AYM 2017/38147 Başvuru Numaralı SALİH MEHMET SİVRİ Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2017/38147
Karar No: 2017/38147
Karar Tarihi: 29/6/2021

AYM 2017/38147 Başvuru Numaralı SALİH MEHMET SİVRİ Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SALİH MEHMET SİVRİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/38147)

 

Karar Tarihi: 29/6/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Hilal YAZICI

Başvurucu

:

Salih Mehmet SİVRİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklu olan başvurucunun gönderdiği mektuba sakıncalı olduğu gerekçesiyle el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 14/11/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçu kapsamında Maltepe 1 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) tutuklu bulunduğu sırada K.G. adına Yeni Asya gazetesine toplam yedi sayfadan oluşan bir mektup göndermek istemiştir. 18/8/2017 tarihli mektupta başvurucu, yargılanmakta olduğu davanın duruşmalarından bahsederek eleştirilerini dile getirmiştir.

10. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) 21/8/2017 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla mektubun alıcısına gönderilmeyerek İnfaz Kurumunda muhafazasına karar vermiştir. Karar gerekçesinde, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına yer verilmiştir.

11. Başvurucunun kararın kaldırılması ve mektubun alıcısına gönderilmesi talebini içeren 23/8/2017 tarihli şikâyeti, İstanbul Anadolu 2. İnfaz Hâkimliğinin (İnfaz Hâkimliği) 21/9/2017 tarihli kararıyla kabul edilmiş; Disiplin Kurulu kararının kaldırılmasına ve mektubun alıcısına gönderilmesine karar verilmiştir. Kararda; mektubun başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin şikâyetlerini içerdiği, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi kararlarına atıfla hükümlü veya tutukluların sorunlarını dile getirebilmeleri noktasında mektup yoluyla haberleşmenin çok önemli bir rolü olduğu değerlendirilmiştir.

12. İlgili Cumhuriyet savcısı, Disiplin Kurulu kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle karara itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesi 4/10/2017 tarihli kararıyla itiraz gerekçesine atfen İnfaz Hâkimliği kararının kaldırılmasına karar vermiştir.

13. Nihai karar, başvurucuya 9/10/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 18/10/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. 5275 sayılı Kanun"un "Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı" kenar başlıklı 68. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.

(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince denetlenir.

(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.

..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Mahkemenin 29/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu mektubunda devletini çok sevdiğini belirtmiş olmasına rağmen mektubun sakıncalı olduğu gerekçesi ile alıkonulmasının kendisine hakaret olduğunu, ilgili Ağır Ceza Mahkemesi kararında hangi gerekçelerle mektubunun sakıncalı olduğuna ilişkin bir değerlendirme olmadığını ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini iddia etmiştir.

18. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına atıfla Disiplin Kurulu ve ilgili Ağır Ceza Mahkemesi kararlarında yer alan gerekçelerin ilgili ve yeterli olduğu, adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfîlik içermediği ve incelemenin Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılması gerektiği ifade edilmiştir.

B. Değerlendirme

19. Anayasa’nın "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesi şöyledir:

“Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.”

20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, göndermek istediği mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvuruları haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, § 23; Musa Kaya (3), B. No: 2013/2350, 14/10/2015, § 23; Kahraman Güvenç (2), B. No: 2013/2260, 4/2/2016, § 22; Mustafa Baysal, B. No: 2016/58482, 11/9/2019, § 21). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.

21. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 47. maddesinin (3), 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçe ile deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

22. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda karmaşık veya zorlama şikâyetler, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki şikâyetler, başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği şikâyetler ile temel haklara yönelik bir ihlalin olmadığı açık olan şikâyetler açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, §§ 19, 21).

23. Buna göre Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir başvuruyu inceleyebilir ve başvurucuların şikâyetlerini hem maddi olarak hem de hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucuların yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır. 6216 sayılı Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına ilave olarak Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 59. maddesinde de başvurucuların yükümlülükleri kapsamında şikâyetin maddi ve hukuki temellerine başvuru formu ve eklerinde yer verilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş, böylece başvuru koşullarının öngörülebilirliği kuvvetlendirilmiştir (Cemal Günsel, § 22, 23).

24. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa"ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel, § 24).

25. Anayasa Mahkemesinin başvurucunun yerine geçerek ihlal iddialarını gerekçelendirme, olay ve olguları ortaya koyma ve delil toplama görev ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Söz konusu yükümlülükler başvurucuya aittir. Başvurucunun anılan yükümlülüklere uymaması hâlinde şikâyetlerini temellendiremediği için başvurusu açıkça dayanaktan yoksun bulunabilir. Anayasa Mahkemesi temellendirmeye ilişkin incelemesini her başvurunun somut koşullarında yapar. Kuşkusuz bu yükümlülüklere başvurucunun elinde olmayan nedenlerle uymamasının ikna edici gerekçelerini Anayasa Mahkemesine sunması ya da Anayasa Mahkemesinin bu durumu işin niteliğinden anlaması hâli müstesnadır (Cemal Günsel, §§ 25, 26).

26. Somut olayda, silahlı terör örgütüne üye olma iddiası kapsamında İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan başvurucu bir gazeteye mektup göndermek istemiş; idare ve yargı mercilerinin aldığı kararlar neticesinde söz konusu mektubu alıcısına ulaştıramamıştır.

27. İnfaz Kurumu5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına atıf yaparak mektubun sakıncalı olduğuna bir iddia ile karar vermiş, ilgili Ağır Ceza Mahkemesi de benzer gerekçeyle mektubun sakıncalı olduğuna ilişkin İnfaz Kurumu kararının hukuka uygun olduğunu değerlendirmiştir.

28. Anayasa Mahkemesi Hasan Umut Özer(2) kararında, bir uyuşmazlıkla ilgili somut olaya uygulanacak kanun maddesine atıf yapılarakkarar verilmesidurumunda muhatabının savunmada ileri sürebileceği bir iddianın varlığından söz edebilmesi için kanun maddesinin içeriğinin yeterince belirgin olması gerektiğinin altını çizmiştir. Buna göre 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin (1) numaralı fıkrasında mektup alma ve mektup göndermenin bir hak olarak tanımlandığı, bu hakkın asıl amacının mektuplaşma yoluyla mahpusların dış dünya ile iletişimlerinin devam ettirilmesinin sağlanmasına yönelik olduğu, Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise mektup alma ve gönderme hakkına ilişkin kısıtlama nedenlerinin tahdidi olarak düzenlendiğine işaret edilmiştir (bkz. § 15). Bu durumda Kanun"da tahdidi olarak sayılan nedenlerden en az birinin varlığı hâlinde mahpusun göndermek istediği ve mahpusa gelen mektubun sakıncalı olduğuna karar verebilmek mümkündür. Aynı zamanda Kanun"da hakkın sınırlanma nedenleri tek tek sayılmak suretiyle sınırlı olarak belirlendiği için bu nedenler dışında bir sebebe dayanılarak mektupla haberleşme hakkının kısıtlanabileceğinden söz edilemez. Bu bağlamda idarenin de tahdidi sayılan bu nedenleri genişletme yönünde bir takdir yetkisinin olmadığı açıktır. Bu açıklamalar çerçevesinde Kanun"unanılan maddesinin içeriğinin somut olaya uygulanacak şekilde yeterince belirgin olduğu söylenebilir (geniş değerlendirme için bkz. Hasan Umut Özer(2), B. No: 2017/40147, 8/6/2021, § 32).

29. Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan nedenlerin mahpusa tanınan hakkın yukarıda belirtilen amacına aykırı kullanılması hâllerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır (bkz.§ 27). Bu durumda idarenin incelediği mektubun sakıncalı olduğuna karar vermesi, mektubun anılan Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasında sayılan nedenlerden en az birini içerdiğinin ve hakkın amacına uygun kullanılmadığının tespiti anlamına gelir. Dolayısıyla mektubun ilgili mevzuata atıf yapılarak sakıncalı olduğunun tespiti hâlinde başvurucu ile kamu makamları arasında oluşan ihtilafın konusu, esasen mektup gönderme ve alma hakkının dış dünya ile iletişim sağlama amacına uygun kullanılmadığı iddiasından ibarettir. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin başvurunun esasını inceleyebilmesi için öncelikle başvurucunun, mektup alma ve gönderme hakkınıamacına uygun kullandığını, mektubun anılan Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında kalmadığını ortaya koyması zorunludur (Hasan Umut Özer(2), § 33).

30. Somut olayda başvurucunun mektubunu inceleyen idare ve ilgili yargı mercinin mektubun içerik ve nitelik olarak 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında kaldığını, dolayısıyla mektup gönderme hakkının amacına uygun kullanılmadığını tespit ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun bireysel başvuru formunda mektup gönderme ve alma hakkının amacına uygun kullanıldığına ilişkin ayrıntılı açıklama yapması gerektiği söylenebilir. Buna karşın başvurucu, şikâyete konu mektuba ilişkin sadece sakıncalı olmadığını vurgulayan genel bir açıklama yapmış; mektubun neden 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında kalmadığını, dolayısıyla kendisine tanınan imtiyazlı bir hakkı amacına uygun kullandığını ortaya koyamamış (benzer yönde bkz. Hasan Umut Özer(2), § 34), göndermek istediği mektubun içeriğine ilişkin bilgisinin olduğu açık olmasına rağmen, mektubun esasen nasıl bir içeriğe sahip olduğuna, neden alıcısına ulaştırılması gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer vermemiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Cemal Günsel, §§ 27-30). Başvurucu mektubun gazeteye gönderilmemesi şeklindeki müdahalenin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini yalnızca soyut olarak ileri sürmüş, ihlal edildiğini düşündüğü bir hak ve özgürlüğünün hangi nedenle ve nasıl ihlal edildiğini somut bir şekilde açıklama yoluna gitmemiştir.

31. Sonuç olarak başvurucu, şikâyetlerine konu temel olay ve olgular ile bireysel başvuruya konu ettiği temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendirememiştir.

32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 29/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara