve insanlık onuruna sığmadığı hususlarında yakınmalarda bulunmuşlardır.

...

Ayrıca Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 07/02/2018 tarih ve 77204178-207.99/1723/19321 sayılı yazısında "Ayrıca, ceza infaz kurumlarında sayımlar insan onuruna saygı çerçevesinde ve ne şekilde yapılacağı kurum idaresince belirlenerek anılan Tüzük"ün ilgili maddeleri uyarınca yapılmaktadır.

Bu kapsamda;

1-Personele yönelik saldırı, rehin alma gibi eylemleri önlemek amacıyla sayımların, odanın alt katında tüm hükümlü/tutuklular belli bir nizamda ayakta görülecek şekilde alınması,

2-Hastalığı bilinen veya doktor tarafından yatak istirahati verilen hükümlü/tutukların ise sağlık durumları göz önünde bulundurularak ayakta ya da fiziki mekan zorunluluğu şartı aranmaksızın sayılması,

3-Son günlerde yaşanan terör olayları nedeniyle üzücü bir olaya sebebiyet verilmemesi için sayımlara yeteri kadar personel ile girilmesi." hususlarından bahsedilmiş olup, bu doğrultuda sayımların ayakta alınacağı oda da bulunan hükümlü ve tutuklulara bildirilmesine rağmen idarenin uygulamasına karşı gelip toplu olarak eylem yapmalarından, Ceza İnfaz Kurumunda sayım düzenine karşı geldiklerinden dolayı haklarında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Sayımlara yeteri kadar personelle girilmekte olup, alınan sayım esnasında görevli personeller tarafından Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 22 inci maddesinin 8 inci bendinde "İnfaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memuru, kurumun güvenliğini bozan firara teşebbüs, isyan, rehin alma, saldırı, yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif fiziki direnme gibi olaylar ile 5237 sayılı Kanunun 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ortaya çıktığında kurum en üst amirinin izni ile zor kullanabilir. Acil hâllerde tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla izin alınmaksızın da zor kullanılabilir. Durumu derhâl en üst amire iletir. Zor kullanan personel gerekenden fazla kuvvet kullanamaz." hükümleri ile idarenin yapmış oldukları düzenlemelere karışı geldikleri için orantılı güç kullanarak sayımın düzeni aldırılmaya çalışılmış olup, bu durum esnasında darp edildiklerini belirten hükümlü ve tutuklulara darp cebir raporu aldırılmış ve alınan darp raporlarında herhangi bir darp ve işkencenin söz konusu dahi olmadığı anlaşılmaktadır. Yapılan sayımlar esnasında Ceza İnfaz Kurumunun düzenine karşı gelmek ve sayım esnasında "baskılar bizi yıldıramaz, insanlık onuru işkenceyi yenecek, biji apo, kahrolsun faşizm, yaşasın lider apo" şeklinde slogan attıkları ve bu olay sayımlar boyunca devam ettiğinden dolayı diğer sayımlara girildiği esnada el kamerası ile sayımlara girilmiş olup, sayımlarda darp ve işkence gibi insanlık onuruna sığmayan davranışlarda bulunulmadığı kayıtlarda mevcut olup alınan görüntüler yazımız ekinde sunulmuştur."

17. Üst yazıya sağlık raporları, kamera görüntüleri ve ilgili tutanaklar eklenmiştir. Belgeler arasında başvurucu hakkında düzenlenen 21/2/2018 tarihli sağlık raporu da bulunmaktadır. Raporun içeriği şöyledir:

"Şuur açık koopere oryante Fizik muayene bulguları doğal Sol diz altı 3x5 ve 3x3 cm ebadında iki karın sağ yanında 5x5 cm ebadında hafif ekimoz mevcut"

18. Savcılık soruşturma kapsamında bir araştırma yapmaksızın 5/3/2018 tarihinde başvurucu dâhil 135 kişinin şikâyeti hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda araştırma konusu suç, görevi kötüye kullanma olarak belirtilip İnfaz Kurumunun 23/2/2018 tarihli yazı içeriğine yer verilerek şu değerlendirmede bulunulmuştur:

"Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 22 inci maddesinin 8 inci bendinde "İnfaz ve koruma başmemuru ile infaz ve koruma memuru, kurumun güvenliğini bozan firara teşebbüs, isyan, rehin alma, saldırı, yasaya veya düzenlemelere dayalı bir emre karşı aktif veya pasif fiziki direnme gibi olaylar ile 5237 sayılı Kanunun 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ortaya çıktığında kurum en üst amirinin izni ile zor kullanabilir. Acil hâllerde tehlikenin ortadan kaldırılması amacıyla izin alınmaksızın da zor kullanılabilir. Durumu derhâl en üst amire iletir. Zor kullanan personel gerekenden fazla kuvvet kullanamaz." hükümleri ile idarenin yapmış oldukları düzenlemelere karışı geldikleri için orantılı güç kullanarak sayımın düzeni aldırılmaya çalışıldığı, bu durum esnasında darp edildiklerini belirten hükümlü ve tutuklulara darp cebir raporu aldırılmış ve alınan darp raporlarında herhangi bir darp ve işkencenin söz konusu dahi olmadığı şeklinde araştırma tanzim edildiği,

Yapılan soruşturmada şikayetçilerin görevlilere isnat ettiği suçun yasal unsuru oluşmadığı anlaşılmakla,

Şüpheli görevliler hakkındaKAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA..." [karar verildi.]

19. Başvurucu söz konusu karara ilişkin itiraz dilekçesinde Savcılıkça herhangi bir araştırma yapılmadığını, kamera görüntüleri konusunda bilirkişi raporu alınmadığını, Kurum revirinden alınan doktor raporuyla yetinildiğini ve buna rağmen raporun içeriğine itibar edilmediğini, sadece İnfaz Kurumundan gönderilen bilgilerin değerlendirildiğini belirterek soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmediğinden yakınmıştır.

20. Başvurucunun itirazı Elazığ 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 11/4/2018 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir. Verilen karar başvurucuya 25/4/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

21. Başvurucu 30/4/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

22. İlgili hukuk için bkz. Uğur Ahmet Yaşar (2), B. No: 2017/24680, 13/10/2020, §§ 22-27.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 16/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

24. Başvurucu, tutuklu olması nedeniyle yargılama giderlerini karşılayacak gelirinin olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

25. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

26. Başvurucu 16/2/2018 tarihindeki sabah sayımında ve sonrasında infaz koruma memurları tarafından darbedildiğini, sayım için geldiklerinde oturduğu sandalyeden kalkmayarak ve slogan atarak pasif bir direnişle uygulamayı protesto ettiğini, odadaki diğer kişilerin de bu şekilde davrandığını, darbedilmesi nedeniyle şikâyetçi olduğunu fakat Savcılığın etkili bir soruşturma yürütmediğini belirtmiştir. Başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığı kararına ilişkin itiraz dilekçesinde belirttiği hususları tekrarlayarak etkili bir soruşturma yapılmaması ve ayakta sayım uygulaması nedeniyle Anayasa"nın 17. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

27. Bakanlık görüşünde; İnfaz Kurumu idaresi tarafından günlük sayımların ayakta gerçekleştirileceğinin başvurucuya ve diğer tutuklu/hükümlülere bildirildiği, 16/2/2018 tarihinde çok sayıda tutuklu ve hükümlünün İnfaz Kurumunun almış olduğu bu idari karara karşı çıkarak yasa dışı slogan attığı, düzeni bozarak sayım işleminin yapılmasını engellemeye çalıştıkları, bunun neticesinde Kurum personelinin sonraki sayımları tedbiren kamera kaydına almak suretiyle gerçekleştirdiği, somut olayın özel koşulları ve başvurucu üzerindeki etkisi birlikte değerlendirildiğinde Savcılığın vardığı sonuçtan ayrılmayı gerektirir maddi ve hukuki bir nedenin olmadığı belirtilmiştir.

28. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, Bakanlığın ileri sürdüğü hususlara katılmadığını belirterek bireysel başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

2. Değerlendirme

a. Ayakta Sayım Uygulamasına İlişkin İddia Yönünden

29. Anayasa"nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

31. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).

32. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu"nun ilgili maddeleri gereğince başvurucunun şikâyetlerini infaz hâkimliğine iletebileceği açıktır. Başvuru formu ve eklerinden söz konusu temel hak ihlali iddialarına ilişkin olarak başvurucunun infaz hâkimliğine başvuruda bulunduğu yönünde bilgi veya belge tespit edilememiştir.

33. Başvuruya konu olay ve şikâyetler dikkate alındığında anılan yolun başvurucunun şikâyetleri açısından telafi imkânına sahip ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmadığını söyleyebilmeyi mümkün kılan bir sebep de bulunmadığından başvuru yollarının tüketilmesi kuralına istisna tanınmasını gerektiren bir durumun olmadığı değerlendirilmiştir.

34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.

b. Darbedildiğine İlişkin İddia Yönünden

i. Kabul Edilebilirlik Yönünden

35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

ii. Esas Yönünden

 (1) Genel İlkeler

36. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usul boyutu da bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110).

37. Buna göre bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili bir resmî soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır. Soruşturma etkili olmadığında anılan madde, sahip olduğu öneme rağmen pratikte etkisiz hâle gelecek ve bazı durumlarda devlet görevlilerinin fiilî dokunulmazlıktan yararlanarak kontrolleri altında bulunan kişilerin haklarını istismar etmeleri mümkün olacaktır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25).

38. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm ve yaralama olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi gereğince devletin ölümcül ya da yaralamalı saldırı durumunda sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, bu hak ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 55).

39. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).

40. Etkili soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmiş olduğunun kabulü için;

- Yetkili makamların olaydan haberdar olur olmaz resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri,

- Soruşturmanın kamu denetimine açık olması ve mağdurların meşru menfaatlerini korumak için soruşturmaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımlarının sağlanması,

- Soruşturmadan sorumlu olan ve incelemeleri yapan kişilerin olaylara karışan kişilerden bağımsız olması,

- Soruşturmaların makul özen ve süratle yürütülmesi (Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 114-117),

- Soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 99).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

41. Başvurucu, hükümlü olarak tutulduğu infaz kurumundaki sayımlar sırasında infaz koruma görevlileri tarafından darbedildiğini iddia ederek Savcılığa şikâyette bulunmuştur. Başvurucu hakkında düzenlenen 21/2/2018 tarihli sağlık raporunda yer alan sol diz altı ve karın bölgesinde ekimoz şeklindeki bulgular dikkate alındığında başvurucunun iddiasının savunulabilir olduğunu söylemek gerekir. Bu aşamada artık soruşturma makamlarının başvurucunun iddiaları konusunda derhal etkili bir soruşturma yapmakla yükümlü olduğu söylenmelidir.

42. Soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).

43. Savcılık, kovuşturmaya yer olmadığı kararında İnfaz Kurumunun üst yazısına yer vererek tüm şikâyetçilerin iddiaları hakkında tek bir değerlendirme yapmış ve sonuç itibarıyla suçun yasal unsurlarının oluşmadığını belirtmiştir. Karar içeriğinden başvurucuda meydana gelen yaralanmanın orantılı güç kullanılması neticesinde mi oluştuğunun yoksa bir yaralanma meydana gelmediğinin mi değerlendirildiği net şekilde anlaşılamamıştır. Bununla birlikte infaz koruma memurlarının tutanağından başvurucuya güç kullanıldığının kabul edildiği görülmektedir. Bu durum karşısında akla ilk gelen tutanakta belirtildiği üzere güç kullanımı sonrasında sağlık raporundaki yaralanmanın meydana geldiğidir fakat başvurucu şikâyet dilekçesinde 16/2/2018 tarihinde başlamak üzere sonraki sayımlar sırasında da darbedilmeye devam edildiğini iddia etmektedir. Dolayısıyla yaralanmanın birden fazla olayda gerçekleşebilme ihtimaline binaen her bir olayın gerçekleşme koşulları ortaya konup ayrı ayrı irdelenmesi gerekirken Savcılığın bu konuda araştırma yapmayıp hareketsiz kalması nedeniyle bu husus açıklığa kavuşturulmamıştır.

44. Diğer taraftan İnfaz Kurumunun yazısındaki gibi başvurucunun 16/2/2018 tarihli akşam sayımında sayım şekline direnmesi sonrasında kullanılan güç sebebiyle yaralandığı kabul edilse dahi hem başvurucunun hem de güç kullanan infaz koruma memurlarının beyanlarının alınıp olayın tanıklarının dinlenerek kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığının tartışılması gerekirken Savcılığın hiçbir araştırma yapmaksızın ve başvurucunun dosyadaki belgelere diyeceklerini sormaksızın sadece idarenin gönderdiği belgelerle yetinerek karar vermesi soruşturmaya etkili katılım sağlanması yükümlülüğüne aykırı davranıldığını ortaya koymaktadır.

45. Bunların yanında İnfaz Kurumunun Savcılığa gönderdiği yazıya göre sayımların bir kısmında kamerayla kayıt yapıldığı ve bunların yazıya eklendiği belirtilmesine rağmen nesnel delil vasfındaki bu görüntülerin tarafsız ve uzman kişilerce çözümü yapılarak olaylar sırasında gerçekte neler yaşandığı tespit edilip tarafların iddiaları somut şekilde denetlenmemiştir.

46. Sonuç itibarıyla Savcılık, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verirken İnfaz Kurumunun bilgilendirme yazısı ve içeriği üzerinden bir değerlendirmeye gitmiş; herhangi bir soruşturma işlemi yapmamıştır. Başvurucunun dile getirdiği iddialar dikkate alındığında bir inceleme yapılmaksızın sadece İnfaz Kurumunun gönderdiği belgelere dayanılarak bir sonuca ulaşılması olanaklı görünmemektedir. Dolayısıyla soruşturmadaki eksiklikler ve varılan sonuç Savcılığın gerçeği ciddiyetle öğrenme çabası içinde olduğu konusunda kuşku uyandırmaktadır.

47. Tüm bu eksiklikler birlikte değerlendirildiğinde başvurucuya karşı kötü muamele oluşturduğu iddia edilen eylemlere yönelik olayın aydınlatılması amacıyla etkili bir soruşturma yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır.

48. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

Yıldız SEFERİNOĞLU bu görüşe katılmamıştır.

49. Yukarıda işaret edilen soruşturmadaki eksiklikler nedeniyle başvurucunun şikâyetine konu ettiği hukuka aykırı güç kullanımı konusunda yeterli veri dosyaya yansımamıştır. Dolayısıyla bu aşamada olayın gerçekleşme koşulları veya olguların gerçekliği konusunda kanaat oluşmadığından kötü muamele yasağının maddi boyutu itibarıyla bir inceleme yapılmasına imkan olmadığı değerlendirilmiştir.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

50. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

51. Başvurucu, ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

52. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

53. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

54. İhlalin kovuşturmaya yer olmadığı ya da daimî arama kararı gibi bazı nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden soruşturma yapılması sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden soruşturma yapılması kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının yeniden soruşturma yapılması sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı Cumhuriyet başsavcılığının yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden soruşturma yapma kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

55. Başvuruda, infaz görevlileri tarafından güç kullanılmasına yönelik etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının usul boyutuyla ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin Cumhuriyet Başsavcılığının işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır.

56. Bu durumda kötü muamele yasağının usul boyutuna yönelik ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir soruşturma yapılmasından ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

57. Öte yandan somut olayda kötü muamele yasağının ihlal edildiğinin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kötü muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

58. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Ayakta sayım uygulaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Kamu görevlileri tarafından darbedilme nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE Yıldız SEFERİNOĞLU"nun karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Kararın bir örneğinin kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlalinin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/6/2021 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY

Eldeki başvuruda çoğunluk başvurucunun ceza infaz kurumunda ayakta sayıma tabi tutulma ve bu uygulamaya karşı direnme sonucunda kamu görevlileri tarafından darbedilme iddiasıyla ilgili olarak kötü muamele yasağının usul yönünden ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.

Çoğunluğa göre hakkındaki doktor raporunda yer alan bulgular dolayısıyla başvurucunun iddiası savunulabilir niteliktedir ve bu iddiayla ilgili derhal etkili bir soruşturma yapılması yükümlülüğü bulunmaktadır. Çoğunluk görüşünde anılan yükümlülüğün yerine getirilmediği sonucuna ulaşılırken savcılığın olayla ilgili tüm şikayetçilerin iddiaları bakımından ortak bir değerlendirme yapmasına dikkat çekilmiş, bu değerlendirmenin ise olayın meydana geliş şekline dair olgular karşısında yetersiz olduğu kabul edilmiştir. Kararda ayrıca olayla ilgili görüntü kayıtlarının incelenmesi önemli bir eksiklik olarak ifade edilmiştir.

Somut olay incelendiğinde başvurucunun Elazığ T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunduğu ve İnfaz Kurumunca Bakanlığın talimatı uyarınca gerçekleştirilen ayakta sayım yapılması uygulamasına karşı çıktığı görülmektedir. Başvurucunun dışında diğer hükümlülerin de ayakta sayım yapılmasına karşı çıkmaları sebebiyle hükümlülerle infaz koruma memurları arasında arbede çıkmıştır. Bu olaya ilişkin çok sayıda infaz koruma memuru tarafından düzenlenen tutanakta İnfaz Kurumunda farklı odalarda bulunan çok sayıda kişinin eş zamanlı olarak slogan atmaya ve tutuldukları odaların kapılarına vurmaya başladığı, bulundukları alanda ayağa kalkmadan sayım vermek istediği ve sayım şekline direnerek engel olmaya çalıştığı ifade edilmiştir. Tutanakta ayrıca bu durumun

diğer hükümlü ve tutukluların korku ve paniğe kapılmasına neden olduğu, bu nedenle de Kurumun asayiş ve güvenliği tehlikeye düştüğü ifade edilmiştir.

Başvurucu anılan olay sırasında infaz koruma memurlarının kendisini darp ettiğinden bahisle savcılığa şikayet dilekçesi vermiştir. İnfaz Kurumunda bulunan çok sayıda kişinin de aynı yönde şikayet dilekçesi verdikleri görülmektedir. Savcılık anılan olaya ilişkin soruşturma sonucunda infaz koruma memurlarının eylemleri yönünden kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesince daha önce de ifade edildiği üzere devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün usul boyutu da bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, söz konusu saldırıları önleyen hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen olaylar için hesap vermelerini sağlamaktır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 110).

Buna karşılık yürütülen ceza soruşturmalarının amacı, kişinin maddi ve manevi varlığını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların ölüm ya da yaralama olayına ilişkin hesap vermelerini sağlamaktır. Bu, bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 56).

Diğer taraftan soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, her soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Bu koşullar, ilgili bütün olay ve olgular temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir (Fahriye Erkek ve diğerleri, B. No: 2013/4668, 16/9/2015, § 68).

Somut olayda başvurucunun da aralarında olduğu çok sayıda hükümlünün eş zamanlı olarak ayakta sayım yapılması uygulamasına karşı çıkmaları ve buna direnmeleri sebebiyle İnfaz Kurumunda önemli bir güvenlik sorunun ortaya çıktığı gözardı edilmemelidir. Bu husus hem görevlilerce tutulan tutanakta dile getirilmiş hem de İnfaz Kurumundan savcılığa gönderilen yazıda vurgulanmıştır. Anılan yazıda ayakta sayım uygulamasının personele yönelik saldırı ve rehin alma gibi eylemleri önlemek amacıyla yapıldığına dikkat çekilmiş, olay tarihinde bu durum hükümlülere bildirilmesine rağmen çok sayıda kişinin buna karşı çıkması dolayısıyla orantılı güç kullanarak sayım düzeni aldırılmaya çalışıldığı, olay sırasında herhangi bir hükümlüye karşı kötü muamelede bulunulmadığı, buna karşılık sayım esnasında İnfaz Kurumunun düzenine karşı gelen kişilerin "baskılar bizi yıldıramaz, insanlık onuru işkenceyi yenecek, biji apo, kahrolsun faşizm, yaşasın lider apo" şeklinde slogan attıkları ifade edilmiştir.

Savcılık başvurucunun da aralarında bulunduğu hükümlülerin şikayetleri üzerine soruşturma başlatmıştır. İnfaz Kurumu tarafından gönderilen yazı ekinde yer alan doktor raporunda başvurucunun sol diz altında ve karın bölgesinde ekimoz olduğu tespit edilmiştir. Buna mukabil savcılık, şikayete konu olayın meydana geliş şeklini dikkate alarak infaz koruma memurlarının kurumun güvenliğini bozan bir duruma karşı zor kullanma yetkileri çerçevesinde hareket ettiklerini ve kullanılan gücün orantılı olduğunu değerlendirerek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

Bu durumda somut olayın meydana geliş şekline dair olgular ile başvurucunun yaralanmasının niteliği birlikte göz önüne alındığında savcılık tarafından yapılan değerlendirmelerin aksini kabul etmeyi gerekli kılan bir durumun olduğunu kabul etmek mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla çoğunluğun görüşünde yer alan soruşturmaya dair bir kısım eksikliklerin somut olayın koşullarında sonuca etkili olmadığı değerlendirilmiştir.

Nitekim Anayasa Mahkemesi aynı başvurucunun ceza infaz kurumunda arama sırasında darp edildiğinden bahisle kötü muamele gördüğünü ileri sürdüğü bir bireysel başvuruda infaz ve koruma memurlarının idare tarafından belirlenmiş sayım yöntemini tatbik etmekle yükümlü oldukları dikkate alındığında görevlerini ifa etmek için orantılı şekilde kuvvet kullanmalarının kötü muamele yasağını ihlal ettiğinden söz edilemeyeceği değerlendirmesiyle ihlal olmadığına karar vermiştir (Uğur Ahmet Yaşar (2), B. No: 2017/24680, 13/10/2020).

Bu nedenle çoğunluğun başvurucu yönünden kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiği yönündeki görüşüne katılmamaktayım.

 

 

 

 

Üye

 Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Hemen Ara