AYM 2017/34363 Başvuru Numaralı EMİNE DOĞAN VE FİKRİ DOĞAN Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2017/34363
Karar No: 2017/34363
Karar Tarihi: 29/6/2021

AYM 2017/34363 Başvuru Numaralı EMİNE DOĞAN VE FİKRİ DOĞAN Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EMİNE DOĞAN VE FİKRİ DOĞAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/34363)

 

Karar Tarihi: 29/6/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucular

:

1. Emine DOĞAN

 

 

2. Fikri DOĞAN

Vekili

:

Av. Mehmet BAĞATIR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamu makamları tarafından yeterli önlem alınmaması dolayısıyla ceza infaz kurumunda intihar meydana gelmesi ve olay ile ilgili olarak etkili soruşturma yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/9/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucuların oğlu M.E.D., Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından silahlı terör örgütüne silah sağlama suçundan 15 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmış; cezasının infazına başlandığı Batman M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Siirt E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevk edilmiştir. Söz konusu Ceza İnfaz Kurumundan kapasite yetersizliği nedeniyle Bandırma 2 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Bandırma Ceza İnfaz Kurumu) sevk edilen M.E.D., son olarak Tekirdağ 2 No.lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumu) sevk edilmiştir. M.E.D. burada 18/11/2016 tarihinde, kalmakta olduğu çok kişilik odada pet şişelerini keserek meydana getirdiği ip ile kendisini asmak suretiyle intihar ederek yaşamını yitirmiştir.

A. Ceza İnfaz Kurumu Süreçleri

1. M.E.D.nin Bandırma Ceza İnfaz Kurumunda Bulunduğu Süreç

10. Bandırma Ceza İnfaz Kurumunun vukuat raporuna göre M.E.D. 13/4/2014 tarihinde kaldığı koğuşta şahsi sorunlarından dolayı çok sayıda (132 adet) ilaç içerek intihara teşebbüs etmiş, kaldırıldığı hastanede tedavisi gerçekleştirilmiştir.

11. Bandırma Ceza İnfaz Kurumunun bir diğer vukuat raporuna göre M.E.D.12/5/2015 tarihinde kaldığı koğuşta 65 adet ilaç içerek intihara teşebbüs etmiş, kaldırıldığı hastanede tedavisi yapılmıştır.

12. Bandırma Ceza İnfaz Kurumunun 22/5/2015 tarihli durumlarına göre ceza infaz kurumuna ayırma kararı ile başvurucunun yakını M.E.D.nin ailesine yakın bir başka ceza infaz kurumuna nakledilmesinin uygun olacağına karar verilmiştir. Kararda "...intihara teşebbüs ettiği tespit edilmiştir. Geçen süre içerisinde her türlü psikolojik desteğe karşı durmuş bu olayın gizli kalmasına çalışmıştır. Terör hükümlüleri ile yapılan görüşmelerde durumunun iyi olmadığı, gece gündüz arkadaşları tarafından koğuş içerisinde takip edildiğini, idareye bildirmişlerdir. Bu durum üzerine hükümlü [M.E.D.] kurum psikoloğu ile görüştürülmesi istenmiş ama kendi isteği ile çıkmamıştır. Dolayısı ile intihar ile ilgili psiko-sosyal servis herhangi bir önlem alamamıştır. Yine hükümlü [M.E.D.] 12/05/2015 tarihinde ... 65 adet ilaç içerek intihara teşebbüs etmiştir. Yapmış olduğu bu eylemden dolayı Bandırma İlçe Devlet Hastanesi polikliniğe yatışı yapılmıştır. Burada bir hafta süre ile tedavi görerek yapılan tıbbi müdahaleler sonucunda kalıcı hasarı kalmadan hayata döndürülmüştür. Yapılan araştırmalar sonucunda Hükümlü [M.E.D.nin] intihar etme eyleminden vazgeçmediği tespit edilmiştir. İmkan bulduğunda tekrar intihar etme eyleminde bulunacağı öngörülmektedir. Bu durum[un] kurumumuzda alınabilecek tedbirler ile çözülmesi mümkün olmamaktadır. Hükümlü [M.E.D.nin] bu saplantısından kurtulabilmesi için aile yakınlarının desteğine ihtiyacı olduğu düşünüldüğünden; ... ailesinin ikamet ettiği yakın bir ceza infaz kurumuna nakil edilmesinin uygun olacağına..." tespitlerine yer verilmiştir.

13. M.E.D.nin Ceza İnfaz Kurumu dosyasının UYAP üzerinden yapılan incelemesi neticesinde şahsın Bandırma Ceza İnfaz Kurumunda iken 23/6/2015 tarihinde Bandırma Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edildiği tespit edilmiştir. Sevk üzerine yapılan işlemlere dair bir bilgi/belgeye ulaşılamamıştır.

14. Bandırma Ceza İnfaz Kurumunun 25/6/2015 tarihli bir başka durumlarına göre ceza infaz kurumuna ayırma kararı ile başvurucuların yakını M.E.D.nin ailesine yakın bir başka ceza infaz kurumuna nakledilmesinin uygun olacağına bir kez daha karar verilmiştir. Kararda "...Ancak; hükümlü[M.E.D.nin] 2 defa intihar girişiminde bulunduğu, Bandırma İlçe Devlet Hastanesinin yoğun bakım ünitesinde yapılan tıbbi müdahale sonucu hayata döndürülmüştür. İntihar eğiliminden de vazgeçmiş değildir. Kurumumuzda intihar riski olan bir kişinin tek başına barındırılması mümkün değildir. Ceza İnfaz Kurumumuzda genelge hükümlerine göre 60 gün gözetime tabi tutulup örgütten ayrıldığına dair gerekçeleri belirtilerek idare ve gözlem kurulu başkanlığınca durum tespiti yapılması istenmektedir. Bu şartlar altında ceza infaz kurumumuzda hükümlüyü 60 gün boyunca tekli odada tutmak tekrar intiharın gerçekleşmesine yüzde yüz zemin hazırlayacaktır. Bandırma Ceza İnfaz Kampüs yerleşkesinde de Tarafsızların kaldığı herhangi bir oda koğuşta bulunmamaktadır. Bu nedenle sevk ve nakilleri düzenleyen 167 nolu genelgenin zorunlu nedenlerle nakil alt başlıklı 17. Maddesinin birinci fıkrası uyarınca (Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması) nedeni ile hükümlü [M.E.D.nin] Konumuna Uygun Herhangi Bir Ceza İnfaz Kurumuna Naklinin yapılması gerektiğine oy birliği ile karar verilmiştir. " tespitlerine yer verilmiştir.

15. Bandırma Ceza İnfaz Kurumunun Bandırma Cumhuriyet Başsavcılığına ilettiği 26/6/2015 tarihli yazıda "...tedavi amaçlı kendine verilen ilaçlar ile 13/04/2014 tarihinde intihar teşebbüsünde bulunmuş bu olaydan sonra psiko-sosyal servisin kendisine yapmış olduğu psikolojik destek amaçlı görüşmelere çıkmamış, koğuş içerisindeki durumu koğuşta bulunan diğer hükümlü ve tutuklulardan alınan bilgiler ışığında takip edilmiştir. Ancak; 12/05/2015 günü tekrar kendine genelgeye uygun olarak verilen ilaçları toplu halde içerek intihar teşebbüsünde bulunmuş Bandırma ilçe Devlet Hastanesinde yapılan tıbbi müdahale sonucunda hayata döndürülerek tedavi bitiminde tekrar koğuşuna konulmuştur. Şu an herhangi bir sıkıntısı bulunmamaktadır. Ancak; Hükümlünün tekrar intihar etme olasılığı mevcuttur. ..." bilgileri bulunmaktadır.

16. Bandırma Ceza İnfaz Kurumu tarafından 26/5/2015 tarihinde düzenlenen Psikososyal Servisi raporunda M.E.D. ile yapılan görüşme sonucundaki değerlendirmeler şu şekildedir:

"... Kişi, yapılan görüşmede bir süreliğine kendisini toparlayabilmek için tekli odalarda kalmak istediğini sözlü olarak beyan etmiştir. Bununla birlikte gerek kişinin 15/05/2015 tarihinde kalkışmış olduğu intihara teşebbüs olayı, gerekse görüşme esnasındaki hal davranış ve tavırlarından intihar düşüncesinin devam ettiği tarafımdan görülmüştür.

Kişinin tekrardan intihar eylemini tekrarlayabileceği düşünülmektedir. Bu sebepten dolayı tekli koğuşlarda barındırılmasının uygun olmadığı düşünülmektedir.

T. C Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü"nün 05.03.2013 tarih ve 1781129805 sayılı "İntiharların Önlenmesi" konulu yazısında; "Ruhsal durumunda sürekli değişkenlik yansıtması (hükümlü ve tutuklunun bir gün çok neşeli ertesi gün çok derin bir kötümserlik, karamsarlık hissi yaşaması veya derin bir kötümserlik, karamsarlıktan hemen sonra coşkulu ruhsal davranış içerisinde olması hali" ve "intihara yönelik söylemlerinin olması (intihara meyilli hükümlü veya tutukluların açık olarak ve aniden intihar etmek istediğini belirten sözler sarf etmesi gibi), durumlarda konuya hassasiyetle yaklaşılması ve Psiko-Soyal Yardım Servisi tarafından gerekli yönlendirmelerin yapılması ifade edilmiştir,

Gerek Hükümlü ile yapılan görüşmeler, gerekse T.C Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen "intiharların Önlenmesi" konulu yazı göz önüne alınarak hükümlünün İntihar ve Kendine Zarar Verme Risk Yönetimi Grubu"nda değerlendirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. "

2. M.E.D.nin Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumunda Bulunduğu Süreç

17.M.E.D.nin Ceza İnfaz Kurumu dosyasının UYAP üzerinden yapılan incelemesi neticesinde şahsın Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumuna geldiği 13/7/2015 tarihinden itibaren çeşitli çok kişilik odalarda kaldığı, örgütten ayrılma çabası nedeniyle oda değişikliği ve tek kişilik odada kalma taleplerinde bulunduğu, bir kısım talebinin Ceza İnfaz Kurumu idaresince kabul edildiği, bir kısmının ise reddedildiği, başvurucunun tek kişilik odada kalma talebinin ise psikolojik durumu gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmıştır.

18. Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumunun 26/5/2016 tarihli Psikososyal Servisi raporunda başvurucunun psikolojik durumu hakkında şu tespitlere yer verilmiştir:

"...Hükümlü kurumumuza geldiği tarihten bu yana içine kapanık, kendi halinde dönem dönem pasif agresif bir yaşantı sürdürmektedir.

Hükümlü, ailesi ile telefon görüşü yapmamakta, ziyarete çıkmamaktadır.

Hükümlünün ailesi kurumu aramakta ve hükümlünün telefon görüşmesi yapması, ziyarete geldiklerinde ziyarete çıkması yönünde ikna edilmesini istemektedir. Hükümlü ile bu duruma ilişkin görüşülmüş ancak hükümlü... ailesi ile görüşmeyi kabul etmemiştir. ...

Geldiği kurumlarda iki kez intihar girişiminde bulunan hükümlünün bir kardeşinin intihar etmiş olduğu bilinmekte ancak hükümlünün ailesi hükümlünün olumsuz etkilenmemesi için hükümlüye durumu bildirmemektedir. [M.E.D.] kurumumuzda kendine zarar verme ya da intihar girişiminde bulunmamıştır. Hükümlü yalnız kalmak istemekte ancak geçmişinde intihar girişimi mevcut olması nedeni ile uygun bulunmamaktadır.

 [M.E.D.] 24/05/2016 tarihi itibari ile açlık grevine başlamıştır. Açlık grevi eylemini sonlandırması yönünde telkinlerde bulunmak amacı ile hükümlü ile yapılan görüşmesinde hükümlü; tahliye olmak istediğini bu nedenli açlık grevi eylemine başladığını söylemiştir. ...

Açlık grevi eylemine başlamasının ardından hükümlü ile yapılan görüşmelerinde daha önce durumunu kontrol etmek amacı ile yapılan görüşmelerinin aksine sürekli konuştuğu, öfkeli olduğu, odanın içinde sürekli dolandığı gözlemlenmiştir.

Aile özgeçmişine ilişkin detaylı bir bilgi edinilememesine karşın hükümlünün ailesi ile yapılan telefon görüşmelerine dayanarak hükümlü ve ailesi arasında geçen bir olay nedeni ile hükümlünün ailesine yöneltilmiş bir öfkesinin söz konusu olduğu, stresle başa çıkma yetilerinin yetersiz kaldığı, savunmalarının aşırı ve uygunsuz bir hale geldiği düşünülmektedir. Hükümlü açlık grevi eylemi ile ya gerçekten tahliye olabileceğini düşünmekte ya da ölmeyi gerçekten istemektedir. Bu iki durumdan hangi durum hükümlü için geçerli olursa olsun iki durumda da hükümlünün ruhsal sorunlar yaşadığına işaret ettiği düşünülmektedir.

Hükümlü ile hem açlık grevi öncesi hem de açlık grevi sırasında yapılan görüşmelerde kendisini iletişime kapatması (açlık grevi esnasında yapılan görüşmelerde konuşmasına karşın sadece konuşmakta, söylenenleri dinlemekte, sinirlenmektedir) geçmişinde intihar girişiminin olması, ailesinde intihar olayının olması nedeni ile hükümlünün Psikiyatri Servisi tarafından görülmesinin uygun olabileceği düşünülmektedir.

Hükümlünün bilinç açık, yönelim tam, özbakım yeterli (bütün eşyalarını çöpe atması nedeni ile ilerleyen zamanlara bozulma ihtimali söz konusu), muhakeme kusurları olduğu düşünülmektedir..."

19. Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumunun UYAP"tan temin edilen Psikososyal Servisi görüşme çizelgesi incelendiğinde 15/7/2015 tarihinde M.E.D.nin Kuruma giriş yapması sonrası sosyal çalışmacı ile psikososyal değerlendirmesinin yapıldığı, 30/9/2015 tarihinde Kurum psikoloğu ile görüştüğü, konuşacak sorunu olmadığını bildirdiği, 28/1/2016 tarihinde Kurum psikoloğu ile görüşerek kaldığı çok kişilik odadan ayrılmak istediğini bildirdiği, 3/2/2016 ve 8/2/2016 tarihlerinde Kurum psikoloğu ile görüşerek tek kişilik odada kalma isteğini ilettiği, 9/3/2016 tarihinde sosyal çalışmacı ile görüşmesinde gözlem ve sınıflandırma formunu doldurmak istemediği, 23/3/2016 tarihinde Kurum psikoloğu ile genel durumu hakkındaki görüşmesinde görüşmeyi kabul etmediği, şahsın ailesiyle görüşmeye yönlendirildiği, 6/4/2016 tarihinde Kurum psikoloğu ile görüşmeyi kabul etmediği, 25/5/2016 tarihinde Kurum psikoloğu ile açlık grevi nedeniyle görüştüğü, tahliye olana kadar açlık grevini bırakmayacağını bildirdiği, 26/5/2016 tarihinde Kurum psikoloğu ile görüşmesinde açlık grevini ölüm orucuna çevirdiğini bildirdiği,30/5/2016 tarihinde Kurum psikoloğu ile görüşmesinde kendisine ölüm orucunu sonlandırması telkininde bulunulduğu, şahsın bunu kabul etmediği, 7/9/2016 tarihinde Kurum psikoloğu ile ruhsal durumunun gözlemlenmesi amacıyla görüştüğü, 21/10/2016 tarihinde Kurum psikoloğu ile ruhsal durumunun gözlemlenmesi amacıyla yapılıcak görüşmeyi sorunu olmadığını belirterek kabul etmediği tespit edilmiştir.

20. M.E.D. 28/5/2016 tarihinde Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumundaki çok kişilik odasında yangın çıkarmıştır. Olaya dair disiplin soruşturması sırasında düzenlenen 6/6/2016 tarihli muhakkik raporundaki bilgiler şöyledir:

"Ceza İnfaz Kurumunda 28/5/2016 tarihinde ... A ilave blok 145 numaralı odanın acil butonunun çalması üzerine odaya gidildiğinde, odada kalmakta olan hük./tut. [A.A.nın] acil butonuna kendisinin bastığını söylediği ve odada kalan diğer hükümlü [M.E.D.nin] odada bulunan yatak ye muhtelif giyim eşyalarını odanın üst katında toplayarak yakacağını söylemesi üzerine gerekli güvenlik önlemleri alınarak odaya girildiği, oda üst katına çıkıldığında eşyaların yanmaya başladığının görüldüğü, yangın söndürülerek nöbetçi müdürün bilgisi dahilinde odada bulunan gazete ve çöpler, bıçak, çakmak, su bardağının güvenlik amacıyla odadan çıkartıldığı..."

21. M.E.D.nin Ceza İnfaz Kurumu dosyasının UYAP üzerinden yapılan incelenmesi neticesinde şahsın Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumunda iken çeşitli tarihlerde Tekirdağ Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine (Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniği) ve Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine (Bakırköy Hastanesi Psikiyatri Polikliniği) sevk edildiği tespit edilmiş olup sevk tarihleri ve neticesindeki işlemler aşağıdaki gibidir:

i. Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumu Hükümlü/Tutuklu Muayene Takip Çizelgesinden anlaşıldığına göre, M.E.D.nin daha önce intihar girişiminde bulunmuş olması nedeniyle ilk defa 5/10/2015 tarihinde psikiyatri polikliniğinde kontrolü uygun görülmüş fakat şahsın reddettiği not edilmiştir.

ii. M.E.D. 26/5/2016 tarihinde Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumu doktoru tarafından anksiyete bozukluğu tanısıyla Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiş olup 27/5/2016 tarihli muayenesi sonrası düzenlenen raporda şahsın ölüm düşüncesinin olduğu ve on gün sonra kontrole gelmesi gerektiği belirtilmiştir.

iii. 31/5/2016 tarihinde Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumu doktorunca tekrar anksiyete bozukluğu, suisidal düşünce tanısıyla Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilen M.E.D.nin burada yapılan muayenesinde, ilaç içmeyi reddettiğini ve yedi gündür sadece su içtiğini beyan etmesi üzerine Bakırköy Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevki uygun görülmüştür. Şahsın Bakırköy Hastanesi Psikiyatri Polikliniğinde 1/6/2016 tarihinde yapılan muayenesinde ise acilen yatırılmasını gerektirir bir psikopatoloji sağlanmadığına, tedavisi için önerilen ilaçların düzenli kullandırılması ve 9/6/2016 tarihinde yeniden kontrol muayenesine gelmesinin uygun olduğuna dair rapor düzenlenmiştir.

iv. Sonrasında M.E.D. 9/6/2016 tarihindeki kontrol muayenesi için Bakırköy Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiş, yapılan muayene sonucu 13/6/2016 tarihinde hastaneye yatış randevusu verilmiştir.

v. M.E.D. 13/6/2016 tarihinde Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatırılmıştır. Şahsın 1/7/2016 tarihinde taburcu olması sırasında düzenlenen raporda, M.E.D.nin kısmi salah hâlide iken ceza infaz kurumuna gönderilmek üzere taburcu edildiği belirtilmiş, şahsa depresif mizaçlı uyum bozukluğu tanısı konulmuş, kendisine üç farklı ilaç tedavisi yazılmış, gerektiğinde bulunduğu ceza infaz kurumuna en yakın devlet hastanesinin psikiyatri polikliniğinde muayene olması önerilmiştir.

vi. M.E.D. hücre disiplin cezasının (§ 24) infazına ara verilmesini müteakip 9/9/2016 tarihinde Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiştir. Şahsın belirli bir yakınmasının olmadığı, tedavi istemediğini söylediği tespitleriyle gerektiğinde kontrolü uygun görülmüştür.

22. M.E.D. 8/8/2016 tarihli Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumuna hitaplı dilekçesiyle ilaçlarını kullanmadığını ve kullanmayacağını belirterek ilaçların Ceza İnfaz Kurumu idaresince alınmasını talep etmiştir.

23. Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumunun 9/8/2017 tarihli Psikososyal Servisi bilgi notunda başvurucunun psikolojik durumu hakkında şu tespitlere yer verilmiştir:

"Kurumuza 13/07/2015 tarihinde sevk olarak gelen [M.E.D.] kurumumuza geldiği tarihten bu yana kendisi ile düzenli olarak bireysel görüşmeler gerçekleştirilmiş olup hükümlünün birçok görüşme talebine olumlu yanıt vermeyerek sıkıntısının bulunmadığını, ... bu nedenle görüşmek istemediğini beyan ettigi gözlemlenmiştir, Adı geçen ile en son 21/10/2016 tarihinde kurumumuz psiko-sosyal yardım servisi tarafından genel durum değerlendirme görüşmesi yapılmak üzere görüşmeye gidilmiş ancak hükümlü yine bir sıkıntısının olmadığını, iyi olduğunu beyan etmiş ve kendisini iletişime kapattığı görülmüştür,

Hükümlünün kurumumuzda bulunduğu süre içerisinde herhangi bir intihara teşebbüs ya da kendisine zarar verme eylemlerinde bulunmadığı bilinmektedir Ancak hükümlünün kendisini iletişime kapatması, görüşmeyi kabul etmemesi nedeniyle 26/05/2016 tarihinde hükümlü Tekirdağ Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edilmiştir, Hükümlü daha sonra 07/06/2016 tarihinde Bakırköy Prof. Dr. [M.O.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir. 13/06/2016 tarihinde hastaneye yatışı gerçekleşmiştir. 01/07/2016 tarihinde taburcu olup kurumumuza dönen hükümlü düzenli olarak psikiyatri polikliniğinde tedavi görmüştür. En son hükümlü 21/09/2016 tarihinde kontrole götürülmüştür.

Adı geçen hükümlü ile kurumumuz psiko-sosyal yardım servisi olarak gerçekleştirilen bireysel görüşmelerinde hükümlünün bilincinin açık olduğu, kendini ifade etmede, konuşmada güçlük yaşamadığı, öz bakımının yeterli olduğu, sorulan sorulara açık ve net cevaplar verebildiği gözlemlenmiştir..."

24. Başvurucuların yakını 28/5/2016 tarihinde ceza infaz kurumundaki odasında çıkardığı yangın (bkz. § 20) nedeniyle Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının 9/6/2016 tarihli kararıyla 11 gün hücreye koyma disiplin cezasıyla cezalandırılmıştır.

25. M.E.D. 15/8/2016 tarihli dilekçeyle hücre disiplin cezasının infazı amacıyla tek kişilik odaya konulmasını talep etmiştir. Şahsın hücre cezasının infazına 31/8/2016 tarihinde başlanmış fakat Ceza İnfaz Kurumu doktoru tarafından psikolojik durumunda kötüleşme tespit edilmekle ruhsal sağlığı açısından sakıncalı görüldüğünden cezanın infazının 7/9/2016 tarihi itibarıyla kesilmesine karar verilmiştir.

26. Ceza İnfaz Kurumunun 22/11/2017 tarihli yazısına göre hücre cezasının infazının durdurulması sonrasında M.E.D. A-147 No.lu çok kişilik odaya (koğuş) alınmıştır. Bu odada diğer beş mahkûmla barınmaktayken diğer mahkûmlar başka ceza infaz kurumlarına nakil olarak gönderildiğinden M.E.D, 16/11/2016 tarihinden itibaren odada yalnız barındırılmıştır. Bu sırada Ceza İnfaz Kurumu doktorunun şahısta iyileşme görülmekle hücre cezasının infazında sakınca olmadığı yönündeki 17/11/2016 tarihli raporuna istinaden şahsın kalan 4 günlük hücre disiplin cezasının infazına aynı odada devam edilmiştir.

27. M.E.D. A-147 No.lu koğuşta hücre disiplin cezasının infazı sırasında 18/11/2016 tarihinde pet şişeleri keserek elde ettiği ip ile banyonun dış cephe duvarındaki parmaklığa kendisini asmak suretiyle intihar etmiştir.

B. Olaya İlişkin Ceza Soruşturması Süreci

28. Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) tarafından aynı gün ve resen olayla ilgili soruşturma başlatılmıştır. Tekirdağ İl Jandarma Komutanlığı Olay Yeri İnceleme Tim Komutanlığı tarafından Cumhuriyet savcısı huzurunda olay yeri incelemesi yapılmış, olay yerinin basit krokisi çizilmiştir. 22/11/2016 tarihli olay yeri inceleme raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"...

Ası ile intihar olayının hükümlünün kaldığı koğuşun havanlandırma kısmında meydana gelmiş olduğu, [M.E.D.nin]; giysilerinin üzerinde olduğu, koğuşun giriş katında bulunan banyonun dış cephe duvarındaki demir parmaklığa boynundaki bağ ile asılı vaziyette durduğu ve ayaklarının zemine temas etmediği, cesedin yanında plastik sandalye ve zeminde ise bir çift terlik bulunduğu görüldü. Şahsın duruş pozisyonu şekli itibarı ile fotoğraf ve kamera çekimi yapıldı. Demir parmaklı banyo penceresinin 35 cm x 44 m ebatlarında, ası ipinin demir parmaklığa bağlandığı yer ile zemin arasındaki mesafe 228 cm, boynundaki bağ ile arasındaki mesafe 67 cm, şahıs asılı halde boyu 171 cm olarak ölçüldü. Vücudunun harici incelemesinde herhangi bir ateşli veya ateşsiz silah, delici veya kesici alet yarasına ve bunlara bağlı olabilecek kanama görülmedi. Gerekli ölçümlerin yapılmasına ve olay yeri krokisinin çizilmesine müteakip olay yerinde bulunan Nöb. C. Savcısının talimatı ile ceset asıdan indirildi. Asıda kullanılan cismin yapılan incelemesinde plastik pet şişelerin ince bir şekilde kesilerek 9 kat haline getirilerek güçlendirilmiş naylon yapılı bağ olduğu tespit edildi. Ölü muayenesi işlemleri için ceset mahkum kabul kısmındaki uygun bir odaya taşındı. Olay yerinde ve hükümlünün koğuşunda yapılan inceleme ve araştırmada intihar mektubuna veya notuna rastlanılmadı. Asıda kullanılan kesilmiş plastik pet şişeden oluşturulan ip şeklindeki cismin aynısının hükümlünün koğuşunda yattığı ranzanın üst katında da bulunduğu tespit edildi. Fotoğraf ve kamera çekimi yapıldı.

Ölü muayenesi işlemlerine başlanılmadan önce Cumhuriyet Savcısının talimatı ile müteveffa [M.E.D.nin] sağ ve sol el tırnak aralarından biyolojik svab kiti yardımı ile sürüntü şeklinde svab alındı. ... ölü muayenesi işlemleri esnasında müteveffanın fotoğraf ve kamera çekimi yapıldı..."

29. Başvurucu Fikri Doğan 20/12/2016 tarihinde kolluk nezdindeki müşteki beyanında özetle oğlunun kendisini asacağına inanmadığını, oğlunun kendisini asmasına engel olacak tedbirlerin alınıp alınmadığının araştırılmasını istediğini, oğlunun vefatından on beş gün önce görüştüğü Ceza İnfaz Kurumu psikoloğunun kendisine oğlunun iyi olduğunu söylediğini, oğlunun psikolojik sorunları olduğunu ve Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin oğlunun kendisine zarar vermesini engelleyecek tedbirleri almaları gerektiğini ifade ederek oğlunun ölümünde ihmali olan Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinden şikâyetçi olduğunu bildirmiştir.

30. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 18/11/2016 tarihinde olay yerine gidilerek incelemelerde bulunulmuş, aynı tarihte ölü muayenesi yapılmış, ölümün ceza infaz kurumunda gerçekleşmesi nedeniyle İstanbul Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesince (ATK Morg Dairesi) otopsi yapılması gerekli görülmüştür.

31. ATK Morg Dairesinin 7/3/2017 tarihli raporunda Biyoloji İhtisas Dairesince el ve tırnak sürüntülerinin incelenmesi neticesinde numunelerin müteveffaya ait olduğunun tespit edildiği, Kimya İhtisas Dairesince gerekli incelemelerin yapılarak kanda yabancı maddeye rastlanmadığı bilgilerine yer verilerek kişinin ölümünün ası sonucu meydana geldiği tespitine yer verilmiştir.

32. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olay anına dair kamera görüntüleri bilirkişi tarafından incelettirilmiş ve 6/12/2016 tarihli rapor düzenlenmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığınca kamera görüntülerinde şüpheli bir duruma rastlanmamıştır.

33. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 3/4/2017 tarihinde Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumundan olayla ilgili olarak yürütülen disiplin soruşturma dosyası istenmiş, dosya 9/5/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına iletilmiştir.

34. ATK Biyoloji İhtisas Dairesinin 9/4/2017 tarihli anal sürüntü incelemesine dair raporunda, alınan örneklerin müteveffaya ait olduğu tespitine yer verilmiştir.

35. Cumhuriyet Başsavcılığı 2/6/2017 tarihinde, ası sureti ile intihar olayıyla ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"18/11/2016 günü saat 14:00 sıralarında Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu görevlilerince infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan bir şahsın koğuşunda asılı şekilde ve ölü olarak bulunduğunun bildirilmesi üzerine olay yeri inceleme ekibi görevlilerince Cumhuriyet Başsavcılığımızca belirtili yerde olay yeri inceleme işlemi icra olunduğu, yapılan inceleme neticesinde olay yerinin hükümlünün kaldığı koğuşun havalandırması olduğu, cesedin koğuşun banyosuna ait dış duvarında kalan demir parmaklığa asılı plastik pet şişeden kesilerek değerlendirilen sicim ip şeklindeki 9 kat bağdan oluşan ası ipinin bulunduğu, banyoya ait metal korkuluk demiri ile zeminin 228 cm yüksekliğinde olduğu, asılı halde iken yapılan ölçümde ölen şahsın yaklaşık 171 cm uzunluğunda bulunduğu, korkuluk demir ebatlarının ise 35 cm x 44 cm olduğu, asılı hali ile şahsın ayaklarının yere temas etmediği, elbiselerinin üzerinde bulunduğu, vücudunun dış hatlarında ve giysilerinde ateşli ve ya ateşsiz silah yaralaması, darp ve cebir izine rastlanmadığının görüldüğü, Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığınca ölü muayene tutanağı tanzim olunduğu, yapılan ölü muayenesinde herhangi bir tramvatik bulgu, boğuşma izi, delici kesici alet yaralanması, ateşli silah izine rastlanmadığı hususlarının belirtildiği ve cesedin klasik otopsi yapılarak kesin ölüm sebebinin tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumuna gönderildiği,

...

Ölenin koğuşunu dışarıdan gören kamera görüntüleri incelenmesine ilişkin bilirkişi raporu dahilinde "kamera saati ile 11:57:31’de iki infaz koruma memurunun ölene ait odanın bulunduğu koridora giriş yaptıkları, 11:57:54’de odanın havalandırma bölümü kapısını açarak kamera açısından çıktıkları, 11:58:39"da oda havalandırma kapısını kilitleyip ayrıldıkları, 12:43:57"de iki infaz koruma memurunun koridorda görev yaptıkları, görevli X 1 şahsın üzerinde yemek bulunan tekerlekli yemek dağıtım aracını idare ettiği, her iki şahsın kamera saati ile 12:45:12"de oda kapısı önünde geldikleri, İKM X 3 isimli şahsın elinde gazete ve bir zarf ile birlikte kapıyı çaldığı bir müddet koridor üzerinde bekledikten sonra kamera saati ile 12:46:06"da koridordan ayrıldıkları, 13:06:04"de İKM X 1 ile birlikte İKM X 4 isimli şahısların koridora giriş yaptıkları, kamera saati ile 13:06:36"da kapı kilidini açtıkları, içeriye doğru hareketlendikleri, sonrasında hızla dışarı çıktıkları, İKM X 4 isimli şahsın koridordan koşarak çıktığı, İKM X 1 isimli şahsın kapıyı tekrar kilitleyip kamera saati ile 13:06:59 da koşarak koridordan çıktığı, her iki şahsın da yanlarında görevli infaz koruma memuru arkadaşlar, ile birlikte oda havalandırma kapısı önüne gelerek İKM X 1 in kapıyı açtığı, diğer infaz koruma memurları ile birlikte içeriye girmeksizin açık olan kapıdan içeri doğru gözle kontrol yapıp kapıyı tekrar kilitleyerek koridordan ayrıldıkları, görüntünün devamında sivil ve resmi giyimli ceza infaz koruma görevlilerinin koridora gelerek odaya girip çıktıkları..." hususlarının belirtildiği,

Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 07/03/2017 tarihli raporu ile ölenin kanında alkol bulunmadığı, sistematikteki diğer maddelerin bulunmadığı, idrarda parasetamol bulunduğu, [M.E.D.ye] ait sağ el 1, 2 nolu tırnak sürüntüleri, ... DNA profili elde edildiği, elde edilen profilin [M.E.D.nin] DNA profilini içerdiği, kişinin ölümünün ası sonucu meydana gelmiş olduğunun belirtildiği,

Yapılan disiplin soruşturması sonucunda Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun 26/04/2017 tarihli 2016/11 karar nolu disiplin soruşturması kararı ile ... disiplin yönünden ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verdiği,

Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesinin 09/04/2017 tarihli raporu ile "[M.E.D.ye] ait olduğu bildirilen anal sürüntüden... sperm hücresi tespit edilmedi. Ası vasıtası olduğu bildirilen ipten alınan sürüntü örneğinde kan tespit edildi. [M.E.D.ye] ait olduğu bildirilen anal sürüntü örneğinden elde edilen DNA profilinin [M.E.D.nin] DNA profili ile uyumlu olduğu tespit edildi. ... hususlarının belirtildiği,

18/11/2016 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağı, olay yeri inceleme raporu ve olay yeri krokisi, mahkumun hayatını kaybettiği koğuşu dışarıdan gören kamera görüntüleri ve ilgili bilirkişi raporu, müşteki beyanı, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Ceza İnfaz Kurumunun 2016/11 karar nolu disiplin soruşturması kararı, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 07/03/2017 tarihli raporu, Biyoloji İhtisas Dairesinin 09/04/2017 tarihli raporu vesair tüm soruşturma evrakı birlikte değerlendirildiğinde ölen [M.E.D.nin] ... kendi iradesi ile ası suretiyle intihar ettiği, şahsın ölümünde kendisi haricinde başkaca kimseye atfı kabil kusur bulunmadığı anlaşılmakla somut olaya ilişkin olarak KAMU ADINA KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA..."

36. Başvurucular vekili tarafından 22/6/2017 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edilmiş, itirazda soruşturmanın ölüm olayında üçüncü bir kişinin rolü olup olmadığıyla sınırlı yürütüldüğü, M.E.D.nin ceza infaz kurumunda intihar etme durumuna nasıl geldiğinin ve bu konuda adli, idari ve tıbbi yetkililerce gerekli önlemin alınıp alınmadığının araştırılmadığı, şahsın öncesinde intihar girişiminde bulunduğu ve intihara meyilli olduğu açık olduğu hâlde cezasının infazının ertelenmesinin gerekip gerekmediği yahut ne amaçla tek başına hücre cezasının infazına devam edildiğinin araştırılmadığı ifade edilmiştir. İtirazda ayrıca şahsın intihar etmede kullandığı pet şişeleri keserek elde ettiği ipi meydana getirmede kullandığı kesici cismin ne olduğunun ve nasıl odasında bulundurulduğunun araştırılmadığı, dolayısıyla olayda ihmali bulunan Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin sorumluluklarının tespiti noktasında eksik soruşturma yürütüldüğü iddia edilmiştir.

37. İtiraz Tekirdağ 2. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedilmiştir.

38. Ret kararı başvuruculara 18/8/2017 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucular 7/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

C. Olaya İlişkin Disiplin Soruşturması Süreci

39. Başvurucuların yakınının intihar etmesi nedeniyle olay hakkında yürütülen disiplin soruşturması sonucunda 8/5/2017 tarihli karar ile üç infaz koruma memuru hakkında disiplin yönünden ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Kurumumuz A ilave Blok 147 nolu odada barındırılan hükümlü [M.E.D.nin] pet şişeleri incelterek yapmış olduğu plastik ipi havalandırma bahçesinde bulunan banyo penceresindeki demirlere bağlamak suretiyle kendini asarak intihar etmesi nedeniyle tutulan 18/11/2016 tarihli tutanak, tutanakta adı geçen personellerin savunmaları, olayın meydana geldiği oda koridorunun kamera CD görüntüleri, Revir Biriminin hükümlü/tutuklu muayene takip çizelgesi, Ölü Muayene ve Otopsi Tutanağı ile Hükümlü[M.E.D.nin] Bakırköy Prof. Dr. [M.O.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Tekirdağ Devlet Hastanesine sevk yazılarının incelenmesi neticesinde;

Hükümlü [M.E.D.nin] havalandırma bahçe kapısını kapatmak üzere 18/11/2016 tarihinde saat 13.06 da koridora gidildiği, koridor tarafındaki bahçeye giriş kapısını görevli memurlardan [E.T.nin] açtığı, bahçeden içeriye [E.T.] ile [A.G.nin] girdikleri ve ani müdahale ekibine haber vermek üzere koşarak bahçeden koridora çıktıkları, saat 13:07"de olay yerine müdahale ekibinin geldiği, saat 13: l1 "de olay yerine Sorumlu İnfaz ve Koruma Başmemuru ve Kurum 2. Müdürünün geldiği, saat 13:46"da Kurum Doktoru ve Sağlık Memurunun geldiği, saat 14:12"de Kurum Savcısı ve Kurum Müdürünün geldiği, saat 14:39"da Otopsi Savcısının geldiği, saat 14.48"de Jandarma Olay Yeri İnceleme Ekibinin geldiği ve Hükümlü [M.E.D.nin] ... görevli memurlarca sedyeye konularak odadan çıkarıldığı görüntülerden tespit edilmiştir.

... infaz ve Koruma Memuru [E.T.] savunmasında; Kurumumuzda 18/11/2016 tarihinde 08:00/20:00 saatleri arasındaki nöbette D Vardiyasında A ilave Blok nöbetçisi olarak görev yaptığını, saat 12:00"da ... disiplin cezası kararına istinaden A ilave Blok 147 nolu odada bulunan hükümlü [M.E.D.nin] 1 saatlik havalandırma süresini başlatmak amacı ile bloktaki diğer nöbetçi arkadaşı [S.T.yle] beraber havalandırma kapısını açtıklarını, hükümlünün genel durumunun iyi olduğunu ve bahçeye çıktığını gördüğünü, koridora açılan bahçe kapısını kapatarak koridordan ayrıldığını, saat 13:00"da 1 saatlik havalandırma süresinin bitmesi üzerine [A.G.] ile beraber havalandırma kapısını kapatmaya gittiğini,... bahçe kapısını açtığında ilk bakışta hükümlüyü bahçe kapısında göremediğini, çünkü odanın havalandırma kapısının açık vaziyette olduğunu, kapıyı kapatmak üzere o tarafa yöneldiğinde hükümlünün tuvalet penceresinin demirlerine ip bağlamak suretiyle kendini astığını gördüğünü, genel durumunun hareketsiz ve renginin morarmış olduğunu, ayaklarının yerden kesik vaziyette olduğunu yani ayaklarının yere hiç temas etmediğtnl, herhangi bir müdahalede bulunmayarak derhal odadan ayrıldığını ve nöbetçi müdür ile infaz ve Koruma Başmemuruna haber vermek üzere... koridoruna çıktığını...

... İnfaz ve Koruma Memuru [A.G.] savunmasında [benzer anlatımda bulunmuştur.]

... İnfaz ve Koruma Memuru [S.T.] savunmasında [benzer anlatımda bulunmuştur.]

...

Hükümlü [M.E.D.nin], Kurumumuza ilk giriş muayenesinin 13/07/2015 tarihinde yapıldığı, Kurum Revirindeki 05/10/2015 tarihli ... muayenesinde "Daha önceki suisid (intihar) girişiminden dolayı" Psikiyatri polikliniğinde kontrolünün önerildiği ancak hükümlü [M.E.D.nin] kontrol olmayı reddettiği, kurum doktoru tarafından 26/05/2016 tarihinde "ankisiyete bozukluğu" tanısıyla Tekirdağ Devlet hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edildiği, Kurum Doktoru tarafından 31/05/2016 tarihinde "ankisiyete bozukluğu ve suisid(intihar) düşüncesi var" tanısıyla Tekirdağ Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edildiği, yapılan kontrollerden sonra 01/06/2016 tarihinde Bakırköy Prof. Dr. [M.O.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesince ilaç tedavisine başlandığı, 13/06/2016 tarihinde Bakırköy Prof. Dr. [M.O.] Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine "Depresif Mizaçlı Uyum Bozukluğu" teşhisiyle yatışının yapıldığı ve 01/07/2016 tarihinde hastaneden taburcu edildiği, hükümlü [M.E.D.nin] Kurum Müdürlüğüne hitaben yazmış olduğu 08/08/2016 tarihli dilekçesinde "Kalmakta olduğu A ilave blok 147 numaralı odanın yan tarafındaki odaya ait sandığın içerisinde bulunan, şahsına ait kullanmadığından ve kullanmayacağından, ilaçların alınmasını" talep ettiği, kurum doktoru tarafından 09/09/2016 tarihinde "ankisiyete" tanısıyla Tekirdağ Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edildiği, hükümlü [M.E.D.nin] psikolojik problemlerinin olduğu ve daha öncede intihar girişiminde bulunduğu tespit edilmiştir. Hükümlü odasına bakan koridorların CD kayıtlarının incelenmesi, hükümlünün sağlık dosyasının incelenmesi, görevli personellerin ifadeleri vs. gibi olayla ilgili yapılan araştırma ve incelemeler neticesinde sonuç olarak görevli personelin verilen görevi yerine getirirken herhangi bir kusur, kasıt ve görevi ihmallerinin bulunmadığı; ... kanaatine varılmış olup..."

D. Olaya İlişkin Tam Yargı Davası Süreci

40. UYAP"tan yapılan inceleme neticesinde başvurucuların bireysel başvuruda bulunduktan sonra kendilerine ve müteveffanın kardeşlerine ölüm olayı nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödenmesi taleplerinin Bakanlık tarafından 15/8/2017 tarihinde reddedildiği ve başvurucuların 6/10/2017 havale tarihli dilekçeyle Tekirdağ İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) başvurucu Emine Doğan için 85.000 TL maddi, 130.000 TL manevi; başvurucu Fikri Doğan için 85.000 TL maddi, 130.00 TL manevi; yedi kardeşin her biri için ayrı ayrı 18.000 TL manevi olmak üzere toplam 556.000 TL tazminat ödenmesi istemiyle tam yargı davası açtığı tespit edilmiştir.

41. İdare Mahkemesi soruşturma dosyasını inceledikten sonra 19/7/2018 tarihli ara kararıyla, müteveffanın barındırıldığı odanın koridorunu gösteren 18/11/2016 tarihli kamera görüntü kaydının ve banyo havalandırma penceresi demirlerine pet şişeleri ince ince keserek yaptığı ip ile kendini asmak suretiyle intihar edilen olayda pet şişelerinin ve pet şişelerinin ince ince kesilmesini sağlayan kesici aletin nasıl temin edildiği hususunda bir araştırma yapılıp yapılmadığının, bu kesici aletin ceza infaz kurumuna sokulması yasak maddelerden olup olmadığının sorularak buna ilişkin yasal dayanağı da belirtilerek açıklama yapılmasının istenmesine karar vermiştir.

42. Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumu tarafından 5/9/2018 tarihinde verilen cevabın ilgili kısmı "...Ceza İnfaz Kurumumuz kantininde cam ve metal koruma kabı içerisinde ürün satışı[nın], kurum güvenliği açısında yapılmadığı, satışı yapılan bir çok malzemenin pet veya plastik koruma kapları içerisinde muhafaza edildiği, bahse konu pet şişelerin kurum kantininde satılan su, meşrubat veya temizlik malzemelerine ait şişelerden yapılmış olduğu, Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmeliğin 6"ncı ve 13"ncü Maddeleri uyarınca odada bulundurulan meyve bıçağı ve kurum kantininde kişisel temizlik için satılan tıraş bıçağının jiletlerini kullanmak suretiyle pet malzemeleri kestikleri, bu malzemelerin ilgili mevzuat çerçevesinde kurum kantininde satıldığı ve hükümlülerce ücreti mukabilinde temin edildiği, dolayısı ile ceza infaz kurumuna sokulması yasak eşyalardan sayılamayacağı tespit edilmiştir. " şeklindedir.

43. İdare Mahkemesi 12/7/2019 tarihli kararı ile tazminat isteminin kısmen kabulüne karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...

Olayda, davacıların yakını [M.E.D.nin] hükümlü olarak bulunduğu Tekirdağ 2 No.lu F Tipi Ceza İnfaz Kurumunda intihar ederek yaşamını yitirmesi olayında, anılan kişinin psikolojik sorunlar yaşaması ve daha öncesinde de intihar girişiminde bulunduğunun davalı idarece bilinmesine rağmen, idarenin gerekli gözetim ve denetim görevlerini gereği gibi yerine getirmeyerek hizmet kusurunda bulunduğu sonucuna varılmıştır.

...

... Açıklanan nedenlerle; maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine, maddi tazminat isteminin 193.666,32 TL"lik kısmının kabulüne, fazlaya ilişkin kısmının reddine, manevi tazminat isteminin 55.000,00 TL"lik kısmının kabulüne, fazlaya ilişkin kısmının reddine, 193.666,32 TL maddi tazminatın, 157.624,87 TL"lik kısmının ve 55.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, maddi tazminatın 36.041,45 TL"lik kısmının ise, miktar artırım dilekçesinin davalı idarenin kayıtlarına girdiği 02.07.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine..."

44. Karara karşı yapılan istinaf talebi İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesinin 29/1/2020 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Dosya Danıştay nezdinde temyiz incelemesindedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

45. 13/12/2004 ve tarihli 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Hapis cezalarının infaz rejimi, aşağıda gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:

...

f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.

...

46. 5275 sayılı Kanun’un “Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları” kenar başlıklı 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, iç ve dış güvenlik görevlilerine sahip, firara karşı teknik, mekanik, elektronik ve fizikî engellerle donatılmış, oda ve koridor kapıları sürekli kapalı tutulan, ancak mevzuatın belirttiği hâllerde aynı oda dışındaki hükümlüler arasında ve dış çevre ile temasların geçerli olduğu sıkı güvenlik rejimine tâbi hükümlülerin bir veya üç kişilik odalarda barındırıldıkları tesislerdir. Bu kurumlarda bireysel veya grup hâlinde iyileştirme yöntemleri uygulanır.

...

 (3) Eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli hâlde bulunan ve özel gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya iyileştirme tedbir, araç ve usûllerine ısrarla karşı koyanlar bu kurumlara gönderilirler.

...”

47. 5275 sayılı Kanun’un “Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi” kenar başlıklı 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.

 (2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.

 (3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir. (2)

..."

48. 5275 sayılı Kanun’un “Akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlığı olan hükümlülerin cezalarının infazı” kenar başlıklı 18. maddesi şöyledir:

"(1) Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde infaz edilir.

 (2) Birinci fıkrada belirtilenlerin cezalarının infazı için belirlenen infaz kurumlarının ihtiyaç duyduğu uzman ve diğer tıp görevlileri, Sağlık Bakanlığınca karşılanır."

49. 5275 sayılı Kanun’un “Cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına uyma” kenar başlıklı 26. maddesi şöyledir:

"(1) Hükümlü, hapis cezasının yerine getirilmesine katlanma ve bu amaçla düzenlenen infaz rejimine uygun tutum ve davranışlar içinde bulunmakla yükümlüdür.

 (2) Hükümlü, ceza infaz kurumunun güvenlik ve iyileştirme programlarına tam bir uyum göstermekle yükümlüdür. Her ne amaçla olursa olsun, bilerek kendi yaşamlarını ve bedensel bütünlüklerini tehlikeye düşürecek eylemlere girişmeleri, cezanın yerine getirilmesine katlanma yükümlülüğünün ihlâli sayılır."

50. 5275 sayılı Kanun’un “Sağlığın korunması kurallarına uyma” kenar başlıklı 27. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"Hükümlü, hem kendi, hem de diğer hükümlülerin sağlığını tehlikeye düşürebilecek eylemlerden kaçınmakla yükümlüdür."

51. 5275 sayılı Kanun’un “Disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve kaldırılması” kenar başlıklı 48. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) bendi şöyledir:

"Hücreye koyma cezasına ilişkin disiplin cezalarının infazından önce ve infazı sırasında hükümlü, hekim tarafından muayene edilir. İlgilinin bu cezaya katlanamayacağı anlaşılırsa cezanın infazı sonraya bırakılır veya hekiminin belirleyeceği aralıklarla infaz edilir. Koşullu salıverilme tarihine kadar hükümlünün iyileşemeyeceğinin tam teşekküllü Devlet veya üniversite hastanesi sağlık kurulu raporu ile saptanması hâlinde hücreye koyma cezası infaz edilmez; yerine ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası iki katı süreyle uygulanır. Raporlar infaz dosyasına konulur."

52. 5275 sayılı Kanun’un “Zorunlu nedenlerle nakil” kenar başlıklı 56. maddesi şöyledir:

"Kurumların elverişsiz ve yetersiz kalması, kapsama gücünün aşılması, kullanılamaz hâle gelmesi, asayiş, güvenlik, doğal afet, yangın ve büyük onarım gibi zorunlu nedenlerle başka kurumlara nakledilmeleri gerekli görülen hükümlüler, yargı çevresi dışında Adalet Bakanlığınca belirlenen ve konumlarına uygun olan diğer kurumlara nakledilebilirler."

53. 5275 sayılı Kanun’un “Hükümlünün barındırılması ve yatırılması” kenar başlıklı 63. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Tehlikeli hâli bulunan hükümlü ancak bir veya üç kişilik odalarda, diğer hükümlüler ise kurumun fizikî yapısı, kapasite durumu ve güvenlik gerekleri göz önüne alınarak cezaevi yönetimi tarafından belirlenecek sayıda mahkûmun kalabileceği odalarda barındırılırlar."

54. 5275 sayılı Kanun’un “Hükümlünün muayene ve tedavi istekleri” kenar başlıklı 71. maddesi şöyledir:

"Hükümlü, beden ve ruh sağlığının korunması, hastalıklarının tanısı için muayene ve tedavi olanaklarından, tıbbî araçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Bunun için hükümlü öncelikle kurum revirinde, mümkün olmaması hâlinde Devlet veya üniversite hastanelerinin mahkûm koğuşlarında tedavi ettirilir."

55. 5275 sayılı Kanun’un “Sağlık denetimi” kenar başlıklı 79. maddesi şöyledir:

"Kurum hekimi, kurumu ayda en az bir kez denetleyerek genel ve özel önlem alınması gereken hastalıklar ile kurumda sağlık koşulları yönünden alınması gereken önerileri içeren bir rapor düzenler ve kurum yönetimine verir."

56. 5275 sayılı Kanun’un “İnfazı engelleyecek hastalık hâli” kenar başlıklı 81. maddesi şöyledir:

"Kurum hekimi veya görevli hekim tarafından yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hükümlünün cezasını yerine getirmesine engel olabilecek hastalığı saptanırsa durum, kurum yönetimine bildirilir."

57. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik"in (Yönetmelik) "Yeme ve içmede kullanılan araç ve gereçler" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:

" Koğuş, oda ve eklentilerinde, her hükümlü için kantinden temin edilmek şartıyla bir adet uç kısmı sivri olmayan on santimetre uzunluğunda bıçak, plastik veya yumuşak metalden imal edilmiş çatal, yemek ve çay kaşığı, 0.50 mm. kalınlığında iki adet metal yemek tabağı ve ikişer adet cam su bardağı ile çay bardağı ve tabağı bulundurulabilir."

58. Yönetmelik"in "Temizlik" kenar başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Hükümlüler, koğuş, oda veya eklentilerinde, kantinden temin edilmek koşuluyla kişisel ve çevresel temizliklerini temin için tarak, saç fırçası, sabun, kese, diş macunu, diş fırçası, tıraş sabunu, şampuan, parfüm, krem, saç boyası, çakısı bulunmayan tırnak makası, plastik saplı tıraş bıçağı, beş adet plastik elbise askısı, çamaşır mandalı ve gündelik hayatta kullanılan plastik eşyalar ile idarece uygun görülen uzunlukta çamaşır ipi bulundurabilir."

59. Yönetmelik"in "El işi faaliyetleri" kenar başlıklı 14. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Maket bıçağı, tornavida gibi kesici ve delici alet ile boyama ve yapıştırmada kullanılan madde ve malzemelerin koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulmasına izin verilmez."

60. Yönetmelik"in "Bulundurulabilecek hayvanlar ile diğer eşyalar" kenar başlıklı 15. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

"Hükümlüler, kendilerine idare tarafından verilen nevresim takımı ve battaniye dışında, kantinden temin edilmek şartıyla bir adet nevresim takımı ve iklim koşulları değerlendirilerek idarenin uygun göreceği sayıda battaniye bulundurabilir."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

61. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur... "

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

62. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında Sözleşme"nin 2. maddesinin ilk cümlesinin devletlerin yalnızca kasti ve hukuka aykırı ölüme sebebiyet vermekten kaçınmasını değil aynı zamanda kendi egemenlik yetkileri içinde bulunan kişilerin yaşamlarını korumak için gerekli tedbirleri almalarına dair devletlere pozitif yükümlülük yüklediğini hatırlatmaktadır (L.C.B/İngiltere, B. No: 23413/94, 9/6/1998, § 36).

63. AİHM’e göre Sözleşme’nin 2.maddesi,devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında can kaybının bulunduğu durumlarda devlete elindeki tüm imkânları kullanarak yaşama hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak yeterli yargısal veya diğer tedbirleri alma görevi yüklemektedir (Osman/İngiltere [BD], B. No: 23452/94,28/10/1998, § 115; Paul ve Audrey Edwards/İngiltere, B. No: 46477/99, 14/3/2002, § 54). AİHM, bu yükümlülüğün -kamusal olsun veya olmasın- yaşama hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından da geçerli olduğu kanaatindedir (Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99, 30/11/ 2004, § 71).

64. Ancak AİHM"e göre Sözleşme’nin 2. Maddesi kapsamında yetkililerin pozitif yükümlülükleri mutlak/koşulsuz değildir. Yaşama yönelik varsayılan her tehdit, yetkilileri riski önlemek için özel önlemler almaya zorlamaz. Özel önlemler alma yönünde bir görev, sadece yetkililerin yaşama yönelik gerçek ve yakın bir riskin bulunduğunu bildikleri ya da bilmeleri gerektiği ve yetkililerin durum üzerinde belirli derecede hâkimiyetlerinin bulunduğu hâllerde ortaya çıkar (Finogenov ve diğerleri/Rusya, B. No: 18299/03, 27311/03,20/12/2011, § 209).

65. Diğer taraftan söz konusu pozitif yükümlülük; modern toplumların güvenliğini sağlamadaki zorluklar, insan davranışlarının öngörülemezliği ve belirli bir faaliyete ilişkin tercihlerin önceliklere ve kaynaklara göre yapılması gerektiği akılda tutularak yetkililere imkânsız veya aşırı bir sorumluluk yüklemeyecek şekilde yorumlanmalıdır (Finogenov ve diğerleri,§ 209; Makaratzis/Yunanistan [BD], B. No: 50385/99, 20/12/2004, § 69).

66. AİHM, tutuklu ve hükümlülerle ilgili olarak onların korunmasız ve zayıf durumda olduklarını ve en zor şartlarda dahi yetkililerin bu kişilerin fiziksel esenliklerini korumakla sorumlu olduklarını belirtmiştir (Keenan/Birleşik Krallık, B. No: 27229/95, 3/4/2001, § 91; Tarariyeva/Rusya, B. No: 4353/03, 14/12/2006, § 73; Vlademir/Romanov/Rusya, B. No: 41461/02, 24/7/2008, § 57).

67. AİHM, Sözleşme"nin 2. maddesinin 1. maddesiyle birlikte yorumlandığında devletin yaşama hakkı kapsamındaki bir olayı etkili soruşturma yükümlülüğünün bulunduğunu kabul etmiştir (McCann ve diğerleri/Birleşik Krallık [BD], B. No: 18984/91, 27/9/1995, § 161).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

68. Mahkemenin 29/6/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucu Emine Doğan Yönünden

69. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un "Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi" kenar başlıklı 48. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Kabul edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir."

70. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) 80. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:

...

ç)Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi.

 (2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir."

71. Müteveffanın annesi olan başvurucu Emine Doğan"ın bireysel başvuru tarihinden sonra 19/3/2020 tarihinde yaşamını yitirdiği anlaşılmıştır. Öte yandan Emine Doğan"ın eşi Fikri Doğan da somut başvuruda başvurucu sıfatına sahiptir. Başvurucu Emine Doğan yönünden başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden bulunmamaktadır.

72. Açıklanan gerekçelerle başvurucu Emine Doğan tarafından yapılan bireysel başvurunun kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin düşmesine karar verilmesi gerekir.

B. Başvurucu Fikri Doğan Yönünden

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

73. Başvurucu; oğlunun birden fazla intihar girişiminde bulunduğu ve intihara meyilli olduğu tıbbi raporlarla sabit olduğu hâlde Ceza İnfaz Kurumu yetkilileri tarafından infazın ertelenmesi ile ilgili bir işlem tesis edilmediğini, yakınının ölmesinden önce hücre disiplin cezası verilerek ölüme terk edildiğini, Ceza İnfaz Kurumu idaresinin meydana gelen ölümden sorumlu olduğunu, olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasında yakınının intihara yol açan ruhsal duruma nasıl geldiği ve olayın önlenmesi için hangi adli, idari ve tıbbi önlemlerin alınmadığı hususlarının üzerinde durulmadığını, oğlunun intihar sırasında kullandığı plastik şişeyi hangi eşya ile kestiğinin ortaya konulmadığını ve kusuru olanlar tespit edilemediği için sorumlular hakkında kamu davası da açılamadığını belirterek yaşam, etkili başvuru ve adil yargılanma hakları ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

74. Bakanlık görüşünde, başvurucunun ihmale dayalı ölüm olayı gerçekleştiği iddiası bakımından açtığı tam yargı davasının derdest olduğunun başvurunun kabul edilebilirliği açısından gözönünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edildiği iddiası bakımından M.E.D.nin ceza infaz kurumunda iken düzenli olarak sağlık kontrollerinin yapıldığını, çok kez kurum psikoloğu ile görüştüğünü ve birçok kez tam teşekküllü hastanelerin psikiyatri servisine sevk edildiğini, reçete edilen ilaçların ceza infaz kurumu görevlileri nezaretinde ve kontrolünde M.E.D.ye temin edilerek kullandırıldığını belirterek yetkililerin gerekli tedbirleri aldığı görüşünü ifade etmiştir.

75. Bakanlık yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiği iddiası bakımından ise yürütülen soruşturmada ölüm olayının tüm yönlerinin ortaya konulduğunu, Cumhuriyet savcısının olay yerine bizzat gittiğini, ölüm olayını aydınlatabilecek bütün delillerin toplanması adına gerekli işlemlerin yapıldığını, olay ile ilgili bilgi ve görgüsü olanların beyanlarının tespit edildiğini, olaya ilişkin olarak Ceza İnfaz Kurumu görevlileri hakkında yürütülen disiplin soruşturması bilgilerinin dosyaya alındığını, detaylı bir rapor hazırlanmasına imkân verecek şekildeki bir otopsi raporunun hazırlandığını ve yedi ay gibi kısa bir sürede soruşturmanın tamamlandığını belirtmiştir.

2. Değerlendirme

76. Anayasa"nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, yaşama, ...hakkına sahiptir.”

77. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

78. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü yakınının yaşamının korunmadığına ve olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkin olduğundan diğer haklarla bağlantılı olarak ileri sürdüğü ihlal iddiaları yaşam hakkı kapsamında değerlendirilmiştir. Başvurucunun yakınının yaşamının korunmadığına ilişkin iddiası yaşam hakkının maddi boyutu yönünden, olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği iddiası ise yaşam hakkının usul boyutu yönünden incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

79. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvuru konusu olayda başvurucu, ölenin babasıdır. Bu nedenle başvuruda, başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

80. Anayasa Mahkemesine göre ilke olarak ceza infaz kurumlarında kamu makamlarının yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamındaki yaşamı koruyucu önlemleri almamaları nedeniyle ölüm olayının gerçekleştiğine yönelik iddialar bakımından etkili başvuru yolu ceza soruşturması yoludur (birçok karar arasından bkz. Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No: 2013/6979, 20/5/2015, §§ 70-86; Hilmi Moray, B. No: 2013/3053, 21/4/2016, §§ 64-74).

81. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının maddi ve usul yönlerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Yaşam Hakkının Maddi Yönünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

 (1) Genel İlkeler

82. Anayasa"nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkı Anayasa"nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete negatif yükümlülükler yanında pozitif yükümlülükler de yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 50).

83. Pozitif yükümlülükler kapsamında devletin yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi vardır. Devlet, öncelikle yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeler yapmalı; bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri almalıdır. Bu ödev ayrıca bireyin yaşamını her türlü tehlike, tehdit ve şiddetten koruma yükümlülüğünü de içerir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 51). Bu kapsamda anılan yasal ve idari tedbirler, yaşam hakkına yönelik ihlalleri durdurmayı ve gerektiğinde faillerin cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. Bu yükümlülük, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her durum bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).

84. Yukarıda belirtildiği üzere devletin kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü, ceza infaz kurumlarında ve devletin kontrolü altında bulunan diğer alanlarda gerçekleşen ölüm olayları için de geçerli olup bu yükümlülüğün ortaya çıkması için yetkililerin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir. Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak pozitif yükümlülük yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53).

85. Tutuklanan veya hürriyeti bağlayıcı cezasının infazına başlanan kişilerin daha önce sahip oldukları pek çok özgürlükten mahrum kalmaları ve günlük yaşamlarında ciddi nitelikte bir değişim yaşamalarının doğal bir sonucu olarak psikolojik sağlıkları bozulabilmekte, dolayısıyla kırılgan ve korumasız bir konumda bulunan bu kişilerin intihar etme riski artabilmektedir. Bu nedenle yasal ve ikincil düzenlemelerin ceza infaz kurumu yetkililerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevi yüklemesi, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının tehlikeye atılmasını önleyici tedbirler alınmasını sağlaması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle ceza infaz kurumunda kalan kişilerin davranışlarının ve sağlık durumlarının takip edilmesi, gerektiğinde doktor muayenesine başvurulması, diğer yandan bu konuda meyli olduğu anlaşılanlar açısından kendileri için en uygun yerlerde kalmalarının temin edilmesi, intihar eylemlerinde kullanılabilecek kesici/delici eşyalara, kemer, çamaşır ipi veya ayakkabı bağcıkları gibi eşyalara el konması şeklinde bu tip risklerin azaltılmasına yönelik önlemlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 73).

86. Bu bağlamda tutuklunun veya hükümlünün kendine zarar verme ihtimalini en aza indirecek, kişi özgürlüğüne aşırı bir sınırlama getirmeyecek ölçüde tedbirleri alması yetkililerden beklenebilecektir. Bir hükümlü veya tutuklu açısından daha sıkı tedbirlerin gerekip gerekmediği ve bunların uygulanmasının makul olup olmadığı, başvuru konusu yapılan her bir somut olayın koşullarına göre değişecektir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 74).

87. Ceza infaz kurumunda bulunan veya askerlik vazifesini yerine getiren bir kişinin sağlığı ve güvenliği açısından gerekli tedavi türünün ve kalması uygun olan yerin belirlenmesinin -o kişinin bu konulardaki muhakeme yeteneğinin somut olayın şartları içinde sağlıklı olmadığının açık olduğu durumlarda- sadece kendi tercihlerine göre yapılması mümkün değildir (Mehmet Kaya ve diğerleri, § 82).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

88. Somut olayda ceza infaz kurumunda bulunan kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için oluşturulması gereken yasal ve idari çerçevenin oluşturulmadığı yönünde ileri sürülen bir eksiklik olmadığı gibi bu konuda Anayasa Mahkemesi tarafından resen gözetilmesi ve incelenmesi gereken bir hususun da bulunmadığı anlaşılmıştır.

89. Dolayısıyla mevcut başvuruda, öncelikle Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin M.E.D.nin intihar etme riskini bilip bilmediğinin veya bilmelerinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesi, riskin bilindiği kanaatine ulaşılması hâlinde ise Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin önleyici tedbir alıp almadığının ortaya konması gerekmektedir.

90. M.E.D.nin ceza infaz kurumlarında bulunduğu süreçler incelendiğinde şahsın psikolojik problemlerinin Bandırma Ceza İnfaz Kurumunda başladığı görülmüştür. Burada M.E.D.nin iki kez ilaç içmek suretiyle intihar ettiği (bkz. §§ 10, 11), Bandırma Devlet Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine sevk edildiği (bkz. § 13), 26/5/2015 tarihli Psikososyal Servis raporunda, yapılan psikolog görüşmesinde şahsın tavırlarından intihar düşüncesinin devam ettiği kanaatinin edinilmesi nedeniyle tekli odada barındırılmasının uygun olmadığı tespitine yer verildiği (bkz. § 16), Bandırma Ceza İnfaz Kurumu tarafından şahsın bu durumu nedeniyle "60 gün boyunca tekli odada tutmak tekrar intiharın gerçekleşmesine yüzde yüz zemin hazırlayacağı"nın değerlendirildiği ve bu nedenle uygun bir başka ceza infaz kurumuna nakledilmesi gerektiğine karar verildiği (bkz. § 14) görülmüştür.

91. Sonrasında Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumuna nakledilen müteveffanın bu Kurumda intihar girişimi bulunmasa da şahsın önceki kurumdaki intihar teşebbüslerinden bu Kurumun haberdar olduğu 26/5/2016 tarihli Psikososyal Servis raporundan anlaşılmıştır. Öte yandan şahıs Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumunda da agresif ve öfkeli tavırlarını sürdürmüş, nitekim28/5/2016 tarihinde bulunduğu koğuşta yangın çıkarmıştır (bkz. § 20).

92. M.E.D.nin daha önce intihar girişiminde bulunduğu belirtilerek Kuruma gelmesinden yaklaşık üç ay sonra M.E.D. psikiyatri polikliniğine sevk edilmiş (bkz. § 21), psikolojik durumu nedeniyle psikiyatri polikliniklerine sevki çeşitli tarihlerde devam etmiştir. M.E.D.nin psikiyatri polikliniğindeki 27/5/2016 tarihli muayenesi sonrasında şahısta ölüm düşüncesi olduğu belirtilmiştir (bkz. § 21). Ayrıca müteveffanın intihar etme riski bulunduğundan Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu süreçte tek kişilik odada kalma talepleri kabul edilmemiştir (bkz. § 17).

93. Tüm bu bilgiler gözetildiğinde müteveffanın psikolojik sorunlarından Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumu idaresinin şahıs Kuruma geldikten kısa sayılacak bir süre sonra haberdar olduğu açıktır. Bu durumda riskten haberdar olduğu açık olan Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin M.E.D.nin yaşamının korunması için gerekli önlemleri alması gerekmektedir. Dolayısıyla başvuru bu kapsamda da incelenecektir.

94. Öncelikle yukarıda da belirtildiği üzere (bkz. § 87) psikolojik rahatsızlığı bulunan bir kişiye önerilen tedavinin kişinin kendi inisiyatifine bırakılmasının bazı durumlarda sakıncalı sonuçlara yol açabileceğinin altı çizilmelidir.

95. M.E.D. Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumuna geldikten üç ay sonraki psikiyatri polikliniğine sevkini kabul etmediğinden sevk gerçekleştirilememiştir (bkz. § 21-i). Bunun yanı sıra müteveffa psikiyatrik tedavisine yönelik ilaçları düzenli kullanmamış hatta Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde yatarak tedavi görmesinden sonraki dönemde verdiği dilekçe ile ilaçlarını kullanmayı tamamen reddetmiştir (bkz. § 22).

96. Bu noktada intihar düşüncesi bulunan ve Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde yatarak tedavi olduktan sonra ilaçlarını içmeyen müteveffanın tedavisinin kendi iradesine göre devam ettirilmesinin ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ve/veya hükümlülerin yaşam ve sağlıklarının korunması için oluşturulan sistemin somut olayda etkili bir şekilde işlemediğinin ve M.E.D.nin sağlık durumuna gereken ehemmiyetin verilmediğinin bir işareti olduğunu ifade etmek gerekir.

97. Ayrıca M.E.D.nin psikolojik durumu nedeniyle tek kişilik odada kalmasına müsaade edilmezken yangın çıkarma eylemi nedeniyle aldığı hücre disiplin cezasının infaz edilmesinin Kurum doktoru tarafından uygun bulunması ve bunun sonrasında hücre cezasının infazı sırasında psikolojik durumunun kötüleşmesi nedeniyle yine doktor raporu üzerine infaza ara verilmesinden (bkz. § 25) iki ay geçtikten sonra yine Kurum doktoru tarafından M.E.D.nin psikolojik durumunda iyileşme görülmesi üzerine hücre cezasının infazına devam edilmiş olması da (bkz. § 26) M.E.D.nin ölümüne dair süreçte Ceza İnfaz Kurumu görevlilerinin ihmali bakımından göze çarpmaktadır.

98. Her ne kadar M.E.D. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesindeki tedavisi sonrası taburcu olmuş ise de şahsın kısmi salah ile taburcu olduğu ve ilaç tedavisinin uygun görüldüğü (bkz. § 21-v) gözden kaçırılmaması gereken bir husustur. Bu durumdaki birinin -çoklu odada intihar ettiği güne kadar- iki gün boyunca tek başına barındırılması (bkz. § 26) ve kaldığı odada intihar eylemini gerçekleştirmede kullandığı pet şişeleri kesmek suretiyle ip elde etme imkânı bulmuş olması (bkz. § 28) müteveffanın yaşamının korunması için alınması gereken tedbirler yönünden önemli bir eksikliktir.

99. Cumhuriyet savcısı tarafından gerçekleştirilen olay yeri incelemesinde müteveffanın yattığı ranzanın üst kısmında intiharında kullandığı ve pet şişelerden kesip dokuz kat hâline getirerek güçlendirdiği ipin aynısından bulunmuştur (bkz. § 28). Bu noktada M.E.D.nin kaldığı odada kesici alet bulundurmasına izin verilmesi ve pet şişelerden hazırladığı iki ipin odasında arama yapılarak ele geçirilmemiş olması basit bir muhakeme hatası ya da ihmal olarak değerlendirilemez.

100. Tüm bu koşullar birlikte değerlendirildiğinde somut olayda M.E.D.nin yaşamının korunması için gerekli olan tüm tedbirlerin alındığının söylenemeyeceği sonucuna varılmıştır.

101. Açıklanan gerekçelerle Anayasa"nın 17. maddesinin gerektirdiği yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

ii. Yaşam Hakkının Usul Yönünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

 (1) Genel İlkeler

102. Yaşam hakkı kapsamındaki devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen veya diğer bireylerin fiilleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle sorumluların hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).

103. Devletin etkili soruşturma yükümlülüğü bağlamında, ihmal suretiyle meydana gelen ölüm olaylarında devlet görevlilerinin ya da kurumlarının bu konuda muhakeme hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkileri göz ardı ederek tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda bireyler kendi inisiyatifleriyle hangi hukuk yollarına başvurmuş olurlarsa olsunlar insanların hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi, hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması 17. maddenin ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60).

104. Diğer yandan belirtmek gerekir ki devletin sözkonusu pozitif yükümlülüğünün sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olması, başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı verdiği tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yüklediği anlamına gelmemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 56).

105. Şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olduğunun kabul edilebilmesi için;

- Soruşturma makamlarının haberdar olur olmaz resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 57). Soruşturmada ölüm olayının nedeninin veya sorumlu kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir.

- Soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olması ve ölen kişinin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılabilmeleri gerekir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 58).

- Soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi (Salih Akkuş, § 30), soruşturmada görevli olan kişilerin olayların içinde olan veya olması muhtemel olan kişilerden bağımsız olması (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96) ve soruşturma makamlarınca olayın sebebinin objektif analizinin yapılması ve soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekir (Cemil Danışman, § 99).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

106. Somut başvurunun incelenmesi neticesinde başvurucuların oğlunun ölümünden haberdar olan Cumhuriyet Başsavcılığının derhâl soruşturma başlattığı, soruşturmanın bağımsız olarak yürütülmediğine dair bir bulgu olmadığı, başvurucunun meşru menfaatlerini korumak için soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılımının sağlandığı, soruşturmanın altı ay gibi makul bir sürede sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır.

107. Ne var ki başvurunun soruşturma makamlarınca ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delillerin araştırılıp araştırılmadığı noktasında incelenmesi gerekmektedir.

108. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ölü muayenesi ve otopsi işlemleri yapılmış, ATK"dan gerekli raporlar temin edilmiş, olay yeri incelemesi, kamera görüntülerinin incelemesi yapılmış, Ceza İnfaz Kurumu personeli hakkında yürütülmüş olan disiplin soruşturmasına dair dosya temin edilerek incelenmiş ve ölümün intihar sonucu gerçekleştiğine dair gerekçeler belirtilmek suretiyle kovuşturmasızlık kararı verilmiştir.

109. Başvurucu, olayın ilk aşamasından kovuşturmasızlık kararına itiraz sürecine kadarCeza İnfaz Kurumu yetkililerinin ihmali olduğunu iddia etmektedir (bkz. §§ 29, 36).

110. Başvurucunun yakınının psikolojik sorunları olduğu ve önceki ceza infaz kurumunda intihar ettiği Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumu yetkilileri tarafından bilinmektedir. Nitekim şahsın iki kez ilaç içmesi, Tekirdağ Ceza İnfaz Kurumu Psikososyal Servisi raporunda intihar girişimi olarak değerlendirilmiş ve tek kişilik odada kalma talepleri ruhsal durumu sebebiyle reddedilmiştir (bkz. §§ 17, 18). Müteveffa birçok kez psikiyatri polikliniklerine ya da Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalığı Hastanesine sevk edilmiştir(bkz. § 21).

111. Bu nedenle Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada müteveffanın birlikte barındırıldığı mahkûmların başka ceza infaz kurumlarına nakledilmesi üzerine çok kişilik odada tek kişi olarak (bkz. § 26) hangi gerekçe ile tutulduğu, ruhsal durumunun kötüleşmesi üzerine infazına ara verilen hücre disiplin cezasının Kurum doktorunca uygun görülmesi üzerine aradan iki ay geçtikten sonra infazına devam edilmesinin (bkz. §§ 25, 26)Ceza İnfaz Kurumu yetkilileri açısından ihmal meydana getirip getirmediği hususlarının araştırılmaması, M.E.D.nin ölümünde Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin ihmali olup olmadığı bakımından olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması konusunda kayda değer bir eksiklik olarak değerlendirilmiştir.

112. Aynı şekilde müteveffanın intihar etmede kullandığı ve pet şişelerini kesmek suretiyle dokuz kat hâline getirerek elde ettiği ipte kullandığı (bkz. § 28) kesici aletin ne olduğu, bu aletin Yönetmelik"te sayılan ve ceza infaz kurumunda bulundurulmasına izin verilen eşyalardan olup olmadığı, bulundurulması yasak eşyalardan ise bu malzemenin nereden ve nasıl temin edildiği, kantinde satılmakta olan bir eşya ise söz konusu eşyanın intihara meyilli olduğu yönünde belirtiler bulunan müteveffaya satışına izin verilmemesi yönünde Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından alınmış bir karar olup olmadığı, intihar etmede kullandığı ipin aynısının ranzasında da bulunması (bkz. § 28) karşısında müteveffanın odasında Ceza İnfaz Kurumu görevlileri tarafından hangi sıklıkta arama yapıldığı hususları da Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin ihmali bulunup bulunmadığının tespiti açısından araştırılmamıştır.

113. Yine müteveffa ile görüşmeler gerçekleştiren Ceza İnfaz Kurumu psikoloğunun soruşturma kapsamında beyanının/ifadesinin alınmadığı tespit edilmiştir. Şahsın durumu hakkında ek tedbirler gerekip gerekmediği hususunda değerlendirme raporlarında yapacağı tespit ve önerileri ile özgürlüğünden yoksun kalan kişiler üzerinde doğrudan etkisi olabilecek bir personelin ceza soruşturmasında beyanına/ifadesine başvurulması gerektiği belirtilmelidir. Aynı şekilde hücre cezasının infazı konusunda rapor veren Ceza İnfaz Kurumu doktorunun soruşturma kapsamında beyanının/ifadesinin alınması da olayın aydınlatılması ve sorumluların tespiti açısından önem arz etmektedir.

114. Bu itibarla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmanın esas itibarıyla ölümün kasti bir eylem sonucu gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında yürütüldüğü, başvurucunun iddia ettiği üzere olayda Ceza İnfaz Kurumu yetkililerinin ihmali olup olmadığı noktasında yeterli araştırmanın yapılmadığı ve bütün hâlinde ele alındığında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada ölüm olayındaki sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

115. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

116. 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

117. Başvurucu ihlalin tespiti ve 85.000 TL maddi, 130.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 215.000 TL tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

118. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

119. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

120. İhlalin kovuşturmaya yer olmadığı ya da daimî arama kararı gibi bazı nedenlerle soruşturmanın sonlandırılmasından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılması için kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden soruşturma yapılması sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden soruşturma yapılması kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili Cumhuriyet Başsavcılığının yeniden soruşturma yapılması sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı Cumhuriyet başsavcılığının yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden soruşturma yapma kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

121. İncelenen başvuruda yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin kamu makamlarının eylemlerinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte başvuruda yaşam hakkının gerektirdiği etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün de ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bu açıdan ihlal aynı zamanda soruşturma makamının kararından da kaynaklanmaktadır.

122. Yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edilmiş olması bakımından olay hakkında açılmış olan tam yargı davası derdest olduğundan yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edilmesi nedeniyle uğranılan manevi zarara ilişkin tazminata bu aşamada hükmedilebilmesi mümkün değildir.

123. Yaşam hakkının usul yönünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için ise, yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden soruşturma ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden soruşturma kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

124. Yaşam hakkının usul yönünün ihlali ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturmanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

125. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

126. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucu Emine Doğan yönünden başvurunun DÜŞMESİNE, ;

B. Başvurucu Fikri Doğan yönünden,

1. Yaşam hakkının maddi yönünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının usul yönünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. 1. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının maddi yönünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan yaşam hakkının usul yönünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Yaşam hakkının usul yönünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere kararın bir örneğinin Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2016/10021) GÖNDERİLMESİNE,

E. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,

F. 257,50 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.857,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/6/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara